![]() |
:106:
içimden geldi... :) |
:2: Naber ?? |
iim senden???
|
Merakim endiseye doner kaygisi tasiyoruM.. Adnan Rusenin yanina gitti ama hala bir haber yoK.. . |
merak yapma iidir herşey:)
ii geceler :) |
Umarim iyi bir sabaha doner .. sagoL. Sanada :) |
S' Onsuz..
|
Gel saklan uykumda.. Yanmasın rengi gözlerinin. Kederin, aşkın ve inancın içinde bir iz olsun bize dair... Aşk; Yetinebilmektir yarim... Yaralayan, kanatan, kıran yerlerde olsa da yarin, bekleyebilmektir... Gel bende saklan yine... Dileğen dilediği dilde, dilediği gibi çağırsın seni, bırak "başka" olsun bende ismin... |
(556721)
Gidenlerle dolu cadde... Başım önümde... Danslarını izliyorum; Gölgemle sarmaş dolaş olmuş yağmur... Ardımda ezip geçtiğim kaldırımların iniltileri... Geçmişimden onlarca ruh... Sana Geliyorum!.. Bir başka bahar tadı kalmış dudaklarımda... Elimi attığım her yerde darmadağın umutlar... Kurumuş bir dal gibiyim kaldırım ortasında... İçimde fırtına, toz, yağmur, bulut, boran... Ve gönlümde milyonlarca fay... Sana Geliyorum!.. Önüm, arkam, sağım, solum insan... Alaca kalabalık... Gözlerim kör... Aklım düşman... Her bir insanın her bir sözünde seni bulmanın sarhoşuyum... Bulamayacağım yerlerde aramanın... Ne kadar yol varsa bu şehirde, her birine beni sana getirir umuduyla bakmanın... Herkesin gidebilecek ne çok yeri var... Benimse hiç bir adresim kalmamış senden başka... Hiç bir veri tabanı yok yaşamın... Yüzdeleri kopmuş, olasılıkları iptal zamanın... Rotasız, zamansız... Sana Geliyorum!.. Sıfatsız, zamirsiz bir tamlama şimdi adım... Tüm özneliğini yitirmiş... Tüm sesler kapı aralarında kaldı bu şehirde... Ben yalınayak, ben çırılçıplak... Kaldırımlarda kamçı sesleri... Kimse yaralamadı beni senin kadar... Ve hiç bir iz olmadı vucudumda başkalarından... Eti sen!.. Kemiği sen!.. Elimde adressiz bir mektup... Sana Geliyorum!.. |
556721
Yasami tam sevgisinden vurdular!.. Akti yerlere sevdalar, sohbetler, candan gülüsler... Kelimeleri kacirdilar gerceklerden!.. Ihanetle kucaklasinca düsünceler, tanriya dönüstüler... Eller; ne yaptigini bilmez oldu... Hayatlar; bosaldi beser, elliser... Insanlar hayalet oldu, insansiz kaldi sözler!.. Baslayinca kumdan sevgi yapmaya, nasirlasmis beyinsiz yürekler; iste tam o zaman dayanamadi. Dayanamazdi zaten, isyan etti... siirler, Türküler!.. |
Resmini cekecektim, biliyorsun; Tanrı daglarından salınacaktın sen.. Tum serseriliginle serilecektin bir ülkenin gozlerine.. İcimi acıtan hersey acısız bir mevsime dagılacaktı.. Donussuz bir bilet alacaktık ve ucaklar hic kalkmayacaktı artık.. Bitimsiz sevilerinle tastıgın ve tasıdıgın her bir anıyı yaralanmadan okuyacagın bir kitap yazacaktım sana.. İthafım icindeki yara olacaktı.. Sonra sen, gozlerini izleyecektin kelimelerden.. Dudak kıvrımından suzulen tebessumlerinle bakacaktın bana, dunyanın seni gordugum yuzunden.. Acısız, yalın konusacaktık seninle.. ..ve kavusacaktık; Bir askın bittigi yerden... Moyencor ! Gulumse !.. |
Miladı dolmuş kelimelerin.. Kendimi bitirdim önce. Celladı oldum senli seferlerin..Ne kadar yol varsa bu şehirde, ateşe verdim her birini.. Bütün gelişlerin katiliyim anlayacağın.. Tüm bekleyenlerin faili.. Kanadı hançerlenmiş, ömrü bilenmiş zamanların ve içinde hasret geçen tüm anların sahibi.. İstilası fiili ömrünün firari öyküsüydüm.. Gülüşünü çaldılar önce, sonra gözlerini! Hiç bir "olur"u yoktu gelmez vakitlerin.. Elleri kan, yüreği bileyli.. Anladım; bazi asklarin bedeli ön ödemeli!.. Hiç sevmedim, sevemedim dönüşlere gebe gelişleri.. Hiç bir rengi, hiç bir tadı, hiç bir adı olmayan, bitmesi olası, içi dışı kahrolası gidişleri.. Oysa sen.. Bir yanı tutsak.. Bir yanı firari.. Hangi yanını sevmeli ki ? Hangi mevsimde sevmeli seni ? Belki de ertelemeli... Hani o dar vakitli zamanlarda bir aşka dokunmak, bir yarayı can evinde bulmak hani.. Ve yok saymak için herşeyi, ertelenen içi dışı boş, gövdesi kan gitmeler gibi.. Belki de rengini kara tutmalı sevdanın, hala kınındayken hançeri.. Diyorum ya bitanem; Boşver.. Bakma bana sen! Yüreğinin mahzeninde yangından ilk kurtarılacaklarına niyet iç yine.. Ben göçebe.. Ben bildiğin.. Ben firari... Geleceksen yine de.. Ucunu yak dönüşlerin.. Gelirsen.. Bırakamam belki.. |
ImmorteLLe.. |
Her seyin hosunu dusleyen haznelerimizde, hayata gelmek bir umut.. Ve " Bazen ne yaparsan yap, olmuyor bazen.." Kocaman cinarlar icinde yitik, gidik, ici delik insan tayfalari gibi, bolusmek saniyeleri.. Dibimizde kohne yalnizlik.. Kimse animsamiyor sonunda resmimizi.. Gunu kurtarmak adina sevisler.. Bir gecimlik rakimindan olaganca hiziyla savurdugumuzda kendimizi tek tarafli cenazelerin, adi Ask.. Mucadele diye bir sey yok, tum bu hayatlar bir tadimlik yalan.. [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] 556721 |
Yine mavi deniz, yine o korkulu düs; Sevmek yine... En gizli ümitlerimiz ayaklar altında ezilen.. Oralarda bir yerde büyür karanlıgım olabildigine.. Al mavilerini git..! Ben bu denizi batıracagım hemen..! Ama yok... Sularım aydınlanır belki.. Kal, gitme.. |
Nasıl bir " Ben " bu; Kana kana içiyor uzagımda bir serseri.. Ask oluyor, mesk oluyor; Kana kan karıyor biri, kan icime oturuyor.. Kandan yana kan tuttu.. Yardan yana " kar ".. Kanıma, kanadıma naksetti.. Ahir omru biledi yar.. Ufledi gitti... Nasıl bir " Ben " bu; Dünümü tadan dilim inkarda, gecmisim yabancı.. Sevdigimi soylediklerim senden once, tumden yalancı.. Biter mi bu sarkı.. Diner mi arayan gozun gogu asrı.. Asinayım sozlerim.. Sana su`suz.. Yorumsuzum ey hayat.. Geceden uykusuz.. [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] |
Nev
Susma.. |
pişt küskün arkadaşım nerdesin... yaw galiba küsmüşsün sen bana..:(
|
"..Cismen burada, ruhen yok yazıldınız.." Göl.. Alsana beni de.. Kırmızı bir sarap ol damarlarımdan omrume.. Biraz sarhos olayım nolur.. ? Acı mı..? , cekerim.. Hasret mi..?, ver... İnsana dair ne varsa talibim, bilesin.. Boyle ucurumlara surme beni... " Silgini benden uzak tut.. Dokununca can yakıyor.." Göl; Silsene beni.. Silkelesene.. Batırıp vermesene, en derinine.. Yerin dibine sokup saklasana... Genzimde tadın, koynumda uyusana bu gece.. Korkuyorum, sarılsana.. ... "Biliyor muyum sence ? I ıh.. Hukumsuzu oynuyorum yoklugun icinde.. Sorsana, hic bu kadar yabancı kaldım mı kendime..? Adımı kaybettim, arıyorum.. Bulunca resmini cizmeli en gosterisli yerine.. Adım anılsın diye.. Kimden caldım bu sahte hayatı? Sahibi kim..! Bir intihar gibi karısırken geceye, koynumdasın yine.. Ya ask "bombos bir park"sa simdi.. Ya atese verdigim bu ada, basıma yıkıldıysa! Ya bir mikrop girdiyse sag yanıma, kanatıyorsa? Git, saklan uykumda.. Gozlerim senin..! Bir melek kanadını unutmus penceremin altında.. Aglıyorum, bombos bir parkta.. " Göl.. Temizle su yaramı.. Ya da kes al parca parca!!!!.. |
Ne zaman yüzüne baksam.. yalnızlıgın o mutlu gerilimi, o öksüz göl hızla derinlesir.. Biliyorum acılarım hiç bitmeyecek, Bu öyle bir yesil... Ne zaman gözlerinin içine baksam; Ikimizi de aşar o kapının ardındaki masal.. Bense yüregimin bu hallerinden korkar, kalırım.. Bir hız trenine bindirilmis küçük bir cocuk gibi, geçip giden yüzlere bakar kalırım.. Ömrün kısalıgı carpar camlara, ates hızla yayılır içerilere.. Aksam olur evler dolar bosalır.. Acıyla erir, yüzüne aşık cocuk.. Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum; Ikimizi de aşar o kapının ardındaki masal.. |
Toprak dostum.. Yuruyorum kaldırımlar inliyor, tenim ıslak. Saclarımda tuz, ellerim cırılcıplak.. Sehir kan aglıyor ben yuruyorum. Burda gulumsemistim bir vakit, anımsıyorum. Surda yagmur damlamıstı saclarımın uclarından. Su salıncakta dizim kanamıstı en son, su atın pesinden kosarken. Avuc avuc damlıyor tarih, gozlerimde sisli bir yagmur.. Eskiden kalan bir cok sey simdi ben kadar yabancı! Sehir ıslak, dun ıslak! Bedenim titriyor.. Dunya soguk.. Ne kadarını sıgdırır insan bir valize ? Ne kadarı burda kalacak ruhun, ne kadarı misafirin olacak gecici bir sure ? Bu tuz benim! Bu toprak, bu koku! Tum bu hayatlar gozlerimde buyudu once! Nice dogumlar gordum gomduklerim kadar.. Mavi bir turku ezberledim teninden, gogunden izledim kenti.. Isıl ısıl bir tual verdin bana! Sokaklarında dun artıgı sarhos bir mazi.. Nice dostlar, nice sevdalar yasadım koynunda, inadına gizledigin.. Ne kimseye benzedin ne benzeyenin oldu bunca kör tarih.. Ne mavi oldu deniz senin kadar, ne gogunde kırmızı kuheylanlar kostu herhangi bir kentin! Gulu soldurdu kimi, kimi kendini.. Ve bil, kimse senin kadar sevmedi beni.. Simdi beni ozle sehrim.. Simdi beni sev! Bir ev, bir ocak, bir hayat bıraktım sana! Simdi beni bekle! Bir gun.. Elbet.. Yeniden.. "Kırmızı bir düet.." |
Knock-Knock Knockin on Heaven's Door.. !! |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Pencere, en iyisi pencere; Geçen kuşları görürsün hiç olmazsa; Dört duvarı göreceğine.. Orhan Veli KaniK.. |
Eldorado.. :70: Ufkunda mavi bulutların uçuştuğu dağ, Büyülü göklerinde sesler duyduğum Aden, Avucumda dört kollu nehrin verdiği maden, Üstümde yemişleri alnıma değen Tuba. Müthiş dünyası ile, uykuma girdiği yer.. Gülümsüyor mavi bir at ışığında kamış. Göllerin şekli dolu derinliğine dalmış Vuslatın havasını çevreleyen iğdeler. Suların aydınlığında saadetten bir iz: dallardan süzülen kayığından bu hoş insan, Omuzuna değen arzu dolu dudakları kan. Artık bir cennete bağlı bütün günlerimiz. Artık ışıkla dolu billur bir kadeh gibi, En güzel şeytanın elinde tuttuğu gurup; Akşamlar ağzımda harkülade bir şurup Ve başımda geceler yeşil bir deniz gibi. Ufkumda mavi bulutların uçuştuğu dağ Ve nebati bir alemde duyulan ilk hece, Bir sesin aydınlattığı yalan dolu gece Ve dumanlı bir sabah serinliği ormanda. Ne ondan itidal, ne benden günahkar hali Ruhları bir kuş gibi avare kılan uyku. Dağılan içimde her zaman o baygın koku, Lezzeti dudağımda buğulaşan şeftali.. Orhan Veli Kanik.. |
Bu ses , zayif noktam.. |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] Yaşamak değil bizi bu telaş öldürecek.. Bırakın Paris'te ılık rüzgarlarla Taratmayı saçlarımızı, Sevgilimizle doyasıya sohbet bile edemedik biz, Gözümüz saatte söyleştik hep, Koşuşur gibi seviştik, yarışır gibi çalıştık.. Hep yetişilecek bir yerler vardı, Aranacak adamlar, yapılacak işler, Bir sonraki günün telaşı, Bir öncekinin terine bulaştı, Başkalarının hayatı bizimkini aştı, Kör karanlıkta çalar saat sesi, Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu, Veya yavuklu öpücüğü ile uyanma düşlerini, Hababam erteledik... 20 li yaşlardan 30 lara kurduk saatin alarmını. 30 lardan 40 lara, sonra 50 lere Öyle yanlış kurgulanmış ki hayat, Kuşlukta uyuma imkanı sunduğunda size, Artık uyku girmez oluyor gözlerinize, Doyasıya söyleşmek, telaşsız sevişmek İmkanına kavuştuğunuzda, Söyleşecek sevişecek kimse kalmıyor yanınızda.. Özenle yarına sakladığınız Bir sarı lira gibi ömrünüz, Vakti gelip te sandıktan çıkarttığınızda, Birde bakıyorsunuz ki Tedavülden kalkmış.. Erel BLEDA |
Demet Sağıroğlu - Korkum yok
Zamanı var sevgilim çok sevmenin de nefretin de zamanı var çırpınmakla olmuyor kavuşmanın da ayrılmanın da zamanı var Korkum yok, korkum yok zamanla alışır kalbim… |
İstanbul… Kayıp dizelerimin şehri..
Kaç gece geçti yolculuk hüznünde beklerken seni.. Koynumda sıcaklığını kaybetmiş kelimeler saklı. Aralıksız akan zamanın bir yerinde, ansızın takıldım tire tire yokluğuna. Kendi içinde, bir tek kendine yangın acılarımla, aynı müziği dinliyorum… Çizik çizik siyaha bulanmış cümlelerin altında, belki okunursun diye seni çekip bulmaya çalışıyorum. Nafile uyanışlarım, gözlerimizde böylesine yılgın bir geçmiş saklı dururken. Yine de; bir ölünün sesini dinlemek istiyorum… Belki değil; tüm canlılığımla… Dudakları morarmasın hayatın, saç tellerine dokunduğunda.. Bir ıslaklık hissedelim ama bu hüzün olmasın… Zamanım saatini sana kurmuş… Suretinde sessizlik, gecemde durulmayan sensizlik.. Kimdeyim, nerdeyim... Bilemiyorum. Uykusuzluğa çözüldü tüm rüyalarım, birbirine karışan cümlelerimizin sonsuz çığlığında… Orada mıydım? Hani yokuş yukarı yaşanan, nereden gelip nereye gittiğini bazen bilemediğim bakışların yol ağzında? Aşkı karaladığım defterinde büyük bir sarhoşluk hali.. Zaman zamana kilitleyince yazılarımı, aşk da kilitleniyor bu serzenişte… Başlıklara gizlediğim melodinin arkasında, aşka yol vermiş bütün notalar. Hani bazen kelimeler sıkışır ya, nereye atacağını bilemezsin o anda ansızın içinde beliren duygunun ayağına dolaşan sorgusunu… Umutlar apansız, işkence çeke çeke çöker. Sen öyle yılgın, öyle dalga dalga taşırsın üzerine yapışan ağırlığı.. Gün eksilir; gece yoksunlaşır ve karanlığın koynunda bir devir daha kapanır. Günlerdir içimde biriktirdiğim sessizlikle boğuşuyorum. Kapanan sayfalarını birer birer kanayarak açıyorum okuduğum kitapların. Düşlerimde isyan bayrakları.. Gecede yitirdiğim her gidişe yakın ses tonuna inat, savaşıyorum ‘sana dair’ kabullendiklerimle… Bedenimi uykusuz bırakmak da kar etmiyor; ve biliyor musun ölüm bir tek yoklukla gelmiyor… İstanbul… Kayıp dizelerimin şehri… Ben sen’de asılı kaldım benliğime. On gecenin ayarsız unutuşuna koydun beni. Gittin… Gelmek için… Hala neredesin? Yaralarım derinden fışkırıyor; yüzüm gözüm kan içinde. Gecemde hiç nem kalmadı, kuruyorum… Çalarak eksiliyoruz en çok... Çalınıyoruz... Kimliği belirsiz duyguların sarhoşluğunda, yalnızca tek bir pencerenin geceyi aydınlatmasıyla doyuyoruz... Bazen bir ses, bazen kimsesiz bir fısıltı... Her son’da, daha da bir büyüyor yoksunluğumuzdan devşirdiğimiz içe hain, dışa can acılarımız... Sen geldiğinde arınıyordum izlerimden. Köşe başlarında gizlenip gece yarılarına umut bırakıyordum. Soluklanmama izin verirsin sanmıştım; oysa ben senin yorgunluğunda tıkandım… Derin uykulardaydı gözün... Derin bir uyanıklık halinden geçişte buharlaşacak ısılar bekliyordun... Gittiğinde kimse seninle gelmeyecek; sustuğunda senden başkası sızlamayacaktı… Sen dudaklarında tutuyordun; bense yüreğimde tutuyordum tiryakiliğimi.. Kuzeybatı’da, tenini hiç bilmediğim aşka katip adam! Duy ki; sana bileniyor içimdeki sessizlik.. Bil ki; bilendikçe yaralarımdaki zehri terk ediyorum… Yarınsız soluklarda, tek dirhem nefese muhtaç olmayacak yüreğim ben geldiğimde.. Duvarlarda siyah sözler tutuyorum. Bir kahve tadında kırk yıl hatırlanacak iklimler… Sesini hapsettim sabah saatlerinin en uykulu anına.. Çocuklar gibi sakladım yorganın altına sana kaçan rengimi, seni yaşayabilmek uğruna… Dolunay geçti… Mevsim yaza yüz sürüyor… Zaman yine beni İstanbul’dan vurdu; ve yine sohbet sonu gidişinle durdu… Düşürme beni gecenden, sesim sana söyler şarkılarını. Kaybolsam da anlık sus payın olurum… Sen sırtını kalbine ver, ben yürüyüşün olurum… Simsiyah bir kağıt boşluğunda sallandırıyorum şimdi bu bekleyişi… Sen hala yoksun!! Parmak uçlarımda ağır bir yolculuğun isyanı ve bu isyanı kemiren cümlelerim var. Söyle, kaç yirmi dört saat geçmesi lazım, titreyen dudaklarımı kavuşturmak için ellerinle? Söyle kaç...? Zamanın bir yerinde, bir daha uzanmadan kazıdığım düşlere ve şöyle bir sarılıp sen dolu şişelere, koyup başımı omzuna, ateşe yazı yazacağım. Şimdilik karanlığa karışıyorum adına yaslanarak... İstanbul, şiirle beklesin beni.. Koynumda sıcaklığımla geleceğim... |
tout, tout.. tout est fini entre nous, tout j'ai plus la force du tout, tout d'y croire et d'espèrer tout, tout.. a présent, je te dis tout de ce vide entre nous de tes mains désabusées tout, tout ce qui nous unit tout ce qui nous détruit au corps est à présent fini tout ces moments incompris ces instants indécis s'écrivent au passé aujourd'hui... c'est fini... nous, on était pas comme les autres, on décidait d'être entre autre les plus forts, les plus fous nous on avait rien à prouver nous on avait rien à gâcher sauf notre liberté nous, on n'a rien vu passer rien vu se déchirer pas même la force de ces années nous, on a joué le tout pour le tout on s'est dit on s'en fout on a l'univers rien qu'à nous on a tout sors, sors.. de mon sang, de mon corps sors, toi qui me gardes encore au creux de tes regrets parle, parle.. dis-le moi sans trembler que t'en as plus rien à cirer parle, pleure et je comprendrai tu sais, tu sais que je peux tout entendre partir rester ou même me rendre que le ciel là-haut m'entende tout, tout, tout est fini entre nous, j'ai plus la force du tout d'y croire et d'espèrer tout, tout, tout est fini entre nous, mais je garde l'espoir fou qu'un jour on redira nous... |
Tartışmak nefis seninle... İşim, gücüm olmasa sabah, akşam tartışırdım seninle. Fakat kimi zaman ara vermem gerekiyor.. Her zaman, her, her, her zaman ana konudan sapıyorsun ve ben en çok bunu seviyorum. Buğulanmış camda kayan bir damla gibi, bir sonraki kıvrım ne tarafa olacak hiç belli değil, çok sürprizli. Konudan sapsan da, ben toparlamak zorunda kalsam da seviyorum bu heyecanı.. Toparlıyorum seni , tekrar ana konuya çekiyorum.. Yine güzel bir hamle ile karşılık veriyorsun... Manipülasyon. Sanırım konuyu sulandırmak ya da başka konularla harmanlayıp kendi kabul ettiğin gerçeğe yakınsamak istiyorsun.. Bir çaba var ama amacından emin değilim... Yani varmak istediğin noktadan. Zira vardığın yer, varmak istediğimiz yer değil, o yüzden ne sana ne bana yarar. Yaramaz yani.. Karıştırmayasın diye böyle tekrarlıyorum bir de. Tartışıyoruz ya şu an, sen sessiz konuşuyorsun, ben sesli yazıyorum, o açıdan... O tartışma koridorunu daraltıyorum, sıkıyorum ve üzerine geliyorum senin.. Varmak istediğim bir son var; karolara basarak, sekerek kovalıyorum seni; bir siyah, bir beyaz... Kaçmak istediğin kapıların tümünü kapatıyorum, içeri kaçtıysan birinden ayağından tutup çekiyorum... Canın acıyabilir, debelenme o yüzden. Bir konumuz var, kaçma, hemen bitiriverelim. Hayır, ben boyamadım bu koridoru ama haklısın rengi sevimsiz.. En azından aklını koridorda tutabildim. Üzerine geliyorum diye bana kızmaya, sataşmaya ve kişiliğime saldırmaya başlıyorsun. Sanki canından can koparmışım da önce göğsüme yumruklarını vuruyor, sonra ağlıyorsun gibi. Filmlerde öfkeyi kusar ve ağlar ya kadın onun gibi işte. Bunu kelimelerle yapmaya çalışıyorsun. Dama tahtamıza piyon değil gaz kaçıran bir çakmak koyuyorsun. Gereksiz yere burnumuzun direği kırılıyor. Seni istediğim yöne doğru sıkıştırdıkça, koridor gibi sen de kızarmaya başlıyorsun. Bir sonu var elbet bunun, biraz daha sabret, sonuna varabilirsin. Varabiliriz. İkimiz yapabiliriz bunu ve ben hala seni seviyor olacağım. Söz. Hayır, kopuyorsun. Konuyu, tersleyerek ve ihtişamlı bir oyunculukla kapatıyorsun. Kaba, duyarsız ve bilimum başka şeylerim ben artık. Senin gözünde. O küçük dünyanda. İçin için biliyorsun, kabul etmek zor geliyor. Bir de hepsinin üstüne; konuşmazsın şimdii.. Hastasıyım tarzının.. |
Madonna - La Isla Bonita... :70: |
Heyy nerdesin.. yine kayıplara karışmışsın..:) Ev kalabalık mı yoksa..:)
|
Eleni.. Eldivenleri ertele, ellerin kar görsün.. korkma buralarda ısırgan büyümez şubat ortası.. şimdi n'oluyor.. sen gidiyorsun, yoksun, seni eksiksemeyi bırakıyorum bir kenara.. Ellerini bıraktığımı sanma, söyle hangi gün bıraktım.. Seni sevmeyi bıraktım mı bir köpek gibi ölürüm çünkü çöp kutularının dibinde gelincik arayan toza bulalı bir köpek gibi.. Ardından yalnızlık vurdu başıma bir Rum güzeliyle yattım uçurumu sarışın, manastırı sarışın, adı Eleni.. Eleni büyük bir rakı gibi, içtin mi şaşırtıyor.. Eleni Kızkulesi.. Eleni kiralık katil.. Eleni çalar saat.. sonra yok daha neler Eleni yapma Eleni yeter.. Yeter dedim Eleni görmüyor musun şiir yazıyorum.. ne zaman geldin sen ayak seslerini duymadım.. istersen git odalara bir bak sana alışsınlar, dünya hali bu.. Ucunda kalmak da var bir gün tek başına.. tek başına Eleni.. " çoğulluğu " kim bombardıman etti.. kim Eleni.. Akgün Akova |
slm ruya n habersin...
|
Tam da çağıracaktım Seni.. Gel diyecektim. Boğazda deniz kokulu bir "ayaz" ısmarlayayım sana… Nasip değilmiş… ... Kar yağıyor -ki kar gönlümdür benim.. Onu severim. O mu çarptı beni böyle dersin, belki de ellerin... Korkuyorum ışığı yakar mısın? Yada hayır.. Nefes al sadece başımın üstünde, sonra git, nefesin bende kalsın.. Yada hayır..! Vazgeçtim. Nefeste alma; ruhumu şımartmasın varlığın. Ve alışmasın kokuna sol yanım.. Yıldırım düştü gözlerime.. Şimdi silik bir not gibi bakıyor çehresine aynanın.. Yabancı bir kadın ve yabancı bir kadının yabancı eli gibi, öylece duruyor saçları elimde çoktan gitmiş bir aşkın.. Üzerime zimmetli acılarım var, bağışla beni, senden önce kurtarılıyor diye yangından bir zamanlarım.. Senin kıskandığın ve kıvrılıp içine sus payı bıraktığın tüm bu zamanların içinde aslında ben hiçbir zaman ben olmadım... Kendim gibi gülmedim bir sevdanın özünde, sevebileceğim kadar sevmedim.. Sınırlarında gezindim şehvetin, sustum ve gizlendim.. Soyunmadım hiç, kendimden başkasıyla sevişmedim.. Dokunuşlarını çaldım, yastığımda gizledim üzerimde gezinen ellerin. . Çığlıklar topladım, ve arsız arzular. Uyanır gibi uyandım her aşktan ve şehir değiştirir gibi oldu ayrılıklarım… Gittin… Oysa hala duvarımda salınıyor gölgeden ellerin. Uzatıp işaret parmağını yaramın tam ortasına “sen kimseyi sevemezsin” deyişin.. Şimdi kim yazacak bu şiiri ve nedir sebebi şiirde geçen bu adamın gidişinin? Bitmiş miydi bir aşk, yoksa oyun muydu her şey? Belki de alt yazısıydı tüm bu cümleler izlenen her hangi bir filmin? Peki sevmiş miydi adamı kadın, yoksa adamın derin yarıkları mıydı sebep “ sevilmiyor sanışları ”nın. Aşk şarkıları söylenen bu odada ölüm çığlıklarını da tonlayabilen bir yazgının hangi noktasında mutluluğa inanmalıydı kadın? Ve baki kalacağına bir sonraki durakta binecek olan adamın?… Yalan söyledi diye gözlerim, bıçağı sokup en derinine, affetmediğin bu bedenden gitmek için soyuyorum derimi, yeniden doğup başkası olabilmek için.. Fısıltılarımdan çaldığın ihanetin üstüne and içerim, yataktan kalkıp yüzümü yıkadığımda tükendi bende kalacağını varsaydığın cesaretim. Ve aşk terk etti beni az önce… Kadının gözleri kadar yabancı bir adamın hayaletiyle seviştim, bu yüzden arası boş durur tırnak içlerimin… |
nerelerdesin sen yaw görünmüyon bu aralar hayırdır...
|
Son sigaramı ictim az once.. Son izmarit dustu parmaklarımdan ,kül oldum, toza karıstım.. Nefesimde tutun tadı, "uyumak ihanettir" dedigim gunun laneti, son ihanetten bu yana hic kapanmadı goz kapaklarım.. Şimdilerde bakma kaleme sarıldıgıma.. Suskunlugum yakın.. Huzur bırakamadım sana affet. Karla karısık yagıyor kanım.. |
Huzur.. Neden bu kadar uzak bana.. Ne yone arkami donsem, yerle yeksan.. Kac parcaya bolunebilirim ki.. Ayni anda kac yerde olabilirim.. Neden bu kadar yalnizim.. Herkes bu kadar mi uzakti bana.. Kimse mi anlamadi beni.. Artik tükendim, gücüm kalmadi daha fazla.. Her yanim ucurum.. Herkes kendi derdinde, bense herkesin.. Herkesin gozyasi kendi icinken, hepsi bir zehir gibi icime isliyor.. Tuketiyor.. Basaramadim!.. Kimseye istedigini veremedim!.. Basaramadim iste.. Ya kendim? O ise eski bir hikaye.. Hic yer almayan listede.. Yeri olmayan.. Huzur.. Neden bu kadar uzak bana.. Kendimi guvende hissedebilecegim hicbir adres yok!.. Olmak isteyeceğim tek bir yer.. Ne var olanlar, ne var oldugunu sandiklarim.. Ne de yeni yaratilmislar... Lanet olsun dune, bugune ve yarina.. Lanet olsun bana!.. Kurtar beni Tanri`m.. Yuzum yok sana, biliyorum.. Ama baska kapim kalmadi ki senden baska.. Cek ve kurtar.. Meric Kar |
Bu BENIM ! Sarkim... Yalnizca BENIM..
|
SENİN OLMADIĞIN YERDE Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım... Beni sevmemene isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı... Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkar ettiğim zamanlarda gösterdi... Ve şimdi asıl olmam gereken yerde, hayata başladığım yerde, kalbindeyim... Vazgeçilmez oluşunun sırrı bu işte: Senin olmadığın yerde ne olduğunu biliyorum Cezmi ersöz |
| Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 13:27 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.