Bir köyde yaşayan çok akıllı iki kız kardeş varmış.okudukları okuldaki öğretmenin bilgileri dahi bu iki akıllı kız kardeşe yetmemeye başlamış.anne ve bana düşünmüşler ve akıllarına köyün uzağında tek başına bir kulübede yaşayan bilge gelmiş.
Kızlarını da alıp adamın yanına gitmişler durumu anlatmışlar ve yaşlı bilgeden bir süre kızlarına hocalık yapmasını istemişler. İki akıllı kız çocuğu çok memnunlarmış,sordukları her soruyu cevaplıyormuş yaşlı bilge.Ve bütün cevapları da doğruymuş.
İki akıllı kız kardeş, bir süre sonra yaşlı bilgenin her soruya doğru cevap vermesinden sıkılmışlar.bir gün kardeşlerden birinin aklına dahice bir fikir gelmiş.
‘’bir kelebek yakalayıp ellerimin arasına alacağım ve yaşlı bilgeye soracağım kelebek canlı mı, ölü mü?eğer ölü diye cevaplarsa kelebeği bırakacağım, eğer canlı derse elimi hafifçe bastırıp öldüreceğim.
’’İki akıllı kız kardeş bilgenin karşısına çıkmışlar, birisinin elleri kapalı duruyormuş, bilgeye sormuş:‘’ellerimde bir kelebek var.bu kelebek canlı mı ölü mü?’’
Yaşlı adam durmuş, bir süre küçük kızın gözlerine bakmış ve cevaplamış:‘’ senin ellerinde kızım, tamamen senin ellerinde.’’
(Ahmet Şerif İzgören'in 'Avucundaki Kelebek' adlı kitabından)
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...