Bu kan pazarý, bu kadar yýl sürdüyse ve bu aymazlýkla halen duracak gibi de gözükmüyorsa bunda herkesin payýna düþen bir sorumluluk vardýr.
Bu ülkede 21. yüzyýlýn romaný henüz yazýlmadý, þiiri okunmadý, resmi çizilmedi, filmi çekilmedi...
Bu alanlarýn tümü koca bir yalana dönüþtürüldü çünkü. Elimizde ne varsa 20. yüzyýla aittir. Kendi sýnýrlý üretimimi de içine katarak söylüyorum bunu. Ýçinde yaþadýðýmýz çaðýn sanatýný, sadece direnenler yapacaktýr.
Yakýnmayý, entelektüel þiddeti, spekülasyonu, sýzlanmayý ‘direnme’ sananlara bir sözüm yok... Ticari, sýð, istismara dönük, proje kokan üretimlerine sanat diyebilirler.
Sýrça saraylarýnda oturup, ahkâm kesmeye devam edebilirler.
Þiir, özgürlük bayraðý...
‘El-ma’nâ fî-batni’þ þa’ir’ Arapça bir deyimdir. “Mana, þairin karnýndadýr” anlamýna gelir.
4 Mart tarihinde, Fýrat Haber Ajansý’nda bir fotoðraf vardý. Kareli bir defter sayfasýna yazýlmýþ üç þiirin fotoðrafý. Diyarbakýr’ýn Dicle ilçesinin Kýrkpýnar Köyü Kayaþ mezrasý Pizeraða Tepe mevkiinde 4 Mayýs 2000 tarihinde çýkan bir çatýþmada paramparça edilen Sedat Batu’nun kanlý elbisesinden çýkan bir þiir…
Baþtan sona bir kabristana dönüþtürülen bölgede, 6 arkadaþýyla beraber gömüldükleri yer ve olay savcýlýk raporuyla belgelendi. Sedat Batu’nun cansýz bedeninden, kana bulanmýþ üç þiir çýktý.
Þiirden bir bölüm þöyle:
(…)
Ne hayallerimiz vardý özgür yaþama iliþkin
Ve beraberce kuracaktýk
Bilirsin yaratýlmasý özgür yaþamýn baþkalarýnca normaldir
Oysa bizim için uðrunda ölünecek kadardýr (…)
Siz Sedat Batu’yu ‘terörist’ olarak hatýrlamak isteyenlerdenseniz, yazýnýn bundan sonrasýný okumayabilirsiniz. Ben þair demek isterdim. Depremde yýkýlan bir binanýn enkazýna gösterilen ihtiramýn bile esirgendiði kazýlar yapýlýyor bölgede. Dozerle kazýlan mezarlar, yine dozerlerle açýlýyor. Çürümüþ bedenlerin kemikleri birbirine karýþýyor.
Þiiri koynunda çýkanlar
Askerde hayatýný kaybeden gencecik çocuklarý hatýrlayýn. Hiçbirinin çocukluktan baþka bir hayatý olamadý. Çoðu daha bir kez bile bir sevgilinin koynunda uyanmadan, ölümün koynunda kan uykusuna yattýlar. Hepsinin yoksul evlerine, ille de analarýna, gönderdikleri bir þiirleri vardý. Kendileri gitti, onlarca antolojiyi dolduracak kadar fiyakasýz þiirler býraktýlar geride…
Þiir bir hakikilik içermiyorsa fiyakasý batsýn.
Kredi kartýyla kirli þiir Bu kan pazarý, bu kadar yýl sürdüyse ve bu aymazlýkla halen duracak gibi de gözükmüyorsa bunda herkesin payýna düþen bir sorumluluk vardýr. Bu kan yangýnýna su dökmek konusunda oldukça tutumlu davranan birisinin bir röportajý yayýmlandý geçenlerde.
Leyla Zana’nýn linç edildiði ortamdaki katkýlarýna hayýflanýyordu. ‘Bir tek’ ona yanýyormuþ! ‘Bir tek’ o olsaydý günahý, ben yeminle üzerime alýrdým. Mum yakýp derdine yansýn diyecektim ki ne kadar þiirperest olduðunu anlatan satýrlarý gördüm. Kredi kartlarýnýn yanýnda daima bir þiir taþýrmýþ kendisi. Ýþte bu nefsime aðýr geldi, ne yalan söyleyim…
Ýnsanlýk onurunu murdar edenler, þiiri de kredi kartýnýn yanýna kor ancak. Þairi duysa, þiiri býrakýr. Bu yazarýn, sonraki gün köþesinde yayýmladýðý tutuklu mektubuna hürmeten diyeceklerimi burada kesiyorum.
Kredi kartlarýnýn yanýna koymamasý þartýyla kendisine bir dize, size de bir þarký armaðan etmek istiyorum. Þiiri, anlattýðý rezidansýnýn gecekondulara bakan camýna yapýþtýrabilir mesela.
Yunus Emre’den gelsin:
Kemdürür yoksulluktan nicelerin varlýðý
Bunca varlýk var iken gitmez gönül darlýðý
Vaktinde çanak tutulduðu için koca bir kabristana dönen bölgede, bugün aydýn ve sanatçýlar aþaðýdaki çaðrýyý yapacaklar. Siirt’in Nevala Kasaba bölgesi, yani Kasaplar Deresi, yargýsýz infazlarda katledilenlerin en çok gömüldüðü yer olarak bilinir. Ýþte bu bildiriyi okurken bir þarký dinlemenizi istiyorum. Þarký, Grup Kýzýlýrmak’ýn eþsiz çalýþmasý ‘Nevala Kasaba’… Üstelik þarkýnýn giriþinde Ape Musa Anter’in sesinden,
“Kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taþýrdý rüzgâr,
Alçak damlý evlerin, yüksek küçük pencerelerinden
Soluk ýþýklar yayýlýrdý geceye...” diye baþlayan bir þiir var ki böyle bir þiir okumak görülmemiþtir.
Bu da þarkýnýn linki: [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....]
Aydýnlarýn çaðrý metni
“Uzunca zamandýr gündeme getirilmeye çalýþýlan, basýn, sivil toplum kuruluþlarý, sanatçý ve konuya duyarlý çevrelerin ýsrarý ile TOPLU MEZARLAR tartýþýlmaya baþlandý. Gün geçtikçe, çalýþmalar ve araþtýrmalar derinleþtikçe, sanýlandan daha büyük vahþetle karþýlaþýyoruz. Mezar yerlerinin tespiti, bulunanlarýn kazýlar yapýlarak incelenmesi süreçleri, yüreklerimizde ayrý bir yara açmaya baþladý. Basýna yansýyan boyutuyla mezarlar kepçelerle kazýlýyor, deliller karartýlýyor, sorumlulara iliþkin herhangi soruþturma açýlmýyor, vahþet basýndan gizlenilmeye çalýþýlýyor.
Bizler, sayýlarý onlarca olan ve içinde ikibine yakýn insanýn bulunduðu TOPLU MEZARLAR’a dikkat çekmek amacýyla 10 Mart tarihinde Siirt Nevala Kasaba bölgesinde basýn açýklamasý yapacaðýz.
Yaþadýðýmýz coðrafyanýn barýþ ve huzura kavuþmasý, demokrasinin ve adaletin hâkim olabilmesi için bu türden insanlýk dýþý uygulamalara ve hukuksuzluða dur diyebilmek, insanlýðý savunmak, biz sanatçý ve aydýnlarýn asli görevidir. Ýnsanlýða TOPLU MEZARLARI layýk gören zihniyete ve uygulamalara karþý söyleyecek bir çift sözümüz olmalýdýr.”
Muhsin Kýzýlkaya’ya ödenmez borcum
Ben, bir insan için anadil ve ulusal kimliðin ne ifade ettiðini Muhsin Kýzýlkaya’dan öðrendim.
Benim noksaným ve ayýbýmdýr. ‘Ben Hâlâ Annemin Dilini Kullanamýyorum’ isimli kitabýný okuduðumda iliklerime kadar ürpermiþtim. Kürt meselesine bakýþýmýn kökten deðiþmesinde, Kýzýlkaya ve Ýsmail Beþikçi’nin kitaplarý büyük pay sahibidir. Sonralarý tanýþtýk, dostum oldu. Kürt sanatý ve edebiyatý bahsinde ne zaman dara düþsem hemen yaný baþýmda buldum. Kürtlerin meseleyi açýklýða kavuþturmasý büyük bir iþtir ve anlamlýdýr. Ben Muhsin’in gayretinin, çektiði sýkýntýlarýn ve samimiyetinin yakýn tanýðýyým.
Farklý fikirleri varsa günlerce tartýþýrýz ama onun týrnaðýna gelen, benim gözüme gelsin.