Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu

Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu (http://forum.van.gen.tr/index.php)
-   Kişisel Sayfanız (http://forum.van.gen.tr/forumdisplay.php?f=97)
-   -   RuYa (http://forum.van.gen.tr/showthread.php?t=12005)

RuYa 12/01/08 22:37



İçime Damlayanlar..

Raylar
Düğümlenen yollar, tren
Bir gün
Ümit etmediğim bir gün
Alıverecekler seni benden.
Neler götürdüğünü bilmeyecek
Düşünmeyeceksin.
Belki döneceksin
Düşerken yıldızım bir selvi gölgesine
Belki de ömür boyu bekleteceksin.
İlk çiğdemle gel
Ne var ki dünyada
Kaybedip bulmaktan güzel?
Demesi kolay ama
Öylesine yanıyor ki içim
Bir garip çöl yolcusu gibiyim.
Doymak için susuzluğuna
Seni yudum yudum değil
Damla damla içeçeğim..



Gülten Akın

Satan22 12/01/08 22:41

sinemadaymış beyefemdi 3 boyutlu filim izliyo bana msj atmış adamlar sanki yanımda die..:72: keşke bende şimdi orda olsaydım benim gibi film meraklısı bi insana bide msj atıyo ballandıra ballandıra..:72:

RuYa 12/01/08 22:43




O kadar zaman bunalmistir ,
uc boyutLu goruntusunu kiskanma.. :)

Isin pis tarafi benim bu aksam icin arkadasima sozum var..
Ciktim cikacagim.
Keske bir defa gorebilseydim..:(

RuYa 12/01/08 22:47

Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm..

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm.
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm.
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer.
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim.
Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulut
Gerçek üstücü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine karışır
Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde bir gökyüzü
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar.



Ataol Behramoğlu

Satan22 12/01/08 22:47

yaw çıkmasan ii olur çünkü msj attı saat 11 de nete gelicem beklesin diyo.. çok özlemiş seni..:2:

RuYa 12/01/08 22:49




Offffff...

O olmasa saatlerim burada esnemekle gecer..
O gelir isim cikar..
yiicem bitircem..kafasini kircam ben bu aksiligin.. !!


Satan22 12/01/08 22:51

:72: bişey olmas beklemeğe dere ama..:2:

RuYa 12/01/08 22:55

Sonra Okumak Icin Ekledim..
 


Sol tarafımdan kalkmıştım o sabah. Deliliğim üzerimdeydi. Belki de gerçek ruhum harekete geçmişti o saatte. Zaten benim için çok zor bir gündü. Sıkıcı bir iş görüşmesine gitmem gerekiyordu. Hayatımda büyüdükçe yeni fobiler edinmeye başladım. Müziği salakça sebeplerden bıraktığımda şarkı söyleme fobisine yakalanmıştım. Sezen ile şarkı söylemek istediğimde bir arkadaşım bana “fazla yüksekten uçuyorsun” dediğinde yükseklik korkusu ortaya çıktı. Bir gün katılarak ağlıyorken herkesin bakışlarını gördüğümde ağlama fobisine yakalandım., sonra yine bir gün tam uykumun en güzel yerindeyken telefonum bir ölüm haberini verince uyumaktan korktum. Derken ilk sevdamı bir uyuşturucu komasına teslim edince bir şeylere bağlanma korkusunu yaşadım. Ve bir gün bir arkadaşım silahı beynine dayayıp son kurşunu ateşleyince kurşunlardan korkmaya başladım. Bir gün orada bir gün burada büyümeye başlayınca ayrılıklardan korktum. Sonra bir gün güvendiğim bütün “kemiklerim” kırılınca güvenmekten korktum. Bir gün bayıldığımda ve gözlerimi en sevdiğim birinin mezarında açtığımda mezarlıklardan korktum. Bir kitap okurken içimdeki 2.,3.,4. Çisel daha hızlı okumaya başlayınca içimden korktum. Bir adama kemiklerime kadar tutununca ve kalsiyumu aşkta bulunca aşktan korktum!

Tüm bu pisliklerden arınmaya çalıştıkça herşeyin insanın hücrelerine yerleştiğini anlayınca yıkanmaktan korktum. Kalp üzerindeki morlukları görünce, aklım bedenimle çelişince sevişmekten korktum. Yürürken koluma değen adamdan, o adamın yanında yürüyen kadından, bana beni anımsatan çocuktan korktum. Hep korktum. Korkularımı anlayacaklar diye de korktum. Gücümü yitirmekten, yitirince delirmekten korktum. Ben hep korkmaktan korktum.

Nasılda uzadı cümleler.

Nasılda hesabını aştı yazdıklarım!

İş görüşmesindeydi son noktalı virgülüm! Öyle ya geriye dönüşüm olmadığını bildiğimden virgülsüz nokta koymaktan korktum. Sizi bilmem ama iş görüşmelerinin en nefret ettiğim yanı gideceğim adresi bulamama korkumdur. İşte bu cümlenin sonrasında n’olur bana normal gözüyle bakmayın! Ben bir deliyim. Üstelik delilerden korkuyorum! Yine stresli bir görüşme için Eminönü Vapuruna bindim. Hava buz gibiydi. O karlı günlerden biriydi. Yeri gelmişken bazen kalabalıktan da korkarım. Gülebilirsiniz! Ben deliyim!

Neyse bu yüzden herkes deliler gibi içeride yer ararken ben vapurun kenarında oturmayı seçtim. Ayaklarımı uzattım. Martılar tepemde. Tam bir “İstanbul İstanbul Olalı” durumundaydım. Sonra bilirsiniz cam vardır arkanızda. Bir baktım insanlar bana bakıyorlar. “Ne yapıyor bu kız bu soğukta” der gibi. Umurumda değildi işin açıkçası. Bu arada yeni bir fobi daha edindim. Martılar vapur hareket edince öyle bir uçtular ki tepemde ne yalan söyleyeyim sindim bir an ama sonra anlaştık onlarla. Ben geri döneceğime söz verdim ve onlar Kadıköy’de kaldılar! Meğer martılarda deliymiş söz dinlediler. Tabii hava hareket halinde daha da soğuktu. Yemin ederim bir tek ben dışarıdaydım. Ve hemen yeminimi bozuyorum benden başka biri daha vardı. Ama oturmuyordu. O an aklımdan geçenleri anlatamam. Delice şeyler işte. Denize bakınca ne düşünür insan. Yeni bir aşkın eşiğini, mide ağrısını, biraz ölümü biraz İstanbul’u ve bana özel olarak da çokça müziği, sesi, Sezen’i. Şapkamı kafama geçirdim, ellerimi cebime soktum. Saçım dağılmışmış, burnum akmışmış, bir tarafım donmuşmuş hiç umurumda değil. İş görüşmem vardı, yeri nasıl bulacaktım, ben aptal mıydım! Müzik varken ne işim vardı görüşmelerde, ne kadar normal olabilirdim diye düşünüyordum o saydıklarım umurumda değilken! Bir de çaktırmadan gizlice şarkı söylüyordum atkımın altından. Sonra bir ses duydum. Bir kadın şarkı söylüyor. Ama nasıl bir bağırışla anlatamam. Geminin iskelelerine bir gelip bir gidiyordu. Ayakta duruyordu. Dönüp bir baktım kadın inanılmaz görünüyordu. Kafasında kocaman kırmızı bir şapka, her yerinden bir şeyler sarkan bol sarı bir kazak, kocaman yeşil bir çanta, rugan topuklu çizmeler ve kocaman gözlükleri vardı. Kızıl saçlı bir kadındı. Kısa boylu! Aman Allahım dedim! Öyle birini görünce kendinizi normal sanıyorsunuz. Ne acı! Kadın baktı baktı kalktı geldi yanıma oturdu. Ama yaşamanız lazım o anı! İçimde adrenalinle karışık bir huzur anı…

Kadın mırıldanıyordu ama ne dediğini anlayamadım. Sonra omzuma vurdu “hadi” dedi “şarkı söyleyelim”. Ne söyledi sizce? İnanmayacaksınız ama her kelime üzerine and içerim ki “Onu alma beni al beni al beni al….” Diye başlamaz mı! O an saliseler içerisinde neler düşündüm ben bile hatırlamıyorum. Başladım korka korka onunla şarkı söylemeye. Sonra vurdu yine omzuma “hahahah sende delisin be!” dedi. “Seviyor musun Sezen’i ?” dedim. “o deliyi mi? herhalde kızım o da bizden hahahah” dedi. Ben iyice şok! Allah artık söyledikçe söyledik. “Ben tanıyorum onu! Şarkı söyledi benimle. Meşhur edecek beni” gibi bir şeyler daha söyledi. Güldüm tabii kahkahalarla. Bir de oynayışını görseydiniz. Oturduğu yerden o kadar kibar hareket ediyordu ki! O sırada içeriden bakıyorlar dışarıdan da gemi görevlileri gülüyorlar. Ama inanın burnumun akıyor olması, zatüre olacağımı bilmem kadar umurumda değildi. Sonra konuştu işte biraz daha delisin sen dedi sakince ve kalktı yanımdan. Her delide olduğu gibi garip bir hüzün vardı içinde bence. Yüzünden belliydi. Sonra vapur yanaşırken görevli halatların yanına geldi ve “rahatsız oldunuz mu? O hep gelir biz de onu vapura alırız, öyle gelir gider, deli işte” dedi. Güldüm sadece ve kim akıllı ki dedim. İndim vapurdan. Bizi camdan gören herkes garip garip bakıyordu. Aslında gerçek hayata dönünce ben bile böyle bir şeyi yaşadığıma inanamamıştım. İçimde acayip bir huzur vardı. Delice bir huzur. İş görüşmem istediğim gibi gitmedi hatta aklımı bile konuşmalara veremedim. Ama o gün öğrendiğim, yaşadığım şeyleri asla unutamam. Tesadüf yok işte! Bir deliye rastlıyorsun kalkıp Sezen söylüyorsun. Akıllı adamın işi mi bu Allah aşkına!

Deliler gitgide sızıyor kalbime. Sezen’le tanışma korkum var bir de. Buna bu yüzden cesaretim yok. Ama onu görmek, ona dokunmak gibi bir ısrarım olmadı hiç.

Baksanıza o bana her yerde kendini gönderiyor zaten.

Sadece anadilimiz aynı onunla!

Ben aşktan konuşuyorum, O delilikten!

O aşktan konuşuyor ben delilikten!

Deliliğe, aşka, hayata dokunmanın “İpucu”nu verdim sizlere…

Tutması sizden!

Çisel Onat



RuYa 12/01/08 23:02


Sevmek bir şey değil de
sevinmek kötü be,
kumruların
kumsalların
bulutların aşkına
mecburduk da yazdık
kirli sakallı sabahların namına
öylesine değil
savrulsun diye değil
yalandan değil
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü

hani bazı
içinde bir dal burkulur

yeşil için
sarı için
her morun tonunda büyüyen
sağrılar için
belki kuşlardan habersiz
kanatlar için
yol yokuş
son ilk bahar
uzun eskilerden gelme
bir içim nefes için
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünki

erguvan görüldü bir zaman
sonra çıkmaz oldu sokakların alayı
mavi çakmak
fitil falan
kalabalık oldu yokuşlar
o yokuşların baladı oldu
düğün oldu hatta
serim düğün ve çözüm için
boşanmalar oldu
her sevdanın final tezi adliyeye verildi
gerisi ilam oldu
kıyılar kumrular
göçler oldu...

buhurdanlar semaverler
ve nargile geyikleri
yavaş
yavaş
çok yavaş
hız'da yitirilenlerin aşkına
yavaş'ın içindeki ölü şövalyeler için
her işin bir raconu vardı
yaşamın ortaçağında
atılan adımlar vardı yavaş ve eski
bir düellodan alınmış
işte bu yüzden yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...

sonra unutmak vardı
hatırlamak içindi bütün muallak resimler
hiç olmamış gibi yapmak
öküz öldüren bir hasrete
can dayanmıyordu ya
zaten bütün bunlar
yeni ve dayanıklı canlar içindi
dursun koyuyordular en son çocuklarının adını
üstü kalsın ikizler mesela
birisinin içinde civciv havalansa
diğeri kanat çırpıyordu istemsiz
oluyordu bunlar
ve yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı çünkü...

eski harfleri dağıtıyorduk komşularımıza
yepisyeniydiler
hepi topu bir kere kullanılmışlardı
sapa bir cümlenin içinde
hat sanatıydı gömdüğümüz uykuya
edebiyat avuntusuydu işimiz
uzak suretlerinden biriyle yapılan nef'inin
yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı,
aslında olurdu tabii
bir sürü yazmadığımız
bir süre yazmadığımız
ama o zamanda
bakkalda hesapüstü kalmışlık oldu
siparişi unutmuşluk bakkal çırağında
hem de ekmeğin en yumurtaya banılacağı sırada
ve kapatıyoruz manasında söndürülen ışıklar oldu
hadi gidin artık makamından
kırklık bir ampul kaldı geriye...
baktık olmuyor yazmadan
baktık mesele oluyor
dimağı eşeleyen cümleler
olmuşlar
olacaklar

yani bir fikrin hizasına konulacak ne varsa işte,
yazdık
ki yazmasak olmazdı
bütün bunlar
bütün bunlar içindi
gizli hüzün artıkları
kalmıştı ayrılık salonundaki
güvercinlerde manasız bir tango ciddiyeti
dans mı ediyorlar fırça mı yiyorlar
belli değil
öyle suçlu bir işti tango
arjantinde solcu gençler işkencedeyken
maradonaydı 82'de
kibrit kutusunun kapağı
vasati kırk çöptü ve
kırkının da tek tek
kendine göre sorunları vardı...

çözüm bekleyen ağır meseleleri de vardı
yaprakların
kuruyorlardı saatlerini kasım patlarına
hemen ve şimdi
müdahale gerekiyordu
akarsulara

ve ivedi
bir gülümser kelimeydi
yadırgayan
Türkçedeki yerini
ama yinede yazmak lazımdı
yazmasak olmazdı...

sonra hiç aklına gelirmiydi
örümceklerin sinirli bir iklime
ağ'yacakları kendilerini
ya da kuşak çatışması balıkların
pul pul gerinir diye düşünürken biz
meğer esnemeye bile takati kalmamış
yorgun bir akdeniz...
ucundan çeksen
new york'a kadar götürebilirsin
elektrikli vakumlu halı bile yıkayan sömürgeni
işte böyle bir durumdu
ve tedirginliğimiz
siren miren istemiyordu
telaşımızın gürültüsü yerindeydi
ve küt diye akşam oluyordu

biz ki öğle vaktiyiz daha
rakıdan filan habersiz
ve söylemeye gerek yok
uzun
çok uzun içmeler oldu
mürakabe susamış peçetelere notlar düştük
kalktık
zeytinyağı lekesinden arta kalan
şiircik kuşunu besledik
gel gör ki üç gün yaşayabildi us pas içinde
ama olsun yine de yazdık
yazmasak olmazdı...

nehirde (hiç tanımadığımız)
bir tekne için (hiç binmediğimiz)
bir şarkı (hiç duyulmamış)
bestelemeyi istersin de
hani nefesin yetmez nefsini güftelemeye
işte bu yüzden yazdık
yoksa hoşumuza mı gidiyor zannediyorsun
smokin bulutlu bir gökyüzünden söz etmek
bir kelebeğin kararsızlığını anlatmak
tırtıl kılığında...
ya da bir ateş böceğinin direnişini
yalancı aydınlıklara...
başka türlü olmuyor,
başka türlerde nasıl oluyor bilmem
ama yazmak lazımdı işte
yazmasak olmazdı çünki!


Yılmaz Erdoğan

RuYa 12/01/08 23:06

Ömer Gençer / Otel Odaları
 


Bir oda dedim yılgınlıkla..
bir düş kurulmuşsa eğer geri dönüşü yoktur kemirir yaşamı
bir oda dedi öteki
düşlerinizle birlikte kalacaksanız bedeli biraz ağır olur
ödeyemeyebilirsiniz
sonra otelimizi terk etmek için nedenler sıralamayın
siz en iyisi biraz düşünün kararınızı vermeden önce
üzmeyelim birbirimizi
ben kimseyi üzmem dedim ötekine
aşklarım ve düşlerimle konaklayacağım bedeli neyse öderim
size yerinizi göstereyim dedi öteki
her katta biraz daha ağırlaşıyordu yükler
her katta biraz daha sıkılıyordu insan
her katta biraz daha tükeniyordu düşler
her katta biraz daha aşk yoğunlaşıyor

bir oda için değer (mi?) ...


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:57 .

Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.