Vücudunuz yetenekli bir enerji dönüşüm merkezidir.
Taşıdığınız trilyonlarca hücre, besinlerle aldığınız gücü enerjiye
çevirebilen organcıklarla donatılmıştır. Yiyecek ve içeceklerle
aldığınız gücü kullanılabilir enerjiye çeviren süreçler, müthiş
bir düzen içinde tıkır tıkır işler.
Bu süreçleri etkileyen pek çok faktör var. Yaşınız,
cinsiyetiniz, hormonal metabolik yetenekleriniz, genetik mirasınız ve kişisel
sağlık hikayeniz bunlardan bazılarıdır.
HAYAT bir enerjidir. İhtiyacı olan enerjiyi beden ve ruhun o müthiş
işbirliğinden alır.
Yürümek, koşmak, konuşmak, duymak, uyumak, gülmek, kızmak, yazmak
gibi hayata ilişkin pek çok şey bu enerjiyi kullanır.
Ne vücudunuzun bol bol enerji üretmesi, ne de kalorileri yüklenmesi
kendinizi canlı ve güçlü hissetmenize yetmez. 'Enerji' ve
'canlılık hissi' arasındaki ilişkiyi sadece kaloriler belirlemez.
Canlılık hissinde, biraz ruh sağlığının ve biraz da
duygusallığın yeri olması gerekir.
COŞKUYA ÖNEM VERİN
Enerjik ve canlı kalmayı, eskilerin deyişi ile 'taş gibi olmayı'
istiyorsanız, hayatın gücünü sadece yediklerinizde, içtiklerinizde
aramayın. 'Hayat çorbası'nın içine birer tutam huzur, coşku,
sevinç ve birer parmak keyif, heyecan ve ümit katmaya bakın!
Hayat enerjisinin sadece yedikleriniz, içtiklerinizde gizli
olmadığının farkına varmalısınız. Sağlığın 'bedensel ve ruhsal tam
bir iyilik hali' olduğunu unutmayıp fiziksel metabolik süreçlere
takılıp kalmamalısınız.
Yorgunluğunuz, durgunluğunuz, bitkinlik, halsizlik ve
isteksizliğinizin, uyku bölünmeleri, çarpıntılar yürek sıkışmalarınızın,
sırt-bel-boyun-göğüs ağrılarının, kaşıntı ve
egzamalarınızın kaynağını ruhsal elektriğinizdeki kontak atmalarında
aramalısınız. Saydığımız bu ve benzeri sorunlar, çoğu kez bedenden
kaynaklanmıyor.
Biraz korku, endişe, üzüntü veya güvensizlik dolu olan tabancayı
bir anda patlatıyor.
Eğer ruhsal enerji üretiminizin yeterli olmasını istiyorsanız şu
önerileri bir kenara not alabilirsiniz.
ACELECİ OLMAYIN
Yavaşlayın. Sağlıklı bir ruh, bedeni ile yan yana yürüyen, ona
gecede gündüzde, korkuda sevgide, tasada, endişede eşlik edendir.
Ruhunuzu bedeninizden ayırmayın, onu koşturup yormayın. İşe
'yavaşlayarak başlayın'.
Ruhunuzu hayatın doğal hızına, olağan ritmine bırakın. Yemenizi
içmenizi, aşık olup sevmenizi, yürümenizi, düşüncelerinizi,
mümkün olduğu kadar yavaşlatın.
Acele etmek için çok da acele davranmayın.
Beden ve ruhunuza baş başa kalmaları, konuşup anlaşmaları için
zaman bırakın.
Daha yavaş yemeye, dinlenmeye, uyumaya, zamanı uzatıp daha fazla
yaşamaya, hayatı daha çok paylaşmaya bakın.
Eğer hayata daha çok değmek, huzur, keşif, neşe eklemek, hayatı
geçmemek istiyorsanız birinci adımın hep aynı olduğunu unutmayın.
İşe yavaşlayarak başlayın.
DİRENÇLİ OLUN
Size daha çok sağlık veren şeyin yalnızca pasta, börek, hamburger
ve kurabiyelere gösterdiğiniz direnç olduğunu sanmayın.
Kaliteli ve formda bir hayat istiyorsanız direnmeniz gereken çok şey
var:
Karamsarlık, korku, endişe, panik, hiddet, kızgınlık, kabalık,
kin ve nefreti hayatınıza sokmayın.
KIZIP SİNİRLENMEYİN
Kızmayın, sinirlenmeyin. Her şey, her zaman daha önce hesaplanan,
ölçülüp biçilenden farklı boyutlar kazanabilir.
Çevrenizde sizi üzen, bunaltan şeyler bazen yoğunlaşabilir.
Bunları 'çevresel kirlenme' gibi algılayın.
'Huzurlu olmak, içe dönük yaşamda daha önceden örgütlü
olmaktır. Kafa karışıklığı, güçlük, çatışma ve karşıtlıklar hep
olacaktır.
Marifet, bu durumlarda da sinirlenmemek, kızmamaktır.
İç sükuneti, olabildiğince korumaktır' diyor Vincent Peale. Huzur
ve sükunetin ürettiği enerji, temiz ve organik bir enerjidir.
Kızgınlık, öfke, nefret gibi zararlı katkıları ihtiva etmez.
DAHA ÇOK SEVİN
Daha çok hayat enerjisi üretmenin en kolay yolu daha çok sevmektir.
Sınırsız, karşılıksız sevmektir. Sevgi oktanı en yüksek,
fiyatı en ucuz yakıttır. Bagajınıza daha çok sevgi yükleyin.
BAZEN BOYUN EĞİN
Kabul edin! Gerektiğinde direnmelisiniz. Ama uzun süreli
dirençlerin, beyhude karşı gelmelerin, uzamış streslerin adrenalin, kortizon
ve ensülin gibi fazlası can yakan hormonları artırdığını
bilmelisiniz.
Biraz şans, kader, kısmet ve biraz da ilahi takdir hayatın içinde
mutlaka yer almalıdır.
Böyle durumlarda Nehru'dan yararlanın:
'Hayat iskambil oyununa benzer. Elinize gelen kartlar gerçekliği
temsil eder. O kartlarla oyunu nasıl oynadığınız ise özgür
iradenizi...'
Elinize iyi kartlar gelmediğinde, mevcut kartlarla yetinin. Bekleyin,
kabul edin, 'Bu da geçer' deyin.
Hayat sonsuz bir enerjidir. Bu enerjiyi sürekli olarak üretmek,
üretirken tükenmemek, tüketmemektir.
Kirletmemek ve iyi yönetmek gerekiyor. Marifet hayatı uzatmakta
değil, hayatı mutlu kılmakta, ona yeni ve farklı hayatlar ekleyip
ritmini ve hızını bozmamaktır.
Sevgili Can Dündar çok haklıdır!
İnsanlar şişirilen kasları, silinen kırışıklıkları ile genç
kalmıyor.
Genç kalmak, yaşadığıyla övünebilmek, istediğinde başını
alıp gidebilmek, istediğinde kaldığı yerden ya da sil baştan
başlayabilmektir.
Hayata taraf olmaktır.
Hayatı ıskalamamaktır.
Hayatın içinde kalmaktır.
Hayata her yaşta ve her sabah yeniden başlamaktır
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...