sakın “Ben” deme...
Yüzümün tamamına indirilen kuvvetli bir tokat gibi, aşağılayan bir ifadeyle, ne cüretle “ben” dersin?...
“Ben” bir küfürdür. “Ben” içinde taşıdığın ayrılıktır; “Ben” senin yalanlar ordundur...
Kendi küçük “Ben”lerinden birini her söylediğinde yalan söylüyorsun...
Bundan böyle sakın “Ben” deme...
Kalabalık içinde bir “Ben” olmak, gerçek dışı, kaçışı olmayan, kendi kendine ürettiğin sahte inançlar ve yalanlar sisteminin tuzağına düşmek demektir...
Bir bütün içinde olmamanın eksikliği, insanı cehalet, korku ve kendi kendini imha etmeye mahkum eder ve onu hastalıklara, çöküşe, saldırganlığa, acımasızlığa ve dış dünyada savaşmaya kadar götürür...
Dünya, senin onu düşlediğin gibidir; o bir aynadır... Dışarıda kendi dünyanı bulursun, kurguladığın, düşlediğin dünyayı...
Diğerlerinin, senin içinde taşıdığın yalanın, uzlaşmanın, cehaletinin yansıyan görüntüleri olduğunu keşfedeceksin...
Değiş ki dünya değişsin...
Beter bir dünya üretiyorsun, sonra da kendi ürettiğin şeyden, kendi eserinden dehşete düşüyorsun...
Dünya senin onu düşlediğin gibidir...
Git, dünyaya gir ve bunları kabullen... Kendi içindeki yoksullarla, zorbalarla, toplum dışına atılmışlarla tanış...
Onları kabullen... Sakın onları görmezden gelme ve sakın suçlama...
Dünyana teslim ol... Git ve ürettiğin şeyi bilinçli olarak kabullen:
Bir dünya, sabit, cahil bir dünya... Ölü...
Bir kişinin gücü, kendine sahip olmasında ve aynı zamanda kendisine teslim olmasında yatar...
(...Stefano E. D’anna)
|