Ayni kalp rahatsizligiyla ayni kaderi paylasan iki yasli adam ayni odayi da paylasiyorlardi. Tek fark biri cam kenarinda digeri ise duvar dibinde yatiyordu. Cam kenarindaki yasli adam her gün camdan bakarak arkadasina disarisini anlatirdi.
- "Bugün deniz sakin, yine de hafif rüzgar var sanirim çünkü uzaktaki teknenin yelkenleri rüzgarla doluyor.
Park bu sabah sakin, iki salincak dolu iki salincak bos,
dünkü sevgililer yine geldi, ayni yere oturup konusmaya basladilar,
elele tutustular, ne kadarda yakisiyorlar birbirlerine.
Erguvan agaçlari ne kadar güzel açmis her yer mor bir renk almis,
erik agaçlari da beyaz çiçekleriyle onlara eslik ediyor.
Denizin üzerindeki martilar bugünkü yemeklerini ariyorlar,
ne güzelde daliyorlar suya" Günler böyle geçip gidiyordu
ta ki cam kenarindaki yasli adam kalp krizi geçirene kadar,
iste o anda duvar kenarindaki adam dügmeye bassa kurtaracakti arkadasini
ama seytana uydu, bunca zamandir sadece dinleyebiliyordu,
artik görebilirdi de, iste bunun için dügmeye basmadi ve hemsireyi çagirmadi.
Ayni kaderi paylastigi kisiyi ölüme gönderdi, ama o bunun hakli bir
savunma oldugunu düsünüyordu. Ertesi gün hastabakicilar ölen yasli
adamin yerine kendisini koymaya gelmislerdi. Hemen yataginin yerini
degistirdiler, iste o günlerdir bakmak istedigi manzarayi nihayet görecekti.
Basini kaldirdi ve pencereden bakti
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...