Doğum Yeri ve Tarihi : Ergani, 02.11.1952
Medeni Hali : Evli, 2 çocuklu
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
NİHAT ÖZDEMİR - Başkan Yardımcısı ve Basın Sözcüsü
Doğum Yeri ve Tarihi : Diyarbakır, 05.04.1950
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Yüksek Okul Mezunu
VEDAT OLCAY - Genel Sekreter
Doğum Yeri ve Tarihi : Nusaybin, 10.02.1940
Medeni Hali : Evli, 1 çocuklu
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
S. ZEYNEP SABANCI - Asbaşkan, Sosyal İlişkiler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Ankara, 25.06.1966
Medeni Hali : Evli, 2 çocuklu
Mesleği : İşletmeci - Firma sahibi
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
NİHAT ÖZBAĞI - Asbaşkan, Yatırımlar ve Projeler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Elazığ, 23.07.1950
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Yüksek Okul Mezunu
OSMAN YALÇIN - Asbaşkan, Şirketler ve Kaynak Yaratma İcra Kurulu Başkanı
Doğum Yeri ve Tarihi : Ankara, 28.11.1957
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Yüksek Okul Mezunu
MİTHAT YENİGÜN - Dernekler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Midyat, 15.02.1947
Medeni Hali : Evli, 3 çocuklu
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
MURAT ÖZAYDINLI - Asbaşkan, Muasip üye, Fenerbahçe Ürün AŞ. Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : İstanbul, 22.05.1954
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
MAHMUT USLU - Asbaşkan, Amatör Şubeler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Adana, 21.08.1947
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Yüksek Okul Mezunu
HAKAN BİLAL KUTLUALP - Asbaşkan, Dış İlişkiler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : İstanbul, 10.05.1959
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İthalat - İhracat, Sanayi
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
İLHAN EKŞİOĞLU - Fenerbahçe Sportif AŞ ve Stat Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : İstanbul, 29.07.1966
Medeni Hali : Evli
Mesleği : Turizm, Tekstil
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
ALİ YILDIRIM - Üye
Doğum Yeri ve Tarihi : Alanya, 30.04.1962
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
MEHMET KARASU - Fenerbahçe Eğitim AŞ. Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : İstanbul , 05.01.1970
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
SERHAT ÇEÇEN - Resmi Kurumlarla İlişkiler Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Ankara, 04.11.1975
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
TUNCAY UZUN - Altyapı Sorumlusu
Doğum Yeri ve Tarihi : Malatya , 28.02.1967
Medeni Hali : Evli
Mesleği : İşadamı
Öğrenim Durumu : Üniversite Mezunu
ANTRENÖRLER
1907-1911 Dalaklı Hüseyin
1911 - 1915 Galip Kulaksızoğlu
1915-1944 Fuat Hüsnü Kayacan
1921-1924 Mustafa Elkatipzade
1924-1926 Sami Coşar
1926-1929 Hikmet Mocuk
1929-1932 Necmettin Çakar
1932-1935 Josef Svenk (Macar)
1935-1938 James Elliot (İngiliz)
1938-1939 Josef Svenk (Macar)
1939-1939 G. Nemetz (Macar) (3 ay kaldı)
1939-1941 Antrenörsüz yıllar
1941-1944 John Prayer (İngiliz)
1944-1945 Miço Dimitropulos (Rum)
1945-1947 Fikret Arıcan
1947-1948 Ignace Molnar (Macar)
1948-1949 Cihat Arman
1949-1951 Peter Molley (İskoç)
1951-1952 James Mc.Cormick (İskoç), Lazslo Szekelly (Macar)
1952-1953 Lazslo Szekelly (Macar)
1953-1955 Zarko Mihailoviç (Yugoslav)
1955-1956 İmre Markos (Macar), Fikret Arıcan
1956-1957 Lazslo Szekelly (Macar)
1957-1960 Ignace Molnar (Macar)
1960-1961 Lazslo Szekelly (Macar)
1961-1962 Lazslo Szekelly (Macar), Necdet Erdem
1962-1964 Miroslav Kokotoviç (Yugoslav)
1964-1965 Oscar Hold (İngiliz)
1965-1966 Selahattin Torkal, Necdet Erdem
1966-1967 Abdullah Gegiç (Yugoslav)
1967-1969 Ignace Molnar (Macar)
1969-1970 Fikret Kircan, Basri Dirimlili, Trian Ionescu (Rumen)
1970-1971 Constantin Teasca (Rumen)
1971-1972 Sabri Kiraz
1972-1975 Waldir Pereira Didi
1975-1976 Necdet Niş, Abdullah Gegiç (Yugoslav)
1976-1977 Ilie Datcu (Rumen), Nedim Günar, Tomislav Kaleperoviç (Yugoslav)
1977-1978 Tomislav Kaleperoviç (Yugoslav)
1978-1979 Necdet Niş
1979-1980 Şükrü Ersoy, Ziya Şengül, Friedel Rausch (F.Almanya)
1980-1981 Friedel Rausch (F.Almanya)
1982-1983 Enver Katip, Branko Stankoviç (Yugoslav)
1983-1984 Branko Stankoviç (Yugoslav)
1984-1985 Todor Veselinoviç (Yugoslav))
1985-1986 Kalman Meszöly (Macar)
1986-1987 Branko Stankoviç (Yugoslav), T.Çakır, Yılmaz Yücetürk
1987-1988 Yılmaz Yücetürk, Birol Pekel, Pal Csernai (Alman)
1988-1989 Todor Veselinoviç (Yugoslav)
1989-1990 Todor Veselinoviç (Yugoslav), Ömer Kaner
1990-1991 Guus Hiddink (Hollanda), Erol Togay, Tınaz Tırpan
1991-1993 Joseph Venglos (Slovak)
1993-1994 Holger Osieck (Alman)
1994-1995 Holger Osieck (Alman), Tomislav Iviç (Hırvat)
1995-1996 Carlos Alberto Parreira (Brezilyalı)
1996-1997 Sebastio Barroso Lazaroni (Brezilyalı), Todor Veselinoviç (Yugoslav)
1990-1991 Guus Hiddink (Hollanda), Erol Togay, Tınaz Tırpan
1997-1998 Otto Bariç (Hırvat), Cem Muratoğlu
1998-1999 Joachim Löw (Alman)
1999-2000 Rıdvan Dilmen, Zdenek Zeman (İtalyan), Turhan Sofuoğlu
2000-2001 Mustafa Denizli
2001-2002 Mustafa Denizli, Werner Lorant (Alman)
2002-2002 Werner Lorant (Alman)
2002-2003 Oğuz Çetin, Tamer Güney
2003-2006 Christoph Daum
2006-... Zico
Tesisler
STADYUM
Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu, Fenerbahçe futbol takımının karşılaşmalarını oynamakta olduğu stadyum. Sayın Aziz Yıldırım’ın başkanlığı süresinde, kapasitesi makul anlaşmalarla arttırılan ve arttırılmaya devam edilen Mabedimiz, Avrupa’nın sayılı futbol statlarından birisi konumunda.
FARUK ILGAZ TESİSLERİ
Fenerbahçe Spor Kulübü, Kızıltoprak. İlk olarak 15.05.1969’da açıldı. Daha sonra, Aziz Yıldırım’ın başkanlığı döneminde yeniden inşa edildi ve 21 Ocak 2004 yılında yeni ve çağdaş haliyle hizmete girdi.
SAMANDIRA TESİSLERİ
1997 yılında başlayan inşaat, Aziz Yıldırım’ın başkanlık dönemi içerisinde, 2000 yılında tamamlanarak, modern görünümü ve çağdaş altyapısı ile hizmete girdi.
VEFA KÜÇÜK YÜZME HAVUZU
Kızıltoprak. 16.07.1999’da açıldı.
Amblemimiz;
Bugün yüzbinlerce göğsü süsleyen Fenerbahçe Kulüp Rozeti 1910 yılında, kulübümüzün 33 numaralı azası ve devrinin Penaltı Kralı olarak bilinen sol açık Topuz Hikmet tarafından çizildi, Tevfik Haccar (Tasçı) tarafından Almanya’da yapıldı. Beş renkten oluşan rozette Fenerbahçe Spor Kulübü 1907 yazısını taşıyan beyaz çerçeve temizlik ve açık yürekliliğin , kırmızı ton sevgi ve bağlılığın ifadesi olup bayrağımızı sembolize eder. Ortada bulunan sarı lacivert kalp şeklindeki sarı, Fenerbahçe’ye duyulan gıpta ve kıskançlığı, lacivert ise soyluluğu tasvir eder. Bu iki renk arasından yükselen palamut dalı ise, Fenerbahçelilik’in kudret ve kuvvetinin ifadesidir. Yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının mukadder oluşunu gösterir.
Topuz Hikmet rozetimizin hikayesini şöyle anlatır :
Kulübümüzün rengi sarı-beyazdan sarı-laciverte çevrildikten sonra bu yeni renklerimizle bezenmiş bir rozet yaptırılması işi bahis mevzuu oldu. Arkadaşlarım bu rozetin çizilmesini bana bıraktılar.
İlk önce bayrağımızın renkleri kırmızı ile beyazı bir araya getirdim. Sonra kırmızı üzerine bir kalp şekli çizerek bunu sarı-laciverte boyadım ve üzerine de metanet, kuvvet ve sağlamlığın ifadesi olan meşe dalını resmettim. Beyaz kısma da kulübümüzün ismini ve tesis tarihini yazdım. Rozetimizi çizerken, ona şu manayı vermeye çalıştım; ’Kalpten gelen bir bağımlılıkla bu kulübe hizmet etmek’.
Çizdiğim şekil arkadaşlar tarafından beğenildi ve yeni rozetlerimiz o tarihlerde Almanya’da bulunan arkadaşımız Tevfik Haccar’ın delaletiyle orada yaptırıldı. Yeni harflerin kabulünden sonra aynı şekilde muhafaza edildi. Sadece ’Fenerbahçe Spor Kulübü - 1907’ yazısı yeni harflerle tebdil olundu.
1979 - 1980 Yıllarındaki Kadrosu
Adem - Onur - Cem - Erol - Yaşar - Müjdat - Önder - Alpaslan - Mustafa - Tuna - Raşit - Büyük Mehmet - Önder - İsmail - Selçuk - Emin - A.Kemal - Cemil - İbrahim - K.İsmail
1980 -1981 Yıllarındaki Kadrosu
Adem - Onur - Erol - Cem - Yaşar - Selçuk - Hasan - Müjdat - Tuna - Önder - Ali Kemal - Raşit - İsa - Fikret - Alpaslan - Mustafa - Suat - Sertaç - Sedat - Esat - Osman - Mehmet -B.Mehmet - İlkay
1981 - 1982 Yıllarındaki Kadrosu
Nurettin - Yaşar - Fikret - Mehmet - Cem - Erol - Sedat - Onur - Müjdat - Mustafa - K.Önder - Selçuk - İsa - Rıfkı - Güngör - Alpaslan - Hüseyin - Arif - Erdoğan Bahtiyar - Zafer - Osman - Hasan - Özcan - Mahmut
1982 - 1983 Yıllarındaki Kadrosu
Nurettin - Erdoğan - Güngör - Alpaslan - Cem - Müjdat - Mustafa - Arif - Çeleviç - Begoviç - İsa - Yaşar - Sedat - Selçuk - Hüseyin - Özcan - Mehmet - Mahmut - Onur - Önder - Metin - Sadettin - Hasan - Sertaç - Zafer - Suat - Bahtiyar - Alper - Osman - K.Hasan
1983 - 1984 Yıllarındaki Kadrosu
Yaşar - Erdoğan - Cem - Karaliç - K.Hasan - Engin - Arif - Müjdat - Selçuk - Önder - Mustafa - Nurettin - B.Hasan - İsmail - Erkan - Sedat - Cüneyt - Sefa - Onur - Repçiç - İlyas - Erhan - Özcan - Fikret - Mehmet
1984 -1985 Yıllarındaki Kadrosu
Yaşar - Erdoğan - Sedat - Tuğrul - Onur - Müjdat - Hüseyin - İlyas - Repçiç - Engin - Selçuk - İsmail - Önder - Hasan - Arif -Abdülkerim - Şenol - Nurettin - Cem - Birol - Pesiç - Hayrettin - Turgay - Nadir - Cihat
1985 - 1986 Yıllarında Kadrosu
Nurettin - İsmail - Cem - Abdülkerim - K. Selçuk - Sedat - Erdoğan - Müjdat - Önder - Pesiç- Şenol - Engin - Selçuk - Yaşar - Onur - Hüseyin - Hasan - Tuğrul - Zafer - Yüksel - İlyas - Birol - K.Erdoğan - K. Hasan - Çoşkun - Doğan - Oğuz - Nadir
1986 - 1987 Yıllarındaki Kadrosu
Lukovcan - Yaşar - İsmail - Hasan - Müjdat - Cem - Tuğrul - Abdülkerim - Aykut - Önder - Pesiç - Zafer - Cihan - Şenol - Erdoğan - Kayhan - Yüksel - Osman - Birol Ergun - Hasan -Talat - Murat - Onur - Sedat - Nurettin - Hamdi - Bilal - Mustafa - Hüseyin
1987 -1988 Yıllarındaki Kadrosu
Lukovcan - Oğuz - Nezihi - Pesiç - Sedat - Durmuş - Şenol - Erdi - Önder - Rıdvan - Kayhan - Birol - Cihan - Necdet - Bilal - Murat - Erol - Can - Engin - İsmail - Hasan - Abdülkerim - Murat - Osman - Müjdat - Gürhan - Gültekin - Hüseyin - Hamdi
1988 - 1989 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher, Can Barhan, Murat, İsmail, Nezihi, Müjdat, K. Şenol, Turhan, Oğuz Çetin, Hakan, Serdar, Erdi, Rıdvan Dilmen, Hasan, Aykut, Taygun, Ergin, B. Şenol, Sedat, Bilal, Durmuş Ali, Önder, Orhan
1989 - 1990 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher - Murat - Taygun - Hasan - Batur - Ergin - K.Şenol - Sedat - Bilal - Mustafa - Erdi - Serdar - Cafer - Rıdvan - B.Şenol - Zafer - Nezihi - Neşet - Oğuz - Nielsen - Aykut - Müjdat - Murat - İsmail - Durmuş - Vişnevski - Cevdet - Hakan - Turan - Şenol 3 - Vedat - Nejat - Can - Nurettin
1990 - 1991 Yıllarındaki Kadrosu
Schumacher - Yaşar - Erdi - Hasan - Müjdat - K.Şenol - Hayrettin - Ercan - Ergin - Hakan - B.Şenol - Bilal - Valdo - Vokri - Aykut - Neşet - A.Suphi - İsmail - Gökhan - Turhan - Oğuz - Şenol 3 - İvan - Ertunç - Ercan - Semih
1998 - 1999 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - İlker - Uche - Erol - Mustafa - Saffet - Moshoeu - Murat Y. - Tayfun - Moldovan - Baliç - Murat S.- Erkan - Serkan - Metin - Kemalettin - Boliç - Sergio - Taner - Faruk - Högh - Dimas - Oğuz D. - Sergen - Güvenç - Murat Ş. - H. İbrahim - Ömer - Ali - Murat B.
1999 - 2000 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Mustafa - Ogün - Alpay - Sergen - Moshoeu - Murat Y. - Abdullah - Tayfun - Boliç - Faruk - Engin - Serkan - Erkan - Güvenç - Ali - Tufan - Aygün - Johnson - Saffet - - Moldovan - Preko - Mehmet - Kemalettin - Tufan - Metin D. - Uche - Ömer - S.Oulare
2000 -2001 Yıllarındaki Kadrosu
Rüştü - Oğuz - Recep - Uche - Mustafa - Ogün - Z.Mirkoviç - Abdullah - Ali G. - N. Lazetiç - H.Revivo - Baliç - Andersson - Moshoeu - Tufan - Yusuf - Gökhan - Serhat - Rapaiç - Johnson - Serkan - Mert - Yusuf - Bilal - Gökhan - Celil - Semih -Adem - Erhan - Orhan
2001- 2002 Yıllarındaki Kadrolar
Rüştü - Oğuz - Recep - Uche - Mustafa - Ogün - Z.Mirkoviç - Abdullah - Ali G. - N. Lazetiç - H.Revivo -Andersson - Tufan - Yusuf - Gökhan - Serhat - Rapaiç - Serkan - Mert - Yusuf - Bilal - Gökhan - Ceyhun - Oktay - Hakan - Fatih - Simao - Ümit - Semih -Adem - Erhan - Orhan
2002- 2003 Yıllarındaki Kadrolar
Recep - Volkan - Semih - Ümit - Tuncay - Serhat - Ortega - Ali - Erman -Steviç - Ceyhun - Yusuf - Fatih - Rapaiç - Revivo - Washington - Erhan - Hakan - Rüştü - Fahri - İsmail
2003- 2004 Yıllarındaki Kadrolar
Volkan - Kemal - Mahmut - Pierre Van Hoojdonk - Semih - Aurelio - Selçuk - Ümit - Luciano - Nobre - Serhat - Tuncay - Mehmet -Fatih - Recep - Tomas - Ali - İsmail - S Rebrov - Johnson
2004- 2005 Yıllarındaki Kadrolar
Rüştü - Volkan - Kemal - Mahmut - Pierre Van Hoojdonk - Semih - Aurelio - Selçuk - Ümit - Luciano - Nobre - Alex - Serhat - Tuncay -Deniz-Mehmet-Serkan - Servet - Murat - Tayfun - Mithat - Fabiano - Anelka – Recep
İŞTE FENERBAHÇEMİZİN BAŞARILARI, TARİHİ...
Kuruluş Yılı: 1907
Kurulduğu Yer : Moda'da Beşbıyık Sokağı 3 numaralı evin alt katı.
Kurucular : Fenerbahçe Spor Kulübü, Nurizade Ziya Songülen Bey, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey, Bahriye
Mektebi talebesi Necip Okaner Bey, Hindli namıyla anılan Asaf Beşpınar Bey ve Enver Yetkiner tarafından kurulmuştur.
İlk Başkan: Nurizade Ziya Songülen
Renkleri : Sarı Lacivert
Amblem : Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılabileceği endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; “FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece “milli renkler arasında doğan Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
BAŞARILARIMIZ REKORLARIMIZ VE İLKLERİMİZ
-Türkiye liglerinde en çok Şampiyon olan takım(26 KEZ):FENERBAHÇE
-Bırakın na-mağlup ligi bitirmeyi, hiç gol yemeden şampiyon olup bir dünya rekoru kıran takım 58-0, (1922-23):FENERBAHÇE
Başbakanlık Kupası
1945-1946, 1946-1947, 1950-1951, 1973-1974, 1980-1981, 1988-1989, 1997-1998
-Tarihinde 85 kez resmi lig ve kupa şampiyonluğu ile en çok şampiyon olan takım:FENERBAHÇE
-Resmi ve resmi olmayan kupalarda Türkiye'de en fazla kupaya sahip olan takım (126 kupa):FENERBAHÇE
- Fenerbahçe, Türkiye'de en çok gol kralı çıkaran takımdır.
1970 - 1971...Ogün Altıparmak......26 gol
1972 - 1973...Osman Arpacıoğlu....19 gol
1973 - 1974...Cemil Turan.............14 gol
1975 - 1976...Cemil Turan.............17 gol
1977 - 1978...Cemil Turan.............17 gol
1981 - 1982...Selçuk Yula..............16 gol
1982 - 1983...Selçuk Yula..............19 gol
1988 - 1989...Aykut Kocaman........29 gol
1991 - 1992...Aykut Kocaman........25 gol
1992 - 1993...Tanju Colak..............27 gol
1993 - 1994...Bülent Uygun...........22 gol
1994 - 1995...Aykut Kocaman........27 gol
-Tüm spor branşlarının toplam kupalarında Türkiye'de en fazla kupaya sahip kulüp:FENERBAHÇE
-Türkiye Profesyonel 1. Futbol Ligi'nde ilk şampiyonluğu yaşayan takım (1959):FENERBAHÇE
-Balkan kupasını kazanan ilk Türk takımı (1967):FENERBAHÇE
-1967-68 yılında tam 5 kupa birden kazanarak bir rekora imza atan takım
(Lig şampiyonluğu,Türkiye kupası, Cumhurbaşkanlığı kupası, Spor-Toto kupası ve Balkan kupası):FENERBAHÇE
- Türkiye Profesyonel 1. Futbol Ligi'nde kalesinde bir sezonda en az gol gören takım 1969-70, 6 gol:FENERBAHÇE
-1988-89 sezonunda rakip kalelere tam 103 gol göndererek Türkiye liglerinde bir sezonda en fazla gol atan takım:FENERBAHÇE
- 1988-89 sezonunda 36 maçta 29 galibiyet, 6 beraberlik ve 1 yenilgi elde ederek, ligin en iyi performansını
- 2000-2001 ve 2001-2002 sezonlarında 24 kezle kendi sahasında üstüste en fazla maç kazanan takım
- 1988-89 sezonunda artı 75 ile en iyi averaja sahip takım .
-Futbolcusu bir maçta en çok gol atan takım (Tanju, 6 gol, F.B.-Karşıyaka 7-1, 1992-93 sezonu, 14. Hafta) :FENERBAHÇE
-40 yıl kendi sahasında yenilmeyen İngiliz takımı Manchester United'ı sahasında yenen takım (1996-97):FENERBAHÇE
-Atatürk'ün yaşadığı zaman içinde, stadına büstünün konmasına izin verdiği tek kulüp:FENERBAHÇE
-Aynı sezonda A,B ve Genç takımı yenilgisiz 3 İstanbul şampiyonluğu birden kazanan tek kulüp 1932-33:FENERBAHÇE
-Bir futbolcusu için jübile düzenleyen ilk kulüp- Lefter, 1964:FENERBAHÇE
-Bir futbolcusu Dünya karmasında oynayan ilk kulüp-İsa Ertürk: FENERBAHÇE
-Bir futbolcusu, yabancı bir milli takımı çalıştıran tek kulüp-Koço Negroponti,Yunanistan:FENERBAHÇE
-Atletizm'de uluslararası yarışmalar düzenlemiş tek kulüp:FENERBAHÇE
-Atletizm'de takım halinde yurt dışına çıkmış tek kulüp (Atina,1951):FENERBAHÇE
-Atletizm'de Avrupa Şampiyonu olmuş tek kulüp (1993):FENERBAHÇE
-Olimpiyat Oyunları'nda madalya kazanan tek Türk atlatinin mensup olduğu kulüp Ruhi Sarıalp:FENERBAHÇE
-Bir spor dalında ülkemizi ilk kez takım halinde temsil etmiş kulüp (1930 Balkan Tenis Şampiyonası):FENERBAHÇE
-Uluslararası yarışmalarda birinci gelen ilk Türk kürekçisinin mensup olduğu kulüp Toguç Türsan,1954 :FENERBAHÇE
-Galatasaray'ı en çok yenen ve bir kerede GS'a en çok gol atan takım:FENERBAHÇE
-Bir uluslararası karşılaşmada Milli takıma en çok oyuncu veren takım 1923, Romanya 7 futbolcu):FENERBAHÇE
-İlk katıldığımız olimpiyat olan 1924 Paris kadrosunun ilk 11'ine 6 futbolcu gönderen takım:FENERBAHÇE
- lk kez TV kanalı kuran kulüp(2004)
- Stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü (6 Temmuz 1932)
-İlk plonjonu yapan kalecinin mensup olduğu takım Karnik Aslanyan, 1913-14 :FENERBAHÇE
-Türk basketbol tarihinin en önemli yıldızlarından Erman Kunter'in-153 sayıyla bir maçta
en fazla sayı atan oyuncunun oynadığı basketbol takımı(1988 yılında Hilalspor karşısında):FENERBAHÇE
-Lig tarihinin en gollü maçında kazanan takım 1991-92 Fenerbahçe-Gaziantepspor: (8-4) :FENERBAHÇE
-En çok biletli seyircinin seyrettiği maçın galibi (62 bin 200 biletli seyirci, 30 Ocak 1989'da deplasmanda oynanan Altay maçı:FENERBAHÇE
-BİR SEZONDA En çok galip gelen takımlar: 1959-60 Beşiktaş, 1988-89 FENERBAHÇE (29)
-Bir sezonda en iyi averaja sahip takım: 1988-89 artı 76 ile : FENERBAHÇE
-13 Kasım 1918'de başlayan işgalin 5 yılında düşman takımlarıyla 50 maç yapan, bunların 41'inde galip gelen, 4'ünde berabere kalan
ve Anadolu'da cephede savaşan askerlerimize ve Türk halkına moral olan Türk takımı:FENERBAHÇE
-Ulusal Kurtuluş Savaşı�nda, işgalcilere karşı hem cephede hem de saha da mücadele veren ve 1923 yılında düzenlenen �General Harrington Kupası� maçında İngiliz karmasını yenerek kupayı alan ve İngilizleri İstanbul'dan eli boş yollayan Türk takımı:FENERBAHÇE
(Bu arada İsviçre�nin Lozan kentinde �Türk�ün Ateşle İmtihanı� masa başında sürüyordu. Lozan�da çetin pazarlıklar yapan İsmet İnönü ve diplomatlar maçın
sonucunu da merakla bekliyorlardı. Nihayet beklenen telgraf geldi. Fenerbahçe kazanmıştı. İsmet İnönü ve diplomatlar sevinç içindeydiler. İsmet Paşa, Lozan�da müzakere salonuna girerken mutlu ve gururlu idi. Her zaman soğukça selamladığı İngiltere�nin Baş Delegasyonu Lord Curzon�u bu sefer gülümseyerek selamladı. İşte bu hava ile de Lozan�da Türk tarihinin en önemli diplomatik zaferi ile ayrılıyorduk...)
-Türkiye'de tüm ticari faaliyetlerini bir CEO'ya bağlı olarak düzenleyen ilk kulüp (Levent Ersalman, 18 Nisan 2005) FENERBAHÇE
GÜNCEL BİLGİLER
Başkan: Aziz Yıldırım
Adres: Fenerbahçe Spor Kulübü, Fenerbahçe Adası, Fenerbahçe 81030 İstanbul
Futbol Kombine Biletleri: Yeni Maraton Üst Tribün Kombine biletleri Sarı Lacivert Derneği, VIP kombineleri ise stadımızdan tarafından satılmaktadır.
Maç biletleri: Futbol karşılaşmalarının biletleri maç öncesinde, Biletix'in internet sitesi ([Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....], CallCenter ve gişelerinden, maç günü ise Şükrü Saracoglu Stadı gişelerinden temin edilebilir.
Lisanslı ürünler: Fenerbahçe Ürünleri Fenerbahçe Lisanslı Ürünleri, Fenerbahçe Sportif A.Ş. tarafından Fenerium Mağazaları'nda satılmaktadır. Mağazalarımızdan online alışveriş için [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] adresinden Fenerium mağazası seçeneğini seçmeniz yeterli olacaktır.
Kadıköy ve Fenerbahçesi;
İstanbul'un Kadıköy yakası; Tanrı'nın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı bir eşsiz yöre... Tarihlerin henüz 1900 yılına ulaşmadığı İstanbul’da, Kalamış’ıyla Fenerbahçe’siyle, Caddebostan’ı Suadiye’si Moda’sı ile adeta bir rüya beldesi... Göz alabildiğine bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip bu yörede, doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği yıllar...
Ve de, İstanbul’un silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde perde yansıyıp dalgalanırken, Fenerbahçe Burnu’nda yanıp sönerek yol gösteren bir fener Türk sporuna önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da gururu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha da ötesi uzak yıllara doğru aynı şevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile çakıp durmaya başlamıştı sanki... Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçesi’nin bağrından çıkaracağı takımını önce yakınlara, sonra da yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri...
Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu ;
İlk futbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında İngiltere’de oynanmaya başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti. Nihayet tarihler 1890’lı yıllara ulaştığında, Moda’da oturan İngiliz’ler de bu keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşil arsaların bulunduğu Kadıköy’ün geniş alanlarında, futbolu oynamaya başlamışlardı. Seyri çok keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerinde de ilgi uyandıracağı ve de bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi ve hatta da kaçınılmazdı. Ama ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejimi nedeniyle Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcut cemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, Kadıköy Çayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençleri eşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa Kuşdili Çayırında yapılan bu futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköy halkının büyük bir kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstleri zevk için de olsa oynanan bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan, Kuyubaşı’ndan, ve hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbek halkı, gününe ve hava durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halinde bu oyunu seyretmeye yöneltmekteydi. Kadıköy halkının ekserisi ikindi sularında ayaklanır, günlerden Cuma ve Pazar değilse yani Kurbağalıdere’nin kenarındaki salaş tiyatroda Komik Hasan’ın tuluat kumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili Çayırı’na doğru yola koyulurlardı. Yok, eğer günlerden Cuma ya da Pazar ise de, Moda’ya doğru ya da şimdiki Fenerbahçe Stadyumu’nun bulunduğu Papazın Çayırı’na doğru yola koyulurlardı (*1). Omuzdaş kılıklı, burma bıyıklı tüylü tüysüz gençler, yanlarında boy boy çocuklarla hanım nineler ve de orta yaşlı hatunlar, Arap bacılar, ahretlikler, kahvede pineklemekten usanan efendi kişiler, burada çayırı çepeçevre kuşatır, kadınlar getirdikleri kilimleri yayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş kurar, kimi büyükçe bir taşa oturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu, dondurmacısı, kağıt helvacısı, simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı velhasılı satıcıların her çeşidi burada arzı endam eyler, burayı adeta panayır yerinden farksız kılardı. Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı gibi gövdeli, başları açık, renk renk gömleklerinin kolları sıvalı, göğüsleri fora, bacaklarından dizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam soluk soluğa koşuşurlar, birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste mecelleşirler, güya da top oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek alan bazı gençler, Kadıköy’ündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar gibi top oynamaya heveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır bir gürradır gider, topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab sayılırdı. Ne var ki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900’lü yıllara iyice yaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin artık modern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıkları futbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayran seyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalara sebep oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise, vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football Association ;
1890’lı yıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz ailelerinden La Fontaine, Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy ve Moda’nın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamaya başladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornova çayırlarında bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile (*2). Zira sosyal ve idari bakımdan payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehir olan Selanik ile İzmir, 1870’li yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu için ilk taraftar bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde dini inançların da etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden, böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten (ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafından oynanıyordu.
Moda’da futbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği personeli görevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894 yılında İzmir’de “Football Club Smyrne”nin kurulması ile birlikte İstanbul - İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu (*3). İzmir’de futbolun öncülüğünü yapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a yerleştiğinde, Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarını görmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi bildiği futbol oyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde, James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk kez bir futbol takımı olarak Kadıköy Football Association adı altında toplanıyor, takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri, genelde İstanbul’a sefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını Kadıköy’ün çayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk bölümde geniş bir biçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine de seyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki “Football Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir Karması” ile karşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.
“BLACK STOCKING FC” Kuruluyor ;
Ne var ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde, mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernek kurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların top koşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkinden mahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazip oyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türk gençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke ve hırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bu gençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerden Reşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilen topraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sona ermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye ve jurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmak amacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üst formaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futbol topluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemen dağıtılıyordu.
1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı
Burada dikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülük yapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla FENERBAHÇE KULÜBÜ kuruluşunu gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, ne var ki iki kez kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur ki; Black Stocking F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısında birer araçtırlar (*4). Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerinin listeleri incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-Keuy Football Club (1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklular tarafından, Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking (1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlı uyruklular tarafından kurulmuş oldukları da zaten görülmektedir.(*5)
KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜ Kuruluşu
Ama yine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı gençlerin bir bölümü, aralarına yeni katılanlarla beraber Kurbağalıdere Köprüsü’nün hemen yakınındaki (şimdiki stadyumun karsısında) Hurşit Ağa’nın kahvehanesinde muntazaman toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim de değiştirerek Kadıköy Futbol Kulübü ismindeki bir yeni takımı daha kurabilmenin çalışmalarını yapıyorlardı. Konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye, yaşadığı yakın tarihi, yazılarında bütün ayrıntıları ile canlandıran üstad Sermet Muhtar Alus’un, 1951 senesinde Tarih Hazinesi Mecmuası’na yazdığı “Kadıköyü’nde İlk Futbol” isimli makalesinde rastlıyoruz ;
(Aslı gibidir) : “ Zamanın musiki üstadı Sine Kemani Nuri Bey’in anlatışına bakılırsa, futbola meraklı ilk Türk gençleri bir kulüp kurmağa, daha bir derli toplu birleşmeye karar vermişler. Çok geçmeden arzularını yerine getirmiş, elbiseyi de seçmişler; gömleğin göksü, yakası, kol kapakları beyaz, öbür tarafları kırmızı, pantolon keza beyaz. Kuşdili Papazın çayırlarında kendi aralarında maçlara girişmişler. Moda’daki İngilizlerden, Rumlardan mürekkep (oluşan) takımın derecesine erişmek, onları yenmek baş emelleri(en büyük arzuları). Eski cimnastikçi ve idmancılardan Sine Kemani Bay Nuri’nin rivayetine göre, ilk oynayanları sayalım: Kendisi(Nuri Bey), Emced Bey, Mehmet Ali ve kardeşi Neşet Beyler, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa, Topçu zabiti Cevdet Bey, Eşref Bey, Hüsnü Paşa zade Bahriyeli Fuat Bey, Mekteb-i Sultani’li Daniş, Tahsin (Şair Tahsin Nahit) Bey, Sarı Şevki.
Haftalık Malumat Mecmuası sahibi Baba Tahir’in yevmi (günlük) Fransızca Servet Gazetesi, bu maçlara dair teşvik yollu bir yazı neşretmiş. Fırsatı kaçırmayan namlı hafiyyelerden (gizli görevli polis) biri, Sultan Hamid’e hemen jurnali(haberi) uçurmuş: “ Kadıköy gençleri, Veliahd- i Saltanat Reşat Efendi (Sultan Reşat)’nin himayesinde (korumasında) bir cemiyet teşkil eylemişlerdir (oluşturmuşlardır). Beray-i ubudiyet (kulunuz olarak), nazar-ı dikkat-i hümayunlarınızı celp ederim (padişahımın dikkatlerini çekerim). Ferman.”
Ve tabii ki, yine rejim ve futbolun haram sayılması nedeniyle dini baskılı, ancak daha sıkı hafiye baskısı sonucunda da zaptiye teşkilatının baskınıyla bu girişimler de yine engelleniyor ve Kadıköy’lü gençler bir kez daha dağıtılıyordu. Ne hazin bir kaderdir ki, Olimpiyatların Atina’daki açılış gününe rastlayan 6 Nisan 1896 tarihinde Tatavla (Kurtuluş)’da bir gurup Rum vatandaşımızın teşebbüsüyle “Tatavla - Heraklis Jimnastik Kulübü” şaşalı bir biçimde tabii ki de kurulurken(*6), ondan iki yıl sonra tamamen Türk gençlerinden oluşarak kurulmaya çalışılan “Kadıköy Futbol Kulübü” mevcut rejim nedeniyle hemen kapatılıyor, kurucuları ise sürgün edilmekten zor kurtuluyordu. Bu durum Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini en az 5 yıl geciktirecek ve yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temeli de, yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılacaktı (* 7).
İşte İstanbul’da, hem Pera yakasında hem de Kadıköy yakasında oturan ecnebi (levanten) ve gayrimüslim vatandaşlarımızın, törenlerle kurdukları ilk kulüplerinin yaşama hakkını elde etmelerine karşın, yine kalpleri spor aşkı ile çarpan Kadıköy’lü Türk gençlerimiz tarafından girişilen her iki cesurane teşebbüsün gerçekleşememesi, onların içindeki bu ateşi söndürmüyor, aksine, Kadıköy’de bir futbol kulübü kurmalarına hiçbir kuvvetin engel olamayacağı gerçeği ile, daha henüz ismi bile belli olmayan ve fakat ki Kadıköy’ün bağrından çıkacak ve gelecekte milyonlarca taraftara sahip olacak bir kulübü kurmaları için, sadece sayılı yılların kaldığını da sanki artık iyiden iyiye hissediyorlardı
Kadıköy’de Kuruluşu Bekleyiş ; Güneş, 1900’lerle henüz tanışmış. İstanbul’un her semti aynı sıcaklıkta aynı cömertlikte aydınlanırken, Kadıköy yakasında gökyüzü hep puslu, sanki her dem kapalı gibi. Kuşdili Çayırı mahzun, Papazın Çayırı solgun gibi. Fenerbahçesi’nde bahçeler çiçeksiz, köşklerinde kanaryalar suskun, güllerle bülbülleri küs gibi... Zira, içleri spor aşkı ile yanan Türk gençlerinin Kadıköy’de kulüp kurma istekleri “saray”ca iki kez engellenmiş, levanten ve gayrimüslim vatandaşlarımızın aynı isteklerine aynı saraydan izin çıkarken, Kadıköylü gençlerimiz sarayın rejimine karşı iki kez yenilmiş gibi. İşte bu nedenledir ki, gayri tüm Kadıköy halkı suskun, biraz da yaralı, Kalamış’ta esen rüzgar bir mahzun, Fenerbahçesi’nde çakan “Beyaz Fener” bir mahzun gibi. İşte bu nedenledir ki ; galip, sanki bu yolda mağlup gibi...
Ve de deniz üzerinde İstanbul’un silüeti, karşı uzaklardan perde perde sahile akarken, “ışıksız FENER, çiçeksiz BAHÇE ” misali biçare yarımada, mahzun bir eda ile karşı sahilindeki sarayın ufuklarına doğru bakıp bakıp kuruluş izninin çıkması hayali içinde “ Bu memlekette bir gün sabah olursa Haluk. ” mısralarını yüreği yaralı fakat gönlü ümitle dolu bir şekilde sanki okur da, devlet kapusundan da medet bekler gibi...
İSTANBUL’DA İLK “FUTBOL LİGİ” GÜNLERİ Evet, istibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut “ mutlak hakimiyet ” rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu bünyede spor yapmak hakkını Türklere yasak etmekteydi. İşte sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan) Bey ve tamamen Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe Spor Kulübü’müzü kurma teşebbüsleri, gerek 1899 yılında Türkçe isim vermeden bir İngiliz ismi altında kurmak istedikleri “Black Stocking F.C./Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü” olsun, ve gerekse de 1902 yılında bu kez isim değiştirerek kurmak istedikleri “Kadıköy Futbol Kulübü” olsun, sarayca engellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor kulüplerinin yabancılar ile gayrimüslimler tarafından oluşmasına sebep olacak(*Cool, Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini ise en az 5 yıl geciktirerek, yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temelinin “yabancı egemenliği ve anlayışı” ile atılması neticesini doğuracaktı (*9).
Nitekim, Kadıköy Futbol Kulübü’nün mevcut bu rejim nedeniyle hemen kapatılarak dağıtılmasının ardından, 1902 senesinde James Lafontaine ile Horace Armitage isimli kişiler hemen hemen tamamı İngiliz’lerden oluşan “Cadıkeuy Football Club“; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futbol takımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu (*10). Bunu, 1903 senesinde Moda’da oturan İngiliz gençlerin “Moda Football Clup”, 1904 senesinde de Kadıköylü Rum vatandaşların “Elpis(Ümit)Futbol Takımı”nı kurmaları izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi “İmogene” nin de aynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine, Türkiye’deki ilk lig organizasyonunu gerçekleştiren James La Fontaine, 1904 senesi sonbaharında “Constantinople Football Liege” ( İstanbul Futbol Ligi ) adı ile İstanbul’daki ilk futbol ligini kuruyordu. (*11)
Cadıkeuy (Kadıköy), Moda, Elpis ve İmogene takımlarının oluşturduğu ligdeki organizasyon olan “Pazar Ligi” ismi altında yapılan bu maçlar, bugünkü Fenerbahçe Stadının bulunduğu Papazın Çayırı’nda sürüyor ve halk tarafından da büyük bir ilgi ile takip ediliyordu. 1904 tarihindeki ilk Pazar Ligi şampiyonluğunu İmogene Takımı, 1905 yılındaki ikinci Pazar ligi şampiyonluğunu ise Cadıkeuy (Kadıköy) Futbol Takımı kazanıyordu. Tarihler 1905 yılını gösterirken , Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) öğrencileri tarafından okulun çatısı altında kurulan Galatasaray Futbol Takımı, Kadıköy’deki Papazın Çayırı mevkiinde Kadıköy Frerler Mektebi (Saint Joseph) takımı ile maçlarına başlıyor ve 1906 yılından itibaren de İstanbul Futbol Ligine resmen katılıyordu.
1907, Resmi kuruluşa doğru ;
Gayri takvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk yapraklarını gösterdiği günler... Sultan 2. Abdülhamid Han, 33 yıllık saltanatının baskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta olduğunun sanki farkında. Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol topu peşinde koşturanlarla uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de gönlü kalmadığından bu tür oluşumlara karşı uygulattığı baskıyı da, resmi de olmasa biraz gevşetmiş. Zaten gayri müslimler ile yabancılarca ortalama on yıldır oynanmakta olan futbol oyununa gözleri ve de gönülleri biraz da alışmış. Kadıköy yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırı’nda, o ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerden görünürde eser kalmamış, Türk gençleri, resmi formalı olmasa da buralarda sanki rahat rahat top koşturur bir halde. Gerçi, bir jimnastik kulübü olarak “Beşiktaş” ile, Fransız Mektebi Takımı hüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak “Galatasaray”, kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında gerçekleştirebilmiş ama, karşı kıyı Kadıköy yakası o dönem için adeta bir başka belde, adeta İstanbul’a taşra...
Nihayet, artık bu yakada da beklenen günlerin yakınlığı hissedilmekte. Kadıköy yakasında da güneş bir başka parlak, bahçelerde çiçekler bir başka güzel açmakta. Fenerbahçesi’nde de kanaryalar bir başka ötüp, burundaki fener sanki bir başka parlak çakmakta. Zira, halkın içinden çıkacak ilk Türk kulübünün kuruluşu için kararın ve de onayının alınacağı çok önemli günlerin çoğu geçmiş, azı ise sanki artık gelmekte...
İşte, içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç alan Kadıköy’lü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcını atıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan dönemin zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Bey’e de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.
Aynı görüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları kulübün adını oturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar, amblemlerini Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden, formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesi’ndeki ilkbaharın sevimli müjdecisi papatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden yani sarı ile beyazdan alacaklardı.
Ertesi gün “Baker Mağazası”ndan forma kumaşları alınıyor, Fener armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor, ve de dönemin güya Futbol Federasyon Başkanlığı görevini üstlenmiş kişisi James Lafontaine ile yapılan bir sohbette de sanki kendisinden icabet alınıyordu. Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk gencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver ( Yetiker ) Bey üstleniyordu.
“Fenerbahçe Futbol Takımı”nın ilk kadrosu kuruluyor ;
Güneş bu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının serince bir Pazar gününü aydınlatıyor ve Fenerbahçe semti de bu kez, ismini yıllarca şerefle temsil edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilk kalabalık gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün, Kadıköy’ündeki Kuşdili Çayırı’nda İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesi’nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu mahalleri olan Fenerbahçesi’ne geçiyorlardı. Nuri zade Ziya (Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai Bey’in yeğeni Bahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve Hüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar), Yanya’lı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan Sami(Kocamemi) Bey’ler ile buluşuyorlardı(*12).
Çoğunluğunun, yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Bey’in İngiltere’den getirttiği; önü ve kolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile, Fenerbahçe’nin çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamanda çevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olası olarak; Hintli Asaf – Necip , Ziya – Hasan, Hassan, Sabri – Nasuhi , Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde (*13), ya da ; Asaf – Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar , Necip – Fethi , Galip , Hüseyin , Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu (*14).
Başta da değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı gençler ile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda kurulacak olan Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslında yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama ne var ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir başka deyişle; Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan Kadıköy Futbol Kulübü’nün isimleri, “Fenerbahçe Spor Kulübü”nün kuruluşu yolunda “amaç karşısında birer araçtı “(*15). Israrla tekrar ettiğimiz bu durum karşısında, 1940 yılında yapmış oldukları haklı bir tüzük değişikliği ile kuruluş senelerini 1909 senesinden 1903 senesine aldıran Beşiktaş Kulübü’nün ( Bereket Jimnastik Kulübü) de gerçekleştirdiği gibi, Fenerbahçe Spor Kulübümüz olarak tüzüklerimize geçirmemiz ve de yazılı bir deklarasyonla kamuya ilan edip düzeltmemiz gereken gecikmiş gerçek odur ki; Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl 1899’dur.
Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe
Nihayet, 23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek, Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre kuruluşu resmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi kazandırılıyordu (*16). Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ; 1) Ziya ( Songülen ), 2) Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4) Galip ( Kulaksızoğlu), 5) Hassan Sami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar) şeklinde başlıyor (*17) ve olası diğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker), Cool Şevkati (Hulusi Bey), 9) Fuat Hüsnü (Kayacan), 10) Hamit Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),... isimleriyle devam ederek sıralanıyordu. Konu ile ilgili olarak; ömrünü adadığı “Fenerbahçe Kulübü Tarihi” konusunda, özellikle arşiv ve bilgi toplamada en zorlandığımız kuruluş yılları dönemleri ile ilgili en güvenilir araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr. Rüştü Dağlaroğlu’na ait (eski Türkçe ile yazılmış notları şu an deşifre çalışmaları yapan oğlu Sayın Müzdat Dağlaroğlu’nun arşivinde) Fenerbahçe tarihine ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlar arasında ; “kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin isminin sıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer alması gereken Hassan Sami (Kocamemi)’nin bile bu listede isminin bulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarak kuşkuya düşürdüğü ifadesi” de ayrıca belirtilmektedir.
İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
1908 yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908 senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise, İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu.
Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzı’nda Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğaz’ın Anadolu kesiminde ise; Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti (*1Cool .
Kuruluşu 1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş (*19) , 1909 -1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dan sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk 5 derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış (*20), ve bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarak ortaya çıkması sonucunu doğurmuştu.
Kuşdili Spor Kulübü'nün Bünyeye Katılması ;
Fenerbahçe, “İstanbul Şampiyonluğu Ligi”ne ilk kez katıldığı 1909 – 1910 sezonunda beşinci oluyordu. 1910 yılı liginin başlamasına kısa bir süre kala da kulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile birleşmesi gündeme gelmişti. 1910 senesi Eylülünde, Koço’nun Mühürdar Gazinosu’nda yapılan müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesi istenen Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi, üyeler tarafından kabul görmedi. Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe'ye katılan Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü’nü Fenerbahçe’ye katmayı başardı ve bu başarısıyla da Fenerbahçe’yi çok zor günlerinde güçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan ve takımı yücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti.
İlk Namağlup Şampiyonluk ;
Kadrosunu yeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren bu Fenerbahçe 1911- 1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluğun en önemli yönü ise, Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltip imkanlarını da arttırmıştı. İlk iş olarak Altıyol’da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı , Fenerbahçe Spor Kulübü’ne dönüştürüyordu (*21).
Fenerbahçe’nin ilk rozeti;
Fenerbahçe Kulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri, renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunu tatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulan monarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptal etti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyle tanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem ise herkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar da ulaştı. İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5 renkten oluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; “FENERBAHÇE SPOR KULUBÜ 1907" yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilik ifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındaki sevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolize etmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta ve kıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi. Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güç ve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret için başarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece “milli renkler arasında doğan Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindeki bu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’ye Manchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkü rozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılından itibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmış ve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüze kadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
_______________________
Not:Alıntıdır
__________________
"Eli ile çalışan işçidir,
eli ve aklı ile çalışan ustadır;
eli aklı ve ruhu ile çalışan sanatkardır."
Konu myxton tarafından (02/02/08 Saat 01:35 ) değiştirilmiştir..