![]() |
Kavuşmanın Alfabesi
Kavuşmanın Alfabesi Öylesine bir gündü, yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi... Kaç gece beklemiştim seni. Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum. Kaç gece yalnızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum. Öyle acımasızdı ki geceler, gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana. Yine de her şeye değerdi bekleyişim. Bütün yollar sana çıkıyordu ama ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum. Aylar geçmişti hep vardın ama bir tek o an yanımdaydın. Biraz yabancıydın bana, biraz da tanıdık. Şaşkındık, şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken. Ne çok duymuştum sesini ama sanki sen ilk kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu. Düştükçe gülüşün yüzüne, sessiz olan her şey konuşmuştu içimde. Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp "Sen aylardır beklenen, sen yıllardır özlenensin" demek istiyordum. Hava serin değildi ama ben titriyordum. Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey oluyordu, sözcükler ağzımda donuyordu. Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun. Biraz önce titreyen ben artık terliyordum. Aşktı bu biliyordum ama bunu kendime bile itiraf edemiyordum. Farkında değildin belki, belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum, yıllardır kimseye açmadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile. Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere. Yüreğimin en gizli, en kuytu köşelerinde sen vardın artık. İtirazsızdım, belli ki mutluydum. Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi. Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim. Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum. Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum. "Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum çünkü sen varsın. Çünkü sen içimdesin. Çünkü sen benim hayat kaynağımsın. Biliyor musun, çölde bulabildiğim bir avuç su olsan, bitmeyesin diye içmem seni. Nerede olursan ol benimle kal. Ben, bu yürek attığı sürece seninleyim. |
çok güzel kardeş emeğine yüreğine sağlık...
|
ne demek :1:
|
Kavuşmak Hani sen onu Çok özlediğinde O bir yerdedir Sen bambaşka bir yerde Bir oyunda anlatmak istediğin Kurşunlara gelesi Bilinmeyen kelime |
KAVUŞMAK Yalnızlık bir yağmur damlası kadar ıssız Yapraklar düşerken bedenime bir uğultu işitirim sessizlikten Çeşmi siyahın esiri olmuşum yürekte kopan fırtınayla Lalezar bahçeme tufan inse de kimin umurunda |
SENİN ADIN KAVUŞMAK OLSUN Tarifsiz bir sevdada kimliksiz bir sessizliktin Haykırışlarla çağlarken yüreğim durgun limanımdın Sen benim adını koyamadığımdın Senin adın kavuşmak olsun Fırtınalarda yolunu kaybeden gemi misali Rotasız ve pusulasız kalmışken yüreğim Ve hoyratça savrulurken bir limandan bir limana Teslim olmuşken kaderine ................. Sen benim adını koyamadığımdın Senin adın kavuşmak olsun.. Bakmaya kıyamazken gözlerine Tutmaya cesaret edemezken ellerini. Ve bütün cümlelerin sustuğu o yerde Sessiz bir haykırıştı yüreğim Eşsiz bir mutluluktu yaşadığım Sen benim adını koyamadığımdın Senin adın kavuşmak olsun. Son bahar yaprakları dökülürken içimden Hazanı yasarken bahar kokulu sabahlar da Yüreğim üşürdü gözlerimden sel olup akan yağmurda Sırıl sıklam ıslanırken ruhum Solmuştu bahçemde ki tüm güller Sen o bahçemdeki açan tek güldün Sen adını koyamadığımdın Senin adın kavuşmak olsun. Dağ çiçeğim yaban gülüm asi sevdam. Saçının bir teline bir ömür adadığım Gözündeki bir damla yaşına şehirleri yaktığım İsyanım feryadım kavuşulmazım Sen vazgeçemeyeceğim yasaklım Sen adını koyamadığım Senin adın kavuşmak olsun. Sen benim yanı başımdaki uzağım Sen benim uzağımdaki en yakınım Dokunmam yasak sevmem yasak Sensiz bu hayatta yaşamak tuzak Sen adını koyamadığım Senin adın kavuşmak olsun. Sisli bir gecede ses olup da gel Bir sonbahar gününde yağmur olup da gel Soğuk bir kış gününde rüzgar olup da gel Ilık bir yaz gecesinde düş olup da gel sen bana yasaklarından sıyrılıp da gel Sen adını koyamadığım Senin adın kavuşmak olsun. Bir gün gelirde tutarsam ellerini Bakarsam gözlerine sevgi dolu Doğarsa sende yeniden bu beden Ve o gün verirsem şayet son nefesimi Ölmeden haykırmak isterim son bir kez Sen adını koyamadığım sen yaban gülüm sen dağ çiçeğim sen ruhu revanım sen yaşama sevincim yasaklım adı bende saklım senin adın kavuşmak olsun senin adın senin adın seviyorum olsun seviyorum olsun seni seviyorum,seni seviyorum |
Zindan iki hece Mehmetim lafta ! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de geri adam boynunda yafta… Halimi düşünüp yanma Mehmed’ im! Kavuşmak mı?… Belki… Daha ölmedim! Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yolda tutuktur hapse düşeli… Git ve gel… Yüz adım… Bin yıllık konak. Ne ayak dayanır buna, ne tırnak Bir alem ki, gökler boru içinde! Akıl almazların zoru içinde. Üstüste sorular soru içinde: Düşün mü, unut mu, sus mu, konuş mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, bir kaç günlük fasıldı. Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil… Müdür bey dert dinler bu gün ‘maruzat’! Çatık kaş… Hükümet dedikleri zat… Beni Allah tutmuş kim ede azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem… Anlamaz ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil; Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekün içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindan da birer kemiyet Urbalarla kemik, mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; Zift dolu gözlerde kat kat… Yalnız seccademin yüzünde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz madem; Öp beni anlımdan, sen öp seccadem! Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan. Karıştır çayını zaman erisin; Köpük köpük, Duman duman erisin! Peykeler duvara mıhlı peykeler; Duvarda, başlardan, yağlı lekeler, Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler Duvar katil duvar, yolumu biçtin! Kanla dolu sünger… beynimi içtin! Sükut… kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez Dünyadan nazar. Yer yüzü boşaldı, habersiz miyiz? Güneşe göç varda kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir… İstersen demirde muhali kemir, Ne gelirki elde kader bu emir… Garip pencerecik, küçük, daracık; Dünyaya kapalı, Allah’a açık. Dua dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış. Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış… Bir soluk, bir tütsü bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu. Ana rahmi dahi şu bizim koğuş; Karanlığındadır, yeniden doğuş… Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş! Sen bir devsin yükü ağırdır devin! Kalk ayağa dim dik doğrul ve sevin! Mehmed’im sevinin başlar yüksekte! Ölsekte sevinin, eve dönsek de! Sanma bu teker kalır tümsekte! Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! Necip Fazıl Kısakürek |
tşkkrler....:1:
|
hepside çook güzel
|
| Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 19:42 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.