Bir yaşamın içinden sorgusuz sualsiz gitmek varmış dünden yarına,omuzlarımdan kaldırımlara basan her yükü,
bir köşesinde çarşılarının soğuk yüzüne yıkarak, bir gel-git yürek bir düğümlü boğazla şimdi hatırlıyorum tüm karanlık fonlu hayalleri..izliyorum seni utanmadan yabancı gibi,hiç sıkılmadan hani hiç çekinmeden eline dokunmaya çalışıyorum..
- kıymeti sabaha karşı anlaşılırmış teninin -
Bir çiziklik işi var şimdi silüetimin,bir pas geçersin iskambilin dokuz çocuklu dünyasından,bana bakma ben beş cümle de sana kurarım dudağının dilinin yüzü suyu hürmetine..
kentlerin ve benim durduğum ama beni sana getiren bir emanet yıllığın,mola yerlerinde heyecan cümleleriydin bende,bir kalemin en yumuşak dokunuşu,
bir buğulu sesin bağır çağır haykırdığıydın geceleri.halbuki değerli değersiz hiçbir hayalime dokunulmamıştı benim, yolundaki yerleşimlerin ödünç nefeslerindeyken bedenim..yanıma almadım döndüğümde vardın,
ama ön cebimden çektirdim seni yalnızken..sabaha kadarda bir yoktun bir vardın,bir vardın,bir vardın..yoktun..
ne yeni bir oyun kurdun,nede kuruluya uydun ama her oyunda kendine layık gördüğün bir rol vardı,oynadın..şimdi bir nostradamus yalanı yarının,
kumar bu yersiz ayrılığın...
-kaybediyorsun çekil artık-
gelen sendin elbet gidecekte sensin onca karakalem yarına,bugündüm ben elbet yarın olacağım,ellerim boş ne karına ne zararına...
giderim,gidersin,ama gitti gider bu sevda..sözüne değil sözüm,geriye çekilir çekilir işin özüne ağlarım..
şimdi bir ayrılık töreninde protokolüm; önümde şişe su,gazoz ve alel acele yarım bırakılmış bir sevişme..