serçe düşselliği
Serçeler mutludur yağmur yağarken...
Saçak-altlarında saklı düşler saklıdır avunmak için...
üşümeden yaşamak için..
En özgür mavi,en gözüpek yolculuk buradan başlar..
Bu ıslak dünyanın en müşfik yeridir çünki orası,onlar için..
Ben hayatım boyunca önüne suskun sıfatı yerleştirilmiş adları sevdim..
Suskun serçeleri,suskun geceyi,suskun kadınları…
Kim varsa ve yaşamaya devam ediyorsa
bu suskunluk İmparatorluğunda,onları…
Oturup iki yüzyıl uzaklığa uzun uzun bakışmayı..
Çünki susmak harf binalarının arasında nefessiz kalmış anlamların
içe bakan derinliğinde akıp gittikçe çoğalan bir nehir gibidir bende..
Her susuş:yeni bir dal,hayat veren bir kol gibidir bu yolculukta,
kendini yeniden var etmek için…
Mesela şimdi sussam…kapasam gözlerimi…
dingin bir sessizliğe gitsem…hiçbir şey kıpırdamasa orda,hiç kimse konuşmasa;
derin bir sessizlik olsa…gömülsem düşünsem,kopup gitsem…
Bakir bir düş kiralasam kendime hayal dünyadan...
hiç gidilmemiş bir denize açılsam bir milyon suskunlukla..
Chopin dokunsa parmaklarıyla piyanonun tuşlarına…
Ayışığından başka ışık olmasa,esmese mesela meltemden başka bir rüzgar..
gitsem gitsem gitsem…
konuşsam belleğimdeki fotoğraflarla…
halleşsem söyleşsem derinliğine suskunluğun türlü halleriyle…
Eski günlerin asude gece sözcükleriyle...
hiç bitmese bu yolculuk….
hep gitsem gitsem!…
Kimse olmasa,kimse gelmese,kimse bölmese..
Kara filan hiç görünmese…
Canım hiç sıkılmasa bu sessizlikte..gitsem…gitsem…gitsem...
Bu herkesin bağır bağır bağırdığı çok gürültülü yerlere hiç dönmesem…
İşte bu yüzden mutludur serçeler ,yağmur yağarken..
Bu yüzden saçak-altları en mavi serüvenlerin başladığı adrestir..
__________________
|