"kalbiniz,
gündelik hayatınızın harikaları karşısında
hayran kalabilseydi,
ıstıraplarınızı sevinçleriniz gibi karşılardınız"
hayranlığı, hayrete dönüştüğü vakit şükrü eda edemeyenlerin yaşadığı bir nedamettir bu..hayreti, hasretini artırmayanların, hasretini israf edenlerin bir nedameti..ellerinden kaçıp giderken nimetler bir bir, ardından bakakalanların halidir..
özlediğiyle, dilediği farklı olanlar, ağızlarında buruk bir tat ile yaşıyorlar hayatı; amaçları, özlediği olmayanlar, ömrü -yüreğinin yetimliğinde yaşadığından- bir yeri mahsun olarak yaşıyor.”hüzün ki en ziyade yakışandır bize”** diye söz eylermiş ya hüznünü aşkın lisanı bilenler; ya bilmeyenler….hüzün ki, isyanın kıyısında dolaştırır yüreği, aşk’ı içinden seçilemezse...
dil....
dilini, anladığını anlatma yolunda kullanamayanların bir iç acısıdır bu..dilinin şehadetini güzel kılamayanın nedameti..ya susmalı şimdi, ya da güzel’den bahsetmeli; ya özlemeli yâr diye nefesimizi süslediğimizi,ya özlemeli…yok başka alternatifi! özlemek ve dilemek, yok başka sevginin tarifi..
bu, ızdıraplarını, sevinci gibi karşılamayı niyaz edenlerin öyküsüdür
bu benım oykum degılızdırap ızdırap gıbı gelmelı sevınc sevınc gıbı ızdırap ızdırap gıbı karsılanmalı ak koyun kara koyun karısmamalı
__________________
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,
öyle gitki arkanda izinden başka birşey kalmasın hayata dair