![]() |
Kahvalti oncesi.. mir mirr kivriLdm sandalyeme.
|
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Yağmuru dileyen kuru toprağım Sen gözyaşına bulutları sığdır da gel Öyle bir gel ki; Alev alev düşsende dudaklarıma Kana kana içeyim seni Öyle bir gel ki : Çocuğun anasını emdiği gibi Toprağım nemli bulutları delicesine emsin Ben, Güneşini yitirmiş son kardelenim Sen avuçlarına güneşi al da gel Öyle bir gel ki ; Tenimde asırlık buzlar erisin Öyle bir gel ki ; Dallarım hep gülüşlerinde filizlensin Ben, Baharını yitirmiş tomurcuğum Sen gülüşlerine baharı giydir de gel Öyle bir gel ki; Üşüyen dallarım mutluluklara saçılsın Öyle bir gel ki ; Adın hep baharlarla anılsın Ben, Gözyaşını yüreğine hapsetmiş çocuğum Sen gökkuşagını gözlerine giydir de gel Öyle bir gel ki ; Suskun gökyüzüm gülüşlerinle şenlensin Öyle bir gel ki ; Kurumuş gülüm sevdanla renklensin Ben, Yıldızlarını kaybetmiş geceyim Sen saçlarına ısıkları taçlandır da gel Öyle bir gel ki ; Karanlığım gülüşlerinle hep aydınlansın Öyle bir gel ki ; Acılarım hep sevdanda parçalansın Ben, Çile hamurunda yoğrulmuş yorgun adamım Sen yüreğine ölümsüz sevdanı al da gel Öyle bir gel ki ; Her nefesini kendime ömür bileyim Öyle bir gel ki ; Avuçlarından mutluluğun şerbetini içeyim |
Ben sana bu yuzden mi asigim.. |
Tanyeri ağarırken çiğ taneleri üzerinden şavkını paylaştırdığı zamanlardan sesleniyorum sana. Güneşin, karanlıkla aydınlığın üzerine tüllendiğinde "imkansız sevdamı" yolluyorum sana. Durgun suyun dibinden görünen beyaz çakıl taşların üzerine adını yazıp sana geliyorum ve bu sevda mektubunu kelebeğin kanadında sana yolluyorum.
Dolunayda çığlık atan bir gecede sevdim seni. Göremesem de gülüşlerini, seher yelinde yapraklarını güneşe açan ciceklerin yüreğinde bildim gözlerini. Sırtımı sıvası dökülmüş duvarlara yaslayıp seni anlatırım karanlıkla inatlaşan yıldızlara. Her sabah papatyanın ayak uçlarında uykuya dalmış ceylanları kaldırıp onlarla nice selamlar yollarım sana… Sakın kederlenme sen. Kozasından hayata gülümseyen kelebeğin kirpiklerinde öğüttüm arsız acılarını. Çünkü sen, doğan güne umutla uyanmalısın. Ne olur düşünme içinde kanattığın sancılara. Yüreğin irin toplasa da ne olur ağlama. Ben sen uyanmadan gül kokulu yağmurlarla yıkarım kanayan dudaklarını. Cünkü sen, her soluğunda “ baharları “ solumasın. Duası ıslak, yarınları aydınlık cocukların düşlerinde büyüttüm seni. Karakışlara sürgüledim dudaklarına acıyı süren ayazları. Kaç kez dualarıma kattım o narin yüreğini. Kaç kez iç geçirdim alnımdan dudaklarıma yuvarlanan damlaların gözyaşı değil, senin gül kokulu terin olmasını bilemiyorum…Sen uyanmadan rüzgarı giyinip üzerime, nice uçurumları aştım saçlarına iğde kokuları bırakmak için.Gelincik tarlalarının üzerinde gezinen çardak kuşlarının kirpikleriyle sildim alnının terleyen çizgilerini. Beli kırık virgüllerle uzattım senli cümleleri. Susamış karanfillerin dudaklarına sundum ıslak kirpiklerini. Ve birazdan tüm şehir uyanacak. Kaldır üzerindeki hüznün ağır yorganını. Pencerelerini aç ve hayatı solu bir an. Ilık nefesinden bir yudumunu uzat şehrin titrek tenine. Yüreğinin sıcaklığını avuçlarından akıtıp yetim güvercinleri emzir terinle.. Perdelerini güneşe aralayıp aynalara gülümse. Karanlıklarda ezilmiş bu topal şehir senin varlığında ayağa kalksın. Ve güneş ısıtmadan karlı tepeleri, memleketimin mahzun yüklü çocuklarına sevdanın umutlarını uzat. Uzat ki ; yetim uçurtmalar karanlık göğü aşıp vuslat yağmurlarını getirsin kurak bozkırlara.. “ Sana baharları getirirken Terlemiş yüreğimi Ilık nefesinle kurula. Sevdanın kundağına sarıp Düşlerinde uyut beni. Üşüyen tenimi Nefesinin sıcaklığıyla sar. Avuç içlerinde uyurken Gülüşlerimden öperek uyandır beni. |
Mevsimlik çiçeklere yazılırdı adın Yanardı ellerim rüzgârgülü boşluklarda Ateş böceği gibi parlardın yıldızların ucunda Tutmak isterken zincirimin çemberinde seni Kırılırdı kalbim en zayıf halkasından Kayardım sana doğru Doğardım sana doğru Yanardım sana doğru Esirdim sana doğru Saklı kaldı yüreğin sandığımın içinde En nadide sarmaşık güllerinde asılısın Her yan senin kokunun esiri olmuş, meftun Bulutların ağlaması yakındır kararmış gözlerin Dağılırdı kederim bir içli gülmesinden Sırlarım senin için Gülerim senin için Kokarım senin için Solarım senin için Sırça bir saray gibi bezenmişken anılar Ayakta tutan yüreğimizi, çalınmış zamanlar Bir mahzen yalnızlığı asılmış kirpiklerinin ucuna Başıboş kadehlerin üzerinde dudak izin İçmeden lal olmuş dönmüyor ki dillerim Anılarım seninle Ağlardım seninle Haykırsam seninle Her daim seninle |
|
|
Burdamisin.. |
Geldim.
|
Şiirler Asarız Gecelere
Bileklerimizdeki aşk dövmeleriyle dolaştığımız bu çözümsüz kürede
Yeni umutlara, yeni aşklara temizleriz her gün gönlümüzün köşkünü Cebimizdeki mendillerle, içimizdeki yasak öpüşlerle yangındır sevda Kıyamet kopsa da kokladığımız güllerde, şiirler asarız biz gecelere… Hep aynı tekdüzeliğin parçalarını birleştirerek sırlar âleminden çıkış arıyoruz hepimiz. Karanlık bir tünelde ilerleyerek çürük bedenleri çiğniyoruz durmadan. Oyunun parçaları dağılmışken bilinmezliğe, uçuk kelimelerden kuleler yapmak istiyoruz. Kimimiz ebe, kimimiz köle, saklanıyoruz yaşamdan bile. Damağımızda garip bir lezzetle kimliksiz dolaşıyoruz, sorgusu sona bırakılmış dünya cehenneminde. Dağılmış bir kitap rüzgâra direnerek kelimelerini saklıyor telaşlı. Yağmur bulutları birikiyor denize rest çekerek aniden. Dağlar suskunluğun perdesini çekiyor, yıldızları tarayarak. Karanlık gecenin ardında küskün bir ay, ışık tereddüdünü yaşıyor. Gecenin yorganını çekerek anılarına sarılıyor bir adam. Ruhundaki sevgilinin ellerini okşayarak. Kitap denize, yağmur yıldıza düşüyor. Karanlıkta bir adam, anıların koynunda çok üşüyor. Geri dönüşü olmayan birkaç söz daha saldım ülkene az önce. Islanmış güvercin kanatlarını kurulayıp okursun. Titrek parmaklarımla yeni bir şiir karaladım her zamanki gibi, bugün de sana. Dolunca yüreğine hüzün, birikince gözlerine yaşlar, yalnız kaldığını sezince bir yerlerde kıyım sözlerimle avunursun. Bir veda türküsü sürdüm dudaklarına gülüm, gün olur bir dağ başında, dilimdeki en hazin feryadım olursun. Ekimin birikmiş sularıyla yıkadım geçmişimi. Çatılara düşen yağmur geceyle oyuna durmuştu. En saf umutların koynunda insanlar yağmur sesinin gizemine bürünürken uzaklara dökülüyordu hasret, özlemle yer değiştirerek. Saatler hızla tur atıyordu kendi sesini dinleyerek. Ekim, Kasım rüzgârlarına açtı sonra bacaklarını. Perdeyi çeken eldi karanlık, mumu üfledi aşk. Yağmur durmuyordu, gece boyunca inleyerek pembe düşlerin biriktiği yatağa yağdı. Baktıkça içinden sen çıkan özlemli resimlerden biridir bekleyişin. Dalı yüreğe tırmanan en güzel karanfillerle gelsem bahçene, sevdiğim der miydin? . Ben günler biriktirmişim sana, duvarındaki son takvim yaprağı olsam koparabilir miydin? Çocuk gözlerinden en saf umutların serinliği yansırken, yüzündeki kocaman gülüşleri nasıl unuturum ben. Usulca okşayıp parmaklarını, yüreklerin biriktiği bir yerde kalsaydım dudaklarında ölümü hiç beklemezdim. Uykulara dalmadan önce bir öpüş kondurmak yüreğine, bilene mutlulukların en özeli bilesin. En güzel gece huzuru istediğin anlarda çıkar gelir. Oysa, bütün geceler siyah ışıklarla pembe düşler sürer gönlünün yastığına. Karanlık sessizliğin hizmetkârıdır inan. Dünümüzün gürültüsüne boş verebilirsek algılayabiliriz o kutsal çınlayışı. Duyabildiğimizce huzurla dolarız. Gözyaşın dökülse de yastığına, sakın gecelere gösterme olur mu? Sen aşk olarak kal, çünkü aşk hep sana kalacak. Hangimizin yüreğindeki o sol ağrı daha ağırdır? Hangimiz bir sevdanın uzaklaşan gemilerinde yolcudur? Pusulasız seferlere yeminli kaptanlar deryasında hangimiz forsa, hangimiz tayfadır? Biliriz ki güzel kraliçe, en kolay yol denilen rota, hep kaybolan dalgaların oyunudur. Ne sen, ne de ben hiç düşünme sakın. Bu yol yaşamın en gerçek, en sağlam, en tehlikesiz vefa yoludur. Neresinden tutarsan tut hep bir tarafı çürük, elimizde kalıverecek düş ipinin sorgularıyla çekeriz aşkın halatını. Gemimiz mavilere tutkundur da, güvertemiz rüzgâra tutkuludur. Bedenimizin kıyım hasretleriyle en ulaşılmaz adalara kırılıdır dümenimiz. Yüreğimizi birbirine bıraksak, her şey ne kolaydır. Kolaydır gül bakışlı bilirsin işte, zor olanı, imkânsızlığın sarı sularında sonsuza dek kalabilmektir. En bildik bekleyişlerle, hasretin dar gömleğiyle düşerim yollarına. Ölümsüzlük süzülür dallarımdan, sular yürür içime dağlarından sonra. Gözlerinin uydularına çevrilir şiirlerim bir göktaşı yağmurunda ıslanırım ardından. Avuçlarında yeşillenip, gönlünde filizlenip, ruhunda şenlenip yazıt olurum aniden. Yitmiş bir direnişin aç çukurlarına düşer kurgularım, eşkalini çizerim ayrılığın ve isyanlarla delerim geceleri. Ne çok özlemişim sesinin armonisini söylesem anlar mısın? . Dağlara bulut ağması gibi. Yamaçlarına ilk yağmurun düşmesi, ilk kar sepkenine tutulması gibi mor kayalarımın. Ne çok ihmal etmişim seni bir anlatabilsem. Öfkeyi tanımayan yüreğini es geçeli. Dumanında gözlerin, yağmurunda sözlerin, kar fırtınanda sevgindi kaçarken özlediklerim. Dağlarım yine aynı kadınım, mor ve yeşil. Yalnız sana sevdalı, yalnız aşkına, gönlüne bakir. Sonsuz bir tırmanışla şiir ülkenin sevda imparatorluklarındayım şimdi. En bilinmez sözcüklerle sarsılıyorum günlerdir. Heybemdeki çiçeklerle bir aşka gidiyorum. Ne zaman yorulur, bu ülkeye nasıl ulaşırım bilmiyorum. Dilimde hüzzam bir şarkı, ruhumda sevginin şavkı gecelerde bile yol alıyorum. Toprak doluyor hayallerimin bahçelerine. Tedirginliğimin korkak tanımlarını karlara bırakıyorum iz diye. Umarsız bir sahnede şimdi sadece ikimizin repliğini mırıldanıyorum. Oysa, beyaz düşlerin içinde sen, sessizliğin tülbendini örtmüşsün gönlüne şimdi. Her gecenin yastık ağlamalarıyla perdelerini çekmişsin yüce bir sevdanın. Biliyorsun ki kadınım, çok oldu ‘seni seviyorum, özledim’ demeyeli. Sevgi bitmişse, özlem yitmişse geri gelmez ağladığımız, kimi güldüğümüz, kimi de hayata üzüldüğümüz günler. Adın susku’ydu bir zamanlar. Şimdi görüyorum ki, yüreğin de bu sevdaya küstü. ‘Olsun be gülüm, aşk adamanı zaten şarkılar günler önce yalnızlığı sundu’. Işığı saklıyorsa gece, sancı sürsün peçesine. Sesinin, gülüşünün ve yüreğinin yankısı yoksa perde çeksin gündüzüme. Düşlerimizi çözmüyorsa en zor bilmece, kilit vursunlar bütün yüreklere, Damağımız kurumuş, ruhumuz bulutlu olsa da bakışlarındaki çiyler yeter yaşamaya, Seni sevmek, senin gönlünde kalmak, en güzel roman, en kutsal hikâye. Bütün sonlara gözlerini çivilemiş tanrılar, kutsal yüreğine ayinlere durarak. Bütün aşklara adını yazmış şarkılar, Nil’i türkülerle geçer gibi. Gün doğar yüreğinin gülüşleriyle, korkusuz düşerim yollarına ve atılırım kollarına. Biz birbirimizi sevdikçe yeni bir gün doğacak avuçlarımıza. Sancıları yürekte büyümeden kendini savunacak, imgelerimiz çoğalacak ve sevgiyle biriktiğimiz her sözden şiirler asacağız siyah gecelere. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:40 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.