Dün gece içtim
kadehler dolusu yine sensiz
dolaştım sokaklarda..
ıslak kaldırımlarda..
gözlerime yaşlar doldu..
Soğuk bir rüzgar okşadı yüzümü
ayrılık rüzgarı..
tanıdım onu ıslak nefesinden..
Allahım bilmem neden
geldi bunlar başıma
birdenbire kapıldık
ayrılık rüzgarına..
Oysa hayat akıp gider..
sanki birşey olmamışcasına..
güneş de doğuyor..
gülerek umutsuz yarınlarıma..
Bir ayrılık şarkısı dolaşır dillerde
seven gönüllerde..
Sevgilim ellerin artık
tutmayacak ellerimi..
boşuna arayacak..
gözlerin gözlerimi...
kimbilir belki de birgün..
unutacaksın aşkımı ve beni..
bense hep seni sevdim..
unuttum gözlerinde gözlerimi..
__________________
Gitti..
Konu RuYa tarafından (30/12/07 Saat 22:56 ) değiştirilmiştir..
...baksana bu ayrılık ikimize de çok yakıştı..
...benim ışık ışık bakışlarımın altında
kimsenin taşımaya yanaşmadığı acılarım... yastığıma süzülen yaşlarım vardı...
bilemedin...
Şimdilerde gözlerinin rengi var kalemimde..
ama tadı tuzu yok satırların..hani şu beğenmediğin hallerimin hepsi üstümde..
ve başka sevgiler de var avuçlarımda..senin yerini almaya çalışan..
ama hayatın en haylaz terine tutuşturduğum anıların hatrına...bırakmadım tuzunu...
ne büyük bir anı var yüreğimde..seninkinden uzun yüce ve değerli...
Bütün şiirler sana çıkıyor ve karalamıyorum kitapları..
sana verdiğim sözler hepten aklımda....
şimdi dostların ve aşkların var belki de benim yaptıklarımın yerinde..
büğüler yapan...ya da kokular gönderenler...
Dilerim özlemezsin benim kadar... ve hiç sızlamaz yüreciğin..
bir farkım vardı sade... benim ışık ışık bakışlarımın altında
kimsenin taşımaya yanaşmadığı acılarım... ve yastığıma süzülen yaşlarım vardı...
...bilemedin....
Tıpkı şairin dediği gibi: seni terk etmenin bile başkaydı tadı...
...seni terk etmenin bile başkaydı tadı... baksana bu ayrılık ikimize de çok yakıştı...
zeka; duyguları yönetenmiş... ve akıl da tek başına yetmiyormuş aşka
bana elma şekerim dediği günden beri freni tutmuyor yaşamımın..
tümden gelen bir matematik..ya da fiziğin kimyası...
bilmiyorum tutacak birimiz elinden yaşamanın...
..Unutuş saatleriydi bunlar,
insan kardeşlerindi sana Seni unutturan...
Ölüm vardı herşeyin sonunda..
ama ölümün arkasında hiç ölmeyen Aşkın vardı...
Sevinirdin bazen, gülerdin,
ama içinde bir yer hiç durmadan kanardı...
Sen kendini ne kadar çok unutsan da,
o dinmeyen sızı sana yine Seni hatırlatırdı...
Koşardın sevgili sanıp dünyaya,
koşardın ondaki kendini tamamlamaya...
Ve sevgili Seni eksik tanıdıkça,
sen onu daha eksiksiz severdin...
Nabzım… çok uluslu bir geçmiştir benim
saymalı..! demirden ellerle
kurumadan mürekkebi
mevsimleri kapatıp giderken kuşlar
bin sus’un ardında dillenen cevap
nisanların da aldattığı
göçmeyen acılardan bana artan zaman…
O ne bilsin..!
ben ki aşkla acıya soyunan
durmadan söz'e çalan keman
bir merdiven gibi unutulurum geceleri
ol kitap, ol naz, ol aşk
gibi kaplarım tersten kendimi..
Toplasın yüzümdeki göl'ü nilüferler
ve söylesin
kendini yalnız bir çocukluktan büyütenler
terk edilmek,
bütün çocuk arkadaşlar dağılınca evlere
beklemektir bir anneyi..
Uzadıkça acının boyu
boğulmuş bir sandala döndü dilim..
uzlaştım günebakanlarla, gümüş şamdanlarla
vapurlarsa sallamıyor artık kalbimi
konuk olunmaz bir evin
en sarı odasında buldum acı denen nesneyi
Sebeplensin şimdi sırtıma doğru uyuyanlar
acıyı bana bahşeden giz bir ölüme niyetlensin
mermeri tersten okuyan rüzgâr
ağulu yaprakları bunca sevsin…ne gerek!
Yazdımsa aşk için..
sustumsa aşk ve duvak..
unutulmak için uyuyanlar ne bilsin..!
Geyiklerin ayaklarıyla inerim suya
yüzümü bir çömlek gibi sırlayıp
avuçlarınızda giderim kırılmaya
göçebe kelebekler gördüm…ne tuhaf!
koşarken ardından mordumanlı bir trenin
belli ki yaşamak için aşktı seçilen
tanrı’ya doğru koşan ağaçlar ne bilsin..
Gece;bir karşı varlıktı karanlığıma
gece;tanımsız bir bütünlük
senin hayatını düşündüm
sevmek sevginin suretini bürünmekti biraz da
sonbahar uzaktan bakmaktı sana
sonbahar yeniden ölüm
mithatpaşa caddesinde yürüyorum
kimbilir
bu duyguyu kaç kez yaşıyorum
güzelyalı tenha bir gece olmuş izmirde
hep senin gözlerini görüyorum
yaşamak;
yumuşak dikenlerinde yokluğunun
ikimizde;
iki ayrı evrende,iki ayrı barış
bir uyumu eylemek zordur bunun gibi
uyum yokluğuysa uyumsuzluğun
sen yok gibisin
yokluğunu kim tamamlayacak
güzelyalı bir vapur olmuş körfezde
sulara ışığını sürüyor yanılsama
işte bir kavram
sevgimi tamamlayacak
yanılsama yansır içinde
bir vapur penceresinin
sevgilim;gölgen
gölgeni görüyorum senin
kimse bilmeyecek yerini
ölüm ülkesinin
ölüm ülkesi;karanlık bir gece
kimsenin tanıklığı yok sevgimize
gece;
kimsenin bilmediği bir ölüm ülkesidir
sevgilim;
bu sonbahar günlerinde
nadir olan şey
yok gibidir...