Konuşamadığımız zamanları sevmiyorum. Hani sadece bakıştığımız zamanları değil Kelimelerin birbirini iteklediği zamanları Virgüllerin arada kaynadığı Noktaların ise virgül gibi kullanıldığı zamanları sevmiyorum Konuşamadığımız zamanları sevmiyorum Porselen bardakta gelen çayı öylesine karıştırmayı Yine mi porselen…! Oysa ben cam demiştim deyip konuşmaya çalışmayı Oluşan sessizlikten ıslanan kesme şekerleri sorumlu tutmayı Konuşamadığımız zamanları sevmiyorum
Gözlerine bakıp alemleri geçmeyi Ellerini tuttuğumda ben meğerse hep çolakmışım demeyi Kirpiğinde ki ufacık allığı sevdiğimi söylemeyi Konuşamadığımız zamanları seviyorum Hani rüzgar yanağına hafif bir fiske vurunca Gözlerinin bebekleri kenarlara saklanınca Yaz geldi deyip avuçlarını terler pervasızca basınca Sessizlikte donup kalmayı Konuşamadığımız zamanları seviyorum İstanbul’da olmayı;seninle bu şehri paylaşmayı Asya’yı sana Avrupa’yı bana bırakmayı Vapurda ise ortak müşterekte buluşmayı Zamanı yanındayken rafa kaldırmayı Konuşamadığımız zamanları seviyorum
Ve… Düşündüm de ben seninle geçen suskunluğu Seninle geçmeyen zamanı Aşkınla donup kalan damarımda ki kanımı En çok da seninle geçmesi muhtemel olan hayatımı En güzel yanımı seviyorum...