Kapi çalar...
Sabahin Erken Saatlerinde. Açarsiniz. Sütçünüzdür Gelen. Sütçünün Litreliğinden Kabiniza Dökülen Beyazlikta Sabahin Güzelliğine Kavuşursunuz. Gözünüzde Piril Piril Bir Sabah Kahvaltisi Canlanir. Içinizden "bugün Kahvaltiyi Bahçede Yapalim" Diye Geçirirsiniz.
Kapi çalar...
Gelen Postacidir. Kucağinda Büyükçe Bir Paket. Uzattiği Kağida Imza Atarsiniz. Daha önceden Ismarladiğiniz Kitaplara Kavuşmanin Sevincini Yaşarsiniz. Zaten Tatilde Olduğunuzdan Bu Kitaplara çok Ihtiyaciniz Vardir. "artik Canim Sikilmayacak " Deyip Keyiflenirsiniz. En çok Merak Ettiğinizi Alip şezlonga Uzanirsiniz.
Kapi çalar...
Kapiya Koşarsiniz. Yillardir Görmediğiniz Bir Dost Gelmiştir.
Sevinirsiniz. Sohbetleriniz Saatler Boyu Hatta Bütün Gün Sürer. "yaşamak Ne Güzel" Dersiniz Içinizden. Hele Böyle Dostlar Varken.
Kapi çalar...
Dürbünden Bakarsiniz. Kimseyi Göremezsiniz. Dönüp Yeniden Koltuğa Gömülürsünüz. Bir Daha çalar. Bakarsiniz, Yine Kimse Yok. Tam O Sirada Bir Daha çalinca Kapiyi Açarsiniz. Komşunuzun Oğlu, Elindeki Sopayla Zile Uzanmakta. Meğer Tuzlari Bitmiş. Içeriden Tuz Getirirken Kendi Kendinize Söylenirsiniz. "elbette Göremem. Keratanin Boyu Bir Metre." Bu Küçük Hadise Neşelendiriverir Ortaliği.
Kapi çalar...
Düşüp Bayilacak Kadar şaşirirsiniz. Askerdeki Oğlunuz Haber Vermeden Izne çikmiştir. "oğlum Benim" Diye Hasretle Kucaklarken Göz Yaşlarinizi Zaptedemezsiniz. Mutluluğunuz Oğlunuzun Izni Kadar Uzar... Kapinin Her çalişinda Sanki Mutluluğa Koşmaktasiniz. Huzur Tüter Gözlerinizden. Her Sessizlikte Kulaklariniz Zil Sesi Arar...
Ve Kapi çalmaz...
O Gün En Büyük Misafiriniz Gelir. Adeta Kapiyi Kirmiştir. Alip Gider Sizi, şaşirirsiniz. "niye Haber Vermedi?" Diye Içinizden Geçirirken;
"doğduğundan Beri Zile Basmaktayim" Der. Bir şeyler Söylemek Istersiniz O An. Ama O Andan Sonra Diliniz Dönmez.