Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Bu akşam sanki hiç ayrılmamışız gibi
Hissetmek istedim
En sevdiğin kot pantolonumla
En sevdiğin lacivert tişörtümü giydim
Güzel bir akşam yemeği hazırladım
Beraber aldığımız mumları yaktım
Şarap açtım bir sana bir bana
İki kadeh çıkardım
Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım herşeyimdin sen
Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam sanki hiç beni kırmamışsın gibi
Hissetmek istedim
En son tatilimizi düşündüm
Ayrılmadan yirmi gün önce
Dünyanın en güzel şehirlerinden birinde
Yürüdük kilometrelerce
İz bıraktık kaldırımlarda
Otelde caddelerde
Sevgilim ve dostum babam oğlum
Arkadaşım aşkım herşeyimdin sen
Çok zaman geçti gitti ikimizden
Özür dilerim seni üzdüysem
Sadece dinle hiçbir şey düşünmeden
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam seni çok özledim
Bütün şarabı tek başıma içtim
Kırgınlığım bile geçti kalmadı
Şimdi bunlar geldi içimden
Bu akşam sanki hiç aldatmamışsın gibi
Hissetmek istedim
Uyurken bile özlerdik birbirimizi delicesine
Düşündüm durdum sordum anlamadım
Beraber yaptığımız şeyleri andım
Seni son kez özledim ve bu şarkıyı yazdım
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Öyle bir hayat yaşadım ki;
Cenneti de gördüm, cehennemi de.
Öyle bir aşk yaşadım ki;
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden.
Kendime bir sahne buldum, oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki, okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime.
Sonra dedim ki, söz ver kendine.
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin!
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin!
Tutmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin!
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Seyredersin!
Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan anladım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki, söz ver kendine,
Denizleri seviyorsan dalgaları da seveceksin!
Sevilmek istiyorsan önce sevmeyi bileceksin!
Tutmayı seviyorsan düşmeyi de bileceksin!
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Seyredersin!
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Bir gün susmayı öğrendim. Öyle bir sustum ki belki sonsuza kadar susacaktım.
Çünkü susmak benim küçücük dünyamda babamla kurduğum iletişim tarzıydı.
Babam akşamları eve yorgun dönerdi. Ben bütün gün evde sıkılır,onun gelişini iple çekerdim. Daha o kapıdan girer girmez boynuna
atılır onunla oynamak isterdim. Babam sarılır, öper sonra da, hadi odana git, derdi.Yemek hazırlanınca annem çağırır bu defa
masada bir araya gelirdik babamla.Onlar annemle konuşurken ben araya girer,sesimi duyuramayınca da bağırırdım.Babam sinirlenir, 'Bütün gün insanlara kafa patlatmaktan bunaldım, birde sen kafamı ütüleme!'derdi. Annem de 'Bütün gün zaten seninle uğraştım, bir çift laf da mı
konuşturtmayacaksın babanla?'diye çıkışır, beni odama gönderirdi.Çaresiz bir şekilde boynumu büker odama yani
hapishaneme doğru yol alırdım.Babam arkamdan, 'Bizim bir odamız bile yoktu, her şeye sahip, hâlâ ne istiyor anlamadım.' diye bağırmaya devam
ederdi. 'Keşke benim de bir odam olmasaydı, keşke bizim de evimiz bir odalı olsaydı da hep birlikte otursaydık' derdim içimden; ama yüksek sesle
söylemeye cesaret edemezdim.Yemekten sonra babam kanepeye uzanır, eline kumandayı alır,televizyon seyrederdi.
Beni yanına çağırır biraz severdi. Onun izleyeceği önemli birşey varsa beni adeta yerimden bile kıpırdatmazdı. Azıcık
hareket edip koşup oynamaya çalışsam oda hapsim yeniden başlardı.
Bir gün anladım ki susunca babamla daha iyi anlaşıyoruz. Bu defa susarak yapabileceğim oyunlar geliştirmeye başladım.
Önce resim yaparak başladım işe.Babam çizdiğim resimleri çok beğeniyor;
'Bak, böyle uslu uslu oyna işte.'diyordu. Babam bazen göz ucuyla bakıyor,
resimle ilgili bir şey sorsam afallıyordu. Ama bana kızarak beni artık odama göndermiyordu.'Son günlerde ne de akıllandı benim oğlum.' diye komşulara anlatıyordu annem halimi.Resimlerim arttıkça ortalık dağılmaya başladı. Annem 'Odanı topla!'diye odama kapattığında işe nereden başlayacağımı
bilemiyordum.Ben bunlarla uğraşırken zaman geçiyor; ama odamı toparlamayı beceremiyordum.
Annem odama gelip 'Bak sana resim yapmayı yasaklayacağım.' dedi bir gün.Susuyor olmamı usluluk olarak değerlendiren ailem resim yapmayı da elimden alırsa ben ne yapacaktım?Bu düşüncelerle bir aile tablosu yaptım.Babam eve gelince uygun zamanı kolladım. Her zamanki gibi yemekler yendi,
odaya geçildi. Babam oturur oturmaz çizdiğim resmi getirdim.Babam baktı. Hım, dedi 'Çok güzel
olmuş. Bu adam benim herhalde.' dedi.Ben 'Hayır o adam değil, bu çocuk sensin.'dedim.O 'Hayır, bu adam
benim, bu çocuk sensin, bu küçük kız da arkadaşın.'dedi.
Ben yine 'Hayır, o büyük adam benim, bu küçük adam sensin, bu küçükkızda annem.' dedim.
Babam benimle uğraşmaktan vazgeçip: 'Peki neden bizi küçük çizdin?' dedi.
Heyecanla başladım anlatmaya. Ben büyüyüp adam olacağım. İş bulup
çalışacağım.Siz yaşlanıp küçüleceksiniz. Beliniz bükülecek, komşumuz Ahmet amca ile Ayşe
teyze gibi küçücük kalacaksınız. Ben işten geldiğimde yorgun olacağım.Siz benimle konuşmaya çalıştığınızda
işyerinde kafam şişmiş olacağından sizi duymayacağım bile. Siz benimle bir şeyler
paylaşmak istediğinizde,'Hadi odanıza çekilin de kafa dinleyeyim.'diyeceğim. Ve bir de bağıracağım
'Her şeylerini alıyorum. Sıcacık odaları da var, daha ne istiyorlar' diye.
Annemle babamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Duyduklarına inanamıyorlardı.
Bana sarılıp beni öyle içten bir okşayışları vardı ki sonsuza kadar konuşsam
hiç bıkmadan dinleyecekler gibiydi.Farkında' Olmalı İnsan...Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti,
Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,
O da Bugündür.
__________________
Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...