Çocukluğum uzak tren yolculukları gibiydi
Bir sonbaharda bırakmıştım yalnızlığımı
Dolunayı arıyordum, bozgun ve sakin
Bir aşkın hem maktülü hem zanlısıyken
Yangın yeri gibiydi şölenlerim
Karartıp isli yalnızlığımı
Uzak şehirlerde
Üzerime üzerime geldi aşk
tehdit gibi duruyordu rüzgar
Asi ıslığının coşkusunda
Tenha bir yağmur kendine ağlıyordu
Bir tırpanın ağzında gördüm celladımı
Siyah beyaz albümlerden dağılan
Oysa ne çok ölüler vardı afişlerde
Kaç soruyu yanıtladım ömrümde
Kaç sorum yanıtsız kaldı
Hayır paslı bir Nagat değil şakağımdaki
Cebimde ihanetler
Bir başka şehri yürümeye gidiyorum
Yaşlı kelebeklere imrenerek
__________________
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz
Belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,
öyle gitki arkanda izinden başka birşey kalmasın hayata dair