![]() |
O Gece Sendin Gelen Ya Hz.Muhammed(S.A.V.)
Güneşler o gecenin nuruna secdederken
Yıldızlar meşk içinde kainat vecd ederken Bütün hamdü senâlar yüce Rabbe giderken O gece sendin gelen ya Hz. Muhammed (s.a.v) Kâbe’de şirk taşları putlar yere dönerken Cehalet bayrakları birer birer inerken Bin yıllık küfr ateşi ebediyyen sönerken O gece sendin gelen ya Hz. Muhammed (s.a.v) O gece Save gölü mucizeyle kururken Kisra saraylarında sütunlar savrulurken Arzdan arşa alemler rahmetini bulurken O gece sendin gelen ya Hz. Muhammed (s.a.v) |
Belki O Zaman
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
Ey kara iklimlerin beyaz meltemi; Nasıl da muhtacız sana Efendim bilsen şimdi! Güller gülemeden açıyor kaç asırdır, Ve ümmetini yakan his; Gidişinin verdiği kahırdır. Gel diyoruz her sabah, Her akşam, her gün,her ay Ve yıllardır… Bir ümitle koşuyoruz yarınlara Ey Nebi! Çünkü bize beslediğin sevgiyle Yüreklerimiz hayattadır. Hastayız,aciziz,muhtacız Sana Her zamankinden bin kat daha fazla! Yalvarıyoruz Rabbimiz’e İstiyoruz Seni geri bin bir niyazla. Gel ne olur! Çal yeniden paslı yürek kapılarını Ve bizi sar sıcacık yüreğine Nazla,nazla… Bırakma sakın bizi Sevgili. Senin aşkın içimizde bahardır. Getirdiğin yüce dava En sevgili, en yardır! Ötelerin ötesinde duadasın biliyorum. Bizim için akıttığın yaşların Harıyla yanıyorum Ve Sana layık mıyım hissiyle Kendimden utanıyorum. Ey en anne yürekli, Ey yüreği bin bir renkli, Gönül tahtının gül kokulu yetimi! Keşke olabilseydik Duygularının bir dirhemi. Belki o zaman hissederdi yüreğimiz Estirdiğin meltemi! Çağlar dolusu özlemimle Yalvarıyorum yıllardır, Bırakma beni! Rüyalarımda bile arıyorum, Asr-ı Saadet’i yaşattığın beldeni… Ey mutluluk menbaı, Ey gönüller tabibi, Ömrümce seve seve Çekerim bu hasreti. Öyle ki, aşkından unuttum Mahlukata nefreti. Sende buldum ben hayatı, Sende buldum Aşkı yaşamak adına kuvveti.! Bırakmadın,bırakmazsın ama, Yalvarıyorum Sana Bırakma tek başına Sevginsiz, Sensiz, şu acizi!!! |
İki cihanın gülü
Bağımıza giresin
Baştanbaşa güldür gül Muradına eresin Çiçekler hep güldür gül Kurusu gül, yaşı gül Toprağı gül, taşı gül Ayağı gül, başı gül Bostanımız güldür gül Bahçede gül dalı var Kovanda gül balı var Beyazı var alı var Koklanılan güldür gül Sevenler gül gönderir Gözünden yaş indirir Stresi gül dindirir İlaçlar güldür gül Kokar gül tutan eller Dikensizdir bu güller Ne derse desin eller Bize gelen güldür gül Gülü nazik tutarlar Sevenler gül atarlar Gül alıp gül satarlar Yerler gökler güldür gül Açılır gonca güller Gül kokar tutan eller Salevat söyler diller Resul teri güldür gül Çiçeğe övgü neden Bu aşk değil çiçekten Koku gelir Resulden İki cihan güldür gül |
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
|
Gül’süz Bırakma....
Geleceğin yollara umudumu yerleştirdim.
Dikenlerin üzerine sevdamı gergef yaptım ki, hepsi güle dönsün. Bahar gelecekti, Sen de gelecektin baharla. O zaman visaline açacaktı bütün çiçekler ve visal kokacaktı her biri. Rüzgar vuslat türküleriyle esecek, yapraklar Sana doğru kımıldanacak, semalar gelişine ağlayacaktı sevinçten. Sen gelecektin bulutlar siyah örtüsünü çıkaracaktı. Yıldızlar sönecek, aydınlığında parlamaya devam edeceklerdi. Sen gelecektin; Ay kararmışlığını Seninle giderecek, güller gibi kokmanın ne demek olduğunu Senden öğrenecekti. Sen gelecektin; Güneş yeniden tebessüm edecekti. Sen gülecektin zerreler ihtizaza gelecekti. Sen gülecektin bin bir Ebu Zerr bakışlı hasbi yüreğimin çöllerinden geçip Bedr’e fethe gidecekti. Sen gülecektin, kainat gülecekti Seninle… Geleceğin yollarda, ümidim taşların gözyaşlarını barındırdı. Dikenler parçaladı sevdamın gergefini. Bahar geldi, çiçekler hasretine açtı. Gökyüzü, Nuh Tufanı’na taş çıkardı. Ağaçlar hasretinle sararıp solarken, bulutlar yas ilan etti. Sen gelmedin, Ay kararmışlığıyla dağıttı yakamozları. Gönlümün gülleri Nemrut’a har, baharın gülleri İbrahim’in(ve aleykümselam.) ateşine yar oldu. Yıldızlar daha önce baktığın izlere gözyaşlarını akıttı. Ve gelmeyişinin hüznü parladı gönlümüzdeki okyanuslarda Bilirim bizim yüreğimizdir taşlara dönen, bizim kalblerimizdir. Bir türlü Sana dönemeyişimizin, gözlerindeki yaşları dindiremeyişimizin, yüreğindeki hüznü gideremeyişimizin taşlaşmışlığıdır Sen’i bizden uzak tutan. Ne Sen’in nede Sen’den sonrakilerin ayak izlerini takip ettik. Hep Sen’den gayrısına kaydı bakışlarımız. Adımlarına, yoluna, Sana yar olamadık. Sen Firdevs’i bırakıp bize döndün, biz dünyayı bırakıp Sana dönemedik. Sen arşların arşında büyüklerin en büyüğüyle muhatapken bizi sayıkladın, biz küçüklerin en küçüğüne tenezzül ederken, Sen’i unuttuk. Bizim yüreğimiz, bizim kalbimiz, bizim halimizdir taşlara dönen. Sen’i birtürlü hakkıyla sevemeyişimizin taşlaşmışlığıdır gelmeyişinizin sebebi… Ey her saniye yağıp da farkına varamadığımız rahmet deryasının kaynağı! Ey Güneşe Güneşliği, güllere güllüğü, bize de insanlığı öğreten! Ey ümitlerimizin Efendisi! “Miraç’tan iner gibi, Hac’dan döner gibi” beklediğimiz! Ey varlığında güzel bir düş, sıcacık bir gülüş ve Cennette geçirilen bir an, yokluğunda ise hazan olduğumuz… Ağlatmışlığın burukluğu, kirlenmişliğin utancı, küçüğe tenezzül etmenin küçüklüğü ve günahların ezikliği ile bekliyoruz Sen’i. Gözlerimizle değil Sana aç gönüllerimizle bekliyoruz. Mekke’den Medine’ye hicret eder gibi dön. Belki oradakiler gibi hasbi değiliz; ama Sen’i görmeden inanan, gecelerde Sen’i arayan, seccadelerinde okyanuslar barındıran hasbiler aşkına, Sen’i alemlere rahmet olarak gönderen ve isyanlarımıza rağmen bizi helak etmeyen Yaradan aşkına dön… Gözlerimizde semaların gözyaşları, yüreğimizde ademvari pişmanlıklar… Cennet’ten kovulmuş gibi bir hal içindeyiz. Ve biz ellerimizde geleceğine dair küçücük bir umut taşıyoruz. Arşların arşına, Sen’i bize gönderen Rabb-i Rahim’e dönüp diyoruz ki: Ey ALLAH’ım bizi ‘Gül’süz bırakma… AMİN |
güzel paylaşm için tşkler
|
tşk.
|
Yâ RasûlALLAH?
Seni görmekten, Seni duymaktan aciz!
Neredesin ey Rasûl, neredesin Yâ RasûlALLAH? Bu dava mahzun, bu dava garip, bu dava öksüz büyüdü. Bir Veysel, Seni tâ Yemenden görürdü. Görürdü de, Senin dişini kıran o taşa üzülürdü, Üzülürdü de, sıkıntıdan kendi dişleri dökülürdü. Yâ RasûlALLAH, Sen buyurmuştun ya hani, Yemen tarafına bakarak Bu taraftan iman kokusu geliyor diye! Bu yüzden o iman kokulu yâre, o göz nuru hırkanı bırakmıştın. Kimdir bu yâ RasûlALLAH? diyenlere ise, O beni görür ben de onu görürüm O Veyseldir. buyurmuştun Sen kâinatın yaradılış sebebi Sen Ademin affedilme nedeni Sen Rabbin biricik sevgilisi Hal böyle iken yâ RasûlALLAH, Sen açlıktan karnına taşlar bağlıyordun Bizler, daha Senin gibi, bir gün olsun karnımıza taş bağlamadık! Bırak taş bağlamayı Sıcak döşeklerimizi terk edip bir gece olsun, Gönülden teheccüde kalkamadık Vazgeçtik nafilelerden Umut kestik ya Ümmetin içinde farzları ihmal edenleri görüyor musun yâ RasûlALLAH? Görüyorsun da içinde kırıklıklar mı oluşuyor? Neredesin ey Rasûl, neredesin yâ RasûlALLAH? |
Gül-ü Muhammedin
Hiç bir an unutmadım seni ben ey Sevgili,
Sönmez içimde tutuşturduğun iman ateşi, Hep canlıydı gönlÜmde ki o hidayet Ümidi, Kalbimde solmayacak o GÜlÜ Muhammedi. Seni tanıdım gÜnden beri senindir kalbim, Huzur ile mutluluğa doygundur bu kalbim, Karanlıktan nurunla aydınlandı bu kalbim, Sen gÜneşin,aydınlandı seninle bu kalbim. Yaratılıp tÜm alemlere sen rahmet kılındın, BÜtÜn kullara yol gösteren rehber kılındın, O son Peygamber,Hatem-Ül Enbiya kılındın, Kurtuluş yollarına sen, mihmandar kılındın. Ardından gelen kullara tÜm yollar asan olur, Senin gittiğin yolda ki tÜm tuzaklar bozulur, Burada sana uyan kul,cennette komşun olur, Hem dÜnya da hem ahret de kurtulmuş olur. Seni anan bir gönÜlde ne acı ne de tasa olur, O kokunu duyan insanın içi gÜl gÜlistan olur, O gÜl yÜzÜn kalbimiz de açar gonca gÜl olur, Sen kalplerimize girince cennet bahçesi olur. |
Rabbimin emanetine selam olsun...
Rabbimin emanetine selam olsun
Bekliyoruz efendim belki rüyamıza girersin diye.. Hasretin vuslata ereceği güne hasretiz efendim! Sen geçerken güllerin o enfes kokuna dayanamayıp Başlarını bükmesi gibi bekliyoruz efendim... Sanki ayağımızı atınca medine'ne gelecekmişiz gibi Resimlere bakınca işte o an... Hasretle yanıyor vücudum sana kavuşmak istiyorum o an.. Çağlar öncesine uzanabilmek isterdim Taifte taşlanırken seni korumak için saf oluşturmak.. Seni bekleyen o nemli gözler var sevgili Bir sümeyye olabilmek isterdim Efendim bekliyoruz hasretle, Aşkla, sana kavuşacağımız güne hasret! Medinene hasret Gözlerindeki inci yaşın olabilmek isterdim Açlıktan midene bağladığın taşın olmak isterdim . Canımın cananı efendim! Güllere bakınca seni düşlemek Terlediğinde alnındaki terin olmak... Bilirler mi ki teninin kokusunun gülleri bayılttığını Sana selam olsun |
Canım Efendim
Yıllarca ufkuna bakan gözlerim,
Cemalini ister , canım efendim. Seni anlatmaktan aciz sözlerim, Her an erimekte , canım efendim. Hayat eksenimin sonsuz odaĝı, ŎksÜz ve yetimlerin sıĝınaĝı, Sen sabah yıldızlarının ışıĝı, Sen şefkat elçisi , canım efendim. Lahuti bir sefer olsa da gitsem... Kumlara batsam , ayaĝına dÜşsem, GÜl Ravzan'a varıp kendimden geçsem, Sen sevda iksiri , canım efendim. Ay yÜzlÜ , gÜzel sözlÜ hem sultanım, Fedadır can , canan ve bÜtÜn varım, Seninle olmaktır en gÜzel kararım, Sen gÜllerin şahı , canım efendim. Buzlar erir içimde bitmez savaş, GönlÜmde bir hÜzÜn , gözÜmde yaş, Sensizlik içimde kordan bir telaş, Kalbimin barışı , canım efendim. Alemlere rahmet rÜzgarısın sen, Kur'an kiliminde en gÜzel desen, Benim de rÜyama bir defa gelsen, Can dayanmaz oldu , canım efendim. |
senden sonra
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
|
O'nun ümmetinden Ol
Beri gel serseri yol!
O'nun ümmetinden ol! Sel sel kümelerle dol! O'nun ümmetinden ol! Sen hiçliğe karşı yön Hep sıfır arka ve ön Dosdoğru kıbleye dön! O'nun ümmetinden ol! Gel, dünya murdar kafes Gel gırtlakta son nefes Gel arşı arayan ses O'nun ümmetinden ol! Solmaz, solmaz bu bir renk, ölmez, ölmez bir ahenk, insanlık; hevenk, hevenk O'nun ümmetinden ol! Gökte çakıyor haber: Geber, çelik put geber! Doğrul yeni seferber! O'nun ümmetinden ol! Necip Fazıl Kısakürek |
Ey Sevgili
Gelir misin rüyama bir kez göreyim cemalini
Engelliyor günahlarım gül yüzünü görmeyi Arzum ahirette cennete seninle girmeyi Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Sensiz dünya zilletle boğuluyor Asr-ı saadet günleri hasretle çekiliyor Toplumun ahlakı gitgide çöküyor Ne olur biraz gül bana Habib-i Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Geceler karanlık, yokluğunda her saniye Ay doğmuş, güneş batmış ne çare bu çileme Tutamazsam elini sırat üzerinde Ne olur biraz gül bana Nebi-î Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Bir bilal olamadım ezanın için Çıkıpta sahraya, kavrulmadı ayağım elim Sen varken, sensiz olmak bilmem niçin Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Seni anar Ya Muhammed Kubbe-i Hadra Yoktu keder yoktu zulüm asr-ı saadet zamanında Kapılar aralanıyor karanlıklar ortasında Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Sel olur göz yaşlarım, ismini duyunca Tebessümün de ne hoştur ukbada Şefaatini eksik eyleme mahşer anında Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa Alemlere rahmetsin nurun ile Kalplere düstursun ahlakın ile Salat-u selamlar sanadır Ya muhammed Ne olur biraz gül bana resul-ü Kibriya Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa(SAV) |
çook güzel paylşaımlar bunlar:)
emeğine sağlıkk |
şeMaiL
Ne uzun ne kısa kararında boy Soyu İbrahim’den ne asil bir soy Saçları hoş siyah dalgalı bir koy Kemâlini giydir beni benden soy Âlemlere rahmet yüzünü göster Bu kul varlığından soyunmak isterGüneş pervânesi o güzel yüzün Nurundan ışığı vardır gündüzün Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün Tecelli ediyor yüzünde özün Hasretim, yanarım, yüzünü göster Kölen bu devletle avunmak isterSimsiyah gözlerin âhû misâli Dâim Hakk’a bakar her an visâlin Beyazı ölçüsü gözde kemâlin Kaşların sûreti gökde hilâlin, Râzıyım rûyada yüzünü göster Âşık maşukuna can sunmak isterBir tutam sakalın birkaçı beyaz Mübarek vücudun serin kış ve yaz Cânımı yoluna kurban etsem az Dostlar defterine köleni de yaz Açıver kapını yüzünü göster Gönül hasretinden yakınmak isterDuyular mükemmel, dişleri inci Kokusuna tutkun, yaşlısı genci Yürürken koşmadan olur birinci Kapına gelmiş bir garip dilenci Açıver ne olur yüzünü göster Garip ayağına kapanmak isterYukarıdan aşağı heybetle iniş Yürüyüşünde var hep bu görünüş Âdetin baktığın tarafa dönüş Bize nasip olsun hayırlı bir düş Kerem et ne olur yüzünü göster Kim böyle bir düşten uyanmak ister Seni ilk görenler korku çekermiş Sonra ülfet eder hemen severmiş Benzerini asla görmedim dermiş Erenler yolunda giderek ermiş Benzeri bulunmaz yüzünü göster Gönüller nurunla yıkanmak ister Zâtının nûrundan vermiş sana can Hilkate ruhunla başlamış Rahman Yûsuf’ta yok sende olan hüsnü an Ahlâkındır Senin, mûcize Kur’an, Alemlere Rahmet, cemâlin göster Kölen rahmetine sığınmak ister Ümmetin üstüne titreyen sensin Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin Kulunu Allah’a sevdiren sensin Gecemi gündüze çeviren sensin Ey Hakk’ın şâhidi yüzünü göster Kul şehâdetinle tanınmak ister Hakk’ın halilisin, habibi sensin Gönüllerin eşsiz tabibi sensin En güzel hutbenin hâtibi sensin Ümmetin en büyük nasibi sensin Aşkımın Leylası yüzünü göster Gönül seni gözden sakınmak ister En güzel, en üstün ahlak senindir Cömertlikte kemâl el-hâk senindir Şefaatte en son durak senindir Miraç senin, Refref, Burak senindir Sen gördün, bize de cemâlin göster Pervâne şem’ine hep yanmak ister… DURSUN ALİ ERZİNCANLI |
Teşekkürler ya Hüzün.. :)
|
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
|
Alıntı:
tşk. |
Alıntı:
|
Sen Yoksun
Sen Yoksun Yağmur yağmıyor Güneş artık yüz vermiyor Yıldızlar karanlık bakıyor Ay bile, küskün halini andırıyor Sen Yoksun Güller solgun, açmıyor Bülbüller durgun, ötmüyor Çiçekler yorgun, artık güzel kokmuyor Bahar bile, kendi gelişine sevinemiyor Sen yoksun Nehirler o ihtişamıyla akmıyor Dağlar göğsünde, karı barındırmıyor Ağaçlar artık meyveye durmuyor Taşlar bile yokluğuna isyan ediyor Sen Yoksun Günler dargın, aylar üzgün, yıllar hüzünlü Hayat sıkıcı, gönül mutsuz ve de ıssız Sevmeler yapmacık, sevgiler ikiyüzlü Gözler yalancı, özler yabancı ve arsız Sen Yoksun Sözler yetim, kelimeler öksüz Beyhude konuşur oldu cümleler Ünlemler anlamsız, noktalar yüzsüz Virgülle parçalandı yarım kalan bölmeler Sen Yoksun Yaşadıkça hayatı, yalnızlığın adı yok Her nefes aldıkça, ızdırap içinde canlar Ölümü düşünmenin, yokluğunda tadı yok Varlığında yok olmayı göze alanlar anlar Süleyman ÇAĞLAR Bu Şiir Peygamberimiz (s.v.a) için yazılmıştır |
Seni seven Senin gibi olmalı
Senin gibi Sultanım, cömert olmalı. Sen halkın faydalanması için esip duran rüzgardan daha cömerttin. Dünyalık bir şey istense senden; asla olmaz demezdin. Çünkü Sen infakla emrolunmuştun.Yoksulluktan korkmazdın. Kim bilir kaç geceyi aç olarak geçirdin. İsteseydin dağlar yürürdü yanında, İsteseydin Sana cennet sofraları açardı Hz. Meryem. Sen isteseydin Ebu Talib'in sofrası gibi, Senin uzanmadığın yemeğe hiç kimse uzanmaz, Senin oturmadığın sofralara oturmazdı hiç kimse. Ama Sen kimbilir kaç gece açlığından uyuyamadın. Çünkü Sen öylesine cömerttin. Bir gün Bilal'in evini şereflendirmiştin. Bilal odanın bir köşesinde hurma biriktirmişti. Bu nedir? diye sormuştun ona. Hurmadır Ya Rasulullah, Senin misafirlerin için saklıyorum demişti. Ve Sen konuştun sonra. Öyle bir konuştun ki, sesin dalga dalga, asırlarca çarpa çarpa Bilallere ulaştı: İnfak et Bilal, infak et. Arşın Rabbi eksiltir diye korkma... Sen cömert üstü cömerttin. Seni seven Senin gibi olmalı Senin gibi Sultanım, ümmetine düşkün olmalı. Ümmetii diye doğdun. Kendi nefislerimizden bir Rasuldün. Günah işlememiz hep güç geldi Sana.. Bize pek düşkün, müminlere karşı çok şefkatli ve merhametliydin. Sadece mübarek nazarlarınla büyüyenleri değil, sonradan gelecek ümmetini de düşündün. Ya RasulAllâh,bir gün arkadaşlarını selamladığında buyurmuşsun: Siz de şahit olun ki kıyamete kadar bana tabi olacak müminlere de selam... Selamın geldi bize, cana can katan selamın geldi. Şimdi bizden de Sana selam... Selam senin üzerine olsun Ey Allâh'ın Habibi Selam senin üzerine olsun Ey Allâh'ın Rasulü ve selam olsun al ve ashabına... Sahabe Seni gördü, Seni sevdi ve yüceldi. Bizse Seni sevenleri gördük, adın anılınca yaşaran gözler gördük.. Allâh denilince sararan yüzler gördük.. Tesellimiz bu oldu... ve asıl tesellimiz Ya RasulAllâh.. Sen ki bu kadar merhametlisin.. bu kadar cömertsin..bu kadar düşkünsün bize.. Ya Seni yaratan Allâh C.C. Seni merhametli yaratan Allâh, Seni merhametle yaratan Allâh... Nasıl merhametli, nasıl cömert, nasıl kullarına düşkündür... Dursun Ali Erzincanlı |
Adı "Sen", sevdasi "Sen
Yüregimin kapisini araladim usulca.... Sensiz bir diyar... Bir yani gül bagina bakiyordu, bir yani ucsuz bucaksiz kirlenmemis semaya ve bir yani rüzgar ugultusunun duyuldugu bir vahada yürüyen kervana.... Gül bagi girdim usulca... Güller yapraklarini acmis "Güllerin En Güzeli`nin" yüzüne sürgün bir zamanda.... Sirilsiklam bir hasrete bakiyordu güllerin bir yapragi, bir yapragi Sensizligin yorgunluguna... Bir yapragi da dertli gönüllerin efkarla bekledigi vuslata... Yüzümü cevirdim semaya usulca.... Kokuna hasret bir yagmur damlasi düstü, yagmurlarina asina oldugum bu diyarda.... Seni yazdi düsen ilk yagmur damlasi yüregime... Sensizligin üsümüslügünde... Agladi sema Sensizlikte... Üsümüslügümü anlatmaya yeter mi bilmem, agladim iste Sensizlikte... Yagmur Sana sevdali, ben Sana sevdali... Agladik üsümüslügün titreten zemherisinde.... Yürüdüm vahaya usulca.. "Sen" varsin Ey Nebi burada... Bir Senin adin var dillerde... Bir Sevdanin kor gibi düstügü Sana sevdali yürekler.... Ruhunu gözyasinin ardinda birakan bedeviler... Rüzgarin ugultusunda "Sen", bakislarda "Sen", cümlelerde "Sen"... Sen soruluyorsun topraga, rüzgara.... Üzgün bir Sensizlikte.... "Sen"`li dünyamizin, "Sen"`li cümlelerimizin, "Sen"`li sevdamizin Sensizliginde.... Güllerin adi "Sen", Hasretin adi "Sen", Vuslatin adi "Sen" "Sen"`li bir Sensizlikte.... Sevdan "can"`larinda, "can"`larini ellerine almis yürüyen bu kervanin Adi "Sen", sevdasi "Sen |
Emeğine sağlık :4:
|
bir gün .....
Bir gün bana seslenirsen Ya Rasulallah
Çıkamam huzuruna utanırım Bir gün benim için üzülürsen Ya Rasulallah Bu azaba dayanamam yanarım Hali perişan bir kul yanı başına gelirse Ya Rasulallah Peygamberlerin yanında ümmetimdendir; Deyip utanma Sen sakın. Boynunu bükme Ben giderim Ya Rasulallah Mahşerde bu ümmetin cehennemlik denirse Sen üzülme! Ben cennete gitmesem de olur Yeter ki gözünden yaşlar süzülmesin Ne olacak ki yanarım Ya Rasulallah Eğer bir gün bizi özler de gelmek istersen Musap, Ömer, Bilal, Hubeyde, Ebubekir Dayanamaz sensizliğe Onları bırakıp gelme Ya Rasulallah Biz Sana layık değiliz ki, Seni Onlar kadar sevemedik Rüzgâr saçını dağıtır, ayağına diken batar diye üzülmedik Hatta saçını biz ağarttık Belki kalbini günahlarımızla biz yaraladık Seni hak etmedik Ya Rasulallah Yine utanmadan eğer Sana kavuşmak için Görevimi bitirmeden gelirsem Yenik düşmüşsem firaka Yeter demişsem acılara Artık katlanamaz olmuşsam insanlara Hayır, hayır, hayır Girmediğim gönül kalmışsa Kabul etme, Geri gönder, kov kapından Gücenmem söz Ya Rasulallah |
Karanlığın Işığı
MUHAMMED (S.A.V)
Allah,ü téalanın nuru yüzünde Rahmeti alemin dili Muhammed (s.a.v) Kalbi temiz sudan duru özünde İslam’ı alemin yolu Muhammed (s.a.v) İkram sofrasıydı ibret bazında Bereketi çoktu zerre azında Ezildi ezmedi durdu sözünde Sert rüzgarın serin yeli Muhammed (s.a.v) Temiz berrak sözü hak niyazında Yardıma koşardı burak hızında Hasan Hüseyin,i torun dizinde Candan cana yakın eli Muhammed (s.a.v) Geceler ışıktı onun gözünde Merhamet kaynardı karda buzunda Babalık sevgisi Fatma kızında Tuba ağacının dalı Muhammed (s.a.v) Adalet kaynardı hep kazanında Hakkı hak tartardı hak mizanında Oku öğren çalış demiş lafzında Evliya alimin gölü Muhammed (s.a.v) Hak aşkına yanar çölün düzünde Sıddık Osman Ömer Ali izinde Allah’ın kudreti vardı gürzünde Yiğit cesur asker kolu Muhammed (s.a.v) Azamet mühür,ü var omuzunda Hak kitabı kuran nur havuzunda Davut Musa İsa hak nazarında Rabbinin habibi kulu Muhammed (s.a.v) Kıyamete kadar parlak yıldızı Ümmetinden çıkmaz onun yaldızı Muhammed kucağı üşütmez bizi İslam’ın sevilen gülü Muhammed (s.a.v) Başak Akdeniz |
emeğine sağlık...
|
dağ pınarı
Alman şair Goethe nin Hz Muhammed'e ithaf yazdığı şiir
DAĞ PINARI Sevinç, sevinç berraklık Yıldız, yıldız parlaklık O ki bir dağ pınarı Bulutlar üstü aklık Yücelik eşiği Yamaçlar, loş kuytular Melek sallar beşiği, Nur içinde uykular Semada bir coşkunluk Dar geçitler vadiler Her pınar oluk, oluk, O pınara erdiler Nefesiyle yeşermiş, Çimenler ve çiçekler, Gümüş ışıklar sermiş, Onun yolunu bekler Pınarlar haykırıyor; "Sakın bırakma bizi! Çöller kızgın, akmak zor Kum yutar hepimizi" Peki der dağ pınar'ı Toplayıp pınarları Kabarır, coşar,taşar Yeni ülkeler aşar Doğar geçtiği yerde Şehirler, mamureler Nakışlar mermerlerde, Alev uçlu kuleler Bağlılarını taşır, Eteğin Rahman'a Yürür, gider, karışır O ilahi Ummana" GOETHE hepimizin tanıdığı dünyaca ünlü Alman şair Goethe sonradan müslüman olmuştur |
ölesine muhtacım
Dediler bana -Bu dünya O var diye yaratıldı-
Geldim dünyaya, açtım gözlerimi, aradı bu gözler seni Ama sen yoktun... Haber göndermişsin -Kardeşlerime selam olsun- demişsin... Seni göremeyen kardeşlerine selam Senden gelen selama can kurban Ya Resûlallah. Sen ki eşsiz tebessümüyle kalpleri anahtarsız açan, Sen ki dört mevsim açan gül, Sen ki bir yavrucağın kuşu ölmüş diye taziyeye giden ince gönül, Sen ki harbe en önde giden korkusuz cengaver. Çocukların bile fikrini soran büyük düşünür, İsmi Allah la yazılacak kadar şereflisin. Bir hayvan ölüsünden herkes uzaklaşırken Onun güzel dişlerini görecek göz vardı sende... Selam vermeyi çok sevmene rağmen Tembellik yapana bunu layık görmeyecek kadar çalışkandın sen. Çocuklarla oyun oynayan alçak gönüllü sevgi güneşi, İki kurbanlığın oğlu olarak asildin sen. Can düşmanlarının malını emanet ettiği, Sözüne güvendiği emindin sen Hz. Yusuf tan güzel, tüm insanlar içinde özeldin sen İnci dişlerinin arasından çıkanlarla kimsenin incinmediği yürektin sen. Sen yürüyünce dağlar erirdi, mahlûkat selam verirdi sana, İftira atanlar üzünce seni melekler öperdi yanaklarından Münkirler ağlatınca Amine yoktu ki kucaklasın seni? Abdullah görmedi nasıl cezalandırsın kafirleri? Ama Rabbin vardı, alemleri senin için yaratan Rabbin... Miraca çıkardı seni, sevgiliyi görmek herşeye değerdi. Bahiranın bahçesindeki kuruyu yeşerten sevgili ! Gel ey nebi. Gönlümün bozkırları seni bekler. Seni sevmek her ruhun yiyeceği, içeceği, İlahi aşkın gıdası seni sevmekten geçer. Benim sevgim nedir ki? Ayçiçeğinin güneşe olan sevgisi... Önemli olan güneşin, ayçiçeğine ışık göndermesi. Sana öylesine muhtacım ki... Ölesine muhtaç... |
feda olsun
Aydınlattın dünyayı nur yüzünle, Yüzünden hiç düşmeyen bir gülüşünle, Bazen yüzündeki bir hüzünle, Örnektin sen hep, tüm alemlere. Seni anlatmak ne mümkün bizlere, Dağlar taşlar dile gelse nafile! Göremedik seni, belki seneye, Çağır bizide Ya Rasul Medine'ye! Sahabilerle yaptın en güzel sohbet, Daim dilinden düşmezdi "sabret!", hep güzeldi, hoştu niyet, O meclise n'olur bizi de kabul et! Ali'n Ebubekr'in değiliz biz, Ama ümmetini seversin biliriz. Allah'tan daim seni isteriz, Gül cemalini bizde görmek isteriz! Gönderdik sana salat ve selam, Senin için yaptığım her duam. Sahebe deyilim ama bende diyorum; Fedadır sana canım, Fedadır anam, babam!.. |
ya RASULULLAH?!
ÜMMETI ÜMMETI diyerek dogdu alemlerin peygamberi,
o nûru ugruna yaratti mevla bu alemi... Biz senin yolunda ilerleyerek sünnetlerinle, aglayip gözyasi dökerek gecenin bir vaktinde, düsünerek hâlimizi kiyamet gününde, hasretini ekleyerek mahsul ibâdetimize, sefâat edermisin bize, peygamberlerin peygamberi?! Cebrâil aleyhisselam vahiy getirmeyip, Mikâil al. mevsimlere karismayinca, Azrâil al. her an baska tarafta, insanlar can verip, Isrâfil al. sûrunu üfledigi zaman hûû nidasiyla, artik dünya yikilip ahiret kaldiginda, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?! O gün ki herkes birbirinden kacacak, baba evladi tanimayip, evlad ana, babadan hesap soracak, kimse birbirine bakmayacak, hak arayip, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?! Mevlâmin önünde hesaba cekildigimde, o inanilmasi güc sicaklikla eridigimde, günahlarim bana gösterildiginde, o benim ümmetimden deyip, benide ümmetin kabul edermisin ya RASULULLAH?! |
Kurtar MevLam
Manevi Semalara kanat açarsın Salihlere Nur'dan NUR saçarsın
Sen beni yaratan parçamsın Kurtar MevLam benim Sevdamsin Kalbimin Kanayan yarasi bitmez Sana oLan özLemim asLa dinmez Bu kuLun senden ayriLmak istemez Kurtar MevLAm gözLerim GüLemez Pervane gibi dönerim etrafta Caresizim boynum bükük her safta Arar dururum seni uzakta Kurtar MevLam Bicareyim YoLLarda ismini aninca tutuLur diLim Ya Rabbi bu askLa kime gideyim CemaLini göster rahat edeyim Kurtar MevLam imanimLa öLeyim Kurtar kurtar her aLemde Mizan Siràat, gün mahserde KuLLarin düser bin derde Kurtar MevLam derman sende Ask-i Ummana daLip yanayim Ask serbetine bende banayim KaLmadi takatim artik dardayim Kurtar MevLam yanina varayim |
Sen Yoktun Sultanım
Sen yoktun...
Hz Âdem’deydi nurun. Önce cenneti, sonra yeryüzünü şereflendirdin. Âdem nuruna affedildi, Arafat bu affa şâhitti.. Sen yoktun.. Nuh’un gemisindeydi Nurun... Dalgalar yeryüzünü boğarken, Taprağın bağrındaki su, Gökyüzüyle buluşurken Ve bu bir ilahi azap derken, Allah nurunu taşıdı binbir sebeple Tûfan, nurunu selamladı edeple... Sen yoktun... Hz.İsmail’in alnındaydı Nurun İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden “Rabbimiz” dedi, “Onlara kendi içlerinden Senin ayetlerini okuyacak Kitap ve hikmeti öğretecek onlara, Onları temizleyecek bir elçi gönder, Amin dedi on sekiz bin âlem Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak Amin dedi İsmail. Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı Medine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında. Sen yoktun... Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seni Alemlerin efendisi diye sana seslendi. Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine.. Çünkü bu âlemin reisi geliyor... Bekleyin Ahmed geliyor. Kainata rahmet geliyor. Havarilerin yüzünü okşayan, Ölüleri dirilten bir nefes oldun Ama sen yoktun... Sen yoktun Sultânım, Hz. Abdullah’ın alnındaydı Nurun Başı eğik gezerdi mazlum Huteyle göklerden seni sorardı Varaka seni arardı semada Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler. Ağlayarak süslediler ölüme... Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler. Sen yokken, Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek. Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi. Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi... En son çocuk atılırken çukura Annesinin suretinde bir melek tuttu onu Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi. Melekler süslüyordu hirâyı. Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur, Efendisine hazırlanıyordu mekke. Âlem Efendisine hazırlanıyordu Kainatın gözü Hz. Aminedeydi. Toprak yalvarıyordu rabbine, Allahım gönder artık diyordu. Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada Ve bir gelişin vardı ya rasulallah, Bir inişin vardı yer yüzüne... Önünde cebrail! Ardında yalın kılıç melekler! Bir inişin vardı yer yüzüne... Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de Öksüzler annelerine sarıldı doya doya. Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini. Herşey sus pus olmuştu. Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay! Kainat bir isim duymak istiyordu. Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden; Muhammed! Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini. Muhammed! Melekler öptü o nurdan ellerini. Muhammed! Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta! Sana o adı veren rahmana kurbanız Artık sen vardın Susuz topraklara rahmet indi seninle Annenden sonra anne halime sevindi seninle Yağmura mı ihtiyaç var? Kaldır şehadet parmağını, Yağmurları salsın Allah. Sonra tut ağacın yaprağını, Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah. Yeterki sen iste, Sen iste yarasulallah Deki ben kimim? Dağlar, taşlar dile gelsin, Dilsiz çocuklar ellerinden tutup, Ente Rasulullah desin. Sen vardın Bedir kârdı, Uhut dardı Hendek yârdı. Yiğitlerin vardı. Ölmek için yarışan yiğitler... Hele bir enesin vardı senin. Enes bin malik... Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu. Onlar da “Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyince Enes kükremiş: “ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti. Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü. Hem de ne şehit ey nebi! Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi. Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu... Musab Bin Umeyr’in vardı senin. Uhut’ta sancağını taşıyan. Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki Allah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi. Ebu hureyren vardı... Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı. Sen anlardın, Ya Ebâhir gel! Derdin. Ve sen gittin... Bir gidişle gittin Ardında hüznün kaldı. Hasretin kaldı göklerde. Bilal ezan okuyamaz oldu Ne zaman teşebbüs etse Muhammed rasulullah demeye Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi. Sonra günler ay, Aylar yıl oldu. Ve asırlar oldu Sensizliğe açtık gözlerimizi. Ama sen bırakmazsın bizi. Sen varsın ey şehitlerin sultanı Sen varsın! Bir şehit bile ölmezken Sana nasıl yok deriz. Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin. Ne anam var ne babam... Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden. Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah! Bırakma bizi ki; Allah; Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor. Bırakma bizi! Hayatı seninle öğretti Rahman. Kulluğu seninle tanıdık. Duayı senden öğrendik sevgili! Hz Ömer umre için senden izin isteyince, “Kardeşcik” dedin ona, Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın? Bizler Ömer değiliz ama Bütün dualarımız senin için Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O’na binler salat, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut’u ver O’na vesileyi lutfet. O’nu refik-i Âlâya yükselt Bizi de affet O’nun hatrına affet Zatının hatrına Affet. Dursun Ali Erzincanlı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:11 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.