Sözlerin, kelimelerin, düşlerin, umutların tükendiği yerde duruyorum; "eylül" diyorum...
Yıpranmış defterinin sayfalarını karıştırırken, hayatının kokusu siniyor ellerime... Ürperiyorum..Sonra hayalinin gözlerine bakıyorum ve aynı kabusun birbirine sırtı dönük iki kahramanı olduğumuzu fark ediyorum... Meğer yalnızlığımızın içinde nekadar kalabalıkmışız.. Tıpkı kalabalıkların arasında yapayalnız olduğumuz gibi...
Olur olmaz yerlerde hayatımıza dair dipnotlar düşüyoruz elimize geçirdiğimiz küçük kağıtların üzerine.. bazen bir sigara paketine, bazen bir fişin arkasına.. Sen başka bir yerde ben başka bir yerde... Senin dip notların şiir oluyor, benimkiler garip bir günce... Bak işte seni de dip not düştüm yıpranmış bir kağıdın üzerine...
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
niye O kalbim niyee..
biliyorsun
onu hergün göreceksin
yüzüne bakmasanda
sirtini ona cevirsende
hergün onu hissedeceksin
hep onun kokusu gelecek burnuna
istemesen bile gözlerin carpi$acak onun kara gözlerine
niye O....
NIYE????
niye hala anlamiyorsun
niye hala aci cekmeye devam ediyorsun
bu kadar cektigin yetmiyor mu
bu gösterdigin cabalar nicin??
imkansiz oldugunu göremiormusun hala?
o umutlarin bo$una..
niye ginede onlari birer birer yikildigi yerden topluyorsun...
bütün o kurdugun hayaller
hic gercek olmiyacak biliyorsunn
biliyorsun...
BILIYOSUNN...
o zaman niye hala ona gidiyorsun
sana ihtiyacim var kalbimm
seni geri istiyorumm
ama geri getiremiyorum
seni ondan calamiyorum
niye geri gelmiosun...
niye kalbim
niye...
NIYE....