Sen…Sükutumun içine sessizce düştün haykırışlarınla… Bakmak ve görmek hiç bu kadar ayrık durmamıştı bakışlarımda… Sen… dönüşü olmayan uçurumlarımda, serseri dönüp duran başımda…Miladımın kanayan yerine acımasızca basışım oldun.
Gözlerimin sönmüş ferinde parlayan bir yıldız gibi durdun. Sıcak kentin yanık kaçağıydın ellerini uzatırken. Yüreğimden yakaladın beni günyanığım… İmkansızımın içinde kıvranıp kanarken; içimdeki kente acı kusarken; dışıma intihar, yüreğime dermansız düşler kazırken başucumda buldum gönderdiğin huzur çiçeklerini…Sen…Aitsizliğimi kucaklayan limanım…
Kimsesizliğime aldırmadan içimdeki zalim çocuğun saçlarını okşayan deli sevdam… Fark edemeyişim… Avaz avaz susuşum…Gözlerin nasıl da kapladı göğümü. Düşlerim, umutlarım nasıl da tutundu gözyaşındaki bulutlara. Benden gitmeyişin kendime dönüşüm oldu. Beni, seni sevmemi bekleyişin sabırla ve masumca… Oysa sen sıcak kentin yanık kaçağıydın günyanığım kalbime karargah kurarken…
Kanın bu kadar yavaş akmazdı…Sen…Kırmızı bir kurdelayla bağlamıştın ya hani beni yaşanılmaz dediğm dünyama. İçimdeki mezarlar ağlıyorken, hani ben hortlak fırtınalarda savrulurken…Dualarına kattın. Rüyalarında yaşattın sessizce ve kimsesizce. Yalnızlığına aldırmadan içimdeki tek başınalığı yırttın. Çıplak dağlarıma kar oldun, kar kokuna tutundum…
Sen var ya sen…Kentimin ışıklarından yapılma bir tutam sevinçsin şimdi bağrımda. Sırf sana benzediği için gündüzlerimi sevişimsin… Gecelerimi terk edişim…Kar kokulu gülyanığımsın benim, sevda yangınımsın…Kar kokulu günyanığımsın Sıcak kentin yanık kaçağı, soğuk kaldırımların serserisi; SENİ SEVİYORUM!!!