yıllar var ki unuttum sevdiğim birine kendim gibi bakmayı... gözlerime bakıp da yargılama beni... sen bana bakarken ben bir taraftan gözlerimi arıyorum... o koptuğum rüyada kaybettiğim gözlerimi... senin kabalık, duyarsızlık dediğin bu işte... bana öyle kırgın kırgın bakma, ben bu hayatın yabancısıyım... burada nasıl sevilir, nasıl bakılır, çoktandır unutmuşum... beni onca insanın içinde yok saydın, yok muşum gibi davrandın, diyorsun ya, ben o sırada içimdeki seni arıyordum... sen burada, bu hayatta yaptığın her şeyin karşılığını bekliyorsun... oysa içimde, o derinde senin bir karşılığın yok, orada bir bütünüz... tıpkı o rüyadaki gibi... buradaki bütün anlamlardan, bilinen bütün mutluluklardan uzakta, neysen osun orada.. burada yaşayabilmek için gözlerim buz gibi oldu. ifadesiz, katı, anlaşılmaz.gözlerim ait olmadığım bu hayata bir türlü alışamadı... öyle azdı ki sevgi burada, sevgiyi aramaktan kayboldum ben, o kayıp ömrüm bir kez daha kayboldu burada...
bu yüzden ne yaşadımsa bir hiç gibi yaşadım... ama gitmedim kaldım, yaşanmamış günlerimde sadece seni biriktirdim, bir gün sen geleceksin diye... bir gün sen geleceksin diye önüme gelen bütün nimetleri teptim... bir gün sen geleceksin diye burada hep yaşıyormuş gibi yaptım... bilerek geciktim, bilerek büyümedim... bilerek erteledim geriye dönüşlerimi, bir gün sen geleceksin diye... içimdeki rüyayı senin için beklettim...
sana sarıldığımda anladım onca yıl burada neden kaldığımı... seni soluksuz kalırcasına kokladığımda hissettim, boşuna değilmiş çektiğim onca sürgün, katlandığım onca savruluş... sen de söylüyorsun burada ne yaşanıyorsa sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi yaşanıyor, diye... sana istediğin gibi bakmıyorum, diye kırılma bana, ben sana değil içindeki rüyaya bakıyorum...
sen de bana bakma, içinde yıllardır beklettiğin rüyana bak...
büyümemiş birini, benim gibi yıllardır hayatın kıyısında kalmış birini bu denli çok sevdiğine göre senin ağzında da o kan var...
dön artık hiç gitmediğin uzaklardan... dön artık içindeki rüyaya... öyle paramparça ki burada hayat... ne yaşarsak yaşalım o zalim şüphe hep peşimizde olacak... sen ne yaparsan beni eksik seviyor olacaksın ; ben ne yaparsam sen kendini bana hep erteleyeceksin... burada ne yaşarsan yaşa, durmadan büyüyecek o boşluk... ne annen, ne arkadaşların, ne sevgili sandıkların doldurabilecek o boşluğu... ne yaşarsan yaşa bir gün sonra o boşluk bütün o yaşadıklarını silip götürecek... hiç yaşamamış gibi olacaksın...
buradaki zamana göre değil senin ruhun... onca özlem ve istekle yukarıya taşıdığın taş hep peşin sıra gelecek peşinden... birini onca severken bile intihar etmek gelecek aklına... neden, diye soracağım sana, gülüp geçeceksin... öyle olur ya bazen, insan ansızın tıkanır, bir an ölmeyi düşünür, sonra unutur bunu düşündüğünü, hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam eder ya, işte öyle bir şey, diyeceksin...
iyi biliyorum o duyguyu; anlarsın buraya ait olmadığını bu hayata, ama yaşarsın yine de, öyle bir yaşarsın ki ölmek isteyişin bile sana ait değildir... onu bile düşünmek çok anlamsız gelir sana... ne yaşarsan yaşa, sanki olmuyormuş gibi, hiç olmayacakmışsın ki gibi yaşarsın...
burada her şey öylesine aykırı ki bize sevgili... aşık olunca nefes bile alamıyor burada insan...
aenin gibi sarışındı annem... yaralı bir kartala benzerdi... önce kanatlarıyla beni sarıp sarmalar, beni bir rüyaya götürür, sonra da oradan koparıp hayatın kıyısına bırakırdı...
annemin bıraktığı yerde seni gördüm... sahipsiz ve kirli bir kan sızıyordu bedenimden... ama benim değildi benden akan o kan... bu soğuk, sevgisini bir türlü anlatamayan bu kimsesiz gözler benim değildi...
hem ben burada ne yaşarsam yaşayayım orada sadece gecikmişliğimi görüyordum... hayatın kıyısında sadece kendime kötü oluyordum... tıpkı senin gibi hiç yaşamadan, tanımadığım bir boşluğa doğru büyüyordum...
oysa biliyorum, sen yoksan yaşadığım her şey boşuna... boşuna bunca yıl kendime çektirdiğim ceza... neye yarar ki böyle yaşamak, içimdekileri bile sana anlatamayacaksam...
ne gücüm, ne de başka sözüm kaldı... ya sen gel benim rüyama, ya giderken beni de götür kendi rüyana...
__________________
TabuTlara sığmayacak kadar inTihar var , şeyTanın siparişi..
dünyanın ninnisi olmuş sirenler , Ya RAB bizi özler...
şah damarım aTTıkça yaşını silerim çeşmin , solar hayaT resmin..
umuT nerdesin yine biTTin , nerelere giTTin , ben seni göremeden...