Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Yenilirsem yenilirim, ne çıkar yenilmekten?
Seninle çarpışmak kişiliğimi pekiştirir benim.
Ayak bileklerime kadar bu deredeyim işte,
Yerin yassı taşları tabanımın altında,
Alnımda birleşmekte güneşin raylarından
Hışırtıyla geçen kartalların sesleri.
Unuttuğum bir bitkinin yaprakları gibi
Göğsüme değerse kurşunların, ne çıkar?
Bilmem nişancılığı, tabanca kullanmadım;
Ama karşıma alıp seni horoz düşürmek de,
Seni vuramamak da yüreğimi pekiştirir benim.
Ölürsem güzel bir ölü olurum,
Saçlarıma yuva kurar bir anda kirpiler,
Kar, örtemeye kalkışır gökkuşağını,
Ve onurlu, yoksul böceklerin gazetecisi
Ben gülümserken resmimi çeker.
Zamanın gözbebeklerinden yuvarlanıp seni "sana" yazdım dün gece. Oysa yarın erken kalkacaktım. Göğsünde dikenleri taşıyan rüzgarların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla. Sütten yeni kesilmiş dağ ceylanlarını sabah ezanında uyandıracaktım. Uyumalıydım aslında. Kirpiklerim, uykuya hazırdı oysa. Ama ben seni düşündüm yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerde. Uykusuzluğumu taş dibeklerde dövüp ben seni " sana " yazdım dün gece. Yüreğimi kalem bilip sevdamı bıraktım mürekkebin sıcak koynuna. Yürek luğatindeki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım. Seni " sana " yazdıkça , gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki. Dur durak bilmiyordum. Kalemin ucundan mürekkep değil bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine "ben" akıyordum sanki...
Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamanları. Gözlerini ilk gördüğümde; güneş, nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu. Yıldızlar, gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu " seni" yüreğime ördüğümde. Güneş, toprağa; gece, karanlığa; kelebekler, bahara ve ben sana sevdalıydım. Utangaç yanaklarına uzanıp gözlerimi pamuksu düşlere kapatmıştım. Sesin, hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı. Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen. Her gece uyurken gözlerine cicekleri taşırken gözbebeklerini inciteyeceğim diye korkardım. Gözlerinin içine bakmaktan çekinirdim. Her baktığımda buz dağının güneşin karşısındaki erimesi gibi gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım.
Bilirsin, ellerim küçüktür benim. Küçük ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim gökyüzüne. Alnındaki ince cizgileri işledim bulutların narin gözlerine.. Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda dövmekte usta olan ellerim, yüreğinin resimini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Oysa alnındaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı...Gözlerini, suya; yüreğini semaya yazdım.Küçük ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama dün gece seni " sana " yazdım.
Seni " sana " yazdığımda sen uyuyordun. Ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti.. Kangren gece, kirpiklerine yaslanıp delicesine umudu soluyordu.. Avuç içlerinde, rüzgarla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen hayırsız fırtınalar sabahın geceden ayrılışını bekliyordu. Oysa senin olan bitenden haberin yoktu. Sen, gül kokulu Melek'lerin omuzlarına göğsünü dayayıp sanki Cenneti soluyordun yatağında. Mavi denizler, karakışlara gelin gitmiş baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum gözlerinde. Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim.. Öyle duruydu ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin; senden habersiz her nefes alışında nice yetim kırlangıçlar sıcak iklimlere kanatlanıyordu. Yağmurun toprağa düşerken nabzı atmıyordu.. Çünkü sen uyuyordun. Sen hulyalarda Cenneti soluyor ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun.. Hiçbir sey bu güzelliği bozmamalıydı.. Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye cığlıklarını yüreğine gömüp dudaklarını kanatarak yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu...
Birazdan zaman; yeni doğacak sabahın, arsız karanlığın esaretinden kurtulup özgürlüğüne kavuşma çığlıklarına gebe kalacaktı. Güneş, perdelerine eğilip baharın umutlarını fısıldayacak. Saçların, bir karanfil kadar güzel kokacak. Ve ben bir nefes kadar yakında seni izliyor olacağım. Zannetme ki, yanındayım. Ben, senin tarafından sevilmenin verdiği güçle, yeni filizlenmiş ciceklerin dallarını kıran fırtınalara kafa tutacağım. Uykusunu almış ceylanları uyandırıp senin gül desenli yanaklarına salacağım. Ve avuç içlerinin terine kıyamadığım için rüzgarın peşine düşüp yüreğine ılık meltemleri yollayacağım. Ve akşam olup sen uyuduğunda ben senin yüreğine geleceğim. Dün gece kaldığım yerden seni " sana " yazmaya devam edeceğim...
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Sabrın sınırındadır aşkın mühürü.
Gözlerin sıcaklığıyla çözülür kalbin düğümü.
Sözler bozar bazen,bu sonsuz büyüyü.
Ama elbet kurar melekler rüyalarda bu eşsiz düğünü.
Açarsın avcunu gökyüzüne,kaldırırsın dünyayı.
Hissedersin kalp atışlarını güneşe bakarken.
Bırakma sakın ellerimi,besle ruhumu ellerinle.
Alacağım son nefes,içeceğim son yudumumsun.
Tek bir kipriğine kıyamam,beni öldüren kurşunumsun.
Uzanamadığım kadar yakınımdasın.
Nefesin dudaklarımda,
Gözlerinle imkansızlığımdasın.
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Ya siyah ya beyazdı renkler.. Bir siyah buldum yanıma,oldum beyaz!
Evet işte bu hayattı benim rengim! Dokuma kavuştum...
Artık beyazım,siyahıma kavuştum...
Sildim süpürdüm diğer tüm renkleri;bir siyahtım artık bir beyaz! Beyazdı tüm renklere hakimve siyahtı beyazın kaybolduğu içinde!
Ya beyazdı artık , ya siyah !
Rengarenk olmadım hiçbirzaman!
Ya kesindim,ya keskin!
Kimseyi kesmedim!
Ya siyahtı heryer
simsiyah
ya beyaz!
Bana hakim!
Evet buydu hayat
Dokum bundan ibaret!
__________________
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...
Elim sol yanağında, gözlerinden senli zamanları yudumluyorum. Susadıkça içiyorum, içtikçe kanamıyorum…Daralıyor akrep yelkovan arası; zamansızlaşıyorum.
Bir el dokunsa içime, titrer acımdan, alevim kucaklar şehri, yağmurlar dindiremez bendeki kundaklanmış köşkünü. Küllerim… küllerin… ve sarmalanmış bir ayin kutsallığında yaşanmış zamansızlıklar; hediyesidir elementlerin.
Bir vapur esintisinde sakladığım kokun dalgaların kıyıya vurumu şiddetinde aşındırıyor sabrımın taşlarını. Ahir zamanlar gelmek bilmiyor. Gözlerim kapanıyor senli rüyalara, bir liman gölgesinde kirpiklerin düşüyor aklıma. Sığınıyorum köpüklerin ardına, sımsıkı rüzgar kucaklıyor beni; senden elçi…. bir gülümseme ikram edip içtenliğimle ağırlıyorum.
Gidişlerin hüznüme yataklık eder, gece baskına uğrar gözbebeklerim ve teslim olurum özleminin namlusu dayandığında kalbimin alnına… kendimi ele verişim sana teslimiyetlere
hazır oluşumdan, biliyorum sebepsiz baskınlarının sebebidir özlemimin isyanı. Ve ellerim kelepçeliyken sıcaklığınla, sessizliğim müebbete hazırlanışım… nasıl da vazgeçiyorum kendimden senli zamanlar için…
Uzak denizlerdeki bir sahilden adımlıyorum yalnızlığı. Her adımda kırgınlıklarım batıyor içime kendi kendimi incitip, sende onarıyorum yaralarımı. Anılarımın önünden geçiyorum ne kadar da değişmişler zaman geçtikçe, yapay ve karanlık bir boşluktayım. Adımlarım ağırlaşıyor yapaylıkta kaybolma umuduyla ama ben hep aşkın bilinmeyen hallerine çıkıyorum. Ekleri ayıklasam çıplak kalır duygular, aitlik değil de dâhil olma hallerinde kalıyorum o yüzden.
Aynadaki yüzümden, gözlerimden sancılı günleri yudumluyorum. Yutkundukça acılaşıyor yokluğun, gözlerimden yansıyan parlaklık damıtılmaya hazır panzehir dilime. Yalnızlığın tadını çıkarmayı deniyorum, posası kalıyor ellerimde, tükürsem kurtulurum yanılgısına düşüyorum. Yapışıyor damağıma, peltekleşiyor dilim ve anlamsız kelimeler kazanında kavruluyorum…. Elimde kalanlara bakıyorum; avuntularıma…. Ne çok düşüyorum sana ….
Acı insanı büyütür. Büyümeyi öğreniyorum seni severken. Büyümek bana ne kadar yakışır bilmiyorum. Ben sende zaten küçüğüm, kalbinin cebine sakla beni, zehirlemek istedikçe zihnini, çıkar ve yak...... yağmurlar dindirsin sağnaklarla…
Şimdi senin ıhlamurların kokuyor buram buram. Ben bir kiraz ağacının altında oturmuş sensiz zamanlarıma ağıtlar yakıyorum, tütün kokuyor ellerim. Dökülen kurumuş yapraklarını defter aralarında saklıyorum sonra onlardan kendime bir masal çizip aşık oluyorum.hezimete uğruyor direnişlerim, ellerim havada, yine hedef oluyorum Eros’un oklarına....
Üyeye Bela gelmez Admin Kızmadıkça,Admin Sinirlenmez Üye Azmadıkça
Ne kadar kibirli dursa da Bardağın önünde eğilir çaydanlık Öyleyse bu büyüklenme niye? Bu kibir bu gurur niçin? Mütevazi ol, hatta bir adım bile geçme gurur kapısından; Bardağı insan bunun için öper daima alnından…
Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla, ışığından bir şey kaybetmez...