Bildiklerini anlat,
ama akıl vermeye kalkma...
...
Anlatılanları iyi dinle,
ama hepsini doğru sanma...
...
Sessiz kalmak, bir şey bilmediğin anlamına gelmez,
çok konuşmak da çok şey bildiğini göstermez...
...
Herkesi kendine eşit gör,
her kim olursa olsun bir insanı küçümsemek akılsızlık,
çok büyük görmek de korkaklıktır...
...
Cesaret akıldan gelirse cesarettir,
bilgisizlikten gelirse cehalettir...
(...Hanry K.)
Hayatınızda önünüze çıkan herkesin özel bir görev ile karşınıza geldiğine emin olun.
Ve ona varlığı için teşekkür edin...
Özellikle düşmanınızsa...
...
Önünüzde gelecek varken geçmişle uğraşmayın...
Ama geleceği de yeni bir “eski geçmiş” yapmak için yaşamayın...
Onu şekillendirin; geçmişinizin tekrarlarından kurtulun...
...
Başınıza gelmiş ve gelecek her şeyin tek sorumlusunun kendiniz olduğu gerçeğiyle barışmayı reddettiğiniz her gün tedavi süreniz gecikecek,
“Yeni bir eski geçmiş” için her seferinde yeni bir adım attığınızla kalacaksınız...
...
Gerçek, düş artı zamandır...
İnanmak için görmeyi beklemeyin... İnanın ki, görebilin......
Dünyadaki en büyük ekonomik gerçek mutluluktur...
Ekonominin tanımı mutluluktan başka bir şey değildir...
Her zaman iyi bir ekonomist olun...
...
Düşleyin, düşleyin, düşleyin...
Düş, var olan en gerçek şeydir...
(...Stefano Elio D’anna)
Adamın biri, bilgeliğiyle ün salmış olan kralın yanına gider.
Krala şunu sorar:
‘Efendim söyleyin bana, hayatta özgürlük var mıdır?
Kral:
‘Elbette’ der, ‘Kaç bacağın var senin?’
Adam soruya şaşırarak:
‘İki’ der.
Kral:
‘Pekala, tek bacağının üstünde durabilir misin?’
‘Elbette’ diye cevap verir adam.
Kral:
‘O halde hangi bacağın üstünde duracağına karar ver.’
Adam biraz düşünür ve sol bacağı üstünde durmaya karar verir.
‘Tamam’ der kral:
‘Şimdi öteki bacağını da kaldır.’
Adam şaşırır:
‘Bu imkânsız kralım’ der.
‘Gördün mü? ‘ der kral:
‘Özgürlük budur. Sen sadece ilk kararı almakta özgürsün. Ondan sonrasında değil.’
...
Hayat gerçekten böyledir.
İlk kararı alıyorsun ve gerisi o ilk karara bağlı olarak gerçekleşiyor.
Hayat hata kabul etmiyor.
İlk kararın doğruysa işler yolunda gidiyor ama eğer yanlış bir karar aldıysan, her şey zincirleme yanlış gidiyor. Ve kararlar birer kibrittir... Kendini ya yakıyorsun, ya da ısıtıyorsun...
İnsanların büyük çoğunluğu tüm mutluluklarını bir başka insanın eline bilerek koymaya çalışır...
Bu tür mutluluk arayışı insanın olgun olmadığını gösterir...
Olgun insan mutluluğunun temelinin kendi içinde olduğunu bilir...
Bütün güç kaderin elindedir, irade gücü yalnızca bir bahanedir...
Bunu bilince içinizi müthiş bir huzur kaplar...
Kaderin geçmişteki davranışlarınızın bir sonucu olarak oluştuğunu görürsünüz...
Böylece başlangıç noktasına geri dönersiniz...
Bu düğümün çözüm noktası nerededir diye sorarsınız kendinize...
İpin hangi ucu çözer yumağı?...
Bir ip mi yoksa zincir mi söz konusu?...
Kesilip koparılabilir mi, yoksa sizi sonsuza dek sarıp sarmalar mı?...
(...Susanna Tamaro)
Yüreklilik; kendi hatalarına egemen olmaktır...
Onlardan acı çekmektir, ama onların altında ezilmemektir...
Ve ölüme dingin bir bakışla bakmaktır...
İdeale koşmak ve gerçeği anlamaktır...
Harekete geçmek ve evrenin çabamıza hangi ödülü ayırdığını veya bir ödül ayırıp ayırmadığını bilmeden büyük amaçlara kendini adamaktır...
Yüreklilik, gerçeği aramak ve onu söylemektir...
Geçici olarak muzaffer olan, yalanın yasasına boyun eğmemektir... Ve ruhumuzu, dudağımızı ve ellerimizi, aptal alkışların ve fanatik yuhalamaların yansıması yapmamaktır... (...Jean Jaures)
Haset, kıskançlık, hırs, bunların tümü tutkudur...
Sevme ise zorlama olmadan sadece özgür olunduğunda yaşanabilen, insan gücünü somutlayan bir eylemdir.
Sevmek bir şeyin “içinde olmaktır” bir şeye “kapılmak” değil...
En genel biçimiyle sevmenin etkin yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğu biçiminde tanımlanabilir.
Sevmek kendini karşılıksız olarak adamak, sevgimizin sevilen kişide de sevgi oluşturacağı ümidini taşımak demektir.
Sevgi bir inanç eylemidir...
İnancı az olanın sevgisi de azdır...
(...Erich Fromm)
Mutluluğu nerede bulabilirsiniz?...
Ne mantıksal düşüncede, ne maddi zenginlikte, ne de şöhrette...
Kendi doğanızın gerektirdiği biçimde yaşamakta...
Peki bunu nasıl yapabilirsiniz?...
Davranışlarınızın ve eylemlerinizin, ilkelerinize dayanmasını sağlayarak...
İyi ve kötüyü ele alan ilkeleriniz...
Sizi adil, ılımlı, cesur ve özgür kılmayan hiçbir şey sizin için iyi değildir...
...Ve bunların tam zıddı olmayan hiçbir şey de kötü değildir...
(...Marcus Aurelius)
Gençlik hayatın belli bir çağı ile ilgili değildir.
İnsan kendine olan güveni derecesinde genç, şüphesi neticesinde yaşlıdır.
Cesareti neticesinde genç, korkuları derecesinde yaşlıdır.
Ümitleri derecesinde genç, ümitsizliği derecesinde yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla ihtiyarlamaz.
İnsanları ihtiyarlatan, ideallerinin gömülmesidir.
Seneler cildi buruşturabilir. Fakat heyecanların teslim edilmesi, ruhu buruşturur.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar, hâlbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan ihtiyar olmaya karar verdiği gün ihtiyardır.
Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.
Yaşlanmak, bir dağa tırmanmak gibidir...
Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler.
Beynimiz, yeni tecrübeler keşfettiği sürece insan genç sayılır.
(...William Ewart Gladstone)
Çocuklardan huzur dersi alın...
Onların her anlarını, nasıl sadece ve sadece o anın zevki için yaşadıklarını seyredin...
Kendinizin de böyle olabileceğinizi düşünün...
...
Giydiğiniz giysilerin nasıl hissettiğiniz yönünde ciddi etkileri vardır...
Bedeninizi sıkmayan rahat giysiler, doğal kumaşlar ve açık renkler hep sakinleştirir...
...
Gülümsemek yüzünüzdeki bütün kasları gevşetir...
Aynı zamanda kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacak müthiş bir etki bırakır...
...
Gergin durumlarla başa çıkmanın iki yolu vardır;
Ya onları değiştirirsiniz, ya da onlara bakış açınızı değiştirirsiniz...
Bakış açınızı değiştirmek daha zordur, fakat kişiyi aydınlatır...
(...Paul Wilson)