![]() |
leyla köşesi
Bir de bakalım Leyla köşesinden Aşkın kadın adlı penceresinden Bırakmıştı kendini yazılmış olana Susmak ve konuşmamak denen cana ... Mecnun ne olmuştu neredeydi Nasıldı ne yapıyordu hali neydi Geceleri loş gölgeler arasında Kum tepelerinde ay yarasında Mecnuna benzeyen hayaller olurdu Bu anlarda sanki kalbi dururdu Bitmiş olan bir daha mı başlayacak ... Neye yarar böyle bir şimdiki zaman Acıyla da olsa dopdolu olan hayat ... Ya bir gün geri dönerse Mecnun Yine altüst olursa ortalık bütün Daha mi iyi olur daha mi kötü bilmiyordu Bir umut vardı gönlünde eksilmiyordu Sonra kızıyordu kendine kınıyordu kendini Kapamak istiyordu içinde eskinin kepengini ... Beklemek neyi bekledigini bilmeden ... Fakat sonradan duruldu Leyla Tevekkülle huzuru buldu Leyla Ruhta kopan fırtınalar dindi Gökten gönle sükunet indi Anladı ki acı tatlı soguk sıcak Geçmiş ve gelecek ayrılmak ve kavuşmak ... Farketmez gelse gelmese Kays (Mecnun) Ona Gitse gitmese Ona Leyla Tanrı katında buluşmuşlardır Hakikat yurduna kavuşmuşlardır Sezai Karakoç.. |
dinleyelim dağ başına ne söyler şu leyla leyla oturalım biz diz dize hu çekelim leyla leyla derdim koymuyor engel ölürsem üstüme sen gel çeşm-i yaşla yu leyla yu leyla leyla çakmağın üstüme çaktın onulmaz derde bıraktın vücudum odlara yaktın ateşe su leyla derdim koymuyor engel ölürsem üstüme sen gel çeşm-i yaşla yu leyla yu leyla leyla erzurumlu emrah |
söyle leyla,selde sahra çölde derya ben miyim? selde sahra çölde derya ben miyim,ben sen miyim? çölde derya ben miyim,ben sen miyim,senden miyim? ben miyim ben miyim ben sen miyim senden miyim ANLAT KİMİM? |
Leyla ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha siyahtır Bu akşam rüyamda Leyla’yı gördüm Derdini ağlarken yanan bir muma İpek saçları elime ördüm Ve bir kemend gibi taktım boynuma Bu akşam rüyamda Leyla’yı gördüm Leyla ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha siyahtır Bir damla inciydi kirpiklerinde Aşkın ıstırapla dolu rüyası Bir başka güzellik var kederinde Bir başka güzellik ruhunun yası Bu akşam rüyamda Leyla’yı gördüm Leyla ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha siyahtır Leyla, Leyla, Leyla......... |
Bana "Leylâ" deme, deme, Yoksa câna kastın mı var? Hem Leylâ benim neyime? Huzuruna yüzüm mü var? |
Mecnunum Leylamı Gördüm Mecnunum Leylamı gördüm Bir kerece baktı geçti Ne sordum nede söyledi Kaşlarını yıktı geçti Soramadım bir çift sözü Aymıydı günmüydü yüzü Sandım ki Zühre yıldızı Şavkı beni yaktı geçti Ateşinden duramadım Ben bu sırra eremedim Seher vakti göremedim Yıldız gibi aktı geçti Bilmem hangi burç yıldızı Bu dertler yareler bizi Gamze okun bazı bazı Yar sineme çaktı geçti İzzet-i der ne hikmet iş Uyur iken gördüm bir düş Zülüflerin kemend etmiş Yar boynuma taktı geçti Aşık Veysel Şatıroğlu |
Yazımı Kışa Çevirdin Yazımı kışa çevirdin Bak gözümde yaşa Leylam Mevlam ayrılık vermesin Gökte uçan kuşa Leylam Aşkınla yaktın sinemi Aldın gittin benden beni Viran eyledin hanemi Vurdun taştan taşa Leylam İzzet Altınmeşe |
güzel paylaşım tşkler..
|
MECNUN, LEYLA İLE SOHBETTE Mecnun bir gün fırsat buldu, Leyla ile oturmaya muvaffak oldu. Leyla, onu sınamak için bir dilekte bulundu: - Ey âşık! Neyin varsa getir. - A ay yüzlü, dedi Mecnun, aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne gözümde bir nebze yaş. Aklımı yağma ettin, uykumu çaldın. Artık bir canım var, emreyle onu vereyim. - Ben onu senden ne vakit istesem alırım, başka neyin var, sen ondan bahset. Mecnun o vakit arandı, yakasında sakladığı bir iğnesi vardı, onu çıkarıp sevgiliye sundu. - İşte varlık aleminde sahip olduğum tek şey bu iğnedir. Bunu da neden taşıyorum bilmek istersen, çölde, ovada seni izlerken çok düşüyorum, kendimden geçiyorum; oralarda ayağıma, bedenime dikenler batıyor; bu iğneyle o dikenleri çıkarıyorum. - İşte bunu istiyordum ben senden. Eğer aşkında gerçek isen bu iğne nasıl layık oluyor sana? Dikeni çıkarırsan buna vefa mı derler?!.. |
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı Kamu bâmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-ı giryânım Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı Gül-i ruhşârına karşu gözümden kanlı akar su Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı ( Sevgili beni candan usandırdı,cefadan usanmaz mı?Âhımdan gökler yandı,dileğimin mumu yanmaz mı? Sevgili,bütün hastalarının derdine ilaç veriyor,bana niçin ilaç vermiyor?Beni hasta sanmıyor mu? Ayrılık gecesinde canım yanar,ağlayan gözüm kanlı yaş döker,feryadım halkı uyandırır,kara bahtım uyanmaz mı? Yanağının gülüne karşı gözümden kanlın su akar (yani:kan ağlarım); sevgilim!Bu gül mevsimidir,akar sular bulanmaz mı? Ben gamımı gizli tutardım,”sevgiliye aç” dediler,desem o vefasız acaba inanır mı?İnanmaz mı? Ben sana meyletmiş değildim,aklımı sen yok ettin;beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı? Fuzuli çılgın bir rinttir,daima halkın diline düşmüştür;sorun ki bu nasıl sevdadır?Bu sevda dan usanmaz mı? ) FuzûLî |
Bahs-i Leylâ... Leylâ... Aşk bilmezin yanında... Kara ve kuru bir kız... Cılız ve de çelimsiz... Şöyle solgun benizli... Manasız, boş bakışlı... Darmadağınık saçlı. Öyle sıradan biri... Nahoş, sevimsiz, çirkin... Bayağı, basit gibi... Uzun lafın kısası... Kıymetsiz, ucuz yani... Ama Leylâ... Mecnûn’u yakan hani... Gökte güneş misali... Ve gözlerinde Kays’ın... Tek varoluş sebebi... Hem yaşama hevesi.. Tükenmeyen nefesi... Güzellerin güzeli... İnci mi inci dişli... Değince, göz alıcı... Şeker ve tatlı dilli... Ölüye can bahşeden... Elbette ceylan gözlü... Birden akıllar alan... Yay gibi, hilâl kaşlı... Selvicesine boylu... Asiller gibi soylu... Ay’dan daha da aydın... Nurdan daha nurâni... Sanki bir melek gibi... Paha biçilmez biri... Bütün varlık içinde... En kıymetlisi yani... Leylâ... Susuz, kurak çöllerin... Dudaklarına değen... Ve ufukta beliren... Kapkara bulutlardan... Bir müjde ile inen... Âb-ı hayatı olan..... Gözlere oluk oluk... Pınar misali dolan... Yanağı gül kırmızı... Buram buram aşk kokan... Sanki bir peri kızı... Karanlık gecelerin... Hiç sönmeyen yıldızı... Talihsiz geçen ömrün... Gülüp-güldüren bahtı... Güzellik sarayının... Tacı, tahtı ve şahı... Derdsiz tüm gönüllerin... Dağlardan büyük derdi... Hasta olan kalblerin... Tek, biricik şifası... Leylâ bazen bir hayat... Bazen bir ölüm gibi... Kâh zaman sevindiren... Bir zamansa ağlatan... Ulaşılmaz sevgili... Leylâ büsbütün hicrân... Kaygı, üzüntü, keder... Leylâ tamamen huzur... Ümit, neşe ve çoşku... Sanki Kış ve yaz gibi... Vakit olup üşüten... Bir vakitse ısıtan... Ama Leylâ... Hep olması istenen... O’nsuz olunamayan... Su gibi, ekmek gibi... Nefes, hava, kan gibi... Umuda kanad çırpan... İçin için yanan kor... Bir fırtına, bir tufan... Kurtulması ne de zor... Baştan ayağa ateş... Ve yerden göğe duman... Ve sönmeyecek olan... Cihanı saran yangın... Gönle akan gözyaşı... Kapılan bedenlerin... Hiç bitmeyen telaşı... Bir yudumluk hoş şarab... Bir içimlik su Leylâ... Kendisine bağlayan... Müptelası olunan... Bir türlü bırakılmayan... Ve bırakılamayan... Hep elzem, hep gerekli... Gece-gündüz benzeri... Gönle çöken karanlık... Ufukta ki aydınlık... Yahut da güneş ve ay... Ateşten ateş, ışık... Sonra Leylâ bir âfet... Leylâ bir son, kıyamet... Leylâ gerçek diriliş... Cennet ve de cehennem... Önlenemez bir cinnet... Taammüden cinayet... Hakikat mahkemesi... Ardından aşk celsesi... Sonra bir kalem sesi... Bir soluk aldırmadan... Kesiveren nefesi... Rahmet sonra felaket... Nimet de dahi azâb... Sevinç ile gözyaşı... Bulmak ve de bulmamak... Olmak yada olmamak... Varlıkla yokluk vari... Ve Leylâ... Sanki üç nokta gibi... Sonsuzluk kadar derin... Hiç mi hiç bitmez yani... ... |
Gel ey leylâ bu can sana kurban bil Gözlerime öyle bakma canan bil Sensizliğe dayanamam bilirsin Gidişini ölümüme ferman bil Gölgelerin uzadığı vakit gel Ve seheri dertleşmeye zaman bil Niyazında dostlarını unutma Dostlarındır seni her gün anan bil Özlemekten konuşan dil lal oldu Ayrılığındır âteş-i suzân bil Gel ey leylâ bu can sana kurban bil Gözlerime öyle bakma canan bil |
Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda,
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi, Utanır, intihar ederdi ölüm, Hayata rest çekip ağladığımda, Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi, Ben lâl olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi, Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda, Kah aşkı yağan kar tanesi Kah Leyla tüten rüzgardın Zambak gibi leylak gibi, Sigaramda duman gibi Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın.. '' |
Canımı canan almış, bu ne kutlu bir gündür, Niçin üzülür herkes, neden ağlar ki hala. Bugün benim bayramım, bugün bana düğündür, Senin elinden ölüm, bir diriliştir Leyla... |
| Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:35 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.