Prof.Dr. Saffet Solak anlatıyor :
Amerika’da master yaptığım yıllarda,çalıştığım üniversitenin yemek salonu açık büfe şeklindeydi.
Herkes dilediği yemekten istediği kadar alabiliyordu.
yemekhanenin kapısında “Take what you need.Eat what you take” (Yiyeceğin kadar al, aldığını da ye) diye yazmakta idi.
Bir gün aynı masada yemek yediğimiz Çinli bir arkadaşı,tabağında kalan son pirinç tanesini almaya çalışırken görünce dayanamadım ;denemek için dedim ki :
“Bir pirinç tanesi için neden bu kadar uğraşıyorsun?Bırak tabakta kalsın.”Çinli arkadaşın verdiği cevap çok düşündürücüydü:
“Her Çinli bir pirinç tanesi israf etse,Çin nüfusu ile çarp bakalım,kaç ton pirinç yapar?
Biz kalabalık bir ülkeyiz,israf etme lüksümüz yoktur.” dedi.
Yine denemek için dedim ki :
“Şu anda Çin’de değil Amerika’dasın.
Tabağında bırakacağın pirinç tanesi Çin’i değil,Amerika’yı zarara uğratacaktır”.
Bu sözlerim karşısında güldü ve şöyle dedi :
“Yaşadığım ülke olan Amerika’yı bu şekilde zarara uğratmak onurlu bir davranış olmaz.”
Çinli arkadaşı bu onurlu davranışından dolayı tebrik ettim ve düşüncesini paylaştığımı söyledim. İslam dininin bu konudaki, “Yiyiniz içiniz, fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyruğunu açıkladım.
Çok hoşuna gitti.
Tam o sırada ,Ürdünlü Müslüman bir tanıdık tabağındaki yemek artıklarını çöp sepetine boşalttı.
Bunu gören Çinli arkadaş Ürdünlü’yü göstererek :
“O Müslüman değil mi? dedi.
O kadar üzüldüm ki ,ne diyeceğimi bilemedim.
Rabbim cc hem yiyecek bakımından hem de ömür bakmınından musriflerden eylemesin inşaALLAH
Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma. Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür." (İsra Suresi, 26-27)