ABDOMEN Karın,batın. ...
ABORTUS Çocuk düşürme,düşük. ...
ABSANS Kısa süreli şuur kaybı. ...
ABSE Çevre dokulardan kese tarzında doku ile sınırlı içerisi cerahat ile dolu oluşum. ...
ABSORBSİYON Emilme, örn.sindirim, gıdaların barsaklarda absorbsiyonudur denilebilir. ...
ADRENALİN Böbreküstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormondur. Tabiatta bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete ...
AFAKİ Gözde, lensin olmaması. ...
AFAZİ Beyindeki ilgili alanların tahribi sonucu, konuşma veya konuşulanı anlama yeteneğinin kaybı. Disfazi, aynı durumun daha ...
AFONİ Ses kaybı. Kısmi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konuşma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı ...
AFRODİZYAK Cinsi arzuyu artırıcı maddeler, ilaçlara verilen isim. ...
AGLÜTİNASYON Sıvı bir süspansiyonda, ufak cisimciklerin bir araya gelip birbirlerine yapışmasıdır. ...
AGORAFOBİ Geniş, açık bir sahada yalnız kalınca hissedilen, kontrol edilemeyen bir korkudur. ...
AJİTASYON Kişinin etrafa saldırganlığı, aşırı aktivitesi ile karakterize durum. ...
AJİTE Rahatsız, huzursuz, taşkınlık yapan. ...
AKNE Yüz, omuzlar, sırt ve göğüsteki yağ bezleriyle ilgili kronik bir deri hastalığıdır. En çok 14-20 ...
AKOMODASYON Gözün optik sisteminin çeşitli uzaklıklara uyum yaparak net görmenin sağlanması. ...
AKONDROPLAZİ Tedavisi olmayan, sebebi bilinmeyen kalıtsal bir cücelik tipidir. Gövde normal büyüklüte olup, kol ve bacaklar ...
AKROMEGALİ Beyin tabanında bulunan hipofiz bezinin ön bölümünün aşırı çalışmasına bağlı bir durumdur. Büyüme tamamlanmadan, kemiklerin ...
AKUSTİK SİNİR İşitme siniri. ...
ALERJİ Vücudun, bazı madde veya hava şartlarından etkilenmesi yahut psikolojik etkenler sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. ...
AMBLİYOPİ Gözde belirli bir bozukluk olmaksızın oluşan görme tembelliği. ...
AMNEZİ Hafızanın kısmen veya tamamen kaybolması. ...
ANALJEZİK Ağrı kesici. ...
ANEMİ Kısaca, halk arasında kansızlık olarak bilinen anemi, alyuvarların sayı olarak az olması ve alyuvarların içerisinde ...
ANEMİK Kan değerleri düşük olan, yani kan sayımında eritrosit sayıları ve hemoglobin miktarı düşük olan kişi. ...
ANERJİ Özel bir antijene cevap verilmemesi hali. Organizmanın savunma yeteneğinin kaybolması. ...
ANESTEZİ Doktorlar, ameliyat sırasında ağrı duymaması için, ameliyattan önce hastaya bir iğne yapar ya da solunum ...
ANKSİETE İç sıkıntısı, iç daralması. ...
ANOREKSİ Anorexia Nervosa, özellikle genç kadınlarda görülebilen, yemek yememek, çok az uyumak, buna rağmen çok aktif ...
ANOSMİ Koku alamama, nezle grip gibi enfeksiyonlarda olabildiği gibi koku siniri ile ilgili beyin bölgesindeki patolojilerde ...
ANSEFALİT Beyin iltihabı. ...
ANTİENFLAMATUAR İltihabi reaksiyonu önleyen madde, ilaç... ...
ANTİSEPTİK Mikropları, yani insan, hayvan ve bitkilerin dokularına yerleşerek hastalığa yol açan bakteri, virüs, mantar gibi ...
ANTİSEPTİKLERİN ETKİSİ Kimyasal antiseptiklerin mikroplar üzerinde nasıl etkili oldukları tam olarak açıklanamamıştır. Bu maddeler doğrudan doğruya mikrop ...
ANTİSEPTİKLERİN TARİHİ İnsanlar, "mikrop kuramının" bulunmasından yüzyıllarca önce neden ve nasıl etki yaptığını bilmeksizin antiseptikleri kullanıyorlardı. Örneğin ...
ANTİSPAZMODİK Spazm çözücü, daha çok iç organlardaki düz kasların kasılmalarını çözen ilaç grubuna verilen isim. ...
ANTİSTATİK Statik elektrik birikimini önleyen madde. ...
ANTİTOKSİK Toksin giderici. ...
ANTİTÜSSİF Öksürük giderici. ...
ANTİVİRAL Virüslara etkili, virusların zararlı etkilerini önleyen. ...
ANÜLER Halka şeklinde. ...
ANÜRİ İdrar çıkaramama. ...
ANÜS Makat, sindirim kanalının bitiş kısmı. ...
AORTA Kalpten çıkan, vücudun en büyük damarı, kalpten çıktıktan sonraki kavisli bölümüne arcus aorta, göğüs kafesi ...
AORTİK ANEVRİZMA Aort damarının her hangi bir bölümünde görülen genişleme. ...
APANDİSİT Kör barsak (apendiks) iltihabı. ...
APATİ Çevre ile anormal derecede ilgisizlik, duygusuzluk, kayıtsızlık. ...
APEKS Uç, tepe, zirve. ...
APNE Solunumun geçici bir zaman içinde durması. ...
APOPLEKSİ Felç, inme. ...
APİROJEN Ateş yükselmesine neden olan herhangi bir madde taşımayan. ...
ARAKNOİD Beynin üzerinin örten ince zar. ...
ASETABULUM Uyluk kemiğinin başının, kalça kemiği ile eklem yaptığı çukurluk ...
ASETİLSALİSİLİK ASİT Yaygın olarak kullanılan ve bilinen aspirinin kimyasal adı. ...
ASO Antistreptolizin O için kullanılan kısaltma. Streptolizin, "Hemolitik Streptokok" adı verilen bakterilerin salgıladığı toksinin adıdır. Bu ...
ASİDOZ Organizmanın asit baz dengesinde asit istikametinde bozulma sonucu ortaya çıkan entoksikasyon tablosu. ...
ATROPİN Belladonna (Güzel Avrat Otu) adlı bitkiden elde edilen bir alkaloiddir. Tıpta çok değişik kullanım alanları ...
AŞİL TENDONU Baldır arka kısmındaki kas grubunun, topuk kemiğine birleşmesini ve ayağın aşağı yukarı hareketini sağlayan yapı(kiriş). ...
BAĞIŞIKLIK Belirli bir mikroorganizmaya karşı vücudun direncidir. Aktif ve pasif olmak üzere iki tip bağışıklık (immünite) ...
BAKTERİ Tek hücreli mikroorganizmalardır. Bunlar, mantarlardan küçük, fakat virüslerden büyüktürler. Bazıları hastalık yapıcı, bazıları zararsızdır; bazı ...
BAKTERİYEMİ Bakterilerin veya bakteri toksinlerinin kana geçmesiyle oluşan ateş, titreme ile seyreden klinik tablonun adıdır. Eş ...
BALLİSMUS Kol ve bacakların, istemsiz, şiddetli, atıcı hareketleridir. Bu durum, gövdenin yarısında görüldüğü takdirde, "hemiballismus" adını ...
BANDAJ Yara sarmaya veya yaraları kapatan gazları ve tespit edici tahtaları yerinde tutmaya yarayan kumaş parçasıdır. ...
BARBİTÜRAT'LAR Sinir sistemini uyuşturucu etkileri olan maddelerdir. ...
BASİL Çomak şeklindeki mikroorganizmalardır. Örneğin Tüberküloz'un etkeni Koch adı verilen basildir. ...
BATIN Gövdenin, göğüs ve pelvis bölgeleri arasındaki kısmıdır. Göğüsten, bir kas bölme teşkil eden diafragma ile ...
BAZAL METABOLİZMA Vücut yüzeyi birimine göre hesap edilen, istirahat anında sarf edilen enerji miktarıdır.Vücut yüzeyi şahsın, boyu ...
BELL PARALİZİSİ Yüz siniri felcidir. ...
BENCE-JONES PROTEİNİ Myelomatosis gibi kemik iliğini ilgilendiren hastalıklarda, idrarla çıkartılan bir cins protein. ...
BENİGN İyi huylu. ...
BERİBERİ B vitamini noksanlığında meydana gelen ağır bir polinevrit. ...
BLEFARİT Göz kapaklarının, özellikle kenar bölümlerinin iltihabı. ...
BONE Kemik. ...
BOTULİSMUS Basillus Botulismus toksinleri ile meydana gelen zehirlenme. ...
BRADİKARDİ Kalbin dakikadaki atım sayısının azalması. ...
BRAKİYALJİ Kol ağrısı. ...
BRONCHİOLİTİS Solunum sisteminin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronşiollerin iltihabına denir. ...
BÜL Ciltte içi sıvı dolu kabarık oluşumlar. Çapları 0.5 cm'den büyüktür. Küçük olanlarına vezikül denir. ...
BÜLLÖZ Büllerden oluşan lezyon. ...
BİFURKASYON İki dala ayrılma yeri. ...
BİFİD İki bölüme ayrılmış durumda olan, çatallı, yarık. ...
BİKONKAV Her iki yüzeyide konkav, iç bükey veya oyuk olan. ...
BİLATERAL Her iki tarafa ait olan, iki taraflı. ...
BİLİRUBİN Hemoglobinin yıkılmasından açığa çıkan kırmızı boya. ...
BİLİRUBİNEMİ Kanda bilüribinin artması. ...
Bİ****ÜEL İki cinsiyetli, hem erkek hem dişi. ...
BİYOPSİ Canlı bir dokudan muayene edilmek üzere küçük bir parça alınması. ...
CADUCEUS Mitolojide Tanrı'nın habercisi olan Merkür'ün asasıdır. ABD ordusu tıp mensuplarının sembolü olup, tıp biliminin sembolü ...
CAISSON HASTALIĞI Vurgun. Dalgıçlarda ve çok yükselen havacılarda atmosfer basıncının ani değişimlerine bağlı olarak meydana gelir. ...
CALCANEUS Topuk kemiği. ...
CANDIDA Bir mantar çeşidi. ...
CERAHAT Alyuvarlar, bakteri ve yıkılmış doku kalıntıları gibi iltihap ürünlerini kapsayan doku sıvısıdır. ...
CERRAHİ Tıbbın en eski dallarından biridir. İlaçla ya da başka tedavi yöntemleriyle iyileştirilemeyen hastalıkların, yaralanmaların, vücuttaki ...
CERUMEN Kulak kiri. İnsan kulağında normal olarak bulunan balmumu kıvamındaki salgıdır. Bu salgının fazlalığı, kulak tıkanması ...
CESTODIASIS Yassı solucan enfeksiyonudur. ...
CLAVİCULA Köprücük kemiği. ...
COR Kalp. ...
COXAE Kalça kemiği. ...
DAKRİYOADENİT Gözyaşı bezi iltihabı. ...
DAKRİYOLİT Gözyaşı taşı. ...
DAKRİYOSİSTEKTOMİ Gözyaşı kesesinin ameliyatla çıkartılması. ...
DAKRİYOSİSTOGRAFİ Kontrast madde verilerek gözyaşı kesesi ve kanalının radyolojik olarak incelenmesi. ...
DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ Gözyaşı kanalının tıkalı olduğu durumlarda uygulanan, kesenin burun boşluğuna diranajını sağlayan ameliyat. ...
DAKRİYOSİSTİT Gözyaşı kesesi iltihabı. ...
DALTONİZM Renk körlüğü. ...
DANSİMETRE Yoğunluk ölçen cihaz. ...
DEBİLİTE Zeka geriliği. ...
DEFEKASYON Dışkının dışarı atılması. ...
DEFEKT Eksiklik, kusur. ...
DEFLORASYON Kızlık zarının yırtılması. ...
DEFORMASYON Şeklini bozma. ...
DEFORMİTE Şekil bozukluğu. ...
DEFİBRİLATÖR Kalbin normal dışı hızlı atımını durdurarak tekrar normal kalp ritmine dönmesini sağlayan araç. ...
DEJENERASYON Dokuların normal yapılarının bozulup normal fonksiyonlarını yapamıyacak hale gelmeleri. ...
DEKOMPRESYON Baskı yapan gücün veya baskının kaldırılması. ...
DEKONJESTAN Konjesyonu (şişme) azaltan, dekonjessif. ...
DEKÜBİTİS Yatalak olanlarda hareketsizlik sonucu sırtta ve kalçalarda açılan yaralar. ...
DELİRİUM Zehirlenmeler, ateşli hastalıklar, epilepsi, histeri ve akıl hastalıklarında görülebilen, titreme, hallüsinasyonlar ve saldırganlıkla birlikte bilincin ...
DEMANS Bunama, muhtelif formları vardır.Senil Demans, Presenil Demans, Toxic Demans. ...
DEMONSTRASYON Göstererek öğretme. ...
DEMORALİZASYON Moral çöküntü. ...
DEMİYELİNİZASYON Sinir liflerinin etrafını saran myelin tabakasının kaybı. ...
DEONTOLOJİ Aynı meslek grubunda olan insanların birbirleri ile olan ilişkilerinde uyulması öngörülen ahlaki, moral değerler. ...
DEPRESYON Ruhsal ve bedensel çöküntü, isteksizlik. ...
DEPİLASYON Kılların çıkartılması işlemi. ...
DERMABRAZYON Deri üzerindeki benler veya yara izlerini ortadan kaldırma amacı ile yapılan kazıma işlemi. ...
DERMATOLOJİ Cildiye, cilt hastalıklarını inceleyen bilim dalı. ...
DERMATİT Cildin iltihabi durumu. ...
DERMİS Ciltte en üst tabaka olan Epidermis'in altındaki tabakaya dermis adı verilir. ...
DIABET Şeker hastalığı. Vücudun şeker yakmasında ortaya çıkan bozukluğun neden olduğu bir hastalıktır. Tıp dilinde diabet ...
DÜŞÜK Fetusun, gebeliğin 28. haftasından önce ölümü, ve rahmin dışa atılmasıdır. ...
E.E.G Elektroansefalografi kelimesi için kullanılan kısaltma. ...
E.K.G Elektrokardiogram kelimesi için kullanılan kısaltma. ...
EDEMA Ödem, vücudun her hangi bir yerinde hücre dışında anormal su birikmesi. ...
EFERVESAN Suya atıldığı zaman küçük gaz kabarcıkları çıkartarak köpüren, eriyen. ...
EFFEKT Tesir, etki. ...
EFFEKTİF Etkili, tesirli. ...
EFFÜZYON Vücut boşluklarında veya doku içerisinde sıvı birikmesi. "Plevral effüzyon" iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesidir. ...
EKLAMPSİ İlerlemiş gebeliklerde veya doğumdan hemen sonra yüksek kan basıncı, ödem ve idrarda protein yükselmesi ile ...
EKO Yankı. ...
EKOENSEFALOGRAM Beynin ekoensefalografi ile elde edilen çizelgesi. ...
EKOKARDİYOGRAM Ekokardiyografi yoluyla elde edilen çizelge. ...
EKOKARDİYOGRFİ Kalp, damar sisteminin teşhisinde kullanılan ultrasonik bir yöntem. ...
EKOLALİ Hastanın kendisine söylenilen sözleri anlamsız şekilde aynen tekrarlaması. ...
EKSİZYON Bir dokunun çıkartılıp atılması. ...
EKTAZİ Genişleme. Örn. Bronşektazi. ...
EKTODERM Derinin en dış tabakası. ...
EKTOPİ Her hangi bir organın normal bulunması gereken yerde değilde, vücudun başka bir yerinde olması hali. ...
EKTROPİON Göz kapaklarının serbest kenarlarının dış tarafa kıvrılmaları. ...
EKİNOKOK Köpek ve kurtlar, nadiren kedilerde bulunan bir parazit olup larvaları memeli canlılarda büyüyerek hidatik kistleri ...
EKZEMA Deride kızarıklık, şişme, veziküller, kaşıntı gibi belirtilerle görülen daha çok psikosomatik nedenli cilt rahatsızlığı. Akut ...
ELEKTROANSEFALOGRAFİ Beynin elektriki faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. ...
ELEKTROKARDİOGRAFİ Kalp adelesinin faaliyetlerinin grafik olarak gösterilmesi. ...
ENDOKRİNOLOG Endokrin sistemin yapı, patolojileri ve tedavisi konusunda uzman kişi. ...
ENDOKRİNOLOJİ İç salgı bezlerinin fonksiyonlarını, normal dışı çalışma sonucu oluşan hastalıklarını ve bunların tedavilerini inceleyen tıp ...
ENSEFALON Beyin. ...
ENVAZYON Yayılma, örneğin kafatasındaki bir tümörün beyin dokusuna envazyonu denince tümörün beyine yayılması kastedilir. ...
EPİTEL Organ ve vücut yüzeylerini örten hücre tabakası. ...
EROZYON Deri veya mukozada görülen, sınırlı bir bölgede epitel kaybı, yüzeyel yaralar. Örneğin; Cervical erozyon, halk ...
FALKS SEREBRİ Beynin sağ ve sol yarı kürelerini birbirinden ayıran, orağa benzediği için bu isim verilen kalın ...
FALLOP TÜPLERİ Her biri yaklaşık 10 ar cm. uzunluğunda, uterusun üst köşelerinden yumurtalıklara kadar uzanan iki borudur. ...
FALLOT'S TETRALOGY Kalbin doğumsal bir anomalisine verilen isim. ...
FAMİLYAL Irsi, kalıtsal, herediter. ...
FARİNKS Yutak. ...
FASİAL PARALİZİ Yüz siniri felci, bu sinirin felcinde yüzün yarısı kısmen hareketsiz ve ifadesiz kalır. Santral ve ...
FASİAL SİNİR Yüz siniri, yedinci kafa çifti. ...
FAT Yağ. ...
FATAL Öldürücü, ölümle sonuçlanan. ...
FEBRİL Ateşli, hummalı. ...
FEÇES Dışkı. ...
FEKALİT Barsakta bir kısım dışkının sertleşmesi sonucu oluşan dışkı taşı. ...
FEMUR Uyluk kemiği. ...
FERMENT Bazı organların salgılarında bulunup kimyasal değişikliklere etki eden maddeler. ...
FERMENTASYON Mayalanma. ...
FERRİTİN Demir elementinin vücutta depo edilen şekli. ...
FERTİL Gelişme yeteneği olan, doğurabilen. ...
FERTİLİTE Doğurma yeteneği, verimlilik. ...
FETAL Fetus'a ait. ...
FETUS Üçüncü gebelik ayı başından doğuma kadarki devre içinde ana rahmindeki canlıya verilen isim. ...
FRENİK SİNİR Nervus Frenicus. Göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diafragmanın sinirine verilen addır. ...
FİBRO-SARKOM Bağ dokusunun kötü huylu tümörü. ...
FİBROM İyi huylu bağ dokusu uru. ...
FİBRÖZ Lif dokusu ...
FİBRİN Kanın pıhtılaşmasına yarayan albumin cinsinden bir madde. ...
FİBRİNEMİ Kanda fibrin bulunması. ...
FİBRİNÜRİ İdrarda fidrin çıkması. ...
FİBULA Bacaktaki iki kemikten dış kısımda olanıdır. Üstte Tibia ile eklem yapar diz eklemi yapısına girmez, ...
FİLARİA Omurgalı canlıların kanında ve dokularında yaşayan kıl kurdu cinsi parazit. Elefantiazis denilen rahatsızlığa neden olur. ...
GALAKTEMİ Kanda süt bulunması. ...
GALAKTORE Memeden kendiliğinden süt gelmesi. ...
GALAKTOSEL Memede, içi süt dolu kist. ...
GALAKTOZ Süt şekeri. ...
GALAKTOZÜRİ Gebelerde idrarla galaktoz çıkması. ...
GALAKTÜRİ İdrarın süt görünümünde çıkması. ...
GANGLİON Lenf bezi, bazı ufak urlara verilen isim. ...
GANGREN Dokunun ölmesidir, ancak halk arasında daha çok bir uzvun vücuda bağlıyken ölmesi anlaşılır. ...
GASTRODÜODENİT Mide ve onikiparmak barsağının iltihabı. ...
GASTROENTERELOG Mide, barsak hastalıkları mütehassısı. ...
GASTROENTEROLOJİ Mide, barsak hastalıkları bilgisi. ...
GASTROENTERİT İshalle seyreden mide barsak iltihabı. ...
GASTROLİT Mide taşı. ...
GASTROMEGALİ Midenin genişlemesi. ...
GASTRONOMİ İyi yemek yeme bilimi. ...
GASTROPTOZİS Mide düşüklüğü. ...
GASTROSKOPİ Hastaya yutturulan bir kamera ile midenin görerek muayene edilmesi. ...
GASTROİNTESTİNAL Mide - barsak. ...
GASTRİT Mide iltihabı. ...
GİARDİA Tek hücreli organizmalardandır. Esas adı Giardia Lamblialis olup, sindirim sisteminde yerleşir. ...
GİARDİASİS Giardia İntestinalis adlı mikroorgnizmanın sebep olduğu hastalık. ...
HABİTÜEL İtiyadi, alışkanlığa bağlı. ...
HALLUKS Ayak başparmağı. ...
HALLÜSİNASYON Gerçekte olmayan şeyleri algılamak. ...
HALOTAN Anestezik bir madde. ...
HAMARTOM Yeni oluşmuş kan damarlarında meydana gelen tümör. ...
HAMARTROZ Eklem boşluğuna kan dolması. ...
HAŞİŞ Esrar, haşhaş. ...
HEMAGLÜTİNASYON Kan yuvarlarının aglütinasyonu. ...
HEMANJİEKTAZİ Kan damarlarının genişlemesi. ...
HEMANJİOM Kan damarlarından dogan urlar. ...
HEMATEMEZ Kan kusma. ...
HEMATOLOG Kan hastalıkları uzmanı. ...
HEMATOM Organ içerisinde veya aralarında kan birikmesi. ...
HEMATOMİYELİ Omurilikte kanama. ...
HEMATOSEL Testis torbalarında kan birikmesi. ...
HEMORAJİ Kanama. ...
HERPES Uçuk, içi sıvı dolu vezikül. ...
HERPES SİMPLEKS Aynı adı taşıyan virüsün sebep olduğu çeşitli deri ve mukoza bölgelerinde yaygın, küçük, içi sıvı ...
HİLER Hilus'a ait. Örneğin, Hiler Lenf Adenopati denildiği zaman Hilus'a komşu lenf bezlerinde büyüme anlaşılır. ...
HİLUS Organlarda büyük damar ve sinirlerin, akciğerlerde solunum yollarının giriş kapısı. ...
HİPERKROMAZİ Pigment fazlalığı gösteren. ...
HİPOFİZ Beyin tabanında burun arkasının üst kısmına uyan bölgede hormon salgılayan bir bezdir. ...
HİPOSPADİAS Penisin doğumsal bir şekil bozukluğudur. İdrar yolunun son kısmı olan üretra'nın dışa açılan deliğinin normal ...
YABANCI CİSİMLER Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, ...
YAĞ EMBOLİSİ Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ ...
YAĞLI DEJENERASYON En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve ...
YALANCI GEBELİK Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik ...
İDİOPATİK Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen. ...
İDİOT Doğuştan aptal. ...
İHTİYOZİS Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık. ...
İKTER Sarılık. ...
İKTUS İnme. darbe. ...
İLEUM İnce barsağın son bölümü. ...
İLEUS Barsak tıkanması. ...
İLEİTİS İnce barsak iltihabı. ...
İLLUZYON Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması. ...
İMBESİL Geri zekalı. ...
İMMATÜR Tam gelişmemiş. ...
İMMOBİL Hareketsiz. ...
İMMÜN Bağışık,bulaşıcı hastalıktan muaf. ...
İMMÜNOLOG Bağışıklık uzmanı. ...
İMMÜNOLOJİ Bağışıklığı inceleyen bilim. ...
İMMÜNİTE Bağışıklık,muafiyet. ...
İMMÜNİZE Bağışık kılmak. ...
İMMİNENT Tehdit eden. ...
İMMİNENT ABORTUS Düşük tehdidi altındaki gebelik. ...
İMİTASYON Taklit. ...
İNFLAMASYON Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi ...
İNTERMEDİER Arada oluşan, meydana gelen. ...
İNTRAEPİTELİAL Epital hücreleri içerisinde. ...
JARGON Kelimeleri yerinde kullanamama ile karekterize anlamsız ve anlaşılmaz konuşma. ...
JEJUNUM Oniki parmak barsağından sonra gelen ince barsak bölümü. ...
JEJUNİT Jejunum iltihabı. ...
JOİNT Eklem. ...
JUVENİL Gençliğe ait. ...
JİGANTİZM Ergenlik çağından önce oluşan hipofiz bezi tümörlerinde büyüme olayının kontrolden çıkması sonucu oluşan dev görünüm. ...
JİNEKOLOJİ Kadın hastalıkları ile ilgili tıp dalı. ...
JİNEKOMASTİ Erkeklerde memenin anormal ölçüde büyümesi. ...
JİNJİVİT Diş etleri iltihabı. ...
KAKOZMİ Pis koku. ...
KALYUM Potasyum. ...
KARDİAK Kalbe ait. ...
KARİNA Trakeanın (nefes borusu), sağ ve sol akciğerlere girmeden önce ikiye ayrıldığı kısıma verilen ad. ...
KATABOLİZMA Maddelerin yüksek terkiplerinin, dokularda yakılarak daha basit terkipte maddeler meydana gelmesi. ...
KAŞEKSİ Genel sağlık durumunun bozukluğu ile ilgili ileri derecede zayıflama hali. ...
KELOİD Eski bir kesi veya ameliyat yerinde aşırı nedbe dokusu oluşmasıdır. ...
KERATOMA Nasır. ...
KERATOMETRE Kornea kavislerini ölçmekte kullanılan alet. ...
KERATOPLASTİ Matlaşmış korneanın yerine başkasından alınan korneanın konulması ameliyatı. ...
KERATOSKOP Korneayı muayene aleti. ...
KERATİN Tırnak ve boynuzun ana maddesi. ...
KERATİNİZASYON Boynuzlaşma. ...
KERATİT Kornea iltihabı. ...
KERNİCTERUS Yeni doğanın şiddetli ikterinde beynin bazı çekirdeklerinin bilüribinin etkisiyle toksik degenerasyonudur.Çocukta zeka geriliği ve spastisite ...
KETONEMİ Kanda keton cisimciklerinin bulunması. ...
KETONÜRİ Idrarla keton çıkarılması. ...
KIZAMIK Salgın yapan virütik bir çocukluk çağı hastalığıdır. ...
KLEPTOMANİ İhtiyacı olmaksızın patalojik çalma dürtüsüne verilen addır. ...
KLOSTROFOBİ Kapalı yerlerden sebebsiz yere korkma reaksiyonudur. ...
KOCH BASİLİ Tüberküloz basiline, bulanın adına izafeten verilen ad. ...
KOLESTEROL Hayvansal ve bitkisel yağların içerisinde bulunan, karaciğer tarafından sentez edilen bir maddedir. Kanda normalden fazla ...
KORPUS Gövde. ...
KÜRTAJ Küretajın kelime anlamı kazımaktır. Ama burada adı geçen Kürtaj halk arasında, küçük hamileliklerde rahim içerisindeki ...
KİFOZ Omurganın açıklığı öne bakan kanburluğuna verilen ad. ...
KİST Etrafı membranla (zar) çevrili içi sıvı dolu oluşumlar. Büyüklükleri muhtelif olup vücüdun her tarafında oluşabilir. ...
KİST HİDATİK Bazı organlarda (daha çok karaciger, akciğer , beyin) ekinokok adı verilen parazitlerin neden olduğu içi ...
KİST SEBASE Yağ bezlerinin büyümesi sonucu deri altında oluşan kistler. ...
LABİL Kararsız, çabuk değişen. ...
LAGOFTALMİ Göz kapaklarındaki bozukluk nedeniyle gözlerin tam kapanmaması hali. ...
LAKRİMA Göz yaşı. ...
LAKTASYON Annenin süt verme devresi. ...
LAKÜN Küçük boşluk, delik. ...
LAP Lenfadenopati'nin kısaltılmış şeklidir. Lenfadenopati, lenf bezlerinde büyüme anlamına gelir. ...
LAPARATOMİ Teşhis amaçlı veya ameliyat için karın boşluğunun açılması. ...
LAPAROSKOPİ Ucunda kamera olan, laparoskop denilen aletle karın boşluğunun endoskopik incelenmesi. ...
LARENGOSKOP Bogazın muayenesine yarayan aynalı ışıklı alet. ...
LARENGOSKOPİ Gırtlağın içinin larengoskop ile muayenesi. ...
LARENJİT Larenks iltihabı. ...
LARENKS Gırtlak. ...
LARVA Tırtıl, kurtçuk. ...
LENFOMA Başlangıcını lenfoid dokudan almış ur. ...
LEZYON Genel anlamda henüz tam olarak niteliği tespit edilmemiş bozukluk. ...
LİGAMENT Vücudun muhtelif eklemlerinde, organlarında bulunan bağlara verilen isimdir. ...
MAGNET Mıknatıs. ...
MAKRO Büyük. ...
MAKROSEFALİ Başın (beynin) normalden büyük olması. ...
MALABSORBSİYON Emilimin bozuk oluşu. ...
MALADİ Hastalık. ...
MALARYA Sıtma. ...
MALASİ Keyifsizlik, kırıklık. ...
MALE Erkek. ...
MALFONKSİYON Her hangi bir organın yetersiz veya dengesiz görev yapması. ...
MALFORMASYON Kusurlu oluş, sakatlık. ...
MALLEOL Ayak ekleminin her iki tarafındaki kemik çıkıntılarına verilen isim. ...
MALLEUS Orta kulaktaki çekiç kemik. ...
MALNUTRİSYON Sağlık için şart olan, vitamin, mineral, protein ve benzeri maddelerin yetersiz alınmasından doğan hastalıkları tanımlayan ...
MALPRAKTİS Tıpta yanlış, özensiz tedavi. ...
MALİGN Habis, kötü huylu. ...
MAMOGRAFİ Meme filmi. ...
MAMİLLA Meme başı. ...
MANDİBULA Alt çene kemiği. ...
MANİ Aşırı neşe şeklinde beliren psişik hastalık. ...
MANİFEST Aşikar, gizli olmayan. ...
MARFAN SENDROMU Sebebi bilinmeyen herediter genetik bir hastalık. ...
MARİHUANA Esrar. ...
MASTEKTOMİ Ameliyatla memenin alınması. ...
MASTEKTOMİ Memenin her hangi bir rahatsızlık nedeniyle alınmasıdır. Basit mastektomi sadece meme dokusunun çıkartılmasıdır. Radikal mastektomi ...
MASTOİDEKTOMİ Mastoid hücrelerin iltihaplanması nedeniyle mastoid kemiğin çıkartılması ameliyatıdır. ...
MASTOİDİT Kulak arkasında bulunan mastoid kemikteki,mastoid hücrelerinin iltihabıdır. Genellikle orta kulak iltihaplarını takip eder. ...
MASTİTİS Memenin iltihabıdır, emziren annelerde sütün birikmesi nedeniyle veya meme başındaki çatlak nedeniyle sık rastlanan bir ...
MAZOHİST İşkenceden zevk alan, işkence tarzı hareketlerden cinsel haz duyan. ...
MENENJİT Beyin zarlarının (Meninkslerin) iltihabıdır. ...
MENOPOZ Adetten kesilme. ...
MENSTRUAL Menstruasyonla ile ilgili, adet görme ile ilgili. ...
MENSTRUAL SİKLUS Adet görme dönemleri, iki adet arası. ...
MENTAL RETARDASYON Zeka gelişiminde gerilik. ...
MENTRUASYON Adet görme, ay başı. (bayanlarda periodik kanama) ...
METASTATİK Metastaz yapmış lezyona verilen isim. (Başka bir organdan atlamış tümöral oluşum) ...
METASTAZ Herhangi bir organdaki kanser hücrelerinin, vücudun başka bir bölümüne atlamasıdır. ...
MUKOLİTİK Mukus'u eriten anlamındadır. Yani, akciğerlerde oluşan ve katılığı nedeniyle çıkarılmakta güçlükle karşılaşılan mukus'un (balgam) kıvamını ...
MUKOZA Bazı organların iç yüzlerini kaplayan ve salgı üreten doku tabakası. ...
MİTOZ Hücre bölünmesi. ...
MİYOM Uterus adalesinin iyi huylu tümörüdür. ...
NARKOANALİZ Psikanalize yardımcı olmak amacıyla, bir narkotik ilacın kullanılmasıdır. ...
NARKOLEPSİ Önüne geçilemiyecek kadar şiddetli uyuma eğilimi. ...
NARKOTİK Uyutucu, uyuşturucu. ...
NARKOZ Ameliyat yapmak için duyu, hareket ve bilincin damar yolu veya solunum yolu ile narkotik madde ...
NARSİZM Kendi kendini sevmek anlamına gelir.Aslında gelişimin normal bir safhasını teşkil eder,ancak hayatın ileri devrelerinde varlığı ...
NATAL Doğuşa ait. ...
NATRİUM Sodyum. ...
NATUREL Normal, tabii. ...
NAUSEA Mide bulantısı. ...
NAZAL KEMİK Burun kemiği. ...
NAZOFARİNKS Burnun arka kısmı ile yutağın komşuluk yaptığı bölge. ...
NEBULİZER Sıvıyı püskürterek uygulamaya yarayan alet. ...
NEONATAL Yeni doğana ait. ...
NEOPLAZİ Patalojik anlamda yeni doku oluşumu. ...
NODÜL Yuvarlak, çapı 1 cm'den küçük patolojik oluşumlar. ...
NÖROLOJİ Asabiye, sinir hastalıkları. ...
NÖROŞİRÜRJİ Beyin cerrahisi. ...
OBDUKSİYON Otopsi. ...
OBEZ Şişman. ...
OBEZİTE Şişmanlık. ...
OBJE Görülebilen veya dokunulanilen herhangi bir şey. ...
OBJEKTİF Duyulup, görülebilen, idrak edilebilen. ...
OBLİTERASYON Vücuttaki boşlukların tıkanması. ...
OBSERVASYON Müşahade. ...
OBSESYON Daimi endişe,fikri sabit, nöroz. ...
OBSTETRİ Doğum bilgisi. ...
OBSTRÜKSİYON Tıkanma, engel. ...
ODONTOİD Diş şeklinde. ...
ODİOGRAM Kulağın işitme gücünün kaydıdır, odiometri cihazı ile ölçülür. ...
OEDİPUS KOMPLEKSİ Erkek çocuğun annesine karşı duyduğu bilinçsiz yakınlık nedeniyle babasını kıskanması ve bununla ilgili ruhsal bozukluklar ...
OFTALMOLOJİ Göz ve göz hastalıkları ile uğraşan bilim dalı. ...
OFTALMOLOJİST Göz hastalıkları uzmanı, göz mütehassısı. ...
OFTALMOPLEJİ Göze ait sinirlerin felci sonucu göz kapağının düşmesi ve gözün hareket edememesi ile birlikte oluşan ...
OFTALMOSKOP Göz içi muayenesinde kullanılan bir alet. ...
OFTALMOSKOPİ Oftalmoskop ile gözün içinin muayene edilmesi. ...
OFTALMOTONOMETRİ Göz içi basıncın ölçülmesi. ...
OFTALMİK Göze ait. ...
OKKULT Gizli, kapalı. ...
OKLUDE Kapalı, tıkalı. ...
OKSİPUT Başın arka kısmı. ...
OKULOMOTORYUS Gözü hareket ettiren sinirlerden birisidir.(3.kafa çifti Nervus Oculomotorius) ...
OKÜLER Göze ait. ...
OLEKRANON Dirsekteki çıkıntı. ...
OLFAKTORYUS Koku siniri.(Nervus Olfactorius) ...
OLİGO Geri,küçük. ...
OLİGODENDROGLİOMA Sinir sistemi destek dokusuna ait, özellikle beyincikte görülen kötü huylu tümör. ...
OLİGOSPERMİ Menide spermatozoidlerin normalden az oluşu. ...
OLİGÜRİ İdrarın normalden az çıkartılması ...
OMENTUM Karın içerisinde, barsakları örten oluşum. ...
ONANİZM Genital organlar ile oynayarak kendi kendine tatmin. ...
ONKOLOJİ Tümöral oluşumlarla ilgili bilim dalı. ...
OPAK Donuk, şeffaf olmayan. ...
OPERABL Ameliyat edilebilir, ameliyat edilmekle halen bir şansı olan. ( aksi; inoperabl ) ...
OPERASYON Cerrahi müdahale, ameliyat. ...
OPİAT Afyonlu ilaç, uyuşturucu. ...
OPİSTOTONUS Bazı hastalıklarda vücudun ekstansör (gerici ) kaslarının gerilmesi sonucu gövdenin yay biçimi alarak kasılmış hali. ...
OSTEOFİT Kemiklerde patalojik olarak oluşan çıkıntı şeklindeki oluşumlar. ...
OSTEOGENESİS Kemik oluşumu, kemiklerin gelişimi. ...
OSTEOGENESİS İMPERFEKTA Kemiklerin kolayca kırılacak şekilde gevrek oluşu ile karekterize kalıtsal nitelik gösteren hastalık. ...
OSTEOJENİK Kemik yapıcı. ...
OSTEOLİZ Kemiğin çürümesi, nekrozu, erimesi. ...
OSTEOMALASİ Kemiklerin yumuşaması ile karekterize bir hastalık. ...
OSTEOMİYELİT Kemik iltihabı. ...
OSTEOPLASTİ Kusurrlu kemiği düzeltme veya sağlam kemikle değiştirme ameliyatı. ...
OSTEOİD Kemik gibi, kemiğimsi. ...
OVOBLAST Yumurtanın geliştiği hücre, yumurta hücresi. ...
OVOSİT Olgunlaşma devresinden önceki dişi cinsiyet hücresi. ...
PAKİMENENJİT Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır. ...
PALPASYON Elle dokunularak yapılan muayene. ...
PALPİTASYON Kalp çarpıntısı. ...
PALSY Felç, inme. ...
PALYATİF Hafifletici. ...
PALİLALİ Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır. ...
PAN Bütün. ...
PANARTERİT Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum. ...
PANDEMİ Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir. ...
PANKARDİT Kalbin bütün zarlarının iltihabı. ...
PANKREAS Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı ...
PANKREATİT Pankreas iltihabıdır. ...
PANOFTALMİ Gözün bütün tabakalarının iltihabı. ...
PANSİNÜZİT Bütün yüz sinüslerinin iltihabı. ...
PAPAVERİN Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücüetkiye sahip bir alkaloid. ...
PAPÜL Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır. ...
PAPİLLOKARSİNOM Kötü huylu papillom. ...
PAPİLLOM Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler. ...
PAPİLLİT Görme sinirinin retinaya girdiği yerin(optik papilla)ödemli iltihabı. ...
PARA Yanında, yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında) ...
PARAKARDİAK Kalbin yanında, kalbe komşu. ...
PARALİTİK Felç olan, felçli kişi. ...
PARALİZİ Felç. ...
PARAMEDİAN Orta hattın yanında, orta hatta yakın. ...
PARAMEDİKAL Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren. ...
PARANAZAL Burun boşluğunun yanında, buruna komşu. ...
PARANKİM Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır. ...
PARAOZEFAGEAL Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan. ...
PARAPAREZİ Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması. ...
PARAPLEJİ Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali. ...
PARASENTEZ İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı. ...
PARATRAKEAL Nefes borusunun yanında yer alan. ...
PARATİROİD Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim. ...
PARATİROİDEKTOMİ Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması. ...
PARAVERTEBRAL Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan. ...
PARAZİT Asalak. ...
PARAZİTEMİ Kanda parazit bulunması. ...
PARENKİM Organın kendine özel doku yapısı. ...
PARENTERAL İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi. ...
PARESTEZİ Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar. ...
PAROKSİSMAL Ani ve geçici krizler halinde gelen. ...
PARONİŞİ Tırnak yatağı iltihabı, dolama. ...
PAROTİS BEZİ Kulak altı tükrük bezi. ...
PAROTİTİS Kabakulak. ...
PARSİYEL Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi. ...
PARTUS Doğum. ...
PARTİKÜL Parçacık, zerre. ...
PARİETAL KEMİK Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim. ...
PATELLA Diz kapağı kemiği. ...
PATOGENEZ Hastalığın esas ve gelişimi. ...
PATOGNOMONİK Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi. ...
PATOJEN Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar. ...
PATOLOG Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi. ...
PATOLOJİK Normal olmayan, hastalıklı. ...
PEDİATRİ Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı. ...
PEDİATRİST Çocuk hastalıkları uzmanı. ...
PELVİS Leğen kemiği. ...
PENİS Erkek cinsel organı. ...
PERORAL Ağız yolu ile. ...
PERİTON Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır. ...
PERİTONİT Peritonun iltihabıdır. ...
PETEŞİ Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması) ...
PHENOTYPE Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü. ...
PITRIASIS Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. ...
PLAK Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine ...
PLEVRA Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar. ...
PLEVRAL Plevraya ait. ...
PLÖREZİ Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı ...
PLÖRİT Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı. ...
POLİKİSTİK Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik meme ...
POLİP Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi ...
PROSTAT Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez. ...
PROSTATİT Prostat iltihabı. ...
PSORIASIS Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer ...
PULMONER Akciğer veya akciğerlerle ilgili. ...
PULMONER ARTER Akciğerin büyük besleyici arteri. ...
PÜSTÜL Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır. ...
RABİES Kuduz. ...
RADİKAL Sebebe yönelik, köklü. ...
RADİKÜL İnce dal, küçük kök. ...
RADİKÜLOPATİ Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık. ...
RADİKÜLİT Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır. ...
RADYOAKTİF Radyasyon yayan özelliğe sahip. ...
RADYODERMATİT Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit. ...
RADYOLOJİ Genel anlamda X ışınları,ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır. ...
RADYOTERAPİ Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi. ...
RADİUS Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir. ...
RAHİM Uterus, döl yatağı. ...
RAYNAUD Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca ...
RAŞİTİZM D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ...
REFRAKSİYON Kırılma. ...
REFRAKTOMETRE Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz. ...
REGRESYON Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması. ...
REGURJİTASYON Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi. ...
REHABİLİTASYON Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma. ...
REJENERASYON Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri. ...
REJİONAL Bir bölgeye ait. ...
RELAKSİN Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon. ...
REMİSYON Hastalık belirtilerinin sönmesi. ...
RENAL Böbrekle ilgili. ...
RENAL ARTER Böbrek arteri. ...
REPRODUKTİF Çoğalabilen. ...
RESPİRASYON Solunum, nefes almak. ...
RESPİRATUVAR SİSTEM Solunum sistemi. ...
RETANSİYON Birikme, toplanıp kalma. ( Örn. İdrar retansiyonu;idrar tutulması, idrar yapamama.) ...
RETROBULBER Göz küresinin arka kısmı. ...
RETROBULBER NÖRİT Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu. ...
RETROGRESSİV Gerileyen. ...
RETROPERİTONEAL Periton zarının arkasında. ...
RETROVERSİ Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması. ...
RETİKÜLER Ağ gibi, ağ biçiminde. ...
RETİNA Gözün en iç tabakası, ağ tabaka. ...
RETİNİT Retina iltihabı. ...
REVASKÜLARİZASYON Yeniden damarlanma. ...
REZEKSİYON Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması. ...
REZORBSİYON Emilme. ...
REZİDÜ Artık, bakiye. ...
REZİDÜEL Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.) ...
REZİSTAN Mukavim, dirençli. ...
REZİSTANS Direnç, mukavemet. ...
SADİST Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi. ...
SADİZM Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma. ...
SAFRA Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş ...
SAFRA KESESİ Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, ...
SAGİTTAL Vücudu sol, sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem. ...
SAK Kese, torba. ...
SAKKÜLER Keseye benzer, torba gibi. ...
SAKRALİZASYON Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır. ...
SAKROİLİAK EKLEM Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem. ...
SAKRUM Kuyruk sokumu. ...
SALMONELLA Bir bakteri türü. ...
SALPENJİT Tuba uterinaların iltihabı. ...
SALPİNKS Tuba uterina, rahimle yumurtalıklar arasındaki geçişi sağlayan, sağlı sollu iki tarafta bulunan tüpler.Tüplerin tıkalı olması ...
SALİSİLİK ASİT Ateş düşürücü etkisi olan ve aspirin yapımında kullanılan bir madde. ...
SEDASYON Hastanın sakinleştirilmesi. ...
SKOLYOZ (SKOLİOSİS) Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu. ...
STERNUM İman kemiği. ...
SUBKARİNAL Karinanın altında. (Karina ...
SUBPLEVRAL Akciğer zarının altında. ...
SÜT BEZESİ Meme dokusu içerisindeki süt üreten bezler. ...
SİMPLEKS Tek maddeden oluşmuş, basit, sade. ...
SİNÜZİT Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına ...
SİROZ Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim ...
SİTOLOJİ Hücre bilimi. ...
TABES DORSALİS Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden ...
TAKİPNE Çok hızlı solunum. ...
TALAMUS Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır. ...
TALASEMİ Kalıtsal bir kan hastalığıdır.akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür. ...
TARTAR Diş taşı. ...
TELEKARDİOFON Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet. ...
TELENJİEKTAZİ Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar. ...
TELEPATİ Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması. ...
TEMPORAL BÖLGE Şakak bölgesi. ...
TENDON Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar. ...
TENDİNİT Tendon iltihabı. ...
TENESMUS Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu. ...
TENYA Barsak paraziti, şerit, yassı solucan. ...
TESTOSTERON Erkek **** hormonuna verilen addır. ...
TREMOR İrade dışı titremelere verilen addır. Örneğin, Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde ...
TROMBOZ Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır. ...
ULNA Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında)bulunanıdır. ...
ULTRASONOGRAFİ Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları ...
ULTRASOUND İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları.Ultra-ses. ...
ULTRAVİOLE Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar. ...
UTERUS Rahim, döl yatağı. ...
UTERUS BİCORNİS Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç ...
UVULA Küçük dil. ...
VAGOTOMİ Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir. ...
VAGUS Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide , barsak sisteminin bir kısmına, kalp ...
VAJEN Kadın cinsel organı. ...
VAJİNİT Vajina iltihabı. ...
VAKSIN Aşı ...
VARİKOSEL Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu. ...
VARİS Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle ...
VASKÜLİT Damar iltihabı. ...
VAZODİLATASYON Damar genişlemesi. ...
VAZODİLATATÖR Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde. ...
VAZOKONSTRÜKSİYON Damarları büzülmesi, kasılması. ...
VAZOKONSTRÜKTÖR Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde. ...
VAZOSPAZM Damar kasılması, büzülmesi. ...
VEJETERYAN Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez. ...
VEN Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar. ...
VERTİGO Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu ...
VİTİLİGO Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal ...
YABANCI CİSİMLER Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, ...
YAĞ EMBOLİSİ Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ ...
YAĞLI DEJENERASYON En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve ...
YALANCI GEBELİK Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik ...
İDİOPATİK Oluşumunda bir sebeb gösterilemeyen. ...
İDİOT Doğuştan aptal. ...
İHTİYOZİS Cildin pul pul ve kuru oluşu ile kendini gösteren bir hastalık. ...
İKTER Sarılık. ...
İKTUS İnme. darbe. ...
İLEUM İnce barsağın son bölümü. ...
İLEUS Barsak tıkanması. ...
İLEİTİS İnce barsak iltihabı. ...
İLLUZYON Dışarıdan gelen görsel uyarıların olduklarından faklı algılanması. ...
İMBESİL Geri zekalı. ...
İMMATÜR Tam gelişmemiş. ...
İMMOBİL Hareketsiz. ...
İMMÜN Bağışık,bulaşıcı hastalıktan muaf. ...
İMMÜNOLOG Bağışıklık uzmanı. ...
İMMÜNOLOJİ Bağışıklığı inceleyen bilim. ...
İMMÜNİTE Bağışıklık,muafiyet. ...
İMMÜNİZE Bağışık kılmak. ...
İMMİNENT Tehdit eden. ...
İMMİNENT ABORTUS Düşük tehdidi altındaki gebelik. ...
İMİTASYON Taklit. ...
İNFLAMASYON Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi ...
İNTERMEDİER Arada oluşan, meydana gelen. ...
İNTRAEPİTELİAL Epital hücreleri içerisinde. ...
ZAR Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık ...
ZATÜRREE (PNÖMONİ) Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil ...
ZAYIFLIK Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması. ...
ZEHİR Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. ...
ZEHİRLENME Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ...
ZEKA Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ...
ZEKA GERİLİĞİ Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı ...
ZEKA YAŞI Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü ...
ZONA Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpesvirüs. ...
ZOOFİLİ Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda ...
ZİGOMA Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi. ...
ZİGOT Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre. ...