Hiç gerçekleşmeyeceğini bilse bile, mutlaka o düşün ardına düşmeli…Çünkü hayalsiz ve amaçsız kaldığında, daha çabuk yaşlanıyor insan…Yeryüzünün bütün çılgınlıklarını, lezzetlerini, güzelliklerini ve şaheserlerini, düş kurmayı bilenler yaptı… Hayatın içinde imkânsız diye bir şeyin olmadığını ispatladı onlar…
Yaşadıkları aşklar, yazdıkları yazılar, çizdikleri resimler, yonttukları heykeller, kurdukları devletler, yok ettikleri milletler, işledikleri cinayetler ve ölümsüz ölümler ile düş kurmasını bilen, imkânsızın olmadığını bilen ve bedenlerine sığmayan deliler yazdı, dünyanın tarihini…
Aşk duyduğu kadın için tahtından vazgeçen kralları, ari ırkı meydana getireceğim diye milyonlarca insanı öldürenleri, ülkeleri fethettiği halde bir kadının kalbini fethedemediği için deliliğe giden bir yolculuğa çıkanları, ısınmak için yaktığı tabloları ölümünden sonra servetler karşılığı el değiştirenleri, ilahi aşka ulaşmak için şan ve şöhretten vazgeçip bir dağ başında kendini çileye çekerek ölenleri, insanlar arenada vahşi hayvanlar tarafından parçalanırken seyredenlere koro halinde şarkı söyletenleri, yarin yanağından gayrı her şeyde ortak dediği için asılanları, birkaç çadırdan oluşan insanla yola çıkıp dünyaya hükmedenleri, kulakları sağır olduğu halde dünyanın en güzel bestelerini yapanları, yani imkansız diye bir şeyin olmadığını bilen insanları gördü ihtiyar dünyanın gözleri…
İnanç ile, aşk ile, cinayet ile, masumiyet ile, delilik ile örüldü imkansızlığın çelik parmaklıkları…