'Şimdiki zamane çocukları ne şanslı'okuyunda görün ŞANSLIMI ŞANSSIZMI!
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, çok güzel bir ülkede mahalleler varmış.
Bu mahallenin çocukları birbirini çok severlermiş.
Dışarıdan gelen parolalı bir ıslığa uçarak aşağı iner, beraber alacakları anları iple çekerlermiş.
Kavga etseler kin tutmaz her gün yeniden dünyalar kurarlarmış.
Herkeste paylaşma duygusu , sevgi ve arkadaşlarını kollama duygusu yavaş yavaş gelişirmiş.
O zamanlar çocuklar okula servis ile değil, köşe başında buluşarak giderlermiş.
Onların yolunu gözlermiş evdeki bilgisayar, şehrin en iyi dershanesi, hazırlık kursları.
Bilmezlermiş;
Hamburgeri, MTV yi interneti, tetrisi, nintendoyu...
Bilirlermiş duvarların üzerinde sohpet etmeyi, hatıra defterlerini doldurup sevgiler keşfetmeyi.
Bilirlermiş horoz şekercisini, elleri kirli macununun tornavida ile koyduğu rengarenk macunları.
Eve gitmeyi unutmayı, hava kararınca dayak yemeyi, sonra bir ıslıkla tekrar aşağıya kukalı saklambaca kaçmayı.
Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen evdeki garip adamdan korkmayı, küsmeyi, aynı kıza asılmayı, torbalarla misket toplamayı,gıcır köstek ayırmayı, değiş tokuş kaybedince kapışı. Teksası ,Tommiksi, Konyakçının dişlerini...
Evlerinin arkasında odun kömür depolarını.
Yandaki mahalle ile alınan kavgayı , her her kahramanın çıkardağı kahramanı-ödleği.
Aradan zaman geçmiş sonra işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma,
malı götürme falan derken, herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile baş başa kalmış.
Çocukları mı?
Çocukları şimdi koca koca apartmanların arasında,
Nefes alınmaz bir hvada, ellerinde sanal, bir dünyada,
Emniyet içinde ve yalnız yaşıyorlar.
Anneleri babaları onları çok seviyor.
Beta kapmasınlar diye kalabalık ortamlara hiç sokmuyor.
Hafta sonları hep beraber Karum ya da Gallerindalar.
Okul servisleri çocukları neredeyse yataklarından alıyor.
Çocuklar trafik kavgasıyla, köşede markete dahi gönderilmiyor.
Babalar şirketlerin bilançolarını, çocuklar da dershane reytinglerini izliyorlar.
Hepsi birer test uzmanı, sayısal- sözel yuvarlanıp gidiyorlar.
****ek oynamayı değil ama taban puanlarını çok iyi biliyorlar.
Hayata açılan pencereleri Windows 95,98...
Onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat dışarda akıp gidiyor.
Ve şehrin dışında ağaçlar;
Tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak mahalle çocuklarını bekliyor.
Hiç sopa yememiş,ağaçtan düşmemiş, topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış çocukları.....
Elbette ki, bu olumsuzlukların yanında karamsarlığa düşüp mücadeleden kaçmayacağız; yaçadığımız paylaşımları, dostluğu, teknoloji olmadan oynanan oyunları onlara öğretmek,''Çağın gereği bu!'' diyerek çocuklarımızı bu çağın köleleri değil, ruh sağlığı iyi olan bireyler olarak yetiştirmeye çalışacağız.