GECENİN BİR YARISI İŞTE...
YİNE SENDEN HABER ALDIM...
ÇOK ŞAŞIRMADIM YİNE....
NE KADAR KENDİME SÖYLEMESEMDE...
KAÇTIKÇA YAKALANDIM...
SEVİN CAN TANEM SEVİN...
UMURUMDA DEĞİL TAVIRLARIMLA...
İŞTE........
YİNE SANA AĞLADIM....
HAYAT SÜRGÜNÜM BİTENE KADARDA....
KİMSELER ANLAMAYACAK AMA...
KAÇARAK KENDİMDEN YİNE....
SANA SADECE SANA AĞLAYACAĞIM...
YÜREĞİMLE....
SADECE YÜREĞİM BİLECEK...
HER KESE VE HER ŞEYE İNAT....
HER SÖKEN ŞAFAKLA....
HER BATAN GÜNEŞLE....
BAZEN AY IŞIĞIYLA...
YAĞMURLAR YAĞDIĞINDA...
HER YENİ GÖRDÜĞÜM YERDE...
HAYATA İLK DEFA....
AÇILAN BİR ÇİFT GÖZDE...
KIVRIMLARINDA DALDIĞIM YOLLARDA....
YİNE!...YENİDEN....
BIKMADAN...
YORULMADAN....
HEP SENİ SEVECEĞİM...
MAHŞERE KADAR...
SENSİZLİĞE BOĞULAN DÜŞÜNCELERLE...
HEP SENİ...
YİNE!...YENİDEN
SADECE SENİ DÜŞÜNECEĞİM...
HAKKINDA ANLATILAN HER NE İSE....
KİME NE....
SENSİZLİĞE BOĞULAN...
ANILAR BİRİKTİRECEĞİM...
İNANCIMI HİÇ YİTİRMEYECEĞİM....
YİNE!...YENİDEN...
GÖZLERİME BAKAN....
YÜZÜMÜ İZLEYEN....
HER MAHLUKAT....
SENİ İZLEYECEK GÖZLERİMDE...
EN İNCE ÇİZGİLERİNDE...
Yüreğini siper et. Güvenlik içerisinde olursun. “Yoruldum” deme sakın.
Göğsüne yüreğinden başka muska takanlar yorulurlar.
Göğüs kafesin acıdan bir mengene gibi yüreğini sıktığında, aşk var mı, ona bak.
Varsa eğer, aldırma, dağlar gibi gelsin.
Çünkü aşk, acıyı hayata dönüştüren bir iksirdir.
Acıya aşık olanların “Ey tabib elden gelirse yâremi gel emleme… Yar elinden gelmedir bu yâreyi merhemleme…” diyenlerin sırrı burada yatmaktadır.
Bu sırrı bulanlardan biri, sevdanın başöğretmeni öyle demiyor mu: “Ben hüzünlerin Peygamberiyim.”
Aşk varsa eğer, sen değil dağlar sallansın.
Acıyı aşkla bal eylemeye bak. Sür merhem diye yürek yaralarına, hayalinin ve umudunun kırık yerlerine, içinin Karacaahmed'e dönmüş bölgelerine.
Aldırma hainlere, ihanetlere. Onlar acıyı aşka dönüştürmemiş zavallılardır. Onlar, muhteşem acılara pespaye sevinçleri tercih eden aşk sefilleridir.
Unutma, bin sevincin vermediğini bir acı verir. Acını, aşkın santralinde bitimsiz bir enerjiye dönüştürmeye bak. Hatırla ki yürek yürek nükleer güç merkezidir. Seven ve inanan bir yürekle hiçbir atom santrali boy ölçüşemez.
Bil ki, umuttan söz ettiğin her dem aşktan söz ediyorsunuzdur. Çünkü umut aşkın çocuğudur. Aşksız umut, plastik bebekler gibidir; oynar, eskitir ve atarsın.
“Umudum tükendi” deme, doğrusunu itiraf et, aşkının tükendiğini…
Sahi, aşk tükenir mi? Evet, eğer ölümlüden, ölümlüye ve ölümlü adına ise tükenir.
O, aşk suretinde görünen tutkudur. Tutku tutuklar, aşk azad eder.
Bir duygunun aşk mı tutku mu olduğunu anlamak istersen, rengine bak.
Muhabbet, yüreğe düşmüş bir tohumdur; “her başka yüz dane veren yedi başak” gibi, yediverendir o.
Muhabbet insanın harcadıkça çoğalan tek sermayesidir. Herşey harcadıkça tükenir, muhabbet asla. Muhabbet müebbeddir.
Üzerine üzerine gelen karanlığın kara yüzlü, kara vicdanlı, kara güçlerini, aşkın siperine sığınarak püskürtebilirsiniz. Onlar kaybettiler, onlar nefretin eli kanlı temsilcileri… Sen kazandın, çünkü sen aşkın cephesinde yer aldın, aşkın ve aşkının.
Hesabını yaparken tarihi unutma, coğrafyayı unutma. Acıyı unutma, sancıyı unutma. Melekleri, Sakarya'yı, Nil'i, Tuna'yı, Fırat'ı, Dicle'yi unutma.
İstanbul'un, Kahire'nin, Bağdat'ın, Şam'ın Mekke'nin çocukları olduğunu unutma. Senin kara, sarı beyaz kardeşlerin olduğunu, yüreğinin Asya, Afrika, Afrika, Avrupa, Amerika taraflarının olduğunu unutma.
Fakat, hesabını yaparken kesinlikle şöyle başlamalısın: