![]() |
Kandır Beni... Ne bir dondurma, ne de bir elma şekeri kandırabildi beni İçini açmaya kıyamadığım kumbaramda , çocukluğumun ilk harçlığıydın.. Bu yüzdendi belki de cimriliğim.. Aklımda, fikrimde, kumbaramda Sen.. Seni sana biriktirdim, bir görsen!.. Patlayan bir topun peşinden koşan kenar mahallenin o en cennet sokağında belki annesi duyar diye avaz avaz ağlayarak dizleri kanayan bir çocuğun, acısı saklı yüreğimde... Hatırlarmısın "Öpte geçsin" derlerdi yara bandı rolüne bürünmüş dudaklara Ve inanırdı.. öz annesi tarafından kandırılmış, merheme muhtaç bütün fakir çocuklar.. Belki çok beklemez gidersin bu şiirden.. Hadi, sende beni kandır! "Öpte geçsin" Ruhumda biriken bir volkanın, patlamaya hazır sevgisi dudaklarına.. K. Bıçkın |
Gün Çocuk.. İşte bir gün daha sizleree... Beğenmezseniz değiştiririm.. Yirmi dört saatteee... :72: [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Güneşin yeryüzüne diklendiği,
Çakılların ışığa boğulduğu öğle sıcağında Meltemle poyrazın, kimi hırçın, kimi sessiz kavgası, Doğanın sahilde buluşmasıdır. Buluşmanın bir yanı sevinçtir, Bir yanı da, sonraki güne özlem. Yeni yaşamlar, yeni sevgiler, yeni düşler için Kimi meltem kazanır esintiler savaşını, Kıyıdan karayı bir serinliğe boğar. Kimi poyraz, sürdürür beyliğini, Kayaların, taşların sıcaklığını sarar, kavurur, yakar. Esintilerin gökyüzündeki savaşı birinin egemenliği ile biter. Meltemin geceden beri süren özlemi, Sıcak tenleri okşarken bir sevgili gibi, . Poyrazın hırçın bir duyguyla dokunur tenlere, Sahile ulaşıp çakılları bir aştı mı, Denizin üzerinden öyle bir akıp gider ki, Alıp götürür ne bulursa önünde, Ufuklara, Akdenizin bilinmeyenlerine. Akdeniz önce ürker bu sertlikten, Birden dinginleşir, uslanır, sahilden uzaklaşır. Oysa meltemi alıp arkasına sahille buluşmaktır özlemi. Hep kıyıya doğru atılmak gelir içinden, Çarpıp çakıllara uysalca çekilmek sonra geriye, Dalgalarıyla sahildeki sıcak çakılları serinletmek, Bir başkadır Antalya’da dalgaların çakıllarla aşk senfonisi. Arada akşam üstleri “Manavgat*”, Tatlı sert karışır bu senfoniye. Gündoğumundan esintiler getiren bir seranattır, Ebabil kuşlarının boşlukta kanat çırpışlarıdır, Meltem ile poyrazın arasında, Gün doğumunun aşkını, gün batımına fısıldar. Güz oldu mu, ak bulutlarda eşlik eder bu senfoniye. Esintiler arasında, Karadan denize, denizden karaya, sürüklenir dururlar. Önceleri denizden karaya doğru uzanırlar, Çizgi çizgidirler kimi zaman, Aralarına denizin turkuazını da alırlar. Sonra bir toplanır, bir dağılırlar Birleşir, parçalanır, karada toplanırlar. Bir ara iki mavi arasındadırlar, Denizle söyleşirken, gökyüzüne göz kırparlar. Akdeniz senfonisi eşliğinde bir bulut balesidir, Gökyüzünde sahnelenen. Arada Torosların doruklarına takılırlar, Yükseklerde bir süre asılıp kalırlar. Dorukların yüceliği onlara da bulaşır, Akdenize yukardan bakarlar. Sonra sıra dağları arkalarında bırakıp, Hızla akarlar Antalya’nın üzerine, Gökyüzünün toprağa özlem kokan gözyaşları olup, Düşerler poyrazın kuruttuğu toprak üstüne. Arada davulların sesi duyulur Yağmur küçük vuruşlarına karışır. Akdenizden bulutlara, Bulutlarla Toroslara Doruklardan Antalya’ya ulaşan, Bir özlem senfonisidir, Dinmeyen sevgidir, Yeniden, yeniden bestelenir. |
Sarıl Bana.. Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ Sevgiler bekliyor sürekli benden. İnsanın bir yanı nedense hep eksik Ve o eksiği tamamlayayım derken Var olan aşınıyor azar azar zamanla. Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.. Anıların kar topluyor inceden Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne. Ama yine de unutuş değil bu Sızlatıyor sensizliği tersine. Senin kim olduğunu bile bilmezken. Sevgiden caydığım yerde darıl bana.. Metin Altıok |
Üzülme.. Sabahları sevdalar penceresi açılır kırık gönlümde. topladığım az kullanılmış anılarımla sürüklenir seninle bedenim tamir görmüş aşkımla savrulsam da ordan oraya talimliyim artık yıkılmam da taze aşklar açacak birgün sıcak ekmek tadında.. bilmiyorum sen beni bulacak mısın yanında.. [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Ne zaman tanıdım seni diye düşündüm dün gece
Bulamadım Sanki hep vardın bir yerlerde Saklanmış Ve bir anda Ortaya çıkmıştın Sen Zamanda bulamadığımsın... Ne kadar seviyorum seni Sevgi... Aşk... Tutku... Hayal... Sanki hepsinden de öte Kalbimde En derinde Bir Duygusun Sen Adını Koyamadığımsın... Bitecek ve gideceksin bir gün Biliyorum ama önemi yok Sen bende sonsuza kadar kalacaksın Ama Ben sende olacak mıyım Bir soruyum Sen de Cevabını bulamadığım... |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Avuntu.. Bir sigara içimi gibisin.. hasretle dudaklarımın aradığı.. Ciğerlerime kadar çektiğim nefessin.. on dakikalık avunmam geriye senden kalan biraz kül.. biraz duman.. |
Sevgiliyi bırakıp gitmeyi de bilmeli insan,tıpkı sevgi için savaşmayı
bildiği gibi...''Yenildim,yenildin,yenildik...'' demeyi de bilmeli... Belki en güzel yerinde aşkın,belki en delicesine severken,söylemeden en güzelini sözlerin ve duymadan,yaşamadan en büyüğünü sevişmelerin,kimsenin söndüremeyeceği ateşlere atıp kendini, kimsenin duyamayacağı çığlıkları ata ata yanmayı,kavulmayı da bilmeli...Ve Zümrüd-ü Anka kuşu misali,kendi küllerinden yeniden doğup,yeniden uçmayı becerebilmeli... Mesela baharın en güzel sabahlarından birinde...Mesela sabahın en dingin saatlerinde,mesela yelkovanla akrebin birbirine eşit uzaklıkta olduğu bir zaman dilimde...Uyanmalı birden bire; aylar ,kimbilir belki de yıllar yılı yattığı derin uykularından...Fırlamalı yerinden aniden,bir hışımla,çabucak toplamalı harfleri,tıkmalı ilk bulduğu valizin içine.Kapamalı tıka basa.Birtek noktaları birakmalı dışarda;usulca çekip çıkarken kapıyı > büyük bir özenle,sakince,canını acıtmadan koymalı o noktaları paspasın altın****oymalıve arkasına bakmadan gitmeli.... Kendine yenilmeme adına,sevgiliyi kaybetmeme adına ''sevgi'' nin yenilmesine müsade etmemeli insan...Bencilliği,egoizmi,korkuları bırakıp bir tarafa,sevgiyle tarafsızca konuşmayı bilmeli.Sormalı;yaşayıp yaşamadığını,mutlu olup olmadığını,ne durumda olduğunu sormalı...''Ben seviyorum işte...'' diye kestirip atmamalı,''sevgimi ne kadar iyi yaşatabiliyorum acaba'' diye sormalı.Sevginin kendi kendini besleyemeyeceğini,ancak bir başka sevgiyle büyüyüp çoğalacağını unutmamalı.Ömür bitene,can bedeni terk edene kadar en az el,kol,göz kadar sevgi'ye muhtaç olduğunu unutmamalı.İyi bakmalı ona,bir doktoru,bir hastanesi,bir eczanesi olmadığının farkına varmalı! Sevgi'nin tek başına bir hiç olduğunu kabullenmeli insan..Sevgiyi sevgi yapan şeyleri bir tarafa atmamalı.Mesela güven,mesela saygı,mesela gülmek...Dokunmak,söylemek,bakmak,sarmak,sevişm ek umarsızca...Eksiksiz,gediksiz,yarımsız sevmeli, sevilecekse şayet.Beceremeyeceği işe girmemeli,''zamanla öğrenirim nasılsa'' deyip geçmemeli, deneme tahtası yapmamalı yürekleri.Ya hep,ya hiç olmalı sevgi,hayatın en büyük kumarı olmalı;kazancında mutlu olmalı,kaybında ise kurpiyerden tekrar fiş istemeyi bilmeli insan.Hayatın içinde sevginin kredisi asla bitmemeli...Ne bileyim ben,belki de bir ağaç gibi düşünmeli,köküyle,gövdesi,dalları ve yaprakları,hatta meyvesiyle...''Ağaç ağaçtır işte'' deyip geçmemeli;her daim yeşil kalması için mücadele etmeli.Görmeyi de bilmeli,izlemeli,gözlemlemeli...Ve ömrünü doldurduğu zaman,eğer artık yokolma zamanı geldiyse,kurumuş bir halde bırakmak yerine kesip atmasını da bilmeli insan.Yerine yenisini dikebilmek için,kökünden sökmeli hemde.. Bilmeli ki birer hikaye aslında ''Leyla ile Mecnun'',bilmeli ki aslında hiç yoktu ''Ferhat ile Şirin''...Birileri yazmış vakti zamanında,biz de okumuşuz işte,hepsi bu kadar...Bilmeli ki parmak izi gibidir sevgi;kimsenin ki kimseye benzemez.Kendi gibi sevmeyi öğrenmelidir insan,kendi gibi sevmelidir.Okuduğu,duyduğu,gördüğü gibi değil,yaşadığı gibi sevmelidir ve sevdiği gibi yaşamalı.Kim demiş sevginin kuralları var diye?Rengi,kokusu,sıfatı?Yok öyle birşey,olmamalı,oldurmamalı...Kim demiş aşkın rengi kırmızıdır diye?Bana ne kalıplardan,banane onun bunun yaşadıklarından? Ya da kim demiş,''sevmek acı çekmektir,ağlamaktır,yok olmaktır'' diye?Şartanmak değil midir bu,beyni adapte etmek,zorunlu bir biliyor!!!''Sevmek gülmektir'',''sevmek sevinmektir'',''sevmek mutluluktur'',''sevmek yaşamaktır'',''sevmek var olmak,var etmektir'',''sevmek her şeydir!''...Her renktir sevgi,her kokudur,her yudum su,her düşen damladır.Hayatın en büyük gerçeğidir sevgi,olmazsa olmazıdır,yaşanmazsa ölümün kendisidir... Denemeli insan;tüm gücüyle,tüm enerjisiyle, korkmadan,yılmadan,inanarak denemeli...Gecesine,gündüzüne,yemeğine,bedenin e,kanına,nefesine katarak denemeli.Mesela parasından çok olmalı sevgi,malından mülkünden,hatta ve hatta hayallerinden bile daha çok olmalı hayatında.Hücrelerinde hissetmeli.Ayrılmazı,olmazsa olmazı olmalı,her daim yanında taşımalı.Gerekenher yerde tereddütsüz çıkartıp kullanmalı...Saklamamalı,''şimdi zamanı değil'' deyip kaçmamalı,''yarınlar da bakarım,bugün zamanı değil'' deyip,ertelememeli;yarının asla gelmeyeceği ihtimalini unutmamalı...Bulunca sımsıkı sarılmalı,kelepçeyi takıp yüreğine,alıp götürmeli;direnmeye ve direnmesine asla müsade edilmemeli,etmemeli.İinsan kendi kendine haksızlık etmemeli,bunun faturasının çok ağır çıkacağını ve kolay kolay ödenemeyeceğini bilmeli... Yaşamak,ama severek ve sevilerek yaşamak...Renklerin,kokuların,şehirlerin,ülkel erin,canlı cansız herşeyin birden bire nasıl boyut değiştirip,nereden nereye gittiğini gözlemek...Saliseler içinde hayatın farklı bir boyutuna geçip,aldığın nefesin ciğerlerinde bıraktığı lezzetin farkına varmak....Yağmura,kara,tipiye;güneşe,denize,kum a,ve hatta havaya yüklediği anlamı kavramak...Gücüyle gücüne güç katmak,varlığıyla yeniden doğuşu tadını çıkarmak...Ruhunun ruhunda olduğu her dakikanın keyfini sürmeli insan.Gidipgidip aynaya bakmalı;gözlerindeki parıltıyı görmek için.Bağıra bağıra şarkı söylemeli;sevginin sesine kattığı tınıyı yakalamak için.Elini dudaklarında gezdirmeli ara ara;mutluğunun yarattığı gülümsemenin yüzüne nasıl yayıldığını hissetmek için.Ve kalbine dokunmalı;atımlarının nasıl değiştiğini farketmek için.Tadını çıkarmalı insanların ona ''senin neyin var,çok mutlusun?'' diye sormalarının...En muzip gülüşüyle dikip gözünü gözlerine,''seviyorumm'' diyebilmeli insan kasıla kasıla,şımara şımara... Ama 3 gün ama 5 yıl..Belki 1 sene,belki 10;gittiği yere kadar işte,gidebildiği yere kadar...Tarih vermeden,ama gün gelip bitebileceğinin farkında olarak.Acıyı sevince,sevinci sevgiye,hayali gerçeğe,gerçeği yaşama,yaşamı insana karıştıra karıştıra sevgiyi yaşatmalı.Ve bir gün uyanıp-ama bedenindeyken eli sevgilinin,ama ruhu yanıbaşında > uyurken-anladıysa ki sevgi çok yorgun,sevgi kırgın,sevgi tükenmiş,ürkmüş,saklanmış bir köşeye ağlıyor;işte o anda hemen kalkıp yerinden,tutup elinden kurtarmalı sevgiyi, sevgilinin elinden ..Kuruyup yok olmasına,bedenden,ruhtan,kandan candan silinmesine müsade etmeden;hemen,,o anda,o saniyede çekip almalı..Beynini kandıracam diye,sevgiyi harcamamalı.Farkına vara vara mutsuz olduğunun,günübirlik sevinçler sıkıştırıp eline,onu oyalamamalı.Sıfırı tüketip gitmek yerine,bitmek,yok olmak yerine,en güzel yerinde veda etmeyi bilmeyi... Severkende gitmeyi bilmeli insan...Tükenmeden,tüketmeden,yarınlarını yok etmeden,sonradan pişman olmamak için,''buraya kadarmış''diyebilmeli insan...Şayet gitmezse tamamiyle biteceğini,sevmeden yaşamanın,ölmekten daha kötü olduğunu anlamalı insan! Sevgiliyi bırakıp gitmeyi de bilmeli insan,tıpkı sevgi için savaşmayı bildiği gibi...''Yenildim,yenildin,yenildik...'' demeyi de bilmeli!!!... |
Eski Zaman Âşığı Ben eski zaman âşığıyım.. Sevda çeker düşünürüm ağlarım.. Bazen tilki kadar kurnaz bazen akılsız.. Bazen çocuk gibiyim bazen bakakalırım. Herkes âşık olur sevdalanır.. Bir yolu var gönül çekmenin de.. Benimki sevda değil ateşten gömlek.. Bir kor düşmüş ışıl ışıl yanar içimde.. Ama ben eski zaman âşığıyım.. Sevmek kadar kanatlanmak da gelir elimden.. Gece hayalimde gündüz fikrimde.. Ela gözlü o yâr çıkmaz gönülden [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Oktay Rıfat Horozcu |
Çok sevdiğim bi şarkı
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 10:43 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.