![]() |
Kader Kapıyı Çalıyor
[Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
Kader Kapıyı Çalıyor Gelme diyorsun Bu gel demektir Birazdan güneş doğacak Dolu dizgin atlılar geçecek yüreğimden Seni düşüneceğim Gümüş mahmuzlarının parlaklığınca Yağmur nal izlerini örtmeden Sana geleceğim Bekle beni Hindistan'da Banaras şehrinde seni aradım Ganj'ın sularında lanetlenmiş insanlar yıkanıyordu Ganj'ın suları pisti bulanıktı İçtim Bir kadın tanıdım Haydarabat'da Cüzzamlıydı güzeldi üstelik Sana benziyordu Etli dudakları vardı Brahman mabetlerinde seviştik üçgün üç gece Taşların üzerinde yattık Bir hayvan tarafımız vardı alımlı Bir Tanrı tarafımız vardı iğrenç Bir insan tarafımız olacaktı Aradık üç gün üç gece Bulamadık Bir Tanrı tarafımız vardı korkunç Sevemedik Sonra Nijerya'da Mozambik'te Altınsahilleri'nde Kulaklarımda ulu ormanların uğultusu Vahşetin musikisini dinledim yeşil yeşil Zifir gibi bir yalnızlıktı içimde yokluğun İri bir memeydin kalçaydın avuçlarımda Belki bir tutam tuzdun kirli Seni düşündükçe susuyordum Nehirler göller kandırmıyordu beni O kadınlara gidiyordum O bakır tenli kadınlara O kadınlarla da yattım Adam boyu yaprakların üzerinde Boyanıp boyanıp yeryüzüne çıkıyorduk derinlerden Yorgundum Kuşkuluydum İliklerime kadar bendim Bir yeşildim Bir beyazdım Karanlıktım İnsan eti yiyenler anladı beni Kanarya adalarında Bir kamış kulübede iki ayna buldum Birinde ellerim vardı kemik kemik Parmaklarım beni çağırıyordu sana Birinde gözlerim vardı Ağlıyordum Çiğnenmemiş otlara döndüm Ağlamaklı denizlere Köpek balıklarının azı dişleri avutamaz beni Bir gemiydim Battım Santa-Isabelle adasının önünde Şimdi 3200 metre derindeyim Sana ahtapot gözleri topluyorum sana mürekkep balıklarının göz yaşlarını getireceğim Bırak beni Yosunlarla bir çeşmeden su içiyorum O derinliklerde bir mağarada buldum kendimi Önce garipsedim çıplaklığımı Utandım Sonraları alıştım güzelliğime Bir elim sendin Bir elim ben Ayaklarımı göremezdin Öyle uzaktaydı Sağ kolumu Mekke'de kestiler şafak vakti Utanmaz yalnızlığımla kaldım çaresiz Bitmez Haçlı seferleri boyunca anlatsam maceramı Yakına gel Dört yanımız iri ıstakozlarla dolu Yalnız değiliz Tut ki bu tuzlu balıklarda benim yüreklerim çarpıyor Tut ki gözümün yarısı elmada yarısı kapanık Tut ki ben beyaz peynirim ben zeytinim Al Ekmeğine katık et beni Dufy'nin bir sokağı vardı bilir misin İlkin seni o mor sokakta gördüm Temmuzun on dördüydü Bütün itliği üzerindeydi güneşin Bir yeşil elbisen vardı Bir gözlerin vardı Bir dudakların vardı Bir sen vardın Ama ben yoktum o sokakta Haiti adalarında Gauguin'le seni düşünüyordum Absent kadehlerinde ellerini içiyordum yudum yudum Dufy'nin sokağı aklıma nerden geldi Bir çift zar aldım Attım gökyüzüne Adis-Ababa şehrine düştü Adis-Ababa şehrinde kadınlar Hepyek bakıyordu yüzüme Yüzümde cinayetler işleniyordu her gece Kadmiyum kırmızısından kanlar akıyordu nehir nehir Sen baksan görürdün Her gözüme bir düşeş oturmuştu Sen görsen anlardın Titanyum beyazı yalnızlığımı Budapeşte köprüsünün üzerinde Bir çingene falıma baktı Dedi üç günde öleceksin Ben üçbin yıldır seni arıyorum Kapılara sığmıyor umutsuzluğum Lağım kokuları gibi çirkef gibi kederliyim İçimden dünyayı ipe çekmek geliyor Cümle yıldızlar şahidim olsun Yapmazsam adam değilim Şangayda orospular benimle yatmadı Çirkinsin dediler Pissin dediler Yıkandım arındım Afyon yüklü mavnalar geçiyordu Çin denizinden Birisi geçmişim seninle güzeldi temizdi aktı Kirlettim Affet beni Hamamatsu'da bir geyşa kızı yüzüme tükürdü Pyong-Yang'da kurşuna dizdiler beni Tiz bir boru sesi üç defa ti çekti Trampetler başımda zonkluyordu Kederliydim Çaresizdim Canım Tchaikovsky'yi dinlemek istiyordu Ah o keman konçertoları öldürdü beni Dinsizdim İstanbul'da minareler üstüme yıkıldı Yoksuldum Kudüs'te kiliseler kabul etmedi beni Gelme diyorsun Bu gel demektir Birazdan akşam olacak Rachmaninoff'la bir meyhanede içmeliyim bu gece Sonra sana gelmeliyim Rachmaninoff nereye giderse gitsin Şimdi bir derin mavide akşam oluyor Gök mavi deniz mavi Mor dağlar yeşil ağaçlar mavi Bozuk düzen mavi gecelerden sesleniyorum sana Ne opera aryaları Ne beşinci senfonisi Beethoven'in Bir yalnızlık marşıdır çalınıyor uzakta Gün ışığı arkamızda kaldı bak Tanyerinde unuttuk gözlerimizi Gel artık Hayata yeniden başlayalım Gel artık Bu mavilerde kimseler görmez bizi Solfej anahtarlarını kaldıralım Do'ların mi'lerin önünden Bırakalım bu dünya alabildiğine dönsün Ölmekse daha kolay ne var Yaşamaksa sensiz mümkün değil İskender adam edemedi bu dünyayı Biz mi edeceğiz Eflatun çözemedi yaşamanın sırrını Biz mi çözeceğiz Bütün yataklar bir kişilik Git diyorsun Nereye gideyim Birazdan gece olacak Ağır kılıçlar parçalayacak yüreğimi Pis bir koku gibi çökecek üstüme yalnızlığım Seni düşüneceğim stepler ortasında yorgun kimsesiz Doludizgin atlılar geçmeyecek yüreğimden Bir gözümde gümüş mahmuzların pırıltısı hazin Bir gözümde bozulmuş nal izleri Durup durup ağlayacağım. Sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle Bu zehir zemberek kederler için mi Bak bütün orkestralar sustu Bütün ışıkları söndü dünyanın Korkma Haydi uzat ellerini Geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir Bak dinle Kader kapıyı çalıyor Gelme diyorsun Gelme diyorsun Bu gel demektir Tanrının bıraktığı yerden biz başlayalım Üç milyar insanın yarısını sen öldür yarısını ben Üç kişi kalsak yetişir yeryüzünde Yaklaş bana Seninle kardeş değiliz Hüzünle karışık sevinçlerden kurtul artık Arzuların o belli belirsiz sıcaklığını sev Biliyorsun Önce Tanrı insanı yarattı Sonra insan sevgiyi Ne yapsak boş Ne kadar çabalasak faydasız Geriye dönemeyiz Olanlar oldu iş işten geçti Çamurumuza sevgi katılmış bir kere Kim bu şarkıları söyleyen Karcığar faslından düm tek üzere Aklım bir yere erişti durdu Susun Şimdi üçgenlerle oynuyorum Kaldırın bu daireleri Bir model kız geldi soyundu karşımda Saçlarından üç fırça yaptım Üç tüp boyam vardı Veronez yeşili zümrüt yeşili krom yeşili Hepsini kattım birbirine Senin yeşilini buldum Senin yeşilinde orkestralar Debussy'den çalıyordu Senin yeşilinde unuttum siyahlığımı Bu deli eden uğultu nerden geliyor Kim kırdı bu aynaları Toplayın yüzümüzü görelim Çirkin değiliz artık Bir kapı açıldı önümüzde ölümsüzlüğe Güzeliz Sabahlar bizimle dolu Işık diyordun işte bak Buram buram mavi Çarşılar dolusu kırmızı Süt beyazından geceler Sarı güneşler ortasında turuncu bir gün Yitirilmiş saadetlerin bahçesinde mor çiçekler Kardeş değiliz diyorum inanmıyorsun Yalan bunca faziletler yalan Bizi bu ciğeri beş para etmez insanlar mahvediyor Aldırma diyorum sana Dünya ikimiz için yaratıldı Üç milyar insan iş olsun diye geldi yeryüzüne Verdiğin her kederin yüreğimde yeri var Hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır Hangi aynaya baktıysam seni gördüm Gel desen gelemem Git desen gidemem Öl desen kanım akmaz Anladım artık seni sevmek yüce bir şey Anladım seni sevmek Tanrı'ya yaklaşmak gibi İnsanlar içinde bir sana inandım Bir seni sevdim kendimden başka Uykularımın bölündüğü saatlerde Sendin düşündüğüm soluk soluk Sivri bıçaklar gibiydin karanlığımda Gözümü yumsam seni görüyordum Oynak türkülere benzeyen yürüyüşünle Sen çıkıyordun karşıma Karanlığımda İki yıldızlı ellerin görülmedik Karanlığımda Bir orman yangınıydı dudakların İstesen hayat verirdim bu karanlıklara İstesen gökyüzünü bir mendil gibi yırtardım Denizlerden göllerden nehirlerden Sana görmediğin renkler yaratırdım Zamanın ötesinde Yeni bir dünya kurtardım sana İnsansız Tanrısız kedersiz Severdin Dağ rüzgarlarının serinliğince Yaşardın Bu sefil dünyamızdan uzak Bir yanıp bir sönen ışıklar gibiyim Yumruk kadar yüreğimde sen varsın Kutsal kederler içinde seninleyim artık Sarı badanalı evlerde baş başayız Bütün duvarlara gölgen kazınmış Kokun sinmiş bütün perdelere Kapılarda parmakların beyaz beyaz Sokaklarda ayaklarının izi Ben bu sokaklarda ölsem Kaldırımlar çekmez ağırlığımı Söylesem aşkımı asırlar boyunca Bu iki yüzlü insanlar anlamaz beni Desem ki yeryüzüne beş peygamber geldi Beşincisi sensin Desem ki iki kaldık dünyada İkincisi sensin Desem ki birisi var yeri göğü var eden O da sen olurdun Sana tapmak için Kilden bir heykel yapardım güzelliğince Bilsem ki sen Tanrı'dan iyisin Bilsem ki Tanrı senden güzel değil Senin o kocaman kocaman gözlerin yok mu Nasıl duruyor boşluğunda arzuların anlamıyorum Nasıl nasıl bakıyor bana Böyle merhametten uzak Git diyorsun Nereye gideyim Ümitlerim ne olacak Bunca şiirleri kim söyleyecek sana Kim anlatacak dünyaya sığmayan güzelliğini Gitmek mümkün olsa da gitsem uzaklara Sevmesem seni bir daha Paramparça etsem yüreğimi cam gibi Sonra yaksam Savursam küllerini karlı dağlardan açık denizlerden Yine seni severdim toz toz Yine sana tapardım küllerimin ağırlığınca Bu oksijen gazı olmasa da olurdu Ama Beethoven gelmeseydi dünyaya Seni bu kadar sevemezdim İkimizin ortasında o duruyor Sağımızda birinci keman Solumuzda ikinci keman Karşımızda üçüncü keman Sonra orglar flütler kontrbaslar Sustur şu orkestrayı Beethoven Şimdi dokuzuncu senfoninin sırası mı Bunca yalnızlıklar bunca yoksulluklar benim işim değil Bu çirkinliği ben yaratmadım Ne de bu kahpe güzellikleri Bende sevmediğin ne varsa senden türedi Şu karanlık bakışlar Şu ellerimin pisliği Şu dudaklarımdan çıkan iğrenç sözler Besbelli senin eserin Ne buldumsa sende buldum kötülükten yana Ne öğrendimse senden öğrendim Seni sevdikten sonra başladım yaşamaya Seni Tanrı yarattıysa beni kim yarattı Bu azabı kim verdi bana Çıngıraklı yılanların zehrini içtim Balinaların kusmuklarını Kükürt kokulu imkansızlıklar içindeyim Oysa güzeldim tarihin ilk çağlarında Görsen şaşardın Öyle aydınlıktım Öyle iyiydim Kobalt mavileriyle doluydu yüreğim Kurşun beyazlarıyla Severdin beni Midye kabuklarının yeşilliğince Sonunda dediğim çıktı işte Samanyolundan bir yıldız düştü dünyaya Sinekler gibi eziliverdi insanlar Herşey bir anda olup bitti Yapayalnız kaldık Ne radyo-aktivite ne mantar şeklinde bulutlar Ne yaşamak sevinci ne ölüm korkusu Sonunda üç kişi kalık dünyada Sen Ben Bir de Jiro'nun Manon Lesko'su Yine bana bakarken yüzün kızarıyor Toplum kurallarından kurtulamadın daha Bütün çayırlar bomboş Görmüyor musun Al başını dağlara çık Avaz avaz şarkı söyle sokaklarda Bir kibrit çak Bütün evler yansın Yüzbin yılın öcünü al bu ******** dünyadan Sonra kaldır kendini denize at Biraz serinle Sevebildiğin kadar insanım ben On gram arsenik yeter canıma Beni düşünme Uzun Mistral rüzgarlarının üzerine Nimbüs bulutları geliyor kaç Uykumuz bölündü çırılçıplağız Kum fırtınası başladı Çin seddinin ötesinde Gölgemizi bir Asya şehrinde unuttuk Taklamakan çöllerinde kaldı rüyalarımız Haydi git Çok olduk iki olduğumuz yerde Haydi git Bir kalırsak yine var olacağız Ümit Yaşar Oğuzcan |
paylaşım için sağol
|
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 21:41 . |
Powered by vBulletin® Version 3.7.0
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.