Seni özledikçe, Sana gelen bir nehre özeniyorum.. Kırıyorum belimi, Akıyorum 29 harf, iki cümle… Dur gitme mavi bilyelerin peşinden… Ölüm ölmeden beni bekle…
Seni düşündükçe, Sana giden her yola büküyorum kendimi.. Bir heybeye sığdırıyorum yüreğimi.. Dolduruyorum kendimi.. Küçük bir bedene sığrıdırılmış koca bir yürek… Dur vazgeçme rengarenk balonlu bekleyişlerden.. Özlemin ölmeden beni bekle…
“ Seni özlüyorum….”
Şimdi bir yaşını doldurmaya az kalmış sevdanın koynunda, Uzun bir yol oluyor cümlelerim.. Eskimiş şarkıları demliyorum yüreğimde.. Kucağımda Elif’in büyüme heyecanı, Sana büyüyorum….
Küçük bir köyün kaldırımı oluyorum sonra.. Hani kutu kutu çikolata dağıtacağımız çocukların koşuşturduğu… Sonra da küçük bir koy… Ellerimiz bellerimize kavuşup, Rengini kaybetmiş gökkuşağına renklerini iade edeceğimiz Balonların delice bırakılacağı..
Sonra da 29 harf ve bir cümle… Sen sustukça ben sana susuyorum.. Dudaklarım kurumadan, Kirpiklerinin hayat dalından sağılmış, Bir damla “ umut “ ikram et..
…… Unutmadım sana gelen yolların yarı uykulu seslerini.. Unutmadım cam kenarları özlemlerimi…
Seni özlemin tuza dönen hallerini saklarken iç cebimde.. 29 harf ve iki cümleyi kurban ediyorum.. Ve adına ithaf edilen her harf düştükçe göğsüme, Babamın öldüğü ekin tarlasında, Sana büyüyorum… Dudaklarımda kuruyan ölüm ölmedikçe, İçimdeki sana yürüyorum… Susadıkça toprağın terli dudağında, Senin gözlerinden geçiyorum denizlere.. Kana kana içerken maviyi…
“ 7 harf ve iki kelimelik “ bir hayata bağışlıyorum kendimi..
“ Seni özlüyorum….”
__________________
Bir ihtimâl daha var, o da ölmek mi dersin? Söyle canım, ne dersin? Vuslatın başka âlem, sen bir ömre bedelsin!