Goncanun kisesi tolu zerdür (Kesesi altın doldudur goncanın)
32- Eyle emn idi yohsul u baya (Zengin fakir emindir şüphe etmez)
K’eylemez kimse güç meğer yaya (Yayından başkasına güç göstermez)
33- Toldı şol resme ‘alem içi ferah (Öyle ferahdır ki alem kalmadı)
Ki ciger-hun degül meger ki kadeh (Kadehin ciğerinden başka kanlı)
34- Çıkdı Çin ü Hıtaya avaze (Çin ile Hata’da duyuldu namı)
K’açdı Rum içre ‘adli dervaze (Ülkesindeki adaletin şanı)
35- Zevk içinde cihan veli Şeyhi (Dünya zevk, sefa içindedir ama)
Yatur uş mihnet ü belada dahı (Şeyhinin nimeti zahmet ve bela)
36- Bahtı zengi üzi tek ağarmaz (Bahtı, zenci yüzü gibi, ağarmaz)
İşi başmaklayın başa varmaz (İşleri ters gider hep, düze çıkmaz)
37- Rahat umdukça gördi zahmetler (Rahat ümid etti, gördü zahmetler)
Devlet isteyü buldı mihnetler (Zenginlik istedi, buldu hep dertler)
38- Fikr olurken bu haletün sıfatı (Düşünürken izahını halinin)
Geldi bu kıssanun münasebeti (Geldi münasebeti bu kıssanın)
MÜNASEBET-İ HİKAYET
39- Bir eşek var idi za’if ü nizar (Zayıf ve cılız bir eşek var idi)
Yük elinden katı şikeste vü zar (Yük taşımaktan daim ağlar idi)
40- Gah odunda vü gah suda idi (Kah odun taşımakta kah sudaydı)
Dün ü gün kahr ile kısuda idi (Gece gündüz keder ve kahırdaydı)
41- Ol kadar çeker idi yükler ağır (Çektiği yüklerin ağırlığından)
Ki teninde tü komamıştı yağır (Derisinde tüy kalmamış yaradan)
42- Nice tü kalmamışdı et ü deri (Ne tüyü kalmıştı, ne et, ne deri)
Yükler altında kana batdı deri (Yükler altında kana battı teri)
43- Eydür idi gören bu suretlü (Gören der: “şaşılacak şey değil mi?)
Tan degül mi yürür sünük çatlu (Çatılı kemiklerin yürümesi”)
Bunu buldum. Bi bak. Eğer bu değilse farklı yerlerdende bulmaya çalışırım.
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Sultan I.Murad,Yıldırım Bayezid,Çelebi Mehmed ve II.Murad ‘ın padişahlıkları zamanında yaşamış olan Şeyhi, Iran’da hekimlik, tasavvuf ve hikmet tahsili yapmıştır.Osmanlı sarayında itibar görmüş, sonra Kütahya’ya dönerek bir aktar dükkanı
açmış,eczacılık ve hekimlik yapmıştır.Bilhassa göz hekimliği alanında büyük şöhret yapmış,Çelebi Sultan Mehmed’i iyileştirmiştir.Bu hadise üzerine padişah,şaire büyük
ihsanlarda bulunmuş,hususi doktoru tayin etmiş,Tokuzlar adındaki bir köyü Şeyhi’ye
tımar olarak vermiştir.Şeyhi,köye giderken,köyün eski sahipleri şairin yolunu keserler ve onu döverler.Şeyhi saraya geri döner ve halini anlatmak için “Harname” adlı mesneviyi yazar.Padişah da yol kesen köylüleri cezalandırır,şaire ihsanlarda bulunur.
Harname,hiciv türünün başarılı örneklerinden biridir.Şeyhi,bu eserinde ince bir mizah ile insani zaafları hicvetmiştir.Eserin kahramanı bir eşektir.Hakettiğinden fazlasını ister.Çayırda gördüğü öküzlere özenir.Onlar gibi olmayı ister.Fakat bu hatasının sonunda kulaklarından ve kuyruğundan olur.
Buda Harnameyle ilgili açıklma
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
bir eşek var idi zaif u nizâr
yük elinden katı şikeste vü zâr
(zayıf, çelimsiz bir bedbin eşek vardı,
alemin yükünü çekmekten bitkindi gayrı)
gâh odunda vü gâh suda idi
dün ü gün kahr ile kısuda idi
(bazen odun, bazen su taşıyordu,
lakin sıkıntıdan çatlıyor,
her daim kahrediyordu kaderine)
dudağı sarkmış u düşmüş enek
yorulur arkasına düşse sinek
(dudakları sarkmış, çenesi düşmüştü eşeğin,
kıçına sinek konsa, yara zannediyordu,
yani o derece)
arkasından alınsa palanı
sanki it artığıydı kalanı
(yükünü çıkarınca
darası sıfıra tekabül edecekti handiyse he)
bir gün ıssı eder himâyet ana
yâni kim gösterir inâyet ana
(bir gün sahabı iyilik etti ona
ve serbest bırakıp saldı çayırlara,
kocaman bayırlara)
aldı palanını vü saldı ota
otlayarak biraz yürüdü öte
(yürüyor eşeğimiz)
gördü otlakda yürür öküzler
odlu gözler ü gerlü göğüzler
(ah bir de baktı ki eşek, semiz öküz dolu ortalık,
göğüslerini gere gere dolanıyorlar üstelik)
har-ı miskin eder iken seyrân
kaldı görüp sığırları hayrân
(takıldı eşek,
baktı durdu sığırlara mel mel)
ne yular derdi ne gâm-ı palan
ne yük altında hasta vü nâlân
(öküzlere hasta olan eşek,
amanin dedi:
ne yük, ne de yular dertleri var bu deyyusların)
acebe kalır ü tekeffür eder
kendi ahvâlini tasavvur eder
(şaşırıp kendi halini düşündü eşek tabii,
allahın öküzüne bak ulan, dedi içinden)
ki biriz bunlarunla hilkatde
elde ayakda şekl ü suretde
(hem bende de aynı kol-bacaktan var ne yani,
vay öküzoğlu öküzler diye sitem etti)
var idi bir eşek ferâsetli
hem ulu yollu hem kiyâsetli
(hadiseye muhteşem bir eşek
duhul oldu bu esnada)
ol ulu katına bu miskîn har
vardı yüz sürdü dedi ey server
(bizim eşeğin de aklına geldi bu bilge eşek,
hemen davrandı, akıl almak için süründü bilgeye)
sen eşeksin ne şek hakîm-i ecell
müşkülüm var keremden itgil hall
(dedi ki: sen müthiş, fevkalade bir eşeksin,
anlatmaya kelime bulamıyorum yani;
n'olur derdime bir çare bul eşekzadem)
bugün otlakda gördüm öküzler
gerüben yürür idi göğüzler
yok mudur gökde bizim ıldızımız
k'olmadı yer yüzünde boynuzumuz
(anlattı uzun uzun
öküzlerin gergin vücut ölçülerini;
akabinde de: yok mudur bizim
gökte zodyak’a bağlı burcumuz,
da olmadı yerde bir cilalı boynuzumuz,
diye ağlandı bizimki)
böyle verdi cevab pîr eşek
k'iy belâ bendine esir eşek
(bilge eşek şöyle bir gerindi ve
dedi ki: ey belasını bulmuş eşek)
dün ü gün arpa buğday işlerler
anı otlayıp anı dişlerler
(o dandik öküzler, her gün arpayla,
buğdayla oynaşıyorlar,
bön bön trenin icat edilmesini bekliyorlar;
başka bir olayları yok,
a benim beyni düdük yiğenim,
manyadın mı sen ayol)
bizim ulu işimiz odundur
od uran içimize o dûndur
(hem bizim odun işinde
acayip para var angut eşek,
hele sen bir gör,
şu iki-üç yıl içinde patlayacak odun piyasası,
ey deli eşek, hadi de get bozma kafamı,
diyerek de bitirdi bilge eşek)
döndü yüz derd ile zaîf eşek
zâr ü dil-hasta vü nahif eşek
(e anladınız herhalde:
eşeğimiz ziyadesiyle mahzun)
varayın ben de buğday işleyeyin
anda yayılıp anda kışlayayın
(bizim eşeğin aklı hala buğdayda, arpada,
konuşup durdu kendi kendine)
gezerek gördü bir göğermiş ekin
sanki dutardı ol ekin ile kîn
(bu arada gezerken serpilmiş güzel ekinleri gördü,
gördükçe dellendi,
hırsından çatlayacak gibi oldu tabii)
eyle yedi gök ekini terle
ki gören der zihî kara tarla
(ekinlere öyle bir daldı ki bizim haset eşek,
hepsini anında hacamat ederek yedi,
oh üstümüze afiyet)
başladı urlayıp çağırmağa
anub ağır yükün anırmağa
(taşıdığı yükleri hatırlayarak ilendi geçmişine,
bas bas bağırdı olduğu yerde)
çıkarır har çün enkerü'l-esvât
ekin ıssına arz olur ârasât
(en bet sesiyle çığırırken eşek,
mal sahabı da hadiseyi çakozladı elbet)
ağaç elinde azm-i râh etdi
tarlasın göricek bir âh etdi
(elinde sopa yola çıktı sahip,
tarumar olmuş tarlasını görür görmez
çok pis bedbaht oldu tabii;
ilençle veryansın etti:
vay seni gidioğlu gidi,
gayrısına soktuğumun müsibet hayveni)
daneden gördü yeri pâk olmuş
gök ekinliği kara hâk olmuş
yüreği soğumadı söğmeğ ile
olımadı eşeği döğmeğ ile
(sahip, eşeğe önce ana-avrat dümdüz gitti,
lakin kesmedi tabii bu kadarı sahibi,
odununan da bir güzel benzetti bizim akılsız eşeği,
eşek sudan gelinceye değin dövdü bir güzel,
eh dövülen eşek olduğu içün de,
eşek suya hiç gidemedi,
e gidemeyince dönemedi de bittabii, ah ah)
bıçağını çekdi kodi ayruğunu
kesdi kulağını vü kuyruğunu
(yine hıncını alamadı elbet sahip,
bıçağınan kesti eşeğin kuyruğunu, kulağını)
kaçar eşek acıyarak cânı
dökülüp yaşı yerine kanı
(e malumunuz)
uğrayu geldi pîr eşek nâ-gâh
sordı hâlini kıldı derd ile âh
(o anda bilge eşek damladı ortama,
ve sordu:
n'oldu sana beyle a benim eşek yiğenim)
bâtıl isteyü hakdan ayrıldım
boynuz umdum kulaktan ayrıldım
(bizim eşek zırladı vor vor; ve:
istedim hakkım olmayan bir muz,
kulaktan oldum takacakken bir çift boynuz,
diyerek anırdı uzun uzun...
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Hangisi olduğunu bilmediğim için bulduklarımı ekliyorum.Harnameyle ilgili bilgileri buldukça ekleyecem...
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
bende matematik 2 konu anlatımlı video istesem ayıp olurmu
Kardeş [Bu Adresi (link) Görme Yetkiniz Yok BEDAVA'ya Üye Ol Sitemizden Faydalan....] izleyebilirsin. Site üzerinden izleyebilirsin ancak indiremezsin bilgisayarına...
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
arkadaşlar çok saolun...bu şiir 126 beyit...yanii bana öle bi ödev vermiş ki adam heeç bi yerde yok..bana harname şiirinin son 30 beyitinin günümüz türkçesi lazım...uğraştııınız için saolun