İki arkadaş cami avlusunda oturmuş konuşuyorlardı. Arkadaşlardan birisi ‘Bu akşam arkadaşlarla maç izlemeye gideceğiz, sen de gelir misin?’ diye sordu. Soruyu soranın durumuna bakılırsa arkadaşının sevinç içerisinde ‘evet’ diyerek onaylamasını bekliyordu. Ama beklenen olmadı. Arkadaşının yüzüne ciddi bir yüz ifadesiyle bakan genç, ‘Hayır maça gelemem. Biliyorsun ben evlendim, artık gözü yolda olan ve sürekli evde bekleyen bir eşim var. Bundan böyle hayatıma daha dikkat etmeliyim.’ dedi. Bu ifadeyi duyan arkadaşı önce hayretle baktı arkadaşının yüzüne, ardından alaylı bir tavırla ‘Vay, vay, vay kılıbık kardeşim, yüreği sevgi dolu pek muhterem ev erkeği, bakıyorum da ilk haftada boyunun ölçüsünü almışlar. Nedir bu evdekileri ihmal etmemeliyim, artık maça gelmeyeceğim lafları?’ diyerek yeni evli genç arkadaşını ayıpladı. Yeni evli genç tam ağzını açmış arkadaşına bir cevap verecekti ki yan taraflarında oturan nur yüzlü bir dedenin konuşmasıyla başını o tarafa çevirdi. O zamana kadar olanları göz ucuyla takip eden dede söze karıştı.‘Gençler kusura bakmayın az önce konuştuklarınıza kulak misafiri oldum. Ve bu misafirlik beni yıllar öncesine götürdü. Şimdi müsaadenizle size o gün başımdan geçen ve bugün sizin sayenizde hatırladığım olayı anlatmak istiyorum.’ diyerek başladı anlatmaya.
‘Yeni evlenmiştim, mahalleden çok sevdiğimiz arkadaşlar bir program yapmış, birlikte eğlenmek istemişlerdi. Tabii beni de çağırmışlardı. Durumu eşime anlatarak gittim; ama akşam olmak üzereyken geri döneceğime dair söz verdim. Kalkmak üzere hareket edince durumu arkadaşlarıma izah etmeye çalıştım ama hepsi birden anlaşmışlar gibi az önce arkadaşının sana ‘maça gelmiyorum’ dediğin için söylediği şeyleri söylediler. Kimisi kılıbık, kimisi korkak kimisi ‘daha önce böyle değildin, evlendin böyle oldun’ tarzında şeyler söylediler. Anlayacağınız zor durumdaydım. Ya eve gidip akşamı eşimle geçirmeyi tercih ederek korkak ve kılıbık olacak, ya da arkadaşlarımla kalarak onların baskısıyla güya kazak erkek olduğumu ispatlayacaktım. Her şeyi göze alarak oradan ayrılmaya karar verdim. Yolda gelirken evimize çok yakın olan caminin hocasıyla karşılaştım. Durumu ona açmaya karar verdim. Söylediği ‘Sen kılıbık değil, kalbi ılıksın.’ ifadesi o kadar hoşuma gitti ki, o günden bugüne ismim hep kalbi ılık olarak kaldı. Bu yüzden ben bunca hayatım boyunca evde asıp kesen, sövüp döven, bağırıp çağıran, kırıp dökenlerle değil, kalbi ılıklarla oturup kalkarım. Öylelerinin aslında erkeklik dedikleri onları pohpohlayan nefislerinden başkası değil.
Hz. Peygamber gerçek pehlivanı bize bakın nasıl anlatıyor: ‘Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hakim olabilen kimsedir.’ (Müslim, Birr, 106) Sonra beni bir kenara çekerek konu ile ilgili Hz. Peygamber’in söylediği birkaç hadisi de ekleyerek şu kalbi ılığı evde bekleyen eşinin yanına gönderdi.
Biz bazen yabancıya bir melek gibi davranır, yüzüne güleriz de eve geldiğimizde bizden sevgi bekleyen ev halkına karşı ifrit kesiliriz. Yabancı insan ne yapsın senin güzel ahlakını. Evet, elbette ki ona da güzel davranılmalı; ama, güzel davranış, yani güzel ahlak ilk başta hayatı birlikte yaşadıklarımıza lazım değil mi? Bir başka yerde de yine en hayırlıdan bahseden Allah Resulü “usvetül hasene” olarak kendisini de örnek göstererek bize olmamız gereken hali anlatıyor. Hz. Aişe anlatıyor: “Hz. Peygamber (sas) buyurdular ki: ‘Sizin en hayırlınız, ailesine karşı hayırlı olandır. Ben aileme karşı hepinizden daha hayırlıyım…’O gün bana korkak diyen ve kılıbık olmakla eleştiren arkadaşlarımın birçoğu ya eşinden ayrıldı ya da zehir zemberek bir aile hayatları oldu. Oysa Allah Resulü’nün sözlerini hayatıma düstur edindiğim için evim çoluk çocukların oynaştığı bir cennet köşesine döndü. Varsın bana korkak desinler. Ben Rabbimin ne dediğine kulak verir, her zaman kalbi ılıklardan olmayı tercih ederim.’ Hakkınızı helal edin.
Dedenin bu anlattıklarından sonra kendisini maça davet eden arkadaşının yüzüne anlamlı anlamlı bakan genç ‘Sen istersen bana kılıbık demeye devam et. Ben maça gelmeyerek evde dört gözle beni bekleyen eşimin yanına giderek ‘Kalbi ılık’lardan olmaya kararlıyım.’ diyerek ayrıldı. Dede, gencin arkasından gülerek bakıyordu.