• Dünyada her 10 saniyde bir sigara içme sonucunda bir kişi hayatını kaybediyor.
• Sigara içenlerin %90-m bu alışkanlığı bırakmak istediklerini
söylüyorlar.
• Sigara içmede bir değişiklik yapılmazsa, 2020 yılında 10 milyon kişi bu alışkanlık yüzünden hayatını kaybedecek.
• Sigara içenler ile içmeyenleri kıyasladığımız zaman, sigara kullananların akciier kaserine yakalanma olasılığı 10 kez, miokard enfarktosu olasılığı ise 3 kez daha fazladır.
Dünyada rastlanan ölüm olaylarının yarısı sigara İçmenin etkisi sonucunda ortaya çıkar,
Ölüme yol açan nedenler arasında kanser, solunum yollan hastalıkları, beyin kanaması ve diğer hastalıklar vardır.
Sigara dumanında binlerce kimyasal madde bulunuyor.bunlardan en az 60'ı kanser hastalığına neden olabilir. İnsan organizmasının nikotine bağımlılığı çok güçlü olur.Nikotin kana hızla karışır. 30 saniyede vücudu dolaşıp beyine ulaşır. Bu olay sonucunda beyinde özel bir madde olan epinefrin oluşur. Bu maddeler insanda "zevk" duygusunun oluşmasına neden olur. Yarım saat İçinde bu duygu geçer ve insan kendini yorgun hisseder.morali bozulur.Sonuçta yeniden sigara içmeye ihtiyaç duyar.
Vücut nikotine alışır.sigara içenler "zevk" duygusunu bir daha hissetmek için sigaraların sayım artırır.
Nikotinden başka sigara dumanında "Karbon /Wono/fs/f'(eksoz gazı) isimli gaz vardır. Bu gaz arabayı çalıştırarak garaj kapısını kapatıp intihar eden kişilerin ölümüne neden olan gazdır.
Sigara dumanında katran içerikli madde de bulunmaktadır.Kanser hastalıkları ve akciğerlerin bronş hastalıkları direk bu madde ile ilgilidir. Sigara içen kişiler yalnız kendilerine değil çevredeki insanlara da zarar verirler. Buna "pasif icicilik ` denir.
Kanser hastalığının neden olduğu ölümlerin 1/3-ünün sigara içilmesine b ağlı olduğu tespit edilmiştir.
En çok hastalandığımız kanser türleri:
• Akiğer kanseri
• Ağız veAğiz boşluğu kanseri
• Gırtlak ve soluk borusu kanseri
• Yemek borusunun kanseri
Bundan başka sigara içilmesi mide bezlerinin, böbreğin, idrar kesesi ve rahim kanserine neden olabilir.
Sigara dumanının içeriğinde bulunan toksik gazlar akciğerlerin kirpikli dokusunu zedeler.
Sağlam akcğiğerde kirpikli doku pürüzsüz ve ince olur. Kirpikli doku aracılığıyla kan ve havanın içeriğinde olan oksijen ve karbon monoksid arasında değişim olur. Akciğerin diyaframı kalin olur, kararır ve üzernde küçük yara izleri oluşur. Bu akiğerin fonksiyonunu zorlaştırır.
Sigara içmek solunum yollarını kapayan kiprikli epitel dokuyuda yok eder. Bu epitelyumun fonksiyonu soluk alma sırasında akciğerlere ve solunum borusuna giden havayı toz ve mikroplardan temizlemektir. Sigara içenlerin akciğerleri bu işlevi yapamamaktadır.
Sigara kullanmak bronşit ve bronşiyal astım gibi hastalıklara neden olur. Sigara içme neticesinde kan damarları daralır. Bu sigara kullanma neticesinde kolesterolün damarlarda toplanmasından dolayı ortaya çıkar.
Daralma , damarların kan pıhtılanyla tıkanması sonucu oluşur. Bu olaya tromboz' denir. Kan pıhtılarının yerinden koparak akciğer, kalp, beyin damarını tıkayabilir ve ani ölümle neticelenir.
Damarlarda kanm pıhtılanması ve kolesterolün seviyesinin yükselmesi enfarktüs hastalığı ve kalp çarpıntılarının düzensiz olması riskini arttırır.
Kolestrol ve kan pıhtısı deri damarlarını da zedeler, derinin buruşmasına neden olur. Sonuçta insan daha yaşlı gösterir.
Eklemler zedelenir.Özellikle omurganın omurları zedelenebilir,belde ve
bacaklarda şiddetli ağrılar oluşur.
Sigara içenlerde ülser hastalığı ortaya çıkabilir. Sigara içmeyenlerle kıyasladığında daha geç tedavi edilir.
Sigara içen kadınlarda rahim kanserine daha çok rastlanır.
Sigara içen kadınların içmeyenlere göre gebe kalma olasılığı daha azdır
ve zamanından önce doğum yapma olasılığı yüksektir.
Erkeklerde kolestrolün ve kan pıhtılarının kanda birikmesi ereksiyon
problemlerine ve iktidarsızlığa neden olabitir.Çünkü ereksiyonun
oluşmasında sağlam damarlar önemli rol oynar.
Sigara içmek spermlerin sayısını azaltır ve kısırlığa neden olabilir.
SİGARAYA KARŞI ZAFER KAZANMAK ICIN HAZIRLANMA
Sigarayı ne zaman(kesin tarih) ve nasıl (tamamen veya yavaş yavaş) bırakacağınız hakkında önceden karar verin.
Sigarayı bırakanların yansı "tamamen"yöntemine üstünlük verirler diğerleri ise sigara sayısını zamanla azaltır.
Sigarayı hangi sebepten kullandığınızı düşünün
• Sakinleşmek için
• Moralinizi yükselmek için
• Sigara içmeyi sevdiğiniz için
• Sinirlerinizi ve negatif duygularınızı sakinleştirmek için
• Sadece alışkanlık haline gelmiş bir faaliyet olduğu için
Sigarayı ne ile değiştirebileceğinizi önceden düşünün
Örneğin elinizde bir şeyi tutmayı alışkanlık haline getirmişseniz bunu kalem veya bozuk para ile karşılayabilirsiniz.
Eğer ağzınızda bir şeyi tutmayı alışkanlık edinmişseniz şekersiz çiklet çiğneğin veya tatlı yeyin.
Nedenleri sıralayın
• Kendinizin ve ailenizin sağlığım korumak amacıyla
• Para biriktirmek amacıyla
• Ciltteki buruşukları önlemek amacıyla
Bu nedenleri arasıra hatırlayın
Sigara içmek istediğinizde düşüncenizi dağıtmak için ne yapacağınızı
düşünün.Yürüyerek dolaşmak, sakız veya nane çiğnemek ve b.
Alışkanlığı bıraktıktan sonar kendinizi" ödüllendireceğinizi" düşünün.
HANGİ ÖNLEMLERİ ALMAK GEREKECEK
Ne ile karşılaşacağınızı önceden bilmeniz gerekir.
İlk günler zor olabilir.Ama fiziksel bağımlılık belirtileri 1 haftadan 3 haftaya kadar uzayabilir.Bundan sonar her bir bağımlılık psikoloji karakter taşır.
Çevrenizde sigarayı hatırlatacak her bir eşyayı ortadan kaldırın. Sigara içilmesiyle ilgili olamayan haraketler yapın - bisiklet kullanın, sinemaya gidin.
İlk birkaç hafta içinde sigara içmekle ilgili herşeyden uzak olun.
Nikotinin vücudunuzdan"dış!amak" için bol su tüketin. Eğer alkol alıyorsanız onu minimuma indirin.
İştahınız artabilir ama genelde 4.5 kilodan fazlası almazsınız. Devamlı egzersizler ve içeriğinde yağı az olan pehriz kilonuzun düzenlenmesine ve sigarayı bırakmanıza yardımcı olur.
Çevrenizdeki insanların yardımına hayır demeyin.Eskiden sigara kullanan insanlar size yardımcı olabilirler.Kendiniz hakkmda"geçmişte sigara kullanan birisi" diye düşünün.Pozitif olun.
Sigarayı tamamen bırakmak için bazen birkaç girişimde bulunmanız gerekebilir.Girişimleriniz olumsuz sonuç verince üzülmeyin. kendinizi
affetmeyi bilin ve yeniden bir kez daha deneyin. Sonuçta başarı
kazanacaksınız.
BAŞARILAR!!!
Eğer sigarayı bırakmaya karar verirseniz içtiğiniz son sigaradan
20 Dakika Sonra
Kan basıncınız düzelir
Kalp atışlarınız normale döner
El ve ayak ısınız normale döner
8 Saat Sonra
Kanınızdaki nikotin ve karbonmonoksit düzeyi yarıya düşer
Kanınızdaki oksijen seviyesi normale döner
24 Saat Sonra
Karbonmonoksit vücudunuzdan tamamen atılır
Akciğerleriniz sigaranın neden olduğu mukusu temizlemeye başlar
Kalp krizi riskiniz azalmaya başlar
48 Saat Sonra
Vücudunuzdaki nikotin tamamen temizlenir
Koku ve tat duyularınızda artış kaydedilir
72 Saat Sonra
Nefes almanız kolaylaşır
Enerji seviyeniz yükselir
2-12 Hafta
Sonra Kan dolaşımınız daha sağlıklı gerçekleşmeye başlar
Akciğer fonksiyonunuz %30 oranında artar
Yürüme ve koşmanız kolaylaşır
3-9 Ay Sonra
Öksürük ve göğüsteki hırıltılarınız azalır.
Nefes alma sorunlarınız iyileşir
Akciğerlerinizin enfeksiyona karşı direnci artar
1 Yıl Sonra
Kalp hastalığı riski, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yaklaşık yarısına iner
5 Yıl Sonra
Ağız ve gırtlak kanserinden ölme riskiniz azalır
10 Yıl Sonra
Akciğer kanserine yakalanma riskiniz, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yarısına iner
Kalp hastalığı riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner
15 Yıl Sonra
Felç geçirme ve kalp krizi riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner
• Tartışma
• Anlaşmamazlık
• Çeşitli anlaşmamazlıklar
• Diğer insanların davranışlarından sorumlu tutulmak
Hornnonal nedenler:
• Ergenlik dönemi
• Hamilelikten sonraki dönem
• Menopoz
Başka nedenler:
• Hastalıklar (miokard infarktüs, alerji ve b.
• Bulunduğunuz ortam
GÜNLÜK HAYATINIZDAKİ DEĞİŞİKLİKLERE NEDEN OLABİLECEK HER BİR ŞEY STRES YARATA BİLİR!
STRESİN ORGANİZMAYA ETKİSİ NASIL OLUŞMAKTADIR?
Heyecan anından itibaren beyin ve bezlerden kimyasal madde salgılanmakta ve buda sinirlerle birlikte otomatikmen stres tepkisinin başlanmasına neden olmaktadır. Bu durumda aşağıda adı
geçen durumlar görülür:
• Kalp atışının sayısı artar
• Kan basıncı artar(tansiyon)
• Soluk sayısı artar
• Sindirim azalır
• Terleme artar
• Gözbebeği genişler
Daha çok güçlü olduğunuzu hissedersiniz.Vücudunuz gergin, heyecanlı ve faaliyete hazır durumdadır.
Tehlike giderilene kadar vücudunuz heyecan ve gerginlik durumunda kalır. Stresin nedeni giderildikten sonra beyin tarafindan bezlere kimyasal maddelerin salgılanmasına «dur» emri verilir.
Beynin «dur» emrini vermek yeteneği bozulduğunda, heyecan uzun sürer ve problemler çıkabilir. O zaman organizma uzun süren stresin etkisinde ıztırap çeker.
STRES NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Doğru istikameti bulmak için stresin belirtilerini bilmeniz çok önemlidir.
Sadece bu bilgiye sahip olmak stresle savaşmak için ilk adım olabilir.
Stresin belirtileri klasikdir ve aşağıda adı geçenler olabilir:
Şiddetli baş ağrıları
Soluğun artması
Avuçlarınızın terlemesi
Nabzınızın artması
Mide-bağırsak bozukluğu
Belirtiler aşağıdaki gibi de olabilir:
• Sinirlilik
• Sebep olmadan sabrınızın taşması
• Düşüncenizi toplamakta zorluk çekmek
STRESLE BAŞA ÇIKMAK İÇİN ÖNERİLER
Bazı kişiler sigara içmekle, alkol almakla, çok miktarda yemek yemekle ve ilaç kullanmakla stresin etkisini azaltmak istiyorlar. Bunları hep aklınızda tutmanız ve onlardan kaçınmanız gerekir.
Aşağıdakılar daha çok tavsiye edilen usullerdir :
1. Kendi duygularınızı yakın arkadaşlarınızla paylaşmak stresi daha iyi anlamaya ve onunla başa çıkılmasına yardımcı olur.
2. Ağlamak stresin gerginliğini azaltır.
3. Hızlı yürümek, artmış nabzı ve kas gerginliğini düzenleyerek ve fazla enerjiden kurtulmak.
4. Vücud ve kasların gevşemesi:
• strese karşı direnci artırır
• stres faktörleriyle mücadeleye yardımcı olur.
• stresten yaranan hastalıklarla başa çıkmak için yardımcı olur
• uykusuzluk giderilecek ve uykunuz sağlıklı olacaktır.
Bunları her kas grubunu gerginleştirerek ve gevşeterek yapabilirsiniz.
Her kas grubunu 4-10 saniye gerilmiş vaziyette tutmak yeterlidir (gerilim sıkı olmalı, ama kramp durumuna gelmemelidir).
Daha sonra kasların gevşemesi için 1 0-20 saniyelik süre vermek gerekir. Her yaptığınızda gevşeme süresini biraz artırmak tavsiye edilir.
BAZI EK ÖNERİLER
Bir kaç kez derin soluk alın Egzersiz yapın (gün boyu gezinti ve b.) Olumlu şeyleri düşünün Ona kadar sayın Dartınma hareketleri edin Gergin kaslara masaj yapın Sıcak banyo veya duş alın
Sevdiğiniz müziği dinleyin İhtiyacınız oldukta başkasının yardımına hayır demeyin.
Organizmanın normal gelişimi ve faaliyeti için sağlıklı beslenmek çok önemlidir. Sağlıklı beslenme bir sıra hastaliklari onleyebilir.
BESİN MADDELERİNİN İÇERİĞİ:
• Nişastalar
• Lifler
• Proteinler
• Yağlar
Nişastalar
Nişastalar karbohidratlardan oluşur ve bir gram yağda olan kalorinin
yarısı kadar kaloriye sahiptir. Bilinenlerin tam tersi olarak, ekmek,
patates, pirinç ve makarna şişmanlığa sebep olmaz.
• Kepekli buğdaydan yapılmış ekmeği yiyin.
• Yağoranı %1 olan süt için.
Lifler
Lifler iki gruba ayrılır: Çözülen ve çözülmeyen.
Çözülen lifler meyvalarda, soya bitkilerinde, yulafda olur.
Bunlar kolesterolün azalmasına yardım eder, kalp hastalıkları riskini azaltır. Çözülmeyen lifler ise pehrizin temelini oluşturur ve tahıl bitkilerinde
bulunur. Sıvı ve çözülmeyen lifler sindirilmiş besinlerin vücuttan dışarı atılmasında kalın bağırsağa yardımcı olur. Lif iöermeyen sindirilmiş besinler kalın barsaktan çok yavaş geçerler. Bu da kabızlığa ve bağırsak kanserine yakalanma riskini artırır.
Proteinler
Proteinler kasların, eklemlerin, kemiklerin, derinin, tüylerin, kanın ve iç organların sağlığı için önemlidir.
• Etin yağsız kesimlerini kullanın.
• Yağsız kuş etini yeyin. Deriyi çiğ veya pişmiş halde
çıkarabilirsiniz.
• Haftada en az iki kez balık yeyin.
Yağlar
Yağla zengin yiyecekleri az miktarda yeyin. Pehrizinizi bu şekilde yaptığınız sürece, sağlığınızı korumuş olursunuz
• Azyağlı peynirleri kullanın.
Meyva ve Sebzeler
Meyva ve sebzelerden oluşan diyet sizleri kalp hastalıklarından koruyabilir. Bir sıra meyva ve sebzelerin içeriği olan antioksidantlar (A ve C vitaminleri) kalın bağırsakta kanserin oluşmasını önler.
SAĞLIKLI BESLENME
• Beslenmeyi iyileştirmenin bir yolu da bol su içmektir. Her gün sabah uykudan kalktığınızda bir bardak su için
• Ekmek, tahıl bitkileri, meyva ve sebzeler grubuna ait yiyecek malzemeleri daha fazla tüketin.
• Yemek zamanı çiğ sebzeler yeyin. Sebzelerde bol miktarda vitamin, mineral, lifler ve su vardır.
SAĞLIKLI BESLENME İÇİN YEDİ ÖNERl
1 . Çeşitli yiyecek malzemelerini kullanın.
2. Tahıl bitkileri, sebze ve meyvalardan oluşan yiyeceklere önem verin.
3. içeriğinde yağı ve kolesterolü az olan yiyecek yeyin.
4. İçeriğinde şekeri orta miktarda olan yiyecek malzemelerini kullanın .
5. İçeriğinde tuz ve sodyum miktarı orta seviyede olan yiyecek malzemelerini kullanın. İnsan organizması için bir günde 500 mg sodyum yeterlidir.
6. Kilonuzu dengelemek için yemeğinizle fiziksel haraketlerinizi dengelemek gerekir.
7. Alkol kullananlar bu içkileri az kullanmalıdırlar. Alkolün kalorisi çok, besin değeri ise yoktur.
Burun kanaması KBB alanındaki en çok görülen şikayetlerden biridir. Hemen herkes hayatında bir kezde olsa burun kanaması geçirmiştir. Genellikle basit nedenlere bağlı ve kolayca durdurulan bir durum olmasına rağmen bazen sebebi çok ciddi olup hayatı tehdit eden şiddette kanamalar olabilir.
Burun Neden Sık Kanar:
Burun içi oldukça yoğun ve yüzeyel damarlar içerir. Özellikle burun boşluğunu ikiye ayıran bölmenin ön kısmı buruna gelen damarların birbiriyle birleştiği ve bu damarların oldukça yüzeyel olduğu bir bölümdür. Özellikle çocuklarda bu kısım hiç bir etki olmadan bile kanayabilir. Burun boşluğunun her iki kenarında bulunan ve konka adı verilen etlerde damar açısından çok zengindir ve bazı kanamaların sebebidir.
Burun Kanamasının Nedenleri Nelerdir :
Burun kanaması hem buruna ait sebeplere (lokal sebepler) hemde burun dışındaki problemlere (genel sebepler) bağlı olarak gelişir
Lokal Sebepler:
-Burun içi iltihapları
-Sinüzit
-Buruna gelen darbeler
-Çocukların burun karıştırmaları
-Buruna sokulan yabancı cisimler
-Burun içi ve sinüs tümörleri
-Burunda kemik eğriliği (septum deviasyonu)
-Allerjik rinit
Genel Sebepler:
-Hipertansiyon
-Kan Hastalıkları (Kanama-pıhtılaşma bozuklukları,lösemi vs.)
-Barsak Parazitleri
Hangi Tetkiklerin Yapılması Gerekir :
Özellikle şiddetli burun kanamalarında genellikle ilk yapılan iş, sebebine bakılmaksızın kanamanın durdurulmasıdır. Kanama durdurulduktan sonra sebebi konusunda bazı araştırmalar yapılmalıdır. Sebebin araştırılmasında yapılması gereken ilk şey hastanın muayenesidir. Birçok kez muayene ile sebep anlaşılır. Şüphelenilen sebebe göre yapılabilecek tetkikler şunlardır
-Tansiyon ölçülmesi
-Sinüzit filmlerinin çekilmesi (normal filmler ya da tomografi)
-Barsak paraziti araştırılması
-Kanama-Pıhtılaşma testleri
-Kan hastalıkları ile ilgili testler
Bu testler her zaman her hastaya uygulanmaz. Doktorun şüphelendiği sebebe göre bir kısmı yapılarak sebep bulunmaya çalışılır.
Nasıl Tedavi Edilir :
Birçok burun kanaması kendiliğinden ya da hastanın burun ucunu tutması ve soğuk uygulaması ile durur. Ancak bu şekilde durmayan kanamalar doktor müdahelesini gerektirir. Kanamayı durdurmak için yapılabilecek müdaheleler şunlardır:
- Damarın Yakılması: Hafif derecedeki sık tekrarlayan kanamalar için kullanılır. Burun bölmesinin ön kısmındaki damar ağına kimyasal maddeler uygulanarak kanamanın önlenilmesine çalışılır. Her iki tarafa uygulandığında veya aşırı kimyasal madde uygulandığında burun bölmesinin delinmesi riski vardır.
-Tampon konulması: Sık uygulanan bir tedavi yöntemidir. Burun ucunun tutulması ya da soğuk uygulama ile durdurulamayan kanamalarda kullanılır. Burun boşluğuna konan tampon kanayan damar üzerine baskı yaparak kanamayı durdurur. Tampon olarak antibiyotikli kremler sürülmüş gazlı bez kulanılabileceği gibi, ortasında hastanın nefes almasını sağlayacak borunun bulunduğu daha konforlu tamponlar da kullanılabilir. Tamponlar genellikle 48 saat kalarak çıkarılır. Daha uzun süre kalması bazen problem infeksiyonlara yol açabilir. Tampon süresince hastaya antibiyotik verilmesi ihmal edilmemelidir.
Bazen burun kanamasının kaynağı burnun arka bölümleridir ve önden konan tamponlarla durdurulamaz. Bu durumda arka (posteriör) tampon denen ve ağız içinden sokularak burnun arka kısmına yerleştirilen tampon kullanılır.
Damarların Bağlanması : Bu işlem bir ameliyattır ve hastanın hayatını tehdit edecek şiddette olan ve tampon konmasıyla durmayan kanamalarda kullanılır. Kanamanın yerine göre belirlenen damar bazen sinüs içinden bazen de boyun açılarak bağlanır.
Hastaya yapılan müdaheleler esnasında hastanın rahatlatılması önemli yer tutar. Özellikle yaşlı ve hipertansiyonlu hastalarda bu amaçla hastaya diazem ya da diğer sakinleştirici ilaçların verilmesi gerekebilir.
Burnum Kanadığında Evde Ne Yapabilirim:
Birçok kez hastanın kendi uyguladığı yöntemler kanamayı durdurabilir. Hastanın ilk yapması gereken şey burun ucunu sıkıca tutarak başın öne doğru eğilmesidir. Eğer baş arkaya doğru eğilirse kanın genizden boğaza gitme ihtimali artar. Burun üzerine soğuk uygulaması da faydalıdır. Hatta hasta burun ön kısmına tampon görevini üstlenecek bir gazlı bez de koyabilir. Ancak hastanın kendi uyguladığı yöntemler kanamayı durdursa da mutlaka uygun zamanda bir KBB uzmanına muayene olmalıdır.
Kanser, bazı etkilerle değişime uğramış hücrelerin, gerek yerel ve gerek uzak noktalarda kontrolsüz olarak çoğalıp büyümelerinin sonucu oluşan habis hastalıklar grubudur. Normalde hücreler belli bir kontrol altında, ihtiyaca göre bölünerek çoğalırlar. Hücreler bir taraftan programlı ölüm ya da "apoptoz" denen olay ile yok olurken, diğer taraftan da büyüme faktörlerinin etkisiyle çoğalır. Büyüme faktörleri normalde DNA'daki çeşitli genlerin etkisiyle oluşan proteinlerdir. Bu genler mutasyona (değişime) uğrayarak hücrelerin aşırı büyümesine sebep olurlarsa, o zaman kanser oluşur ve bu genlere de "onkogen" denir.
DNA hayatın merkezi maddesi olarak kabul edilebilir. DNA'da genler bulunmaktadır. Genler, anne veya babadan çocuğa siyah ya da sarı saç veya mavi göz gibi özelliklerin ya da talasemi (Akdeniz anemisi) gibi hastalıkların geçmesine sebep olan kalıtım birimleridir.
DNA uzun bir teyp şeridi gibidir. Vücudumuza nasıl büyüyeceğini bildiren, hatta davranışlarımızı belirleyen biyolojik bir programlar dizinidir.
DNA, deoksiribonükleik asid dediğimiz hücre çekirdeği asidinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. DNA hücrelerde kromozom şeklinde bulunur.
İnsan vücudunda milyarlarca hücre vardır ve her hücredeki DNA o hücrenin kontrol merkezidir. İnsanda 23 çift kromozom vardır. Bunlar çekirdekte çiftler halinde bulunurlar. Yalnız son çifttekiler cinsiyet kromozomu olarak farklıdır; kadında XX ve erkekte XY olarak bulunur.
Kanser genleri ya da onkogenler 70'li yılların sonlarına doğru keşfedilmeye başlanmış ve günümüze kadar çok aktif araştırmaların konusunu oluşturarak, kanserin daha iyi anlaşılmasına, tanı ve tedavinin geliştirilmesine hizmet etmişlerdir.
Onkogenleri oluşturan mutasyonlar, karsinojen maddelerin, virüslerin ve X ışınlarının etkisiyle meydana gelir. Kanser bir organda oluştuktan sonra, uzak doku ve organlara da metastaz dediğimiz yerleşmeler yapar ve genel olarak hastalar metastazlar nedeniyle kaybedilir. Hızlı ilerleyen kanserlerde metastaz erken, daha iyi gidişli kanserlerde ise metastaz geç oluşur. Metastaz oluşumu tesadüften çok, kanser hücrelerinin bazı organlara kolay yerleşmelerini sağlayan özelliklerine bağlıdır. Örneğin, kolon kanserleri karaciğere, prostat kanserleri kemiğe metastaz yapmayı tercih etmektedir. Burada, kanserli dokuda kan akımı, damar hücrelerinin aktivasyonu gibi faktörler rol oynamaktadır.
Onkogenlerin yanında anti-onkogenler de çok önemlidir. Onkogenler kansere sebep olurken, anti-onkogenler kanseri önleyen genlerdir. Anti-onkogenlere "tümörü baskılayan genler" de denir. Bunlar doğal hallerinde iken, yani mutasyona uğramamış hallerinde iken hücre bölünmesini ve çoğalmasını frenleyen, durduran genlerdir. Örnek olarak retinoblastoma genini ve p53 genini gösterebiliriz.
Kanser önemi giderek artan bir sağlık ve yaşam sorunu durumundadır. Ölüm nedeni olarak, kalp ve damar hastalıklarının hemen ardından gelmektedir. Batı toplumlarında her yıl 250-350 kişiden biri kansere tutulmaktadır. 60 yaşın üzerindeki gurupta ise kanser sıklığı çok artmakta 300 kişide 4-5 civarına yükselmektedir. Ülkemizde kesin istatistikler bulunmamakla birlikte insidansın bunun yarısı kadar olduğu tahmin edilmektedir.
Yurdumuzda en sık görülen kanserler erkeklerde akciğer, prostat, kalın barsak, rektum, mide ve pankreas; kadınlarda meme, akciğer, kalın barsak, rektum, over, mide ve pankreas kanserleri olarak sıralanabilir. Deri kanseri sıklığı her iki cinste de yüksek olmakla birlikte, habis melanom dışındaki deri kanserleri tedaviye iyi cevap verdiklerinden ölüm oranı çok düşüktür.
Geçmişte kanser tedavisi, direkt tümöre yönelik olan cerrahi tedaviyle radyoterapiden ibaretti. Bunlar lokal tedavi yöntemleri olarak ana tümörü ortadan kaldırmakla birlikte, metastaz (yayılma) oluşumunu önlemekte yetersiz kalabilmektedir. Hatta birçok hastada daha teşhis sırasında bile metastazların varlığı saptanabilmektedir. Bu nedenle cerrahi ve radyoterapiden sonra, kemoterapi ve immünoterapi uygulanmaya başlanmıştır.
Kısaca en yaygın kanser türleri ve belirtileri hakkında bilgi vermek isterim. Söz konusu bilgiler tarafımdan özetlenmiştir. Detaylı sorularınız için herzaman topic açabilir ve ilgileneceğimden emin olabilirsiniz.
Akciğer Kanseri
Uyarıcı Belirtileri: Rahatsız eden bir öksürük, öksürürken kan gelmesi ve akciğer iltihabı veya bronşit nöbetleri; göğüste ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok sigara içmek ve/veya içilen ortamlarda sıklıkla bulunmak, özellikle astbest olmak üzere çevre kirletici maddelere maruz kalmak.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan herkesin bir göğüs röntgeni çektirmesi gerekir. Bunu takip eden göğüs röntgenleri doktorunuzun kişisel kararına göre yapılacaktır. Eğer ailenizde Akciğer kanseri tedavisi gören veya bu kanser türü yüzünden vefat emiş 1. ve 2. derece akrabanız varsa, sigara kullanıyorsanız söz konusu tetkikleri 30 yaşından itibaren hep aynı hekim kontrolünde ve yönlendirmesi eşliğinde yapmanızı tavsiye ederim. Ne yazıkki en tehlikeli kanser türleri arasında başlarda yer alır tedavi sonrası yaşama oranı hala %15-20’ler düzeyindedir. Metastas (kanserin başka organlara sıçraması) şansı son derece yüksektir.
Testis Kanseri
Uyarıcı Belirtileri: Testislerde herhangi bir kitle veya boyutlarında değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Yaşlı erkeklerden daha çok genç erkeklerde ortaya çıkar (kırk yaşından sonra fazla görülmez); normal yerine inmemiş testisler.
Check-up Kuralları: ilk gençlik yıllarının son dönemlerinden başlayarak tüm yaştaki erkekler her ay teslislerini muayene etmelidirler. Bu tıpkı kadınların göğüs kanseri erken teşhisine yardımcı olmak üzere evde kendi kendilerine yaptıkları testlere benzerler. Testislerinizi gözle boyut, renk, olası şekil farklılığı yönünden incelemeniz ve elinize gelen bir kitle olup olmadığını kontrol etmeniz önerilir. Çok kısa zamanda yapabilirsiniz o yüzden lütfen ihmal etmeyin.
Kolorektal (Kalın Bağırsak ve Rektum) Kanser
Uyarıcı Belirtileri: Herhangi bir rektal (makattan gelen) kanama veya dışkılama alışkanlıklarında uzun dönemli değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Aile üyelerinden birinde geçmişte kolorektal polip (iyi huylu tümoral oluşum) veya kolorektal kanser veya kronik ülserleşmiş kolit olması.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan kadın ve erkeklerin her yıl parmakla rektal muayeneden geçmesi gerekir. Bundan öte elli yaşın üzerinde olan erkek ve kadınların en azından iki yılda bir sigmoidoskopik muayeneden geçmesi (kolon içinin muayenesi) ve her yıl kan bulunup, bulunmadığının kontrolü için feces (dışkı) testini yaptırması gerekir.
İdrar Yolu ve Mesane Kanseri
Uyarıcı Belirtileri: idrarda kan; sırt ağrısı; kilo ve iştah kaybı, sürekli ateş; anemi (kansızlık).
Kanser Riski faktörleri: Elli yaşın üzerinde olan erkeklerde-, çok fazla sigara içenlerde, geçmişte kronik idrar yolu enfeksiyonlarından rahatsız olanlarda daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Komple fiziki muayeneniz sırasında yapılan rutin idrar tahlilleri idrarınızda kan olup olmadığını (hematüri) gösterecektir. Eğer hematüri bulunursa, doktorunuz anormal bir doku da bulursa, biyopsi de dahil olmak üzere sistoskopik bir muayene yapabilir.
Ağız Kanseri
Uyarıcı Belirtileri: Ağzınızın renginde herhangi bir değişiklik veya ağzınızda iyileşmeyen herhangi bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Genellikle kırkbeş yaşın üstünde erkeklerde, çok fazla sigara içenlerde ve özellikle çok fazla alkol kullanımı ile birlikte tütün çiğneyenlerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer ağız içerisinde iyileşmeyen bir yara varsa doktorunuza veya diş hekiminize başvurun.
Gırtlak Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Boğuk seslilik, yutkunma zorluğu, yutkunmaya eşlik eden batma şeklinde rahatsız edici ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok fazla sigara içmek, eğer fazla miktarda alkol kullanımı ile birlikte oluyorsa.
Check-up Kuralları: Konuşma özelliğinizde herhangi bir değişiklik olması durumunda bir boğaz uzmanı tarafından yapılan muayene veya eğer çok fazla sigara içiyorsanız yıllık muayene. Bu arada sigara içen arkadaşlar lütfen tatlı besinlerle sigara tüketmemeye çalışınız.
Prostat Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: idrara çıkmada zorluk; sırtın alt kısmında sürekli bir ağrı, pelvis veya kasıkların üst kısmında sürekli ağri; idrarda kan.
Kanser Riski Faktörleri-. Yetmiş yaşın üzerinde olan erkeklerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer kırk yaşın üzerinde iseniz, periyodik tıbbi muayeneniz sırasında bir parmakla rektal muayeneden de geçmeniz gerekir. Lütfen dikkat her prostat bezi sorunu kanser değildir olacaktır diye bir kural yoktur. Yinede tüm erkekleri 50-60’lı yaşlarda yakalayacak olan sorun prostat sorunudur.
Cilt Kanseri
Uyarıcı Belirtilen Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kahverengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi nodüller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.)
Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız. Cilt kanserleri sıklıkla ve başarıyla tedavi edilebilen türlerin başında gelir.
Meme Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Memede herhangi bir sertlik veya kitle, veya meme uçlarından gelen akıntı veya kan.
Kanser Riski Faktörleri: Meme kanseri genellikle elli yaşın üzerinde olan kadınlarda; hiç çocuğu olmamış kadınlarda, ilk çocuklarını otuz yaşından sonra doğuran kadınlarda, hiç emzirmemiş olan kadınlarda, ideal ağırlıklarının yüzde 40 üzerinde olan kadınlar ile cinsel olgunluğa gecikmiş olarak gelen veya gecikmiş menapozu olan kadınlarda ve ailesinde (anne veya kızkardeşlerde) menapoz öncesi meme kanseri olayı olan kadınlarda ortaya çıkar.
Check-up Kuralları: Her kadın ayda bir defa göğüslerini dikkatlice muayene etmelidir.
Buna ek olarak yirmi ile kırk yaş arasında olan kadınların her üç yılda bir göğüslerini bir hekime muayene ettirmesi gerekir. Kırk yaşın üzerinde olan kadınların bu muayeneyi her yıl yaptırması gerekir. Eğer kırk yaşın altındaysa-nız, ailenin geçmişinde göğüs kanseri yoksa yüksek risk gruplarından birine girmiyorsunuz demektir ve mamografinin alınmasına gerek duyulmayabilir. Eğer kırk ile kırkdokuz yaşlan arasında iseniz, herhangi bir belirti veya kitle yoksa ve ailenizde göğüs kanseri geçiren biri yoksa yalnızca basit bir mammogram yaptırın. Elli yaşından sonra mammogramı her yıl yaptırın. Eğer ailenizde göğüs kanseri varsa, yaşınıza aldırmaksızın her yıl bir mammogram yaptırın.
Servikal (Rahim Boynu) Kanser
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Genital (Cinsel) bölgelerde kabarcıklar oluşturan deri iltihaplan veya genital siğil enfeksiyonları-, ergenlik çağına geldikten kısa bir süre sonra cinsel ilişkiye girme veya çok fazla cinsel ilişki partnerinin olması.
Check-up Kuralları: Onsekiz yaşına gelen kadınların veya ****üel olarak aktif olanların her yıl Pap-smir testi yaptırması ve pelvik muayeneden geçmesi gerekir. Birbirini takip eden üç veya daha fazla normal sonuç veren yıllık muayenenin ardından doktorunuz Pap testinin daha az aralıklarla yapılmasına karar verebilir. Her koşulda kadınlar için senede bir jinekolojik muayene ve kontrol yapılması büyük önem taşır.
Endometrium (Rahim iç zarı) Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Geçmişte kısırlık olması veya yumurtlama olmaması; menapozun geç başlaması veya uzun süreli östrojen tedavisi, vücutta aşırı yağlanma; çok fazla sigara içmek.
Check-up Kuralları: Menapoza geldikten sonra geçmişinde kısırlık, aşırı şişmanlık, yumurtlayamama, anormal rahim kanaması veya östrojen tedavisi olan kadınların endo-metriyal biyopsi yaptırmaları gerekir.
Tümörler:
Son derece geniş bir skalada ortaya çıkabildikleri için genel olarak incelemek isterim. Tümörler veya kistik oluşumlar her insanın vücudunda bulunur. Boyutları milimetreden 10-15 kimizaman daha büyük cm. Boyutlarına ulaşabilir. İki tip tümör vardır, iyi huylu ve habis. İyi huylu tümörler sıklıkla görülür ve genelde insan sağlığı için bir tehlike arzetmezler. Kötü huylu tümörler ise son derece tehlikeli büyüme ve yayılmaya meyilli son derece ciddiye alınması gereken çoğu zaman cerrahi müdahaleyi gerektirirler. İkiye ayrılır Büyük ve küçük hücreli. Büyük hücreli tümörlerin gelişimi son derece yavaştır ve tedaviye olumlu karşılık verme yüzdeleri yüksek metastasa sebebiyet verme yüzdeleri ise düşüktür. Ancak küçük hücreli tümörler tam tersine son derece hızlı gelişir ve yayılırlar tedavi şansları düşüktür. Ne yazıkki Kanser vakalarında hasta genellikle ilk ortaya çıkan kanser tipinden değil metastasından kaybedilir. Tümörler neredeyse her organda görülebilirler.
Modern tıp kanserle tedavide çok yol almıştır, ancak tedavi ile birlikte doğru beslenme, stresten uzak kalma ve aile desteği hala tedavi başarısını arttıran en önemli etkenlerdir.. Bunun yanısıra günümüzde modern tıp kanser tedavisinde alternatif tıbbıda yardımcı olarak kullanmakta bir sakınca görmemekte hatta desteklemektedir. (Özel bitkiler gibi). Ancak bugün hekimler olarak bizler Kanseri önleminin tedaviden daha önemli olduğuna inanıyoruz. Basitçe daha az et ağırlıklı daha çok sebze ağırlıklı bir yeme alışkanlığı, sigara içmekten ve içilen ortamlardan uzak durmak, hormonlu gıdaları mümkün olduğunca tüketmemek alkol kullanımından, fazla kahve tüketiminden uzak durmak sizleri kanserin etkilerinden koruyacaktır.
Tüm dünyada ve ülkemizde en çok ölümler Kalp ve damar hastalıkları sonucu meydana gelmektedir. Aşağıda kısaca bu hastalıklara belirtilerine yer vericem. Unutulmaması gerekn söz konusu hastalıkların son derece ciddi olduğu ve kesinlikle doktor kontrolü gerektirdiğidir.
Kalp ve Damar hastalıklarına yol açan ortak sebepler;
Beslenme Hataları,
Kalbe zarar veren yiyecek ve içeceklerin fazla tüketilmesidir. Kısaca;
Alkol: Gerçekten tüm kötülüklerin anası, Kan damarlarının iç tabakasını eriterek, kanın damarlardan dokular arasına sızmasına yol açar. Nöronlara verdiği hasarı saymıyorum bile.
Alkoloidler: Başlıcaları çay, kahve, kakao ve sigaradır. Bunlar, kalp ve damarlar üzerinde son derece olumsuz etki yaparak, vakitsiz yıpranmalarına sebep olurlar. Sinir sistemini etkileyerek, kalbin ritmini bozarlar. Yanısıra, kandaki kolesterolün, damarların iç yüzeyine yapışmasına ve damarların daralmasına, dolayısıyla yüksek tansiyona ve damar sertliğine neden olurlar. Sigara, kanı zehirleyerek, kalbin daha fazla çalışmasına ve dolayısıyla yorulmasına yol açar.
Et ve Et Mamülleri : Özellikle yağlı etler, kolesterol ihtiva ettikleri için zararlıdır. Kandaki üre miktarını artırarak, kalbin yorulmasına neden olurlar. Damarları tıkarlar ve enfraktüs (kalp krizi) oluşumuna zemin hazırlarlar.
Beyaz Ekmek, Şeker, Un: Bunlar öncelikle kanın katılaşmasına sebep olurlar, katılaşan kanı pompalamak daha fazla güç gerektirdiğinden kalbi yorucu etkileri vardır.
Hava Kirliliği,
Teneffüs ettiğimiz havanın kirlilik derecesi ne kadar fazla ise kalp o kadar fazla yorulur.
Sağlıksız Yaşam Koşulları: Yemek, uyku ve dinlenme saatlerinin düzensiz oluşu, bedenen ve ruhen yıpratıcı yaşam koşulları, yoğun stres kalbin yorulmasına ve yıpranmasına neden olur.
Şişmanlık: Kalbi yoran en önemli faktörlerden biridir. Kas ve iskelet sistemi üzerindeki olumsuz etkilerini belirtmiyorum. Kısaca şunu söyliyim şişmanlar aramızdan daha çabuk ayrılırlar.
Cinsel Yaşam: Düzensiz cinsel yaşam, iktidar kokuları ve yarattığı stres kalbin daha fazla yorulmasına sebep olur.
HİPERTANSİYON:
Sürekli yüksek tansiyondur. Yorgunluk, uykusuzluk, aşırı yeme, hızlı hareket gibi nedenlerle tansiyon yükselmesi yaşayabilirsiniz. Ama, sürekli değildir. Hipertansiyon ise kalbi idare eden sinir sisteminin aşırı hassaslaşmasından, ileri yaşlarda görülen damar sertliğinden, kanın katılaşmasından, böbrek rahatsızlığından (nefrit) ileri gelir. Hipertansiyonda kalp büyümesi ve buna bağlı felçgörülebilir.
Belirtileri:
Sürekli baş ağrısı ve baş dönmesi
Dengesizlik
Görmede zayıflık ve gözler önünde sinekler uçuşması
Çarpıntı
Nefes darlığı
Kulaklarda çınlama
El ve ayakların sürekli üşümesi
Bacaklarda sık sık kramplar
Uykusuzluk
Hafıza zayıflığı
Geceleri ellerde karıncalanma
Tedavi: Doktor kontrolünde ilaç tedavisi ve beslenme diyeti uygulanmalıdır.
Düşük Tansiyon:
Genellikle büyük iç kanamalardan veya sebebi bilinmeyen nedenlerden olabilir. Yetersiz beslenme, vitamin eksikliği, bazı ilaçların yan etkisi de tansiyonu düşürür.
Belirtileri:
bitkinlik,
baygınlık,
el ve ayaklarda üşüme ve morluk,
ayağa kalkınca baş dönmesi ve göz kararması, (hepimize bazen olur sık sık tekrarlamıyorsa korkmak için bir sebep yoktur.)
çabuk yorulma
Tedavisi: Doktor kontrolünde genellikle vitamin ve beslenme diyeti gerek görülmesi halinde ilaç tedavisi uygulanır.
Kalp Spazmı:
Kalbi besleyen atardamarların kireçlenme ve kolesterol sonucunda daralmasısonucunda damarlardan daha az kan geçmesi nedeniyle ortaya çıkar. Yemeklerden sonra veya süratli yürüme, merdiven çıkma, soğuk hava teneffüs etme sırasında zaman zaman sol göğüste bir ağrı hissedilir. Bu ağrı sol omuza ve sol kola kadar yayılır ve nefes almanızı son derece güçleştirir. Daha çok erkeklerde görülür. Genellikle 5-10 dakika sürer. Kalp spazmının en önemli yanı, Enfarktüse (kalp krizi) yol açmasıdır.
Hissedildiği takdirde efor sarfetmekten kaçınmalı bulunulan mekana hava girişi sağlanmalı ve vakit kaybetmeden donanımlı bir hastahaneye gidilmelidir. (Ambulans ile)
Enfraktüs (Kalp Krizi):
Tüm dünyada ölümlerin %20’sinin sebebidir. Kalbin herhangi bir bölgesinin atardamardaki bir pıhtı ile tıkanarak aniden ölmesidir.
Belirtileri:
Kalpte korkunç bir sancı ve sıkıntı
Sol kolda sancı
Bazen kusma ve geğirme
Solgunluk ve gözün parlaklığını yitirmesi
Tansiyon düşüklüğü
Nedenleri:
Atardamar iltihabı
Kanda pıhtılaşma
Kolesterol veya kireçlenme sonucu atardamarın iç çeperinin daralması ve sertleşmesi
Kalp spazmı
Tedavi:
Hasta vakit geçirilmeden tıbbi müşhade altına alınmalıdır. Kalp krizinden ölümlerin büyük çoğunluğu hastanın hastahaneye geç ulaşması yüzünden meydana gelir. Belirtiler hissedildiğinde ambulans çağırılmasını takiben 1 adet (Max. 300 mg.) aspirin alınmalı ve hastanın kısa sert ve ritmik şekilde öksürmesi sağlanmalıdır.
Dikkat: Ambulans beklenmesi çok önemlidir, özel araçla hastahaneye getirilen hastaların yaşama yüzdesi daha düşüktür. (Gerçi ülkemizde ambulans hizmetlerini düşününce)
MİTRAL YETERSİZLİĞİ
Mitral, kalbin sol bölümünde, sol kulakçık ile sol karıncık arasındaki kapaktır. Bu kapakçık, kalbin iç kısmının iltihaplanması sonucunda iltihaplanır, sonra kalınlaşıp sertleşir ve iyi kapanamaz. Hasta, 1-2 yıl pek birşey hissetmez. Sonra çarpıntı, nefes yetmezliği ve sık sık derin nefes alma ihtiyacı duyulur. Bu hastalık insanı öldürmez ama, yaşam hızını azaltır.
Tedavi: Doktor kontrolünde ve durumun ciddiyetine göre ilaç veya cerrahi tedavi uygulanır.
DAMAR SERTLİĞİ
Kanda biriken kolesterol, damarların iç yüzeyini kaplar ve damar iç dokusunun sertleşmesine yol açar. Sertleşen damarlar kan nakli görevini yapamazlar ve çapları küçüldüğü için de kan basıncı artar ve tansiyon yükselir.
Nedenleri
Aşırı alkol
Şişmanlık
Damla (gut) hastalığı
Şeker hastalığı
Frengi
Yanlış beslenme
Sinir bozuklukları
Tedavi:
İlerlememiş vakalarda kolestrolü düşürmek için beslenme diyeti, kolestrolün düşmemesi sonucunda ilaç kullanımı ile düşürülmeye çalışılması. İlerlemiş vakalarda cerrahi operasyon gerektirir. (Nihayetinde Dolantine işiniz düşüyor valla dikkat etmezseniz )
VARİS
Bacaklardaki toplardamarların bozulmasıdır.
Nedenleri
Hareketsizlik ya da yeterli hareket etmeme
Sürekli ayakta kalma
Çorap bağı, korse, sıkan ayakkabı gibi şeyler giyilmesi
Aşırı ve yağlı şeyler yemek
Hamilelik
Aşırı alkol ve sigara
Belirtileri
Kalçalarda, bacak ve baldırlarda ağrılar
Ayaklarda yanma ve makatta kaşıntı
Ayak damarlarına şişmeler, siyah iplikler ve düğümler oluşur
Bacaklar gülle gibi ağırlaşır
Ayaklarda sürekli üşüme ve kısmi felç
Bacak, baldır ve kalçada kramplar
İleri aşamalarda, baldırlarda ödem, ekzama ve yaralar oluşur.
(Bu arada makatta oluşan varise HEMEROID adı verilir)
Tedavileri:
Günlük koşulların değiştirilmesi, beslenme düzeninin değişimi, varis sonucu kaybedilmiş damarların katorize edilmesi gerekebilir. Özel çorap kullanımı.
KANSIZLIK
Genellikle, kandaki alyuvarların azalması şeklinde ortaya çıkar.
Belirtileri
Yüz daima solgundur
El ve ayaklar daima üşür
Kulaklarda sık sık çınlama olur
Kalp çarpıntısı olur
İştahsızlık, çabuk yorulma vs. gibi belirtiler görülür.
Nedenleri
Kanamalar (hemoroid, mide-barsak ve regl kanamaları gibi)
Kan yapan organların yeterli çalışmaması (dalak, ilikler, karaciğer)
Beslenmede yaşa göre yeterli demirin alınmaması
Tedavi: Doktor kontrolünde beslenme rejimi gerek görülmesi halinde demir ihtiva eden ilaç tedavisi.
Arkadaşlar sizlere Kalp ve Damar hastalıklarının çağımızın en büyük belalarından biri olduğunu ve sadece yemek kültürünü değiştirerek sigara alkol kullanımını durdurarak bile riski minimize edebileceğinizi ve daha sağlıklı ve hareketli bir yaşlılık geçirebilme şansının elinizde olduğunu hatırlatmak isterim. Bunun dışında EĞER MİDESEL BİR PROBLEMİNİZ (GASTRİT, ÜLSER VS.) gibi yoksa doktorunuza danışmak suretiyle düzenli olarak hergün alacağanız bir adet ASPİRİN (Max. 300 mg.) sizi kalp ve damar hastalıklarına ve bir dizi başka hastalıklara karşı sizi korur. Dikkat edilmesi gereken böyle bir kararın KESİNLİKLE BİR DOKTORA DANIŞILARAK ALINMASI GEREKTİĞİDİR. Hepinize sağlıklı bir ömür dilerim. Lütfen Alkol ve Sigaradan uzak durmaya çalışın. Hiçbirşey yapamıyorsanız azaltın ve denemekten asla vazgeçmeyin. İnanın ileride çok pişman olma olasılığınız yüksek.
Saygılar...
Başağrısı toplumun büyük kesiminde görülen ve muhakkak sizlerinde büyük çoğunluğunun hayatlarının değişik dönemlerinde karşılaştığı ve çare aradığı bir problemdir. Başağrılı insanları en çok endişelendiren bu ağrıya sebep olabilecek faktörler sizlerin yaşınızda sıklıkla migren ileri yaşlarda beyinde tümör korkusudur. Kronik tip başağrılı insanlar sıklıkla beynimde bir tümör mü var ve/veya migrenimmi var korkusuna kapılırlar.Ancak başağrısı nadiren ciddi bir hastalığın özellikle beyin tümörünün haberci belirtisi olarak ortaya çıkar. Başağrısında doktor olarak bizlerin en önemli hedefi başağrısına sebep olan ciddi bir hastalık varsa öncelikle onu belirlemek ve tedavi etmektir,Başağrısı çoğu kez kafada ve çevresinde bulunan(boyun gibi) kasların gerilmesine veya bazı hafif hastalıklara bağlıdır.Başağrısının toplumda sık görülen önemli bir sebebide Migrendir elbette. Ancak bundan önce başağrısı tiplerini açıklamak isterim.
YAPISAL SEBEPLERE BAĞLI BAŞAĞRILARI;
1. BEYİN TÜMÖRLERİ
Başağrısı beyin tümörlerinde sık görülen bir belirtidir.Ancak başağrılı hastalarda beyin tümörü görülmesi nadirdir.Büyüme gösteren kitlelerde ağrı daha çok görülür.Ayrıca beyin tümörlü hastalarda yalnız başağrısı görülmez çoğu kez epilepsi veya başka belirti ve muayene bulguları vardır.
2. KÜME BAŞAĞRISI
Bazı özellikleri ile migrene benzer.Ancak farklı yönleri vardır.Ağrı daha kısa sürer.Daha çok göz etrafındadır.Ağrı sırasında Gözde yanma,kızarıklık sulanma olur.Burundan akıntı olabilir.Ağrılar daha çok periyodlar halinde gelir.Kriz dönemi bir kaç hafta sürer sonra geçer. Bir süre sonra yine tekrarlar. Genellikle aynı mevsimlerde tekrarlama eğilimi gösterir. Tedavisinde kullanılan bir çok ilaç vardır. Sıklıkla hasta tarafından migren zannedilir.
3.HİPERTANSİYON
Tansiyonun ani ve çok yükselmesi başağrısına sebep olablilir. Uzun zamandan beri olan tansiyon yüksekliği ve tansiyondaki orta veya hafif derecede yükselmeler çoğunlukla başağrısına sebep olmaz.
4. EGZERSİZ SEBEBİ İLE OLUŞAN BAŞAĞRILARI
Bazı insanlarda egzersiz sırasında başağrısı olabilir. Korkulacak bir durum değildir. Ancak bir insanın hayatında ilk kez egzersiz sırasında başağrısı olmuş ise doktora baş vurması iyi olur. Aynı şeyler cinsel ilişki sırasında olan başağrıları içinde geçerlidir.
5. GERİLİM TİP BAŞAĞRISI
Çoğunlukla psikolojik bazı sebeplerle oluşan bir başağrısı tipidir. Kafada uyuşma ,kafada sıkışma hissi ensede gerginlik gibi belirtiler olur. Sık görülen bir başağrısı tipidir. Bütün gün devam edebilir. Bulantı, kusma,ses ve ışıktan rahatsız olma özelliği yoktur.Tedavisinde kullanılan bir çok ilaç vardır.
6. BEYİN DAMAR HASTALIKLARI,BEYİN KANAMALARI,MENENJİT
Bu hastalıklarda şiddetli başağrısına yol açar. Ancak bu hastalıklardada başağrısı ile birlikte olan başka belirtler olduğu gibi muayenede de bazı bulgular saptanır.Özellikle akut şiddetli başağrısı olarak bilinen kişinin hayatında ilk kez olan veya kişi tarafından "hayatımın en kötü başağrısı" olarak tanımlanan ve 1-2 saat veya 1-2 günden beri mevcut olan şiddetli başağrıları önemli olabilir. Böyle durumlarda mutlaka doktora başvurmak en uygun olanıdır.
7. İLAÇLARA BAĞLI BAŞAĞRILARI
Özellikle kullanılan bazı ilaçların yan etkileri arasında başağrılarına sebep olmaları vardır. Bu ilaçlar sıklıkla damarları daraltma etkisine sahip ilaçlardır. Bir diğer sebep sıklıkla ağrı kesici ilaçlar kullanılmasıdır. En ufak ağrıda ağrı kesici almanız günlük tekrarlayan başağrılarına sebep olur. Zira vücut ilaca bağımlılık geliştirmiş ve ilacın alınmasının tek yolu olan başağrısını devamlı tekrar etmektedir. Bu yüzden arkadaşlar ağrınız (nerede olursa olsun) katlanabileceğiniz düzeyde ise eğer ağrı kesici kullanımından kaçınınmanızı öneririm. Bu arada birde hep aynı ağrı kesiciyi kullanmamanızı önerebilirim.
8. MİGREN
Başağrısı gerekli şartlar varolduğunda migren diye adlandırılan hastalığın bir parçası olarak görülür. Migren bir çok değişik belirtinin bir arada görüldüğü bir rahatsızlık olup bu belirtiler kişiden kişiye farklılıklar gösterebilir. Bir belirtiler topluluğu şeklinde görülen migrende çoğu kez özellikleri olan bir baş ağrısı vardır. Migren belirtileri arasında hastayı en fazla rahatsız eden özellik başağrıları olduğu için migren çok şiddetli başağrısının diğer bir ismi olarak algılanmaktadır. Tabiki böyle değildir. Migrende başağrısı her zaman çok şiddetli olmayabileceği gibi nadiren de olsa başağrısı içermeyen migren tipleride vardır. Seyrek görülen bazı migren tiplerinde ağrı değişik yerlerde örneğin gözlerde,göğüs bölgesinde veya karında olabilir. Ancak migrenli kişilerİ en fazla rahatsız eden ve bazı kez günlük işlerini ve görevlerini aksattıan veya tam engelleyen temel özellik baş ağrısıdır Bu bakımdan migren en basit şekilde tekrarlayıcı özellikli bir başağrısı olarak tanımlanabilir. Ancak migreni sadece bir baş ağrısı olarak algılamamak gerekir genellikle bir grup belirtiye eşlik eden bir durum olarak ortaya çıkar.
MİGENDE GÖRÜLEN BAŞAĞRISININ ÖZELLİKLERİ,
Migren hastalarının büyük çoğunluğunda baş ağrısı en azından atağın(krizin) başlangıcında başın bir tarafından başlar ancak daha sonra bir kısım hastada her iki tarafı tutar, migre bu özelliği sebebi ile yarım baş ağrısı olarakta bilinir. Ancak yarım baş ağrısı kesin bir gösterge/bulgu değildir, enseden veya alından başlayan veya iki taraflı başlayabilen migren başağrıları da vardır. Migren ağrıları zonklayıcı niteliktedir alın veya şakakların küçük bir bölgesinden zonklayarak başlar ve giderek şiddetlenir ve genişler kafa yarısını ve/veya tamamını etkiler ağrının şiddeti ve süresi değişkendir çok şiddetli olabileceği gibi orta veya hafif şiddette olabilir. Ataklar birkaç saat ile 3 gün kadar arasında değişen sürelerde devam edebilir. Kimi ileri vakalarda migren öylesine şiddetlidirki beyin kendini korumak için vücudu paralize eder(Felç) bu durum kesinlikle geçicidir ve sıklıkla felç ile karıştırılır. Migren ağrılarının beraberinde bulantı veya bulantı ile birlikte kusma, ışık ve gürültüden hatta normal sesten rahatsız olma görülür. Sıklıkla olmasada bazen ishalde bunlara eşlik eder. Bu sebeplerden dolayı çoğu zaman migren hastaları karanlık ve sessiz bir odada yatmayı tercih ederler. İlk 2 saatte ağrı en şiddetli dönemine ulaşır daha sonra giderek hafifler ağrı esnasında sinirli sıkıntılı olan hastalar ağrının geçmesi ile birlikte rahatlar sakinleşir hatta bazı hastalarda mutluluk durumu oluşur genellikle iştah açılır.
MİGREN TİPLERİ
Değişik migren tipleri vardır.Bunlar arasında haberci belirtili migren ve haberci belirtisiz migren en sık rastlanan tiplerdir. Haberci belirtisiz olan migren tipi daha sık görülür, haberci belirtili olanda(auralı migren) baş ağrısı öncesinde sıklıkla bazı belirtiler gözlemlenir. Bu belirtiler daha çok görme ile ilgilidir, karanlık nokta, görme alanında zikzaklar veya parlayan ışıklar olabilir. Bazı migrenliler başağrısı öncesinde sanki bir tül perde oluştuğundan veya dışarıya buzlu cam arkasından bakar gibi bir duruma girdiklerini belirtirler. Daha seyrek olarak vücudun bir tarafında uyuşma veya güçsüzlük bazende konuşma bozukluğu oluşur, bu haberci belirtilerden sonra baş ağrısı başlar. Ancak migren hastalarının büyük çoğunluğunda ise bu haberci belirtiler olmadan baş ağrısı ve diğer buna eşlik eden belirtiler başlar. Bu tip migren haberci belirtisiz migren olarak adlandırılır(aurasız migren veya mutad migren).
PEKİ NEDİR BU MİGREN O ESNADA NELER OLUYOR?
Arkadaşlar öncelikle migren tehlikeli bir hastalık değildir. Hastayı sakat bırakmaz ve/veya ölüme sebebiyet vermez ama hayatınızı ataklar esnasında dar eder o ayrı. Gerçi tedavi edilmeyen ve dolayısiyle sık migren atağı geçiren kişilerde beynin küçük damarlarında tıkanmalar olabileceği ve bununda hastalarda bazı bozukluklara yol açabileceği bilinmektedir, Ancak son derece seyrek görülür. Migrende görülen baş ağrısının bir diğer ismide vasküler yani damarsal baş ağrısıdır. Vasküler terimi tüm vücut için kan damarlarını ifade eder. Bu damarlar kalpten beyine kan taşıyan ana damarlar ile bunların dallarını kapsar. Ağrı oluşumundan önce beyne giden damarlarda daralma olur bu daralma dönemindede haberci belirtiler oluşur, bu daralmadan sonra damarlar genişler, damarların duvarı gerilir ve bu sırada salınan bazı kimyasal maddeler sinirleri uyarır ve ağrı oluşur. Ancak günümüzde migreni tetikleyen etkiler az çok bilinmekle birlikte ana tetikleyici bilinmemektedir. Bazı kimyasal maddelerin bu işte önemli rol aldığını kabul ediyoruz. Beyinde Nörotransmitter adı verilen görevleri uyarı iletimi olan hücreler bulunur. Bu işlemi görebilmeleri kimyasal bir tepkimeye bağlıdır, ancak bazı kimyasallar nörotransmiterlerde etki artımına sebep olabiliyor, bu kimyasal maddeler arasındaki çok ince dengenin bozulması migrende önemli rol oynar, ancak bu dengenin neden bozulduğunu henüz bilmiyoruz.
PEKİ NE BAŞLATIR MİGRENİ?
Migren değişik kimyasal maddelerin açığa çıkması ve bir çok sistemin yer aldığı bir rahatsızlık olması özelliği ile bir çok tetikleyici tarafından başlatılabilir, ama bir hastada etkili olan bazı faktörler diğer hastalarda başlatıcı olmayabilir hastalar bu gibi faktörlere durumlarına bağlı olarak değişken derecelerde hassasiyet gösterirler hatta bu faktörlere cevap aynı hastada bile değişiklikler gösterebilir yani migreni başlatabilen bir faktör aynı kişide o kişinin o anki durumuna bağlı olarak migren ağrısını başlatırken yine aynı hastada başka zaman başlatmayabilir. Ancak yinede hastaların mümkün olduğunca bunlardan sakınması önemlidir. Tetikleyici faktörler iyi kontrol edilirse tedavi dahada kolaylaşır.
Migreni tetikleyen başlıca faktörler stres, hormonal değişiklikler, diyet faktörleri, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklar olarak sayılabilir.
Stres ve duygular: Duygusal olaylar migrenin başlamasında önemli role sahiptirler. Uzamış stres, bastırılmış veya içe atılmış düşmanlık duyguları ve bir çok duygusal ve kişisel faktörler bir çok migren hastasında önemlidir özellikle öfke ve üzüntü gibi duygular ifade edilmeleri veya dışa vurulmaları mümkün olmazsa birikerek bir migren atağını başlatabilirler. Stres önemli olmakla beraber bazen stres geçtikten sonra veya hafiflemeye başladığında greni tetikler. Mesela tatilin ilk günü(tatil baş ağrısı) veya yoğun bir haftanın sonunda baş ağrısı başlayabilir. Bu durumun muhtemelen stres ortamında devamlı bir vazokonstriksiyon (damarlarda sıkışma ,daralma) olması ve bunu damar cidarında bir gevşemenin izlemesi ile ilgili olduğu kabul edilmektedir. Damarların gevşemesi bir diğer deyişle genişlemesi sonucu başağrısı başlamaktadır. Kısaca olarak stres,depresyon,sıkıntı,öfke ve aynı zamanda ağır streslerden sonra rahatlama migren ağrılarını başlatabilir.
Hormonal değişikliler(Genelde Hanımlara Özel): Migrenli hanımların yaklaşık %70 inde ataklar adet döneminde sıklaşır ve şiddetleri artar. Bazı hanımlarda ise migren krizleri sadece adet dönemlerinde olur bazı hastalarda özellikle menstruasyon sırasında olan ağrıların daha şiddetli olduğu gözlemlenebilir. İlginçtir bir çok bayan hasta özellikle gebeliğin ilk 3 ayında ağrı çekmez. Bu yüzden östrojen hormonu seviyelerindeki oynamaların tetikleyici faktör olabileceğini düşünüyoruz. Doğum kontrol haplarındaki veya menopoz için kullanılan hormonlardaki östrojen tetikleyici olabilir. Menopoza girmiş migrenli hastalarda mecbur olunmadıkça hormonal ilaçlardan kaçınılmalı kullanılacaksa östrojen mümkün olan en az seviyede tutulmalıdır.
Diyet faktörleri ve bazı ilaçlar:Yiyecek ve içeceklerde bulunan bazı maddeler damarlar üzerine direkt etki ederek onları genişletir ve böylece migreni başlatabilirken bir kısım maddelerde daha çok dolaylı yollardan etki ederek refleks yollar ile ağrıyı başlatabilrler. Örneğin alkol direkt etki ederken kafein ve nikotin gibi maddeler dolaylı yoldan etki etmektedirler.
Uyku: Uykusuzluk gibi fazla uykuda migrni proke edebilir.
İklim değişiklikleri:
*Bazı migren hastaları iklim ve hava değişikliklerinden etkilenebilirler,İnsanı kötü yönde etkileyen hava durumları olduğu bilinmektedir. bunun negatif ve pozitif iyon yükü ile ilgili olabileceğini sanıyoruz. Tabi birde lodosu bu sebeplerin içine eklemek lazım.
MİGREN BAŞLATMASI SIKLIKLA GÖRÜLEN YİYECEK TÜRLERİ
Alkol
Eski peynirler (Eski Kaşar gibi)
Nitrat içeren yiyecekler (Salam sucuk ve sosis gibi yiyecekler)
Kabuklu yiyecekler (ayçiçeği çekirdeği kabak çekirdeği susam gibi)
Çikolata
Kafeinli içecekler
Nikotin: Gerek kafein gerekse nikotinin aşırı tüketimi beyin damarlarında tepkisel genişlemeye yol açar. Ne yapıyoruz içmiyoruz bu mereti.
Dondurma (Bilirsiniz bir anda çok yediğinizde alnınıza sancı saplanır ya hani işte bunun etkisi migrenli kişilerde tetikleyici olabilir)
Migren Tedavisi
Migren genellikle 16-35 yaş arası başlar 50 yaş civarında sıklığı azalır Kadınlarda menstruasyonla ilgili migren menopozda kaybolur bazı istisnalar hariç migren ileri yaşlarda problem olmaz. Tanı mutlaka doktor tarafından konulmalıdır arkadaşlar kişi tarafından değil. Her başağrısı migren değildir ama başağrısına sebep olabilecek bir çok faktör vardır ve bunların bir kısmının tehlikeli olabileceği unutulmamalıdır. Dolayısıyla sıklıkla tekrarlayan veya ani ve şimdiye kadar yaşamadığınız şiddette bir başağrısıyla karşılaşırsanız tanı ve teşhis için mutlaka doktora başvurun. Migren ağrısını taklit edebilen başka çok ciddi ve tanısının konulması gereken hastalıklarda vardır bunu unutmayın lütfen. Tüm bunların dışında migren tedavisi olan bir hastalıktır tehlikeli, insan hayatını riske sokan bir hastalık değildir çeşitli ilaçlar başarı ile migren tedavisinde kullanılmaktadır bu ilaçların bir kısmı başlamakta olan veya başlamış olan migreni sona erdirmeye yöneliktir bu tip tedaviye atak tedavisi adı verilir bu amaçla bir çok ilaç kullanılmaktadır. Diğer ilaçlarla uygulanan yöntemler tedaviye yöneliktir yani krizleri tamamen kesmeye veya bu krizleri şiddet ,süre ve sıklığını azaltmaya . Ancak bu uzun süreli bir tedavidir. Ancak bu tedavi esnasında size verilmiş ilaçtan illa yararlanabileceğiniz anlamına gelmez ama yararlanamamanızda tedavi olamayacağınız anlamına gelmez çünkü migren tedavisi amacıyla kullanılan bir çok ilaç mevcuttur bir migren ilacından yararlanmayan hasta başka bir migren ilacına çok iyi cevap verebilir. İlaçlar doktorun verdiği şekilde ve onun direktifleri yönünde kullanılmalıdır. Lütfen doktor tavsiyesi dışında gelişigüzel ilaç kullanmayın özellikle yukarıda belirttiğim gibi ağrı kesicilerin gereksiz yere uzun süre kullanılmaları sağlıklı kişilerde bile günlük başağrısı denen ve hemen hergün gelen bir başağrısına sebep olabilir.
ÖZETLEMEK İSTERSEM
Migren sadece bir başağrısından ibaret değildir. Beraberinde hemen hemen herzaman başka belirtiler vardır(bulantı,kusma,ses ve ışıktan rahatsız olma gibi).
Migren tehlikeli, ölümcül veya kişileri sakat bırakan bir durum değildir.
Migren tedavisiz bir hastalık değildir.Birçok tedavi alternatifleri vardır.
Tedavide ilgili doktor ile yakın işbirliği yapmak ve yine doktorun vereceği ilaçları kullanmak önemlidir. Kafanıza göre ilaç almayın
Her migren tedavi ilacı her migrenli hastada kullanılmaz. Bazı ilaçların bazı hastalarda kullanılması sakıncalı olabilir bunu da en iyi doktorunuz bilebilir. O yüzden komşu x ilaç kullanıyor bende aliyim demeyin lütfen.
Uykunuza dikkat edin az uyumak kadar çok uyumakda migreni tetikler.
Doktorunuzun vereceği dietede özen gösterin.
Ağrı günlüğü tutun atak başlamadan önce ne yaptığınızı, yediğinizi, duygusal koşullarınızı not edinkisizdeki migreni başlatan/tetikleyen sebepleri kontrol edebilesiniz.
Akciğer ile göğüs duvarı biribiriyle birleşiktir.Bu iki yüzey birbirine pleura parietalis ve pleura visceralis olarak bilinen iki yapraktan ibaret olan ve hilum pulmo ile radix pulmo bölgelerinde birleşen pleura adı verilen bir zarla bağlanır.Bu iki yaprak genellikle birbirleriyle bağlantılı olup akciğerin rahat hareket etmesini sağlar.Ancak aralarındaki pleural boşluğa hava,iltihap(buna ampiyem denir),kan(buna hemotoraks denir) ya da lenf(şilotoraks) ile dolduğu zaman bu iki yaprak biribirinden ayrılır.Pneumothorax pleural boşluğa hava girmesi sonucu gelişen bir durumdur.
--Neden olur?
Pneumothorax,akciğer yüzeyinin ruptüre uğrayıp pleural boşluğa hava kaçırması sonucu oluşabilir.Ancak çoğu zaman göğüs duvarındaki her hangi bir delinme sonucu dışarıdan bu boşluğa hava girmesiyle meydana gelir.Sponton pneumothoraxa genellikle akciğer yüzeyinde bir kist ruptürü neden olur.Bu tür kistler akciğer kökenli bir hastalık sonucu oluşmayabilirler,ya da çok çeşitli bir akciğer hastalığından kaynaklanabilir ancak genellikle emphysema( patolojik olarak bir organda hava toplanması,özellikle akciğerlerde) sonucu gelişir.
--Pneumothorax olguları nelerdir?
1.Primer Sponton Pneumothorax:
-Subpleural bleb(kabarcığın) ruptürü sonucu gelişir.
-Bleblerin epitelyal bağlantıları yoktur ve alveol duvarının ruptürü sonucu meydana gelirler.
-Trakebronşiyal ve özefagiyal yaralanmalar emphysemaya ve pneumothoraxa neden olabilir.
-En sık göğüs duvarının delici aletlerle delinmesi sonucu oluşur.
--Semptomları nelerdir?
Predominant semptom olarak sponton pneumothoraxın en belirgin semptomları akut göğüs ağrıları ve dispne(nefes yetersizliğidir).Semptomlar pneumnothoraxın boyutuna göre değişir.Hastalığı teşhis etmenin en belirgin yolu thorax radyografisidir.Bu akciğer etrafında toplanan havanın görülmesini sağlar.
--Tedavi?
Pneumothorax genel olarak acil tedavi gerektirmez.Ancak basınçlı(emici)adı verilen pneumothorax geliştiğinde ani bir tedavi uygulamak gerekir.Çünkü negatif değerlerde olması gereken intrapleural basınç pozitif bir değer alır bunur sonucunda zaten olan kollabe(büzüşen) akciğeri ve mediastinumda bulunan kalbi ve önemli arterleri ve venleri diğer tarafa doğru iterek büyük bi basınç uygular bu diğer akciğere ve mediastinum organlarına zarar verip ölümlere neden olabilir.Bu gibi durumlarda torakosentez ve göğüs tüpleri takılarak pleural boşluğa dolan hava çekilir.Genel olarak tüpler 7.intercostal(kaburgalar arası boşluk) boşluktan girişimle yerleştirilir.Eğer pneumothorax bu kadar ciddi boyutlarda değilse tedavi hastalağın boyutuna,hastanın semptomlarına ve iyileşme sürecine göre değişir.
Tedavi seçenekleri;
1.Pleural boşluktaki havanın perfüze edilen kan ile alınması gözlemlerle izlenir
2.Pleural boşluktaki hava tüplerle çekilebilir
3.Cerrahi müdahale.Genellikle yineleyen pneumothorax olgularında yapılır.
Emphysema septum interalveolarisin(alveoller arası duvar) esneme ve eski haline
dönme yeteneğini kaybetmesi sonucunda oluşur.Hava delikleri zayıflar ve kırılır.Akciğerin
elastisitesi kaybolur buda havanın saccuslarda(hava keseleri) hapsedilmesine ve
oksijen ile karbondioksit değiş tokuşunun engellenmesine neden olur.
--Emphysemaya ne neden olur ve kimler yakalanır?--
Emphysemaya genel olarak 50-70 yaş arası erkeklerde rastlanır.Kadınlarda
bu hastalığa yakalanma oranı daha düşüktür.Emphysemaya neden en olan en dominant etken sigaradır.Bunun dışında bir grup insan akciğer koruyucu etkisi olduğu bilinen bir protein olan alfa-1-antitripsini doğumdan itibaren ifade edemezler.Yani vücutlarında bu proteinin eksikliği görülür.AAT eksikliğine bağlı olarak bu kişilerde emphysema(amfizem) görülmesi kaçınılmazdır.AAT eksikliğine bağlı olarak gelişen emphysemanın semptomları 32-41 yaşları arasında belirmeye başlar.Sigara bu belirtileri ciddi oranda arttırıcı etki gösterir.
--Emphysema nasıl gelişir?--
Emphysema akciğerlerde alveol içindeki oksijenin kana kandaki karbondioksitin ise alveole geçtiği alveol duvarlarında harabete yol açar.Alveolilerin duvarları incelir ve frajil(kırılgan) bir hal alır.Bu hasar kalıcı olup akciğerlerin alt kısımlarındaki dokularda kalıcı deliklerin oluşmasına neden olur.Alveol saclarının harabeti sonucu daha az gaz transferi gerçekleşmekte bu da soluk almada kısalmaya neden olur.Aynı zamanda akciğerler havayolunun açık tutulmasını sağlayan elastikiyet özelliğini yitirir.Bunun sonucunda kişi nefes verirken büyük güçlük çeker.
Emphysema birden gelişmez.Yıllarca sigara kullanmanın oluşturduğu irritasyon oluşmasında önemli bir etkendir.Aynı zamanda kimi insanlarda emphysemanın gelişme evrelerinde kronik bronşit ve kronik öksürük görülmektedir.
--Emphysema nasıl tedavi edilir?--
Doktorlar bu hastalıkta semptomların azalmasını ve hastalığının ilerleyişini durdurmayı amaçlarlar.Genel olarak uygulanan tedavi yöntemleri şunlardır:
1.Sigara içmeyi bırakmak.
2.Bronkodilatör(Bronş genişletici) ilaçlar.Bu tür ilaçlar hava yolunun direncini azaltarak emphysema tedavisine yardımcı olurlar.
3.Antibiyotikler.Pneumococcal pneumonia(pneumokokların neden olduğu pnömoni-alveolerde sıvı ve kan toplanması sonucu akciğer iltihabı-) gibi bir bakteriyel enfeksiyon mevcutsa kullanılır.
4.Egzersiz.Pulmoner kasların geliştirilmesi amacıyla uygulanır.
5.Alfa 1-Proteinaz İnhibitörü:Eğer AAT'ye bağlı emphysema varsa uygulanır.
6.Akciğer transplantasyonu:En etkili ve esas prosedürdür.
--Emphysema'dan korunmak?--
Günümüzde doktorlar emphysemayı önleyecek etkili bir yöntemi henüz bulamamıştır.Ancak yapılan araştırmalar sonucu sigaranın bırakılması emphysemanın hem oluşma riskini hem de gelişme sürecini azaltmaktadır.Emphysema'da yapılması gereken şeyler sağlıklı bir yaşam yaşamak,sağlıklı ve düzgün beslenmek ve düzenli solunum egzersizleridir.Aynı zamanda hava kirliliğinin kontrol altına alınması da hastalıkta önemli bir faktördür.Her hangi bir soğuk algınlığı ya da enfeksiyon durumunda hemen doktora başvurulmalıdır.Çünkü bu etkenler hastalığı daha kötü bir boyuta getirebilmektedir.Grip ve pneumococcal pneumonia ya karşı kişi aşılanmalıdır.
Not:
Faydanılan kaynaklar:
-Kanada Akciğer Birliği
-U.S. Department of Health and Human Services. The Health Consequences of Smoking. A Report of the Surgeon General, 2004.
-www.alphaone.org
-www.cms.hhs.gov/mcd/viewdecisionmemo.asp?id=96.
-Amerika Akciğer Birliği