Gidenlerle dolu cadde...
Başım önümde...
Danslarını izliyorum;
Gölgemle sarmaş dolaş olmuş yağmur...
Ardımda ezip geçtiğim kaldırımların iniltileri...
Geçmişimden onlarca ruh...
Sana Geliyorum!..
Bir başka bahar tadı kalmış dudaklarımda...
Elimi attığım her yerde darmadağın umutlar...
Kurumuş bir dal gibiyim kaldırım ortasında...
İçimde fırtına, toz, yağmur, bulut, boran...
Ve gönlümde milyonlarca fay...
Sana Geliyorum!..
Her bir insanın her bir sözünde seni bulmanın sarhoşuyum...
Bulamayacağım yerlerde aramanın...
Ne kadar yol varsa bu şehirde, her birine beni sana getirir umuduyla bakmanın...
Herkesin gidebilecek ne çok yeri var...
Benimse hiç bir adresim kalmamış senden başka...
Hiç bir veri tabanı yok yaşamın...
Yüzdeleri kopmuş, olasılıkları iptal zamanın...
Rotasız, zamansız...
Sana Geliyorum!..
Sıfatsız, zamirsiz bir tamlama şimdi adım...
Tüm özneliğini yitirmiş...
Tüm sesler kapı aralarında kaldı bu şehirde...
Ben yalınayak, ben çırılçıplak...
Kaldırımlarda kamçı sesleri...
Kimse yaralamadı beni senin kadar...
Ve hiç bir iz olmadı vucudumda başkalarından...
Eti sen!..
Kemiği sen!..
Elimde adressiz bir mektup...
Sana Geliyorum!..
Yasami tam sevgisinden vurdular!..
Akti yerlere sevdalar, sohbetler, candan gülüsler...
Kelimeleri kacirdilar gerceklerden!..
Ihanetle kucaklasinca düsünceler, tanriya dönüstüler...
Eller; ne yaptigini bilmez oldu...
Hayatlar; bosaldi beser, elliser...
Insanlar hayalet oldu, insansiz kaldi sözler!..
Baslayinca kumdan sevgi yapmaya, nasirlasmis beyinsiz yürekler; iste tam o zaman dayanamadi.
Dayanamazdi zaten, isyan etti...
siirler, Türküler!..