![]() |
Alıntı:
Ho$geldiniz. Sayfamı ziyaret etmeniz ßeni mutlu etti. :) |
Alıntı:
|
mutLuLuk
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Dost musun ?
Dost musun? Öyleyse canın canımdır… Aynan olmalıyım… Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi… Hem sakınmadan, mertçe… Hani bilirsin, esirgemem lâfımı, Ne şekil gelirse, öylece… Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama, Seni de dupduru isterim karşımda… Dostsan, Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden! Arkamdan şikayetlenme! Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme! Lâf değil, icraat beklerim senden! Öyle bak ki, hislerini görebileyim… Öyle hisset ki, güvenle bakabileyim… Sevmem, ölenin ardından ağıt yakmayı! Dil dönerken söylenmeli her şey… Kulak duyarken anlatılmalı… Göz bakarken bakmalıyım sana… Can sağ iken sarılmalı… Keşkelere meydan vermemeli hayatım, Pişmanlıklarla yoğrulmamalı…. Hayır! Dirime selâm vermeyen, Ölüme de fazla yaklaşmasın! Dostsan, ölmemi bekleme! Haklıysam, yaşarken savun beni! Yaşarken yanımda ol! İnanmışsan bana, kimse çevirmesin seni yolundan! Ve inanmamışsan, sakın rol yapma! Her söylediğimi onaylaman şart değil… Her yaptığımı beğenmen de gerekmez… Dostsan, rahatça eleştir, fikrini rahatça söyle, sıkılma! Yadırgayabilirsin beni Ve ben de seni tuhaf bulursam şaşırma… Kandırmanı asla kabul edemem! Her dediğini, her yaptığını hoş görürüm, ama, Beni, bana sormadan yargılama! Her yediğimiz aynı olmaz belki, Her dakikamız birlikte geçmez… Her güldüğünde gülmeyi garanti edemesem de, Ağladığında seninle birlikte oturup ağlarım… Belki her çağırdığında gelemem fakat, Derdine ortak ararsan, koşarım… Ben de herkes gibi insanım elbet, Ne göklere çıkar beni, ne de yerin dibine sok! Senin işin bu değil! Benim zaten bir yerim var herkes gibi yer ile gök arasında… Dostsan, Küçümsemeden, küfretmeden, Sevgiyle, saygıyla ve huzurla gel sokağıma… Dinlenmek istediğinde, hiç düşünme, sana özel bir limanım, ama… Yorulduğum zamanlarda, Dilediğimce sığınabilmeliyim koylarına… Seni bir çocuk kadar saf sevebilirim Ve bir deli kadar art niyetsiz… Uğruna seve seve hesabı şaşırırım… Görmezden gelebilirim yanlışlarını… Başkaları enayilik sayabilir, Başkaları akılsızlığıma yorabilir, Bunları dert bile etmem, ama, Sen, aslında aptal olmadığımı, Her an, tekrar tekrar hatırla! Ve sakın beni aptal yerine koymaya kalkışma! Seviyorsan, cimrilik etme, söyle! Muhabbeti varken, yokmuş gibi yapanla, Hiç sevmediği halde, yılışıp durana sinir olurum! Neyse, o olmalı insan… Kendisi olmaktan korkmamalı! Kendisi olmaktan kaçmamalı! Bil ki, sensin diye seni bırakmam, ama, Ben olduğum için bırakırsan beni, Yas da tutmam arkandan! Bedel mi? Ödemeyeceksen çıkma yola! İçten pazarlık edersen, ancak kendine edersin… Kendince küser barışır, kendi kendini yersin! Dostsan, mevsimince yağ… Kışsan kar ol, güzsen yağmur… Soğuğuna, sıcağına, esip savurmana itiraz etmem, Senden, ille de bahar olmanı beklemem, ama, Dayanmalısın en şiddetli fırtınalarıma… Belki de çok geldi bunca talep… Bana karşı hiçbir mecburiyetin yok, korkma… Sana fazla geldiğim ilk anda, Arkana hiç bakmadan, dönüp gidebilirsin… Geçip gidebilirsin, borçluluk hissetmeden… Mutlaka bir açıklama da beklemem senden, ama, Gitmeye davranırsam bir gün, Sen de karşımda set olma! Dost musun? Öyleyse, canın canımdır, Yoluna baş koymaya hazırım ya, Başını da yollarımda isterim, unutma! Bedri Rahmi EYÜBOĞLU |
MutLuLuğun Resminİ ÇizeßiLir MisiNiz ?
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
eğer & can yüceL
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
a$k ikLimi
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
0LguNLuk
Artık eskisi gibi her Hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım. İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun. Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var. "Ben demiştim" ,"ben bilirim", "ben zaten anlamıştım", Sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düşenler kalıyor. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim. Gerektiğinde "HAYIR" demeyi öğrendim ve bu kelime başta karşındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor. Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar. Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yasamışlığın oluşturduğu bir alçak gönüllülükle gülüyorum içimden sadece. Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popumun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim . Ayıp, günah yada ne derler korkuları çoktan geride kaldı. Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken şimdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu. Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun. İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yasamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yasadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor. Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum. Can Dündar |
kardeLeN
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
İnsan, yaklaştığınca yaklaştığından ayrı; Belli ki; yakınımız yoktur Allah'tan gayrı... Necip Fazıl Kısakürek .. |
Ne var ki, pazarlığa girişecek ecelle; Sermayem tek kelime, Allah aziz ve celle... N.F.K |
kaDer
Kader, beyaz kağıda sütle yazılmış yazı; Elindeyse beyazdan, gel de sıyır beyazı!.. N.F.K |
0Lamaz mı ?
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Cumartesi Türküsü
|
eskici
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
ßağı$La
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Mehmet Karaku$ - Tevhid Taßißi
|
GüL AhmeDim
|
25/01/2011
Ya$antımız tıpkı denizdeki med-cezir gißi.Gel-gitlerle dolu... .Kimi zaman yaptıklarımızın götürüleri getirilerinden fazladır |
Sanadır minnetim ki alemleri benim için terbiye etmektesin Sevdiklerime, sevdiklerini borç veren sensin Sevdiklerime, benim vermeye yetişemeyeceğim Veremezsem kederlere boğulacağım Ve veremediğim için kahrolacağım ihtiyaçlarımın hepsini bana sormadan Beni yormadan veren Sensin ya Rahmanurrahim Sanadır kulluğumuz Başkalarının önünde eğdirmedin bizi Sensin medet umduğumuz Senin yakınlığından beslenir ümitlerimizin hepsi Sözümüzü katında dinlemeye değer gördün Sen Sızımızı rahmetinin eşiğinde dua diye değerlendirdin Merhametsizlerin merhametine terk etmedin bizi Acizlerin eline dilenci etmedin biz acizleri Yolunda yürüt bizi ey Rahman Yolun eyle kalbimizi ey Rahim Nimet verdiklerinin yoluna kabul eyle bizi ey Müheymin İhsan ettiklerinin yanında tut biz mücrimleri ey Muhsin Senai DEMİRCİ |
testi ve su
Unutma, çamuru testi yapmak için biçimlendiriyorsun; ancak istediğin şey çamurun kendisi değil içindeki boşluktur. Nelerle uğraştığına bir bak, dostum! Elinle, beyninle, dilinle, kaleminle, yüreğinle hep bir şeyler yoğuruyor, eğiyor, büküyor, dokuyor, yazıyor, örüyorsun. Bu hep böyle! Belki bıktın, belki yoruldun. Belki de inceden inceye "Bu böyle gitmez!" çığlıkları atıyorsun. "Mecburen, mecburiyetten" diye mırıldanıyorsun. "Nereden çıktı bunlar?" "Hiç bitmeyecek mi?". "Ben bunlarla uğraşacak adam mıyım?" Doğrusu, bunca soru her gün benim de yüreğime doluşuyor; beni de umutsuz ediyor, mutsuz ediyor. İşte sana büyük sırrı fısıldıyorum: Hayatta biçimlendirdiğimiz şeylerin kendisini aramıyoruz aslında. Uğraşılarımızın ortasında oluşturmaya çalıştığımız bir boşluk, kendimize ait bir oda, kendimize özgü bir alan var. Tıpkı testi yapan ustanın çamurla uğraşırken yaptığı gibi. Aslında ustanın testi yapmak için elini çamura bulama nedeni çamurun ortasında bir boşluk-su doldurulacak ve su içilecek bir boşluk- oluşturmaktır. Ne var ki, testi ustalarının çoğunun testi yaparken su içmeye vakit ayıramaması gibi, sen, ben ve senin ve benim gibi binlercesi testi yapmaktan başını kaldırıp testiden su içmeye fırsat bulamıyor. Evet, çoğu zaman, gündelik uğraşıların arasında yüreğimizin susuzluğunu sonsuzcasına giderecek, ruhumuzu sonsuz mutluluklara gönderecek bir "kevser"i doldurup içebileceğimiz boşluğu istiyoruz. Gündelik uğraşılarımızla o boşluğu oluşturacak zamanların ve mekanların kabuğunu örüyoruz, kabını şekillendiriyoruz. Farkında olmadan serin ve tatlı bir testi boşluğu inşa ediyoruz. Testi yapmaktan boşluğu görmeye ve kullanmaya vaktimiz olmadığı için, inadına hep çamurla uğraştığımızı düşünüyoruz. Gel, bugün için olsun, testi yapmayı bırak, yaptığın testiler içinde kendine ve sevdiklerine ayırdığın o derin boşluğu farket.. Lütfen iyice bak; göreceksin ki, herkes orada bekliyor seni. Şu boş zamanlarda arayıp durduğun, gecelerin sessizliğinde buluşmaya çalıştığın, günlerin telaşında özlediğin kendin bile or'dasın! Çocukluğunun oyuncak bebeği hâlâ orada, donuk ve masum bir gülüşle ağlıyor. Babanın seni kucaklayıp koklamakla duyacağı bitimsiz haz orada, annenin hiç zorlamadan dudağına yapışan hayırlı evlat duasının fısıltıları orada, kalbinin damarlarını genişletecek ferahlık duygusu orada.. Haydi, gel, sen de su iç! SENAİ DEMİRCİ |
a$kın anahtarı
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Gizli kalmış anahtarıydın sanki sen[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Aşka dair kapattığım tüm kapılarımın... |
Söz Vermi$tin / CaNdaN ErçetiN
|
Alıntı:
testi yapmaktan boşluğu göremiyoruz..... çok doğru:4: yazarın da sizinde yüreğine sağlık..... |
keyifli okumalar.
:2: |
küçükken en fazla oynadığım oyunlardan ßiri. :)
ßeni zaman tünelinde yolculuğa çıkardı ßu güzel kare. :69: Çok te$ekkür ederim. Çok zarifsin. |
Seher rüzgârı güLün kıymetini ßiLseydi, onu saçıp dökmezdi! |
02/02/2011 GünümüN $arkısı
|
çoktan hayat soßeLedi
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
|
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
iyi geceler fikirleri güzel dostum:106: senden öğrenicek çok şeyimiz var:2:
|
ho$geLdin.EstağfiruLLah.ßenden öğreneceğiniz ne oLaßilir ki...
ßen de sizler kadar ßilgi sahißiyim.Elimden geldiğince güzel payla$ımlarda ßulunarak insanların keyifli zaman geçirmesine ve kısmende olsa ßilgi sahißi olmalarına vesile oluyorum.O kadar.Herkes gißi yani. :) |
Ne kusursuz insan ara, Ne de insanda kusur ara
Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun... |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
“Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.” |
ßendeniz / Kördüqüm (unutmadıklarımdan)
|
a$k ßize Hİç Uğramadı
Aşkı yaşayarak öğrenmedik biz. Onun gizli sancılarını yüreğimizde hissetmedik. Aşk, içimizde kapanması zor yaralar açmadı bizim. Çünkü aşk bize hiç uğramadı. Eski sevda masallarını dinledik büyüklerimizden ya da kitaplarda yazılanlardan ve çizilenlerden. Onun üzerine yazılmış nice destanlar dolandı dillerden dillere, ağıt olup yükseldi yüreklerden gökyüzüne. Belki bakışta alevlendi belki de küçücük bir sözde, bir dokunuşta, bir tende… Ama bizde olmadı hiçbir zaman o alevler, bizim yüreklerimizi dağlamadı. Çünkü aşk bize hiç uğramadı. Şiirler dinledik şairlerden. İçimize hüznün gölgesi düştü. Ellerimizde soluverdi bütün kan kırmızı güller. Aşkı anlamaya yetemedi bazen kelimeler. Bir aşk şarkısı düştüğünde dilimize sıcacık duygulardı kaplayan benliğimizi. Düşlerimizi zorlayan bir kadının bir erkeğe ya da bir erkeğin bir kadına olan aşkıydı. Nasıl başlardı ilk duygular? Bir şimşek nasıl çakıverirdi aniden? Aşk nasıl damlayıverirdi bir yüreğe? Akışkan bir şey miydi? Bulunduğu ortamın şeklini mi alırdı? Bilemedik. Sadece seyrettik aşkı ve nasıl yaşandığını. Çünkü aşk bize hiç uğramadı. Nasıl elleri titrerdi insanın ya da yüreği nasıl delice çarpardı? Aşk denilen şey bir iç sızısı mıydı? Geceleri insanı uyutmayan bir baş belası mıydı? Bilemedik, tıpkı dudaklarda ya da bakışlarda başlayan yangının yürekleri nasıl ele geçirdiğini bilemediğimiz gibi. Belki de hiç bilemeyeceğiz ama beklemeye devam edeceğiz inatla, belki bir gün kapımızı çalarsa diye. |
a$k yüzLü yaLnızLık
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Dünyanın hangi coğrafyasında, hangi dilinde yazılırsa yazılsın; en uzun ve en anlamlı kelimesidir aşk. Biraz eylemci, biraz mülteci bir yanı vardır. Hiç bir dil(ressam) çizemez yüzündeki illegal gülümseyişi. Hepimiz çocukluğumuzdan gelen bir alışkanlıkla, dokunarak öğreniyoruz hayatı. Yaşamayı, yürümeyi, konuşmayı, sevmeyi ve hatta ölmeyi de. Annemizin yanağındaki gülümsemeyi bile parmaklarımızla yakalamaya çalışırken kucağında; Bir gülümsemenin bize bir hayatı özetleyeceğini daha o zaman keşfediyoruz. “Ulaşılmaz olanı aramak” değildir aşk. Bilakis bir çocuğun bile ulaşabileceği kadar yakındır bize. Ve hatta aşk -kimi zaman- bile bile çocuk olmaktır. Yitirilmiş, kırılmış bir oyuncak telaşıdır bazen bizde kalanlar. Yine de bir gülümseyişin peşinden yollara düşüp, içimizin karanlık odalarında kendini avutan ve aynalardaki hüzün dolu gülümseyişimize her dokunmak istediğimizde soğuk ihanetiyle irkildiğimiz yalnızlıklar, o kırılan oyuncaklarımızın hiç bir zaman bulamadığımız parçaları değil midir? Kalbimizi kanatan bıçak sırtı yalnızlıklarda pencereden bir kenti izlerken, radyoda içimizdeki hüzne denk düşen şarkı sözcükleri veya çok sevdiğimiz bir şairin düş kırıklıkları ya da mutlu sonla biten öykülerinde görür gibi olduğumuz yitik yüzlü sevgili kim? Kendimiz miyiz yoksa? Ya da kendimize duyduğumuz ama söylemeye korktuğumuz o büyük nefrete mi âşık oluyoruz, kendimizi tanıdıkça? Ben hep susunca anladım âşık olduğumu. Sustukça korkmaya başladım kendimden. Kendi içime verecek cevapları tükettiğimde, yüksek sesle haykırdım yalnızlığı. Oysa aşk; bilerek yalnız kalmaktır. Kalabalıklarda bile gözlerimin koluna girip; anıların eskimiş sokak aralarında kaybolmak ya da düşlerimin denizsiz sahilinde hiç bir zaman gelmeyecek bir gemiden, hiç inmeyecek bir sevgiliyi beklemenin mavi yokuşlarını anlattım yorgun kalbime. Hiç dinlemedi beni. Hâlâ olmayan bir sevgilinin hiç gelmeyecek mektuplarını okumak telaşıyla tedirgin, pencere önlerine demirlemiş kırık gözlüklü bir sükûtum. Kâğıdın sınırsız ormanında bir geyik gibi sekerken imgeler, ucu kemirilmiş kurşun kalemlerin kanattığı bir yaradır aşk. Biraz da arzulanan, bilinçli bir kederdir işte. Ve bu keder şairin ve şiirin hayata karşı gösterdiği dirençtir. Platonik, yasaklı düşler ırmağına bırakılan misina ucundaki şair kalplere takılan her bir sözcük, çoktan düşmüştür kalbinizin kan dolu kovasına. Pullarını dökmeden okumalı bir şiiri ve şairin suskun kederine dokunulmamalı. Şimdi bize uzak gibi duran geçmişimize ait yakın aşklar, yaşlanınca daha da yakın gelecek. Sanki insan yaşlandıkça çocukluğuna ya da başka bir dünyaya açılan gizli bir kapıyı da keşfeder. Ve o kapıdan sızacak bir ışık ya da karanlıkla kamaşan kalp, açmaya çalıştıkça o kapıyı, kapının diğer tarafında kola asılan illegal gülümseyişli bir aşkı hemen tanıyacak. Çünkü en iyi aşk hatırlatır kendini en yoğun yalnızlıklarda. alıntı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:55 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.