zamanın içine yayılmış....
ona bırakılmış...
belki adı mutluluk belkide acı...
bilinmezlik aslında yelkovanın içindeki...
akrebini kaybetmiş...
zaman dilimini şaşırmış bir saat...
nereye gidecegini kestiremeyen zaman...
en kısa zamanı olmayan...hep aynı çizgide...
hep aynı yere giden...
adı olmayan bir süreç...
kaybolan korkuların arasında ki zamana inat...
kimliksiz...isimsiz bir şehrin ortasında....
kısır bir döngüye takılmış bir ben....
"buda geçecektir"diyen bir geçmişi duymaya, umarsız bir yürek...
belkide bu anlayabilmek kelimelerin anlamını...
yaşayabilmek anlamların içinde...
en büyük korkuyu çevirebilmek çeviremeyenlerin inadına mutluluga...
hissedebilmenin mutlugu...
yaşayamayanların anlayamayacagı...
ve işte bunun gururuyla silmek bütün gurursuzca davranışları....
kim demiş...ne demiş...orasını bilmem...
orasını bilmeyi istemem...
yaşarım kimsesizde olsa kimsesiz kalmadan....
ölesi bir yanlızlık bu...
yanlızlıgın anlamını degiştirircesine...
ne yollar biter...nede yalnızlıgım...
bitecek...
bitmesi gerekenler kısmına ayırdıklarım...
onlarda kaybolacak..
görünmeyen zaman diliminin içine...
onlarda kaybolacak....
yelkovanın akrepsiz kalışı gibi...
akrebini kaybetmiş gibi gözüken....ama onu içine görülmeyecek kadar saklayabilmişler gibi...
sizde böyle bir kayboluşla..yalnızsanız ne mutlu size...
ama hiç SANMIYORUM...