Hayatta ben en çok babamı sevdim.
karaçalılar gibi yerdenbitme bir çocuk
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek...
nasıl koşarsa ardından bir devin,
o çapkın babamı ben öyle sevdim..
bilmezdi ki oturduğumuz semti,
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!..
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi,
atlastan bakardım nereye gitti,
öyle öyle ezber ettim gurbeti..
sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a.
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla!
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu..
en son teştifine çıkana değin
koştururken ardından o uçmaktaki devin.
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için
açıldı nefesim, fikrim, canevim.
hayatta ben en çok
babamı sevdim.
canışığım
ben sana aşığım
bir hançer gibi saplısın yüreğimde
çıkarmak istemediğim
seni ıssız bir gecede
sokak lambalarının altına
terketmeye çalışıyorum
kıyamıyorum
sensiz de olsa
seni yaşamaya doyamıyorum
sabah bir renkken gözlerin
akşam başka renklere dönüyor
sen açtın mı gözlerini canışığım
şehrin ışıkları sönüyor
saçlarını tarıyorum usuldan
gözlerinde baharlar açıyor
güvercinler su içerken ellerimden
haberler bekliyorum
yağmur kokulu seher yellerinden
gelmiyor
hüznümü gülüşlerimde gizliyorum
kaç bahar kaldı ömrümüzde
kaç gece düş görebileceğimiz
hasrete katmışız günlerimizi
gün diyebileceğimiz
canışığım
bu akdeniz ikliminde
rüzgara verdim ömrümün yelkenini
o yüzden dalgalı
o yüzden karışığım
her yönden geliyor kokun, sesin, nefesin
ne tarafa gideceğim
karar veremiyorum
gökkuşağının arkasındasın
ufuk çizgisindesin
gemiler yaklaştıkça uzaklaşan limanlardasın
biliyor musun
aslında yalnızca benim söylediğim şarkılardasın
bir anlasam
kaç ışık yılı uzaktasın
bu yollar hiç bitmiyor
ben sana hiç ulaşamıyorum
ben hep başındayım yolların
hep sarılmaya açık kollarım
sabah bir renkken gözlerin
akşam başka renklere dönüyor
sen açtın mı gözlerini canışığım
gökte yıldızlar sönüyor
canışığım
bu yaşadığım
bitmesidir kocaman bir kalabalık yalnızlığın
çiçeklerin açması
yağmurların yağmasıdır
ve yansıyan sulardan, pırıl pırıl
senin aydınlığın
ellerini uzat al beni, götür
nereye diye sormayacağım
sen durmadan
ben durmayacağım
sabah bir renkken gözlerin
akşam başka renge çalıyor
hüzün varsa gözlerinde canışığım
aklım sende kalıyor
sesini duymaya koşuyorum
şarkılar çalıyor sanki
sanki düğün var, coşuyorum
geceyi içmiş bir sarhoşun yorgunluğunda
son sigaramı yakıyorum gün doğarken
karşımda kızıl bir tanyeri
yakamozlar çekilmiş sulardan
düşüyor toprağa yavaşça
güneşin renkleri..
canışığım
sen uykudasındır şimdi
öperek çıktığımı hissettin mi odadan
bin yıllık geleneği hiç bozmadan
bu masalı kim taşıyacak yarına
bu güzelliği kim anlatacak çocuklarına
bu şiirlerde kim anacak beni
sabah bir renkte açarken gözlerini
akşam bir başka renkte görüyorum
sen güldün mü gözlerini canışığım
bir derviş gibi etrafında dönüyorum
kolay mı sanıyorsun
gecede yıldız, yürekte ateş olmak
kolay mı sanıyorsun
çiçeği soldurmadan,
ateşi söndürmeden yaşamak
kolay mı karanlıkta yol bulmak
canışığında saklanmak
gözyaşı dökmeden ağlamak
hayatın manasını bir su damlasında bulmak
bir su damlasında
ruhunu yıkamak
tertemiz kalmak
inan ki meleğim
sakındığım, esirgediğim
sevdiğim, gözbebeğim
en güzel baharlarda hep seninleyim
sabah renklerini ışıtırken gözlerin
akşam yıldızları yansıtıyor
sen yumdun mu gözlerini canışığım
karanlık beni korkutuyor
içimden hazanları silip de atıyorum
hayatın akışına kendimi bırakıyorum
bir mahcup duyguydun bende
bir dışa çıkmaz sevgi
patlamaz volkan gibi gizli gizli yanarak
yağmayan yağmur gibi bulutlarda kıvranarak
geçen zamana ah edip de dağılarak
yaşamak pek anlamsız
yaşamayı yok edip
elimde kalan ömrüm nerde bitecek bilmem
mutluluk varsa eğer
bil ki artık kaçırmam
alev alev yanacak içimde canışığım
hayat ne kadar güzel
ben hayata aşığım
sabah tenime değince gözlerin
akşam ruhumu coşturuyor
sen baktın mı gözlerinle canışığım
içimi sevdan dolduruyor..
Bir kız..
Bir demet zaman koparmış bahçelerden..
Kimsenin yaşamadığı akşamlar
Ve kimseyi ıslatmayan yağmurlar getirmiş
Yaşanması lazımmış, kader çiçekleri açmalıymış
Elinde kullanılmamış biletleri
Otobüslerin
Yolcular beklemekte
Bizim gelmemizi
Yollar uzun ve bitmez..
Elini tutacağım yere götürüyor beni
Ellerim soğuk ve yaşlı
İçimde bir korku
İçim öylesine telaşlı
Ya o yer yoksa
Ya o yer hayallerin hayaliyse
Bir demet zaman kucağımda kıpır kıpır
Yüzüm güler
Aklım sapıtır
İşte yine özlüyorum..
Güneş doğuyor..
Bir bardak çay içiyorum özlemine
Bir taze sıcak simit..
Tane tane konuşuyorum..
Deniz kıyısındaki kediyle
Beni anlamıyor..
İnsanlar hızla geçiyorlar..
Sağımdan solumdan..
Bir kısmı korkarak bakıyor..
Kedi sonunda miyavlıyor..
İkinci şiiri okuyorum..
Sana uygun kelimeler var mı diye..
Ağaçlar bahar kokuyor..
Nisan akşamları sarhoş ediyor..
Bekliyorum
Nerede bekliyorum bilmiyorum
Ben oradayım..
Sen orada mısın..
Orası neresi..
Sesler gitmiyor..
Uzayda boşluktayım..
Bir esrarengiz hoşluktayım..
Bağırıyorum..
Duyulmuyorum ...
Yokolursan ne yaparım diyorum, neler kalmıştır senden öpüp koklayacak,
kimlerin anlatacakları var dinledikçe ben ağlayacak..
Hani bir deprem provası gibi ruhumun..
Saklanacak sığınacak yerler arıyorum..
Ya da yıkıntılar arasında duyulmak için bağırıyorum..
Yokluğunu kurtaracak eller uzanmıyor..
Karanlıkta beklediğim fenerler yanmıyor..
Bir başıma kalıyorum, korkularım, tutkularım, sayfaları onlarca kez
okunmuş kitaplarım, ve çoğu geçtikten sonra anlamaya çalıştığım
hayatımın basmakalıp sorgular içinde kıvranması..
Sana dokunmam şart mı
Yanımda olman için..
Seni rüyalarımda uçuramaz mıyım
Tek başlarına manasız fısıldaşan kelimeleri..
Bir araya toplayıp anlam kazandırıyorum güzelliğinde..
Yanyana gelip ne parıltılar seziyorlar gözlerinde..
Kışkırtıyorlar beni..
Kışkırıyorum..
Pimini çekiyorum varlığımın, patlatmak için
Umudun engelliyor
Yerle bir olmasını hayatın..
Zindan menfezlerinden çıkıyorum, güneşe merhaba, iyi ki umudun varmış
yaşıyorum, ne mahkumiyetler bitirmiştir sevda yargısız infazlarda, ne
tatlar bırakmıştır, kekremsi ve acımsı titreyen dudaklarda..
Yeni kelimeler arıyorum şimdi..
Bu velûd aşkın keyfini çıkaracağım..
Dört mevsim ürün alacağım bu tarladan..
Yokluğunu yokedeceğim..
Yeni güne başlayan her tomurcukla
Çöl Rüzgarı..
Seni dağbaşlarındaki yabanıl nehirlerden akan güzelliklerle düşündüm
Ve bir kırçiçeğinin inceliğinde bazen..
Oysa hepsiydin Sen..
Ama ençok sanki hoş kokularla bir yediveren..