Gök boşanarak üstümüze..
Bizi ıslak saçlarından geçirir karanlığın..
Gece siyah bir at olur da uçar
Uykumuzun soluyan denizine..
Babalar ölümü dengede tutar..
Seçerek en sağlam vakti arabasına.
Şimdi o araba uçuyorsa...
Bir Asya çölünü kanat yaparak..
Ey üstümüze gelen..
Ey çocukların gözlerinden dökülen..
Ölümü konuşan damla damla..
Ey beklediğimiz her an..
Ey bize son sözü muştulayan..
Bizi bulan şahdamarımızda..
Ey sürücüleri babalarımız olan..
Bir an dudaklarıyla
Değen alnımıza , masmavi..
Bir güvercin kanadı gibi..
Ey annelerin sesi..
İçimizde savrula savrula..
Yağan bir bahar yağmuru gibi..
Çağırırdı oğullarını yola..
Ben işte o zaman..
Saygı ile ve güvenerek
Selamlayacağım önden gideni..
Yılanlar tüylerini dökerken
Eğerken dağlar başlarını önlerine..
Birinin yeşil yaprağı kutsaması gerek..
Birinin akan suyu tutması..
Altında durarak gökten boşananın..
Sonra yükselterek sesimi konuşacağım..
Sen dur burda ey insan...!
Duy içinde tutuşan ormanı
Ve yakıştırmasını bil üstüne ey ademoğlu..
Usta bir makasla biçilen toprağı..