Yağmur da başladı olric… Rüzgarın en delisi beni buluyor yine… O an, `dünyayı karış karış dolaşsam´ diyorum kendime... Gülümsüyorsun... ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… ki gözlerin hep güler(di) senin… şimdi Dünyayı karışlamayı unutuyorum gözlerinde...
martıları da seversin sen olric…Gülümsüyorsun yine.. Ne de çok yakışıyor gözlerine tebessüm… Oysa ben bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıkmıştım sokağa... martılar dolan gözlerinde yitiverdim...
yağmur hızlandı…rüzgar da... `kış´ dedim, `çok azimli.´ Beni hırpalamak istiyor… az mı hırpalandım ben olric… kapıyı vurup çıkışlarımın kar´ı dondurmadı mı beni… daha bir buza kesmedi mi içim… dönüşlerimdeki mora kesmiş parmaklarımı hissetmeyişim ve yüzümde donmuş gözyaşları mı ısıtmaya çalışırken sende hep dondun ... ama ellerimde ki mektupları göremedin olric… `Onları şimdi adreslerine doğru fırlatıyorum´ dedim… Rüzgarın yağmurun önüne savurdum bir bir... Uçtular ıslanarak.... bugün kendime mektuplarımı postalamak için çıktım sokağa… ben de takıldım köşelerine… biliyorsun ya En güzeli senin hiç gitmeyeceğini bilmek (di) olric...
çekilip içimin kuytularına her ne varsa birikmiş içeride dökmek var aklımda yeni mektup sayfalarına… tut beni olric… beni her şeye rağmen tut… yoksa karanlıklarda yok olacağım…
Ki Aşk; acıtan… kanayan yaranın yanında gözlerinin özlemi… göz yaşlarımızın tuzlu tadı…karanlığın gölgesinin ayak izi … belki sen… belki ben…belki biz olamayışımız… belki aşk´ın korkuya galip gelemediği meydan… Ki aşk hep sahip olduğum da hiç fark edemediğim olric!...
Belki ben etiketimi serseri mayın yapıştırmışlığımdan…
belki korkusuzluğumdan bir o kadar adam gibi oluşumdan… belki de sivri topuk giyip salınamayışımdan böyleyim… içimde ki güç uzun zamandır beni havalandıramayacak kadar ışıksız… kanatlarımsa hiç olmadı melek değilim…yada var… olsam olsam şeytan…ama şeytanda bir melek di değil mi ... kullanma kılavuzum yok sorun beklide bu olric… yanıldığım bir gerçek
Önce bir şeyleri resmetmenin zorluğunu fark ettim... Sen ki resmedilemeyecek kadar gizlere bürünmüşsün.. ne kadar kazısam hep pentimento olric..!. İçimin saklısına böyle bitimsiz bir acı yerleşmişken nasıl söylemeli… kime ne anlatmalı… kimden ummalı bir çıkış... ki Yusuf çık o kuyudan çığlıklarıyla ürperirken ruhum… Olmayacağını bile bile... seni inadına kirletmeyen…seni büyüten… seni allayan pullayan… seni bir başka raftan alıp bir başka rafa koyan ve bir türlü en uygun mekanı bulamayan… sana ki hiçbir mekanı yakıştıramayan aşk´tı
Ben…Aşk belki... diyerek çıktım yola… Aşk belki… her bitenle başlayandı… Başlayamadım olric!...
__________________
Bir ihtimâl daha var, o da ölmek mi dersin? Söyle canım, ne dersin? Vuslatın başka âlem, sen bir ömre bedelsin!