Mesrûk bin el Celâ hazretleri anlatır:
Bir çöl bedevîsinin bir merkebi, bir köpeği, bir de horozu vardı.
Horoz onları namaza uyandırır, köpek bekçilik yapar, merkeb de yüklerini taşırdı.
Bir gün tilki gelip, horozu kaçırdı.
Aile fertleri çok üzüldüler.
O hayra yorup üzülmedi.
Onlara da;
“Üzülmeyin, hakkımızda belki böylesi hayırlıdır” dedi.
Aradan bir müddet geçti.
Bir kurt merkebi parçaladı.
Çoluk çocuğu üzüldüler.
O yine üzülmedi.
Onlara da;
“Üzülmeyin, belki hayırlısı böyledir” dedi.
Daha sonra köpek öldü.
Ailesi yine çok üzüldüler.
Adam buna da üzülmedi.
Ve ailesine;
“Üzülmeyin, vâki olanda hayır vardır” dedi.
Nihâyet bir gece sabaha karşı, eşkıyâlar köyü bastı.
Bu aile hâriç, bütün köy halkının mallarını gasbettiler, kendilerini de esîr alıp götürdüler.
Çünkü eşkıyâlar, onların hayvanlarının gürültüsünü işitip, bulundukları yeri bu seslerle kolayca tesbit etmişlerdi.
Onlarınsa hayvanları yoktu.
Daha doğrusu vardı da birer sebeple ölmüşlerdi.
Hayvan olmayınca, sesleri de yoktu.
Hayvan sesleri olmayınca, eşkıyalar zifiri karanlıkta bunları fark edemediler.
Ve çekip gittiler.
Mesrûk bin el Celâ hazretleri bu hâdiseyi duydu;
Yanındakilere;
“Bunların hayvanlarının daha önceden ölmesi hayırlı olmuş ki, bu belâdan kurtulmuşlar” buyurdu.