![]() |
zaten çalamadımki.. sesten korkup kaçtım..:72:
|
Nazim Hikmet..
karima mektup Bir tanem.. son mektubunda: " başım sızlıyor yüreğim sersem...!" diyorsun.. " Seni asarlarsa seni kaybedersem; " diyorsun; " yaşayamam..! " Yaşarsın karıcığım, kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı.. ölüm bir ipte sallanan bir ölü. Bu ölüme bir türlü razı olmuyor gönlüm. Fakat emin ol ki sevgili; zavallı bir çingenenin kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli geçirecekse eğer ipi boğazıma, mavi gözlerimde korkuyu görmek için boşuna bakacaklar Nâzım'a..! Ben, alaca karanlığında son sabahımın dostlarımı ve seni göreceğim, ve yalnız yarı kalmış bir şarkının acısını toprağa götüreceğim... Karım benim..! iyi yürekli, altın renkli, gözleri baldan tatlı arım benim; ne diye yazdım sana istendiğini idamımın, daha dava ilk adımında ve bir şalgam gibi koparmıyorlar kellesini adamın.. haydi bunlara boş ver. bunlar uzak bir ihtimal. paran varsa eğer bana fanila bir don al, tuttu bacağımın siyatik ağrısı, ve unutma ki daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı.. |
Bunaldimm.
aksilikler, zincirleme kaza gibi bazen sen kovarsın, onlar gelir gitmezler hiç tependen başlamaya görsün herşey bir anda ters gitmeye dönmez allah, dönmez bir türlü gerisin geriye geç kalırsın, trafik sıkışır bir de çamur bulaşır en gerekli hassas anda ağzın dilin dolaşır en romantik anda kayarsın sırtın yere yapışır tam da sevdim dediğin anda aşkın kayıplara karışır bunaldım daraldım önce koştum, koştum biraz biraz da ip atladım sonra bir türkü tutturdum da birazcık rahatladım :caylar: |
Sozun vardi..
|
Düşündüm de neden hep beyaz kâğıtlara siyahla yazıyoruz. Neden beyazı kirletmek gibi bir çaba var içimizde. Neden kapkara sayfaları beyaz kelimelerle süslemiyoruz. Kim koymuş bu kuralı. Neden yazdığım her sayfa da bir parça hüzün olmalı. Sevdası elinden alınmış bir peri. Kırılmış yine kanatları. Yine çaba gösteriyor kendince uçmaya. Yine gelip de kırsın diye bir zalim rüzgâr. Esmese ne olur sanki. Ilık bir meltem gibi ısıtsa yada içimi. Her defasında fırtınalar bırakıp gitmek zorunda mı sevda dedikleri... Peri |
Bilmediğim Adını koyamadığım Bir şey yaşıyorum senle Durup, durup seni özlüyorum Geleceğin vakit bekliyorum Ve sesini duyma isteği beliriyor içimde Belirsiz günlerin muhtelif saatlerinde Asıl ilginç olan huzur bulmak her seferinde Bilmediğimiz birgün Bilmediğimiz ama ortak Sonu bildik şehirlere çıkan Öğretileri eş bir yol yürüdük herhalde Baksana aynı yıldızlar yüreğimizde Benzer güneş yanıkları Ve hala o yağmurun ıslaklığı tenimizde Kimbilir tesadüftür belkide Gecenin hep aynı vaktinde Hep aynı Türkünün nakaratı dilimizde Ve bir vakit gelip Adam gibi salya,sümük ağlamak gerekirse Ağlarız, ağlamasınada Kimsecikler görmez Göremez bir damlacık yaş göz bebeğimizde Herkesten gizleyip zayıf yanlarımızı Hep başkaları için kullanıp sonsuz dehamızı Bir türlü dizginleyemeyiz duygularımızı Dostlarla paylaşılan sitemsiz sıkıntılar Ve şikayeti olmayan acılar dışında Kimse bilmez yaşadıklarımızı Ve hiç anlatmamışızdır Hayatı nasıl algıladığımızı Çokta gereksizdir aslında Bizi anlamayanlara Algıladıklarımızı anlatabilmenin çabası Bazen aşklar anlatılır uzun sohbetler arasında Ve aşklar yargılanır Karşılıklı bir hoşgörü sağnağında Hiçbir kadın seni haketmiyordur bence Ve hiçbir erkek bana layık değildir sence Sorunlu ilişkiler bende Biten aşklar senin yüreğinde Ve insanlara güvenmeyen Kendini çözemeyen Çözmekte istemeyen Görüntüsü farklı Hissettiği aynı iki insanız evrende Dedim ya Bilmediğim Adını koyamadığım Bir şey yaşıyorum senle Seni kendime benzetiyorum Gözlerine bakıyorum Orada bir ben var sana çok benzeyen Hoşuma gidiyor Gözlerinde kendimi buluyorum Ben senle bana özel Ama çook güzel bir şey yaşıyorum Ekmeğimi Sigaramı İçkimi değil Ben senle beni paylaşıyorum Ben kimsenin bilmediği bir sen buldum Şimdi o en güzel seni yaşıyorum Beni bensiz bırakma Anlaştıkmı ?.. Alinti. |
Bugun okuyacak mısın bunları? Sanmıyorum.. Umrumda mı? Bilmiyorum.. Herseyi anlatmaya yetecek mi kelimeler? Belki.. Oysa neden? Yazmak istemiyor canım.. Sanki yazacak hic bir sey kalmamıs; gecenin bir yarısı ya da gunun tam ortası, sinsi bir yılan gibi koynuma girmis yalnızlık.. Sarmıs sarılmıs, savunmasız yakalanmıs bedenim, bin parcaya ayrılmıs.. Simdi hangi parcamın pesine dussem elimde kalıyor.. Dizginlenmesi imkansız bir bolunme bu; bitisi bir miladın, bir digerinin ayak sesleri.. Oysa gayrı yasanacak ne kaldı ki.. Simdi yoksun.. Mutlu muyum? Belki de hic olmayacaksın.. Bu mutlu edecek mi beni? Gercekte istedigim yegane sey bu mu? Dusundum mu hic sensizligi, hani soyle enine boyuna, adam gibi.. Dunu, bugunu ve hatta ertesi.. Yoksa oy pusulasına bakan zavallı secmen gibi hep varlıgının ve varolusunun bende bıraktıgı guvenin temelleri ustune mi kurdum herseyi.. Oyle ya.. Tek basına iktidar oldun yıllarca.. Muhalefet yok, bir nevii demokrasi okları da.. Mutlak monarsi.. Isyan yok, dolayısıyla huzur da.. Sistemin yarattıgı kölelik ve varolmaktan ziyade "var bırakılmanın" minnettarlıgında bir yasam; özgürlük adı altında.. Öyleyse.. Bir sarmasık gibi hayatıma yayılmana ve beni kendi hayatının zehri saymana izin verdim.. Olmasaydım daha mutlu olacak mıydın? Bir ihtimal.. Belki de hersey daha guzel ve dahi gosterisli gelecekti sana.. Cunku sıradan, cunku sade, cunku alelade hayatlar.. Her aksam bıkmadan izledigin, elestirdigin ve sonra tekrar izledigin magazin programları gibi hayatının vazgecilmezleri olacaklardı ve sen tum bu alısılagelmislikler icinde yasamın renkli vaatlerinden payına dusen elmaları toplayacaktın, duse kalka.. Oysa ben; Sana zevk vermeyen kitapların ucuncu sayfasında, kirli bir onsoz gibi, okunmayı bekliyorum.. Beceriksiz bir elin cezasını cekiyorum defalarca.. Ben herseyim ve hersey benim.. Gulusum, bakısım, sesim ve beni ben yapıp uzerine anlam yukledigin her bir yerim sana ac, bir nevii muhtac! Bu savası kazanabilir miyim? Kendimi öldürebilir miyim kisaca! Tutuksuz yargılanıp bir müddet, serbest kalabilir miyim? Yeniden baslayabilir miyim herseye! Kaldıgım yerden degil, yerin bende bittigi yerden! Yani cok evvelden, en geriden.. Sen daha yokken, ya da cocukken.. O liseli gecerken kapının onunden, bacakların titrerken.. Karsı sokagında durup oyle sessiz kimsesiz, canlı sahidi olabilir miyim herseyin? Hocaefendi uyandı bak.. Ne sanıyor ki, bagırınca uyanır mı icim ? Ruhlar alemi gibi.. Sessiz.. En ufak bir fısıltı yok.. Sızıntı yok.. Sakin.. Parmaklarım titriyor, sigara cekiyor canım, sonra biraz muzik, belki de bir film, umut vaadeden ama, henuz cekilmemis... Komaya girmek uzereyim. Varlıgım can cekisiyor.. Artarak ve dahi katlanarak buyuyor sanki, iliskisiz ürüyor!.. Seni özledim ve seni özlemenin kacıncı yarısı ve kac kisi kaldık sahada, emin degilim.. Daha ne kadar dayanabilirim sevgili? Bir ödülü var mı bu illetin.. Sessizlik.. Olsun.. Sessizligi de severim.. |
Dedin ki..
Artık hiç korkma... Bilirsin korku yakışmaz yüreği yiğit olana.. İçimi bıraktım sende.. Gözlerimi, sen istedin diye.. Senden başkasını bilmez dilim.. Susar yerinde.. Öylece bakarken senden bana kalan herşeye... " İhtiyacım var mert gülüşüne.. Bir acı kahvene.." Sen onlara bakma.. Kardan adam kal yine.. Gecenin yarısı yağ dur öyle sensizliğin içinde... Acım benimdir.. Faili ben.. Hiç bir suçu yok masum dertlerinin... " Ben, Seni bilirim..." |
Leo Buscaglia - Yapmadığın Şeyler ..
Anımsıyor musun yeni arabanı ödünç alıpta çarptığım günü? öldüreceğini sanmıştım beni, öldürmedin oysa. Anımsıyor musun seni zorla sahile götürdüğüm, yağmur yağacağını söylediğin ve yağmurun yağdığı günü? söylemiştim sana demeni beklemiştim, demedin oysa. Anımsıyor musun kıskandırmak için seni başka oğlanlarla oynaştığım ve senin kıskandığın günleri terk edeceğini sanmıştım beni, terk etmedin oysa. Anımsıyor musun çilekli pasta düşürüp arabanın paspasını kirlettiğim günü? azarlayacağını sanmıştım beni, azarlamadın oysa. Anımsıyor musun dansın resmi giysili olduğunu söylemeyi unuttuğum ve senin kot pantolonla geldiğin günü? bırakacağını sanmıştım beni, bırakmadın oysa. Evet yapmadığın çok şey vardı ama dayandın bana, sevdin ve korudun beni. çok şey vardı benim de senin için yapmak istediğim, vietnam’dan döndüğünde dönmedin oysa... |
Masa lambasının altında, bilgisayarın ve işinin başında, beklentilerinin sonunu beklemeden, sanki uzaklarda ikinci bir hayatın varmış gibi, gerçekliğe ve huzura seni bekliyormuş gibi, ama gidemediğin, ama hep bir sessizliğin taş koyduğu, bardağın boş yarısı ve sonrasının meçhulluğu. İnanıyorum ve hatta biliyorum, bu yaşamın satır aralarında, kimseni görmediği bir yaşam daha var, sus pus olmuş, yüzünde ulvi bir tebessüm ve düşüncelilik haliyle dolaşan, biliyorum hiç de uzak değil o rüzgarın sesine gelen martılar, ve onlarla konuşan sus pus olmuş insanların sohbetleri. Şimdi masadan kalkıp, uzaklara gitmenin vakti, uzaklara yarım yamalak gitmenin vakti, gidip dönmemenin, bu sessizlik, bu yarımlık, başka bir şey değil. |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:36 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.