I.
Ablamın oyuncak bebeğini tutuşu gibi tut ellerimden..
Yaklaştır yüzüne gözlerinden öp göğsümün. Tek sen bil beni
Yetim bir çocuğun saçını okşar gibi okşa
Yıldızları eksik olmasın yüreğimin
II.
Topallıyordu seni taşıyan bulutlar
Yanlış yere de indirebilirdi seni yağmur melekleri
Rahmettin, ağırdın, yaşamak zordu belki
Geceleri yanık sesli kanaryalar söyler sevda notlarını
Çiy düşen toprağın sis gibi çöksün üzerine ebemkuşağı
Ayna su gibi üşüdüğü zaman
Buğusuna yazılır yalnızlık
Gözlerim değince kumdan tenine tefeci dakikaların
Bilemem akrebin ne yana döneceğini
Seni görünce kurusun ayrılık nemi
Elde bir ay gölgesi ve erenlerin Türküleri
Yağ diye bir ses gelmeseydi arza inmezdin aşk
Bulutlar araçtı. Sultanlara taht kurmak için nice çölleri aştılar.
Muştuyla mı sundular sanıyorsun? Sancılıdır adını saklayan yazarlar
III.
Ölü tenli yapraklardır kaldırım taşları
Sayrılığı titreyişinden okunur kudretli bildiğim ağaçların
Bu mevsim sonbahardır (haberin yok!)
Eşiğine düştüğümü bilmiyorsun ilk cemre gibi
Sessiz, susak ve öksüz. Binbir gece masallarında bir er olarak
Yetiştirmiştim kendimi…
Seninle başlayıp
Seninle bitmenin zevkini dağlara sor bakalım
Tandırda yanan demir gibi erimez miydi?
Aşk; demirci gibi döver adamı
İşler de kılıç gibi eder kelimeleri...
Mehmet Türkmen