Önceden tümüyle sorunsuz seyretmiş bir gebelik, normal vajinal doğum ve loğusalık ve yeni doğan dönemi öyküsü, yaşanacak gebelikte ve sonrasında anne ve bebeğinde normal dışı bir durum ortaya çıkma olasılığını azaltır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, önceden yaşanmış olan gebelikle yaşanacak olan gebelik arasındaki dönemde yukarıda bahsedilen risk faktörlerinden birisinin devreye girmemiş olmasıdır. Örnek olarak ilk gebeliğini 35 yaşından önce tamamlamış bir anne adayı yeni gebeliğini planladığında yaşı 35 ve üzerindeyse önceki gebelik tümüyle seyretmiş olsa da "ileri anne yaşı" bir risk faktörü olarak yeni gebelikte devreye girer.
İstatistikler tümüyle normal seyreden bir gebelik ve normal vajinal doğum döneminden sonra üçüncü de dahil olmak üzere (arada başka bir risk faktörü devreye girmezse) bir gebelikten diğerine riskin azaldığını göstermektedir. Üçüncü doğumdan beşinci doğuma kadar nispeten sabit seyreden risk oranı beşinci gebelikle birlikte artmaya başlar.
Grandmultipar anne adayı:
Tıp literatüründe "grand multiparite" adı verilen ve 5. kez doğum yapacak anne adayı anlamına gelen bu kelime, tek başına aşağıdaki risk faktörlerini çağrıştırır:
gebelikte anemi (kansızlık) riskinde artış
gebelikte hipertansiyon ve preeklampsi riskinde artış
gebelikte diabet riskinde artış
önde gelen plasenta (plasenta prevya) riskinde artış
bebeğin miadında iken baş gelişi dışında bir pozisyonda durma (makat ya da yan duruş) ya da miadındayken normal doğuma engel olacak bir pozisyonda ("yüksekte düz duruş" gibi) durma riskinde artış
doğum eyleminin yavaş seyretmesi riskinde artış
doğum sonrası uterus kasılmasının az olmasına bağlı kanama riskinde artış
yukarıdaki nedenlere bağlı olarak müdahaleli doğum (vakum veya forseps, sezaryan ile doğum) riskinde artış
iri (4500 gramdan daha ağır) bebek doğurma riskinde artış
Yasal tahliye sınırları içinde yeralan kürtajlarda uygun teknik kullanıldığında bu kürtaj(lar)ın sürdürülmek istenen bir gebelik üzerinde olumsuz bir etki yaratma olasılığı kürtaj sayısıyla doğrudan ilgilidir. Bu konuda gerçekçi istatistikler olmamasına karşın özellikle bu tür 5 kürtaj yaşamış anne adayının sonraki gebeliklerinde gebe kalamama, düşük yapma, önde gelen plasenta (plasenta prevya) yaşama riski artar.
Yasal tahliye sınırları dışında yeralan (10 haftadan büyük) ve/veya amatörce yapılan kürtajlar sonrasında ise sayıdan bağımsız bir şekilde sorunlu seyreden ya da sorunsuzmuş izlenimi veren bir kürtaj sonrasında bile yukarıdaki istenmeyen durumlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle iyi bir aile planlaması yöntemi uygulanması ve kürtaj olunacaksa bunun için için erken başvurulması son derece önemlidir.
Daha önceden yaşanmış ve erken dönemde sorunlarla karşılaşılmış gebelikler:
Daha önce düşük, dış gebelik ve mol gebeliği gibi gebeliğin erken dönemlerinde görülen normal dışı durumlardan birini yaşamış anne adaylarında sonraki gebeliklerde aynı durumun yaşanma olasılığı artar.
Daha önceden yaşanmış "sorunlu" gebelik, doğum ve doğum sonrası:
Daha önce erken doğum tehdidi ve erken doğum, erken membran rüptürü (suların erken gelmesi), miad geçmesi, preeklampsi-eklampsi-HELLP gibi gebelikte hipertansiyon ile bağlantılı sorunlar, derin ven trombozu ve pulmoner emboli (gebelikte toplardamar tıkanıklıklarından kaynaklanan sorunlar), plasentanın erken ayrılması (ablasyo) ya da önde gelen plasenta (plasenta prevya) gibi plasenta ile ilgili sorunlar, gestasyonel (gebeliğe bağlı) diabet, intrauterin gelişme geriliği ya da iri bebek (miadında 4500 gramdan daha kilolu bebek) sorunu yaşamış olan, miadında makat ya da yan duran bebek sorunuyla karşılaşmış olan anne adaylarında aynı durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar. Bu durumlardan bir veya birkaçını yaşamış anne adayında yeni gebelikte yaşanmış bu duruma ait belirtilerin tekrarlayıp tekrarlamadığının araştırılması için daha sık araklılarla doktor kontrolü gerekir.
Doğum eylemi esnasında uzamış ya da anormal kısa süren eylem, vakum forseps uygulama gerekliliği, doğum sonrası uterus kasılma bozukluğuna bağlı anormal kanama, doğum sonrası depresyon gibi doğum ve lohusalık sorunları yaşamış olan anne adaylarında bu sorunun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar.
Anomalili bebek öyküsü:
Daha önceden bedensel özürlü (nöral tüp defekti gibi), kromozomal anomalili (Down sendromu gibi), kalıtsal nitelikli aaaabolizma hastalığı olan (kistik fibroz, fenilketonüri gibi) bir bebek doğurmuş bir anne adayında bu durumun yeni bir gebelikte yeniden yaşanma olasılığı artar. Yukarıda kısıtlı olarak verilen örneklere bağımlı kalınmamalı ve kendisinin ya da yakın akrabalarından birinde doğumsal olduğu bilinen bir hastalığı olan çiftlerin gebeliklerini planladıklarında ya da gebeliklerinin erken dönemlerinde bu konuda ayrıntılı bilgi almak için doktora ve doktorun gerekli gördüğü durumlarda genetik danışma almak için bir merkeze başvurmaları uygundur.
Daha önceden yaşanmış bir ölü doğum ya da yeni doğan ölümü öyküsü:
Nedeni bilinse de bilinmese de ölü doğum ya da yeni doğan ölüm öyküsü daha sonraki gebeliklerin yakından takip edilmesini ve bazı durumlarda ileri inceleme yapılmasını gerektiren bir risk faktörüdür.
Sezaryan sayısı:
Sezaryen çocuk sayısını kısıtlayan bir doğum şeklidir. Geçirilmiş bir sezaryen çoğu durumda daha sonraki doğumların da sezaryenle gerçekleştirilmesini gerektirir.
Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça sonraki gebeliklerde önde gelen plasenta (plasenta prevya) riski artar.
Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça yeni bir operasyon esnasında sorun oluşma riski artar (uterusun daha kolay yırtılması, yapışıklıklar nedeniyle sezaryende bebeğe ulaşılırken komşu organların zedelenme riski).
Geçirilmiş sezaryen sayısı arttıkça uterusun gebeliğin seyri esnasında rüptür (dikiş yerlerinin açılması) ve buna bağlı ciddi sorunların oluşma riski artar.
En uygun yaşlar 20 ile 30 arasıdır. Doğum aralıklarının en az 2 yıl olmasını sağlayarak hem kendinizi hem de bebeğin sağlığını daha iyi koruyabilirsiniz. 35 yaş üzerindeki annelerde problemli gebelik riski yüksektir, ancak sağlıklı ve kendine dikkat eden annelerde bu risk azalır. 18 yaşından küçük kadınlarda ise ölü doğum ve düşük kilolu bebek doğurma riski yüksektir.
Fertilite (doğurganlık) her kadın için farklıdır. Eğer anneniz erken bir yaşta menopoza girip doğurganlığını kaybettiyse,bunun sizin içinde böyle olması muhtemeldir.Hatta ailede ki diğer kadınlarda da benzer durumlar söz konusudur.Tıpta bilinen bir gerçek erken menopozun kalıtsal olduğu ve kız ile annenin bu konuda aynı kaderi paylaştığıdır.
Ayrıca doğurganlık yaşla birlikte azalmaktadır.20 yaşında doğum kontrol yöntemi kullanmayan, düzenli ilişkiye giren ve bir çocuk isteyenlerin %20’si başarıya ulaşıyor. Bu oran 30 yaşında %15’e ve 35 yaşında %10’a iniyor. 40 yaşında ise bu oran %5. 35 yaşından sonra anne olmak
Hamilelik hangi yaşta olursa olsun risksiz değildir ama yaşın ilerlemesi ile bu riskler artar. Bu risklerin en önemlisi Down sendromlu bir çocuk doğurmaktır. Down sendromlu görülme sıklığı annenin yaşı ile beraber artar. Bu risk anne 20 yaşındayken 10000 de 1; anne 35 yaşındayken 1000 de 3, anne 40 yaşındayken ise 100 de 1’dir. Down sedromu ve başka kromozomsal anormalliklerin yaşlı annelerde daha sık olmasının nedeni annenin yumurtalarının yaşlanması ve zaman içinde zararlı madde, kimyasal, röntgen ve enfeksiyonlara daha çok maruz kalmasından olduğu düşünülmektedir.
Down sendromunun tedavisi olmamakla beraber doğum öncesi tanı yöntemleri ile rahim içinde tanısı konabilmekte ve gerekirse gebelik sonlandırılmaktadır.
Yaşı 35’in üzerinde olan annelerde yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp damar hastalığı gelişme riski artmıştır. Ayrıca düşük, erken doğum ve doğum sonrası kanama daha sıktır.
İlerlemiş yaş, anne adayını tek başına yüksek riskliler kategorisine sokmaz. Ama bir çok bireysel riskin toplamı bunu yapar. Yaşı ileri anne risk etmenlerini en aza indirmek için çaba gösterir ve doktoru ile işbirliği içerisinde olursa sağlıklı bebek doğurma şansı çok artar.
Geç yaşta anne olmanın artıları da vardır. Bu kadınlar iyi eğitimlidir, işleri, mevkileri vardır ve daha olgundurlar; bu da onları iyi anne yapar. Daha ileri yaşta ve görmüş geçirmiş olduklarından; genç annelere göre, bebeğe bağlanıp kalmaktan daha az yakınırlar.