Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu

Van.GEN.TR Forum | Yerel Van Forumu (http://forum.van.gen.tr/index.php)
-   Kişisel Sayfanız (http://forum.van.gen.tr/forumdisplay.php?f=97)
-   -   RuYa (http://forum.van.gen.tr/showthread.php?t=12005)

RuYa 14/02/08 02:16




Toprak dostum..


Yuruyorum kaldırımlar inliyor, tenim ıslak. Saclarımda tuz, ellerim cırılcıplak..


Sehir kan aglıyor ben yuruyorum. Burda gulumsemistim bir vakit, anımsıyorum. Surda yagmur damlamıstı saclarımın uclarından. Su salıncakta dizim kanamıstı en son, su atın pesinden kosarken. Avuc avuc damlıyor tarih, gozlerimde sisli bir yagmur.. Eskiden kalan bir cok sey simdi ben kadar yabancı! Sehir ıslak, dun ıslak! Bedenim titriyor.. Dunya soguk..


Ne kadarını sıgdırır insan bir valize ? Ne kadarı burda kalacak ruhun, ne kadarı misafirin olacak gecici bir sure ?

Bu tuz benim! Bu toprak, bu koku! Tum bu hayatlar gozlerimde buyudu once! Nice dogumlar gordum gomduklerim kadar.. Mavi bir turku ezberledim teninden, gogunden izledim kenti.. Isıl ısıl bir tual verdin bana! Sokaklarında dun artıgı sarhos bir mazi.. Nice dostlar, nice sevdalar yasadım koynunda, inadına gizledigin.. Ne kimseye benzedin ne benzeyenin oldu bunca kör tarih.. Ne mavi oldu deniz senin kadar, ne gogunde kırmızı kuheylanlar kostu herhangi bir kentin! Gulu soldurdu kimi, kimi kendini.. Ve bil, kimse senin kadar sevmedi beni..


Simdi beni ozle sehrim.. Simdi beni sev! Bir ev, bir ocak, bir hayat bıraktım sana! Simdi beni bekle!


Bir gun.. Elbet.. Yeniden..


"Kırmızı bir düet.."


RuYa 14/02/08 16:52








Knock-Knock Knockin on Heaven's Door.. !!




RuYa 14/02/08 16:59





[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]


Pencere, en iyisi pencere;
Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa;
Dört duvarı göreceğine..


Orhan Veli KaniK..



RuYa 14/02/08 17:24



Eldorado..

:70:


Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ,
Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden,
Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden,
Üstümde yemişleri alnıma değen Tuba.

Müthiş dünyası ile, uykuma girdiği yer..
Gülümsüyor mavi bir at ışığında kamış.
Göllerin şekli dolu derinliğine dalmış
Vuslatın havasını çevreleyen iğdeler.

Suların aydınlığında saadetten bir iz:
dallardan süzülen kayığından bu hoş insan,
Omuzuna değen arzu dolu dudakları kan.
Artık bir cennete bağlı bütün günlerimiz.

Artık ışıkla dolu billur bir kadeh gibi,
En güzel şeytanın elinde tuttuğu gurup;
Akşamlar ağzımda harkülade bir şurup
Ve başımda geceler yeşil bir deniz gibi.

Ufkumda mavi bulutların uçuştuğu dağ
Ve nebati bir alemde duyulan ilk hece,
Bir sesin aydınlattığı yalan dolu gece
Ve dumanlı bir sabah serinliği ormanda.

Ne ondan itidal, ne benden günahkar hali
Ruhları bir kuş gibi avare kılan uyku.
Dağılan içimde her zaman o baygın koku,
Lezzeti dudağımda buğulaşan şeftali..


Orhan Veli Kanik..


RuYa 14/02/08 17:32







Bu ses , zayif noktam..

RuYa 14/02/08 22:59





[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]


Yaşamak değil bizi bu telaş öldürecek..

Bırakın Paris'te ılık rüzgarlarla

Taratmayı saçlarımızı,

Sevgilimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz,

Gözümüz saatte söyleştik hep,

Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık..

Hep yetişilecek bir yerler vardı,

Aranacak adamlar, yapılacak işler,

Bir sonraki günün telaşı,

Bir öncekinin terine bulaştı,

Başkalarının hayatı bizimkini aştı,

Kör karanlıkta çalar saat sesi,

Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu,

Veya yavuklu öpücüğü ile uyanma düşlerini,

Hababam erteledik...

20 li yaşlardan 30 lara kurduk saatin alarmını.

30 lardan 40 lara, sonra 50 lere

Öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,

Kuşlukta uyuma imkanı sunduğunda size,

Artık uyku girmez oluyor gözlerinize,

Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek

İmkanına kavuştuğunuzda,

Söyleşecek sevişecek kimse kalmıyor yanınızda..

Özenle yarına sakladığınız

Bir sarı lira gibi ömrünüz,

Vakti gelip te sandıktan çıkarttığınızda,

Birde bakıyorsunuz ki

Tedavülden kalkmış..



Erel BLEDA







RuYa 14/02/08 23:17

Demet Sağıroğlu - Korkum yok
 






Zamanı var sevgilim
çok sevmenin de nefretin de zamanı var
çırpınmakla olmuyor
kavuşmanın da ayrılmanın da zamanı var

Korkum yok, korkum yok
zamanla alışır kalbim…



RuYa 14/02/08 23:24

İstanbul… Kayıp dizelerimin şehri..
 



Kaç gece geçti yolculuk hüznünde beklerken seni.. Koynumda sıcaklığını kaybetmiş kelimeler saklı. Aralıksız akan zamanın bir yerinde, ansızın takıldım tire tire yokluğuna. Kendi içinde, bir tek kendine yangın acılarımla, aynı müziği dinliyorum… Çizik çizik siyaha bulanmış cümlelerin altında, belki okunursun diye seni çekip bulmaya çalışıyorum. Nafile uyanışlarım, gözlerimizde böylesine yılgın bir geçmiş saklı dururken. Yine de; bir ölünün sesini dinlemek istiyorum… Belki değil; tüm canlılığımla…

Dudakları morarmasın hayatın, saç tellerine dokunduğunda.. Bir ıslaklık hissedelim ama bu hüzün olmasın…


Zamanım saatini sana kurmuş…
Suretinde sessizlik,
gecemde durulmayan sensizlik..
Kimdeyim, nerdeyim...
Bilemiyorum.


Uykusuzluğa çözüldü tüm rüyalarım, birbirine karışan cümlelerimizin sonsuz çığlığında… Orada mıydım? Hani yokuş yukarı yaşanan, nereden gelip nereye gittiğini bazen bilemediğim bakışların yol ağzında? Aşkı karaladığım defterinde büyük bir sarhoşluk hali.. Zaman zamana kilitleyince yazılarımı, aşk da kilitleniyor bu serzenişte… Başlıklara gizlediğim melodinin arkasında, aşka yol vermiş bütün notalar. Hani bazen kelimeler sıkışır ya, nereye atacağını bilemezsin o anda ansızın içinde beliren duygunun ayağına dolaşan sorgusunu… Umutlar apansız, işkence çeke çeke çöker. Sen öyle yılgın, öyle dalga dalga taşırsın üzerine yapışan ağırlığı.. Gün eksilir; gece yoksunlaşır ve karanlığın koynunda bir devir daha kapanır.

Günlerdir içimde biriktirdiğim sessizlikle boğuşuyorum. Kapanan sayfalarını birer birer kanayarak açıyorum okuduğum kitapların. Düşlerimde isyan bayrakları.. Gecede yitirdiğim her gidişe yakın ses tonuna inat, savaşıyorum ‘sana dair’ kabullendiklerimle… Bedenimi uykusuz bırakmak da kar etmiyor; ve biliyor musun ölüm bir tek yoklukla gelmiyor…

İstanbul… Kayıp dizelerimin şehri… Ben sen’de asılı kaldım benliğime. On gecenin ayarsız unutuşuna koydun beni.

Gittin… Gelmek için… Hala neredesin?

Yaralarım derinden fışkırıyor; yüzüm gözüm kan içinde. Gecemde hiç nem kalmadı, kuruyorum…


Çalarak eksiliyoruz en çok...
Çalınıyoruz...
Kimliği belirsiz duyguların sarhoşluğunda, yalnızca tek bir pencerenin geceyi aydınlatmasıyla doyuyoruz...
Bazen bir ses,
bazen kimsesiz bir fısıltı...
Her son’da, daha da bir büyüyor yoksunluğumuzdan devşirdiğimiz
içe hain, dışa can acılarımız...


Sen geldiğinde arınıyordum izlerimden. Köşe başlarında gizlenip gece yarılarına umut bırakıyordum. Soluklanmama izin verirsin sanmıştım; oysa ben senin yorgunluğunda tıkandım… Derin uykulardaydı gözün... Derin bir uyanıklık halinden geçişte buharlaşacak ısılar bekliyordun... Gittiğinde kimse seninle gelmeyecek; sustuğunda senden başkası sızlamayacaktı… Sen dudaklarında tutuyordun; bense yüreğimde tutuyordum tiryakiliğimi..

Kuzeybatı’da, tenini hiç bilmediğim aşka katip adam!

Duy ki; sana bileniyor içimdeki sessizlik..

Bil ki; bilendikçe yaralarımdaki zehri terk ediyorum…

Yarınsız soluklarda, tek dirhem nefese muhtaç olmayacak yüreğim ben geldiğimde.. Duvarlarda siyah sözler tutuyorum. Bir kahve tadında kırk yıl hatırlanacak iklimler… Sesini hapsettim sabah saatlerinin en uykulu anına.. Çocuklar gibi sakladım yorganın altına sana kaçan rengimi, seni yaşayabilmek uğruna…

Dolunay geçti… Mevsim yaza yüz sürüyor… Zaman yine beni İstanbul’dan vurdu; ve yine sohbet sonu gidişinle durdu… Düşürme beni gecenden, sesim sana söyler şarkılarını. Kaybolsam da anlık sus payın olurum… Sen sırtını kalbine ver, ben yürüyüşün olurum…

Simsiyah bir kağıt boşluğunda sallandırıyorum şimdi bu bekleyişi… Sen hala yoksun!! Parmak uçlarımda ağır bir yolculuğun isyanı ve bu isyanı kemiren cümlelerim var. Söyle, kaç yirmi dört saat geçmesi lazım, titreyen dudaklarımı kavuşturmak için ellerinle?

Söyle kaç...?


Zamanın bir yerinde,
bir daha uzanmadan kazıdığım düşlere
ve şöyle bir sarılıp sen dolu şişelere,
koyup başımı omzuna,
ateşe yazı yazacağım.
Şimdilik karanlığa karışıyorum adına yaslanarak...

İstanbul, şiirle beklesin beni..
Koynumda sıcaklığımla geleceğim...




RuYa 14/02/08 23:38







tout, tout..
tout est fini entre nous, tout
j'ai plus la force du tout, tout
d'y croire et d'espèrer

tout, tout..
a présent, je te dis tout
de ce vide entre nous
de tes mains désabusées
tout, tout ce qui nous unit
tout ce qui nous détruit au corps
est à présent fini
tout ces moments incompris
ces instants indécis s'écrivent
au passé aujourd'hui... c'est fini...
nous, on était pas comme les autres,
on décidait d'être entre autre
les plus forts, les plus fous
nous on avait rien à prouver
nous on avait rien à gâcher
sauf notre liberté
nous, on n'a rien vu passer
rien vu se déchirer
pas même la force de ces années
nous, on a joué le tout pour le tout
on s'est dit on s'en fout
on a l'univers rien qu'à nous
on a tout

sors, sors..
de mon sang, de mon corps
sors, toi qui me gardes encore
au creux de tes regrets

parle, parle..
dis-le moi sans trembler
que t'en as plus rien à cirer
parle, pleure et je comprendrai
tu sais, tu sais que je peux tout entendre
partir rester ou même me rendre
que le ciel là-haut m'entende
tout, tout, tout est fini entre nous,
j'ai plus la force du tout d'y croire et d'espèrer
tout, tout, tout est fini entre nous,
mais je garde l'espoir fou qu'un jour
on redira
nous...

RuYa 14/02/08 23:55







Tartışmak nefis seninle...

İşim, gücüm olmasa sabah, akşam tartışırdım seninle. Fakat kimi zaman ara vermem gerekiyor..

Her zaman, her, her, her zaman ana konudan sapıyorsun ve ben en çok bunu seviyorum.
Buğulanmış camda kayan bir damla gibi, bir sonraki kıvrım ne tarafa olacak hiç belli değil, çok sürprizli.
Konudan sapsan da, ben toparlamak zorunda kalsam da seviyorum bu heyecanı..

Toparlıyorum seni , tekrar ana konuya çekiyorum..
Yine güzel bir hamle ile karşılık veriyorsun... Manipülasyon.
Sanırım konuyu sulandırmak ya da
başka konularla harmanlayıp kendi kabul ettiğin gerçeğe yakınsamak istiyorsun..
Bir çaba var ama amacından emin değilim...
Yani varmak istediğin noktadan. Zira vardığın yer, varmak istediğimiz yer değil, o yüzden ne sana ne bana yarar.
Yaramaz yani.. Karıştırmayasın diye böyle tekrarlıyorum bir de.

Tartışıyoruz ya şu an, sen sessiz konuşuyorsun, ben sesli yazıyorum, o açıdan...

O tartışma koridorunu daraltıyorum, sıkıyorum ve üzerine geliyorum senin..
Varmak istediğim bir son var; karolara basarak, sekerek kovalıyorum seni; bir siyah, bir beyaz...
Kaçmak istediğin kapıların tümünü kapatıyorum,
içeri kaçtıysan birinden ayağından tutup çekiyorum...
Canın acıyabilir, debelenme o yüzden. Bir konumuz var, kaçma, hemen bitiriverelim. Hayır, ben boyamadım bu koridoru ama haklısın rengi sevimsiz.. En azından aklını koridorda tutabildim.
Üzerine geliyorum diye bana kızmaya, sataşmaya ve kişiliğime saldırmaya başlıyorsun.
Sanki canından can koparmışım da önce göğsüme yumruklarını vuruyor, sonra ağlıyorsun gibi.
Filmlerde öfkeyi kusar ve ağlar ya kadın onun gibi işte.
Bunu kelimelerle yapmaya çalışıyorsun.

Dama tahtamıza piyon değil gaz kaçıran bir çakmak koyuyorsun.
Gereksiz yere burnumuzun direği kırılıyor.

Seni istediğim yöne doğru sıkıştırdıkça, koridor gibi sen de kızarmaya başlıyorsun.
Bir sonu var elbet bunun, biraz daha sabret, sonuna varabilirsin. Varabiliriz. İkimiz yapabiliriz bunu ve ben hala seni seviyor olacağım. Söz.

Hayır, kopuyorsun. Konuyu, tersleyerek ve ihtişamlı bir oyunculukla kapatıyorsun.
Kaba, duyarsız ve bilimum başka şeylerim ben artık. Senin gözünde. O küçük dünyanda. İçin için biliyorsun, kabul etmek zor geliyor.

Bir de hepsinin üstüne; konuşmazsın şimdii..

Hastasıyım tarzının..




Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 18:41 .

Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.