Difteri, boğmaca ve tetanoza karşı etkilidir. Aşı; çocuğun birinci yaşı içinde üç ayrı doz*da verilir. İlkokula başlayınca difteri ve tetanoz aşı*larının karışımı yinelenir. Tetanoza karşı bağışıklığın sürdürülebilmesi için her 10 yılda bir tetanoz aşısı ye*nilenmelidir.
Komplikasyonları: Boğmaca aşısının beyine za*rar verebileceği yolundaki yayınlar, anne ve babalar arasında kaygı uyandırmıştır. Daha önceden geçirilmiş beyin rahatsızlıkları ya da çocukta veya birinci derece akrabaları arasında havale geçirmeye yatkın*lık konusunda bir bilgi yoksa, çocuğa, karma aşı ya*pılmalıdır. Küçük yaşlarda geçirilebilecek boğmaca, ciddi komplikasyonlara neden olabilen, önemli bir ra*hatsızlıktır
B.C.G Hastalığı (bcg) Aşısı
Bcg Aşısı Nedir; Tüberküloza karşı yapılan bu aşı, hastalı*ğa daha önce doğal bağışıklık geliştirmemiş olan 11-13 yaş arasındaki tüm çocuklara yapılmalıdır. Ço*cuğun tüberküloza karşı bağışıklığının olup olmadı*ğını anlamak amacıyla derisinin altına küçük bir en*jeksiyon yapılarak, o noktada kırmızı, hafif acı veren bir reaksiyon oluşup oluşmayacağı gözlenir. Reaksi*yon, çocuğun daha önce verem mikrobunu almış ol*duğunu gösterir. Veremlilerle ilişki kuracak çocuk*lara ve vereme yakalanma olasılığının yüksek oldu*ğu yörelerde doğan çocuklara, verem aşısı mutlaka yapılmalıdır.
Türkiye ulusal aşı takvimi
ülkemizde geçen yıllarda GBP içinde difteri, boğmaca, tetanoz, tüberküloz, poliyomiyelit, hepatit B ve kızamık olmak üzere 7 hastalığa karşı aşı uygulanmaktaydı. Geçen yıl kızamık-kızamıkçık-kabakulak (KKK) ve Hemophilus influenza tip b (Hib) aşısının aşı takvimine eklenmesiyle birlikte 10 hastalığa karşı çocukların korunması mümkün hale gelmiştir. Geçen yılın sonunda Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeye göre GBP’nın hedefleri şu şekilde belirtilmiştir (14):
∑ Her bir antijen için etkinliği korunmuş aşı ile ülke genelinde %95 aşılama oranına ulaşmak ve devamlılığını sağlamak
∑ 12–23 aylık bebeklerin %90’ını tam aşılı hale getirmek
∑ Beş yaş altı (0–59 aylık) aşısız ya da eksik aşılı çocukları tespit edip aşılamak
∑ Okul çağı çocuklarının rapel aşılarını tamamlamak
∑ Tespit edilen tüm gebelere uygun tetanoz difteri aşısı dozunu uygulamak
∑ ülkenin poliyomiyelitten arındırılmış durumunu sürdürmek
∑ Annede ve yenidoğanda tetanozu ortadan kaldırmak
∑ 2010 yılına kadar yerli Kızamık virüsünü ortadan kaldırmak
∑ Kızamıkçık ve doğumsal rubella sendromunu kontrol altına almak
∑ Difteri, Boğmaca, Hepatit-B, Tüberküloz, Kabakulak ve Hemophilus influenzae tip b’ye bağlı hastalıkları kontrol altına almak
∑ Aşı güvenliğini sağlamak
∑ Kayıt bildirim sistemini güçlendirmek
∑ Toplumun katılımını sağlamak
Difteri-boğmaca-tetanoz aşıları
Hepatit B aşısı
Hepatit B virus (HBV) enfeksiyonu dünyada en önemli halk sağlığı sorunlarından biridir. Hem akut hem de kronik enfeksiyon yapar. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri HBV ile enfeksiyonu geçirmiş bunlardan da yaklaşık
350 milyonu kronik HBV enfeksiyonu şeklindedir (19-21). Her yıl bir milyon kişinin kronik HBV enfeksiyonunun neden olduğu siroz ve karaciğer kanserinden yaşamını yitirdiği tahmin edilmektedir. Yenidoğan döneminde alınan enfeksiyon %90 oranında kronikleşmektedir.
Hepatit B enfeksiyonu önemli oranda hastalık yapmasına ve ölüme neden olmasına karşın aşı ile korunmak mümkündür. Günümüzde yaklaşık dünyanın yarısında ülke aşı şemaları içinde yer almaktadır. ülkemizde hepatit B aşısı ulusal aşı takvimine 1998 yılında eklenmiş olup halen 0,1,6 aylarda olmak üzere 3 doz olarak uygulanmaktadır. Hepatit B kontrol programının daha etkili olabilmesi için daha önce aşılanmamış ergenlerin de aşılanması gerekir. Onun için 2006 yılında ilkokul 8. sınıfta üç doz hepatit B aşısı eklenmiştir.
En etkili korumayı sağlayabilmek için hepatit B aşısının doğumdan sonra ilk 72 saat (tercihen ilk 24 saat) içinde uygulanması çok önemlidir. Taşıyıcı olduğu bilinen annelerden doğan bebeklere doğumdan sonraki ilk 12 saat içinde hepatit B aşısı ile birlikte İM olarak 0,5 ml hepatit B immun globulini (HBIG) de yapılmalıdır.
Zamanında doğan çocuklarda olduğu gibi erken doğmuş çocuklara da tüm aşılar aynı şemaya göre yapılmalıdır. Prematüre bebekler aşılara karşı yeterli immün yanıt gösterirler. Bununla birlikte, hepatit B aşısının, bebek 2 kg ağırlığa ulaştıktan sonra yapılması tercih edilir. Bebek 2 kg altında iken aşı yapıldıysa o aşı yapılmamış gibi kabul edilerek aşıları uygulanır (yani toplam dört doz aşı yapılır). Eğer anne hepatit B taşıyıcısı ise, bebeğe 2 kg ağırlığa ulaşması beklenmeden hem aşı hem de HBIG uygulanmalıdır. İster termde isterse preterm doğmuş olsun, hepatit B taşıyıcısı annelerin çocuklarında (0,1,6 ay şemasıyla aşılandıktan sonra) 9-15. aylar arasında HBsAg ve anti-HBs bakılmalıdır. Eğer, HBsAg (-) ve anti-HBs >10 mIU/ml üzerinde saptanırsa, bu çocuklara daha sonra (anti-HBs ölçülemeyecek düzeylere düşse bile) rapel yapmaya gerek yoktur. Hepatit B taşıyıcısı olan annelerin bebeklerine HBIG ve aşı yapıldıysa, bu bebeklerin emzirilmesinde herhangi bir sakınca yoktur.
Pratikte karşılaşılan sorunlardan biri de, ebeveynlerin “5 yıl önce bu çocuk aşılandı, eski doktoru 5 yıl sonra anti-HBs baktıralım ve gerekirse tekrar aşılayalım demişti” diye hekimden istekte bulunmalarıdır. Bazen, bu kişileri ikna etmek ve yerleşmiş bir düşünceyi kafalarından söküp atmak oldukça zor olmaktadır. Tüm topluma hepatit B uygulamasında, sağlıklı bireylerde ne aşıdan önce ne de aşıdan sonra hepatit belirteçlerine bakmaya gerek yoktur (21). Zaten böyle bir uygulama aşı maliyetini geçeceğinden mantıklı da değildir. Ancak, immün yetersizliği olan veya diyaliz tedavisi gören kronik böbrek yetersizlikli çocuklarda, yılda bir anti-HBs ölçümü yapılarak, antikor titresi
10 mIU/ml civarına yaklaşanlar aşılanmalıdır.
üç doz aşıdan sonra sağlıklı bireylerin yaklaşık %95’inde koruyucu (10 mIU/ml) anti-HBs yanıtı oluşmaktadır. Belirli bir zaman sonra anti-HBs düzeyleri saptanamayacak kadar düşse bile immün belleğin devam ettiği ve kişiyi koruyacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, sağlıklı bireylerde rapel dozlara gerek yoktur. Literatürde, bebeklik döneminde uygulanan hepatit B aşısının koruyuculuğunun şimdilik en az 20 yıl devam ettiği bildirilmektedir.
Hemophilus influenzae tip b (Hib) aşısı
H. influenzae gram negatif bir basil olup kapsüllü ve kapsülsüz suşları vardır. Kapsülsüz olanları (tiplendirilemeyen suşlar) daha çok üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olur. Kapsüllü olanları polisakkaritlere göre altı tipe (a-f arasında) ayrılır. Bunlardan tip b, beş yaş altındaki çocuklarda sepsis, menenjit, pnömoni, osteomiyelit, selülit, epiglotit, septik artrit gibi ağır, yayılımcı enfeksiyonlara neden olur.
Gelişmiş ülkelerde Hib aşısının uygulamaya girmesinden sonra Hib menenjiti sıklığında çok belirgin bir azalma olmuştur. Bakteriyi üretmek oldukça zor olduğundan ülkemizde yayılımcı Hib enfeksiyon yükü hakkında yeterli bilgi olmamasına rağmen, aşının yayılımcı Hib enfeksiyonundan korunmada etkili olacağı düşünülmektedir. Bu nedenle, 2006 yılında ülkemizdeki ulusal aşı şemasına Hib aşısı eklenmiştir. Aşının, iki aylık çocuklara dört hafta ara ile üç enjeksiyon (2, 3, 4. ayda) yapılması ve 3. dozdan bir yıl sonra rapel uygulanması önerilmektedir. ABD’de önerilen aşı şemasında rapel doz 12-15. aylarda yapılmaktadır. PRP-OMP içeren aşının (PedvaxHIB) birincil aşamada iki doz olarak uygulanması yeterlidir. H. influenzae tip b enfeksiyonu beş yaşından büyüklerde nadir görüldüğü için rapel doz gerekmez. Ancak, risk grubundaki (splenektomi, orak hücre anemisi, vb) çocuklara uygulanması önerilir.
Hib aşısı Devlet tarafından ödenmeden önceki yıllarda aileler genellikle 15. ayı bekleyip tek doz Hib aşısı yaptırmak istiyordu. Ancak, Hib enfeksiyonları en sık 6-18. aylar arasında görüldüğü için aşı mümkün olduğunca erken dönemde tamamlanmalıdır. Tablo 7’de zamanında Hib aşısı başlanmayan çocuklarda uygulanabilecek aşı şeması verilmiştir (6).
Kızamık hastalığı halen dünyada en çok çocuk ölümüne neden olan hastalıklardan biridir (22). Kızamık hastalığı daha önceki yıllarda ülkemizde her 3-4 yılda bir salgınlara neden olan bir hastalıktı. O dönemde sadece 9. ayda olmak üzere bir doz kızamık aşısı yapılıyordu ve aşılama oranları da %80 civarındaydı. Dolayısıyla bu politika ile kızamık hastalığını kontrol altına almak mümkün değildi. 1998 yılında ilkokul 1. sınıfta uygulanmak üzere takvime 2. doz kızamık aşısı eklendi. Aşılama oranları düşük olduğu için bu da kızamığı kontrol altına almada yeterli olmadı. 2002 yılında Sağlık Bakanlığı Dünya Sağlık örgütü Avrupa Bölgesi hedeflerine de uygun olarak 2002-2010 yıllarını kapsayan bir “Kızamık Eliminasyon Programı” hazırladı. Bu programın ana hedefi 2010 yılına kadar yerli kızamık virüsünü ortadan kaldırmaktır. Bu “catch-up” etkinliklerden sonra kızamık sayıları çok azalmıştır. 2006 yılında ilk altı ayda bildirilen kızamık sayısı 25’dir. Bu yüzden 9. ayda uygulanan kızamık aşısının ilk dozu 12. aya çekilmiştir.
Sağlık Bakanlığı’nın 2006 yılındaki GBP’nin hedeflerinden biri de kızamıkçık ve doğumsal rubella sendromunun kontrol altına alınmasıdır (14). Bu hedef doğrultusunda daha önce kızamık aşısı şeklinde yapılan aşı KKK aşısı şeklinde kızamıkçık aşısını da içerecek şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca eksik aşılı ara kohort tamamlanana kadar ilköğretim 8. sınıf öğrencilerine KKK/ kızamıkçık aşıları uygulanacaktır. ülkemizde yapılan çalışmalarda gerek kabakulak gerekse kızamıkçık hastalığı erken çocukluk döneminde geçirilen bir hastalık olup hastalık görülme yaşı henüz ileri yaşlara kaymamıştır (23-25).
ülkemizde bulunan canlı ya da inaktive aşıların birlikte uygulanması antikor yanıtında azalmaya neden olmadığı gibi yan etkilerde de herhangi bir artış söz konusu değildir. Bu nedenle, daha önce aşıları eksik yapılmış ya da hiç yapılmamış bir çocuğa aynı anda bir kaç aşı birlikte farklı bölgelere uygulanabilir. Böylece, bir an önce çocuğun aşıları tamamlanmış olur.
1. Grip aşısı nasıl hazırlanır?
Grip aşısı, her yıl bir önceki mevsim en çok rastlanan grip virüslerinin türlerine göre yeniden hazırlanır. Bu amaçla, 80 ülkedeki 110 laboratuardan elde edilen bilgiler, Dünya Sağlık Örgütü’nde toplanarak her yıl dünyada en çok hastalık yapmış olan ikisi A ve biri B olmak üzere üç değişik virüs grubu belirlenir.
Mesela, bu yıl tüm dünyada uygulanmakta olan grip aşılarında, A tipi virüslerden H1N1 benzeri Yeni Kaledonya ve H3N2 benzeri Kaliforniya virüsleri ile B tipi Şanghay benzeri virüsler bulunmaktadır.
2. Aşı ne zaman yaptırılmalıdır?
Grip aşısı, grip salgınları başlamadan önce yaptırılmalıdır. Bunun için ideal dönem ekim-kasım-aralık aylarıdır.
3. Aşının etkisi ne zaman başlar?
Grip aşısının etkisi yapıldıktan 2-3 hafta sonra ortaya çıkar. Bu nedenle grip aşısının bir grip salgınından en az 2 hafta önce yapılmış olması gerekir.
4. Koruyuculuk ne kadar sürer?
Aşının koruyuculuğu, genellikle 6-12 ay kadardır.
5. Kimlere aşı yapılması sakıncalıdır?
Grip aşısı ateşli bir hastalığı veya akut bir enfeksiyon tablosunda olan hastalara yapılmamalıdır. Yumurtaya, tavuk proteinlerine, neomisine, formaldehite ve oktoksinole alerjisi olanlara da yapılması sakıncalıdır.
6. Gebeler aşı olabilir mi?
Gebeliğin ilk üç ayı içinde yapılmamalıdır. Grip nedeniyle yüksek risk altında olan gebelere ilk üç aydan sonra grip aşısı yapılabilir.
7. Süt veren anneler aşı olabilir mi?
Annenin süt vermesinin grip aşısı bakımından bir sakıncası yoktur.
8. Grip aşısının sık görülen lokal yan etkileri nelerdir?
Grip aşısı uygulanan yerde ağrı, şişlik, kızarma, morarma ve sertleşme gibi lokal reaksiyonlar görülebilir.
9.Grip aşısının sık görülen genel yan etkileri var mıdır?
Grip aşısının genel yan etkilerinin başlıcaları, ateş, kırgınlık, titreme, yorgunluk, baş, eklem ve kas ağrıları ile terlemedir.
10. Yan etkiler önemli midir?
Grip aşısının yukarda belirtilen lokal ve genel yan etkileri önemli değildir, 1-2 gün içinde kendiliğinden düzelir.Tedavi edilmeleri gerekmez.
11. Grip aşısı deri döküntülerine yol açar mı?
Grip aşısı olanların bazılarında seyrek olarak kaşıntı, kabartı ve kızarıklıklar görülebilir.
12. Grip aşısı anaflaksiye neden olabilir mi?
Grip aşısı çok seyrek olarak alerji komasına yani anaflaksiye de neden olabilir.
13. grip aşısının diğer önemli yan etkileri nelerdir?
Grip aşısı yapılanlarda çok ender olmakla beraber, nevralji (sinir ağrısı), uyuşmalar, havale nöbetleri, beyin iltihabı… gibi nörolojik belirtiler olabileceği bildirilmiştir.
14. Başka aşılarla beraber yapılabilir mi?
Grip aşısı farklı yerlere enjekte edilmek şartıyla diğer aşılarla aynı zamanda da yapılabilir.
15. Aşı nereye yapılmalıdır?
Aşı kas içine veya deri altına derin olarak yapılabilir. Erişkinlerde kol kası, küçük çocuklarda bacak kası uygun yerlerdir. Aşı asla damar içine verilmemelidir.
16. Aşı yapılırken nelere dikkat edilmelidir?
Aşı yapılmadan önce oda sıcaklığına getirilmeli ve yapılmadan önce iyice çalkalanmalıdır.
17. Küçük çocuklar da aşı olabilir mi?
Grip aşısı 6 aylıktan büyük çocuklara yapılabilir.
18. Aşının dozu nasıldır?
Grip aşısı erişkinlere ve 3 yaşından büyüklere tek doz olarak 0.5 ml yapılır. 6 aylıktan 36 aylığa kadar olan çocuklara yarım doz aşı (0.25 ml) yapılır. İlk defa aşı yapılacak olan 8 yaşından küçük çocuklara 4 hafta sonra ikinci bir doz aşı yapılmalıdır.
19. Kimler mutlaka aşı olmalıdır?
Risk altındaki kişilerin ve topluma giren ve gribe yakalanmak istemeyen herkesin grip aşısı olması gerekir. Ayrıca, doktor, hemşire gibi sağlık personeli ile huzurevlerinde çalışanlar da grip aşısı olmalıdırlar.
20. Kimler risk altındadır?
65 yaşından yaşlı olanlar, huzur evlerinde yaşayanlar, kronik kalp, akciğer, böbrek ve şeker hastalığı olanlarda gribin riski daha yüksektir.
21. Grip aşısı ne kadar etkilidir?
Grip aşısının etkinliği, aşı içinde bulunan virüs tipleri ile salgına neden olan virüs tipleri arasındaki uygunluğa göre değişir. Grip aşısı ideal şartlarda %70-80 oranında koruma sağlar.
22. Grip aşısının etkinliği yaşa göre değişir mi?
Aşı yapılan kişinin yaşı önemlidir, aşının koruyuculuğu gençlerde yaşlılara göre daha fazladır.
23. Grip aşısının yaşlılardaki etkisi nasıldır?
Aşının yaşlılarda grip nedeniyle hastaneye yatışları %50, zatürree riskini %60 ve ölüm riskini de %70 oranında azalttığı bilinmektedir.
24. Grip aşısı alışkanlık yapar mı?
Grip aşısı alışkanlık yapmaz, aşının her yıl tekrarlanmasının nedeni koruyuculuğunu artırmak içindir.
25. Grip aşısı kuş gribine karşı da etkili midir?
Halen piyasada satılmakta olan grip aşısının kuş gribine karşı hiçbir koruyuculuğu yoktur.
26. Kortizon grip aşısını etkiler mi?
Kortizon ve bağışıklığı etkileyen ilaç (immunsüpresif) kullananlarda aşının etkinliği daha düşüktür.
27. Piyasada satılan çeşitli markalar arasında fark var mıdır?
Grip aşıları arasında fark yoktur. Piyasada satılan tüm aşılarda bulunan virüsler Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği virüslerdir.
28. Kanserli hastalar grip aşısı olabilirler mi?
Kanserli hastalar da grip aşısı olabilirler.
29. Grip aşısı gribe neden olur mu?
Grip aşısı gribe neden olmaz, çünkü aşıda virüsün kendisi değil onun antijenleri vardır. Aşı olduktan sonra ateş çıkması enfeksiyona değil, bağışıklık sisteminin tepkisine bağlıdır.
30. Bu grip aşısı olan gelecek sene aşı olmazsa ne olur?
Grip aşısı her yıl olunmalıdır, çünkü aşı içindeki virüs türleri yıldan yıla farklıdır. Bir yıl aşı olup gelecek sezon aşı olmayanlarda grip riski yüksektir.
Son 4-5 yılda kullanıma izin verilmiştir. 10 yıl kadar Amerika’da immun sistemi zayıf, özürlü çocuklarda araştırma amaçlı kullanıldıktan sonra etkili olduğu anlaşılarak aşı olarak kabul edilmiştir.
Yeni bir aşı ve oldukça pahalı olması sebebiyle hekimler arasında bile kararlılıkla uygulanmamaktadır. Koruyuculuk süresi için net bilgiler yoktur. Üretici firmalar 10-15 yıl olduğunu öne sürmektedirler. Şu anda ilk aşı olan çocuklar 13-15 yaşlarındadır ve hala hastalanmamışlardır. Endişe edilen konu acaba erişkin yaşında koruyuculuk azalması nedeniyle hasta olunabilir mi kaygısıdır. Bu soruya bu gün kesin yanıt vermek olanaksızdır. Ama benim fikrim aşı yapılmasından yanadır. Gerekçem de şudur. Madem aşı kesin olarak 10-15 yıl koruyor, şimdi aşılanmakla bu süre garanti altına alınıyor. Bilim ve teknoloji hızla ilerliyor. 15 yıl sonra ne olacağını bilmiyoruz, belki yeni tip aşılar çıkacak, belki koruyuculuğun daha uzun olduğu anlaşılacak. En kötü ihtimalle bir doz daha ayni aşıdan olunur, hasta olmaktansa birkaç kez aşı yapılması bence daha iyidir.
Aşılamanın diğer bir faydası da bence aşı olan kişiler ileri de Zona hastalığına da yakalanmayacaklarıdır. Çünkü Zona olabilmek için Suçiçeği hastalığını geçirmek gereklidir.
Uygulama : Aşı 10-12 aydan (Bence 15 aydan) sonra yapılabilir. Cilt altı iğne ile uygulanır.
Lokal etkiler dışında ciddi bir yan etki yapmaz.
Kuduz – Rabies HDCV Aşısı
Normal olarak herkese yapılan aşılardan değildir. Gerekli hallerde yapılmaktadır. Şüpheli hayvan ısırık ve tırmalamalarından sonra yapılmaktadır. Eskiden kullanılan formu artık uygulamadan kaldırılmıştır. Koyun beyninde pasajlar yapılarak elde edilen aşının yan etkileri fazla idi. Bu gün için insan hücre kültürlerinde üretilen aşılar kullanılmaktadır. Bunlar diğer aşılar gibi adale içi iğne ile uygulanır. Gerekli olan durum ile ilgili iki çeşit program vardır.
Şüpheli hayvan kontrol altında: 10 gün süren gözlem süresince 0, 3, 7. Günlerde yapılır ve eğer hayvan bu sürenin sonunda canlı ve kudurmamışsa aşılama kesilir.
Şüpheli hayvan kayıp veya kuduz olduğu kesinse: Bu durumda 0, 3, 7, 14, 30 ve 90. günlerde toplam 6 doz aşı yapılır. Gerçi bir de 3 ayın sonunda bir 7. Doz yapılabilirse de bu risk altında olanlar (Veteriner gibi) dışındakilere önerilmez.
Günlük yaşamda kedi, köpek, fare ısırıkları ve tırmalamaları ile sık olarak karşılaşılır. Burada dikkat edilmesi gereken konu bunun hangi şartlar altında ve hayvanın durumudur.
Hayvan aşılı, ev dışına çıkmayan türde, oynarken, önünden yemeğine uzanıldığında, yavrularına yaklaşıldığında gibi durumlarda ise olasılık çok azdır. Fakat bu herhangi bir hekime sorulduğunda kimse risk altına girmek istemiyeceği için aşılama olasılık çok düşük olsa bile aşılama önerilir.
Ben şimdiye kadar şüpheli hayvan beyninin tetkik için laboratuara gönderildiğinde kuduz çıkmadığını hiç görmedim. Nedense benim karşıma çıkan tüm tetkik sonuçlarına göre itlaf edilen hayvanların hepsi kuduz olmuşlardı. Ülkemizde kuduz tanısı konan insanlara rastlanmaktadır. Bunlar bazı yıllarda 1-2 vaka ile sınırlıdır.
Aşının lokal yan etkileri dışında genel etkileri pek yoktur. Çok nadir ansefalit yaptığı bildirilmiştir. Benim bildiğim yayınlanmış birkaç vaka olduğudur.