Sabaha karşı ve akşam vakti zevk almak ya da acı duymak için okuyabileceğin bir yazı istiyorsan, güneşin altın gibi parlatıp ayın gümüşe dönüştüreceği harflerle şunu yaz evinin duvarına:
“Başkasının başına gelen her şey, senin başına da gelebilir...”
Rahman’ın has kulları ki, onlar yeryüzünde tevazu ve vakar içinde
yürürler ve ne zaman kötü niyetli, dar kafalı kimseler kendilerine laf
atacak olsa, (sadece) “selâm!” derler. (Furkan 63)
1. Baktıklarında berrak görmeyi düşünürler,
2. Dinlediklerinde iyi duymayı düşünürler,
3. Görünüşleri bakımından cana yakın olmayı düşünürler,
4. Davranışlarında saygılı olmayı düşünürler,
5. Konuşmalarında doğru sözlü olmayı düşünürler,
6. İşlerinde ciddi olmayı düşünürler,
7. Kuşkuya düştüklerinde soruları nasıl soracaklarını düşünürler,
8. Öfkelendiklerinde sorunları düşünürler,
9. Kazancı gördüklerinde adaleti düşünürler...
Konfüçyüs
__________________
"SeN" 0L da;
İster yar oL ister yara !!
Lütfun da ßaşım üstüne kahrın da...
Konu RoN@hi tarafından (06/01/11 Saat 10:46 ) değiştirilmiştir..
Dil düzensiz olursa, sözler düşünceyi iyi anlatamaz...
Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz...
Görevler gereği gibi yapılmazsa, âdetler ve kültür bozulur...
Âdetler ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar...
Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez...
İşte bunun için hiçbir şey dil kadar önemli değildir...
(...Konfüçyus)
Başkalarını yargılamaya hakkın yoktur...
Çünkü bir insan, karşısında duran suçlu gibi kendisinin de bir suçlu olduğu, ortadaki suçta belki en büyük payın kendisinin olduğu bilincine varmadan başkalarını yargılayamaz...
Bunu anladıktan
sonra yargıç olabilir ancak...
Ne denli garip olursa olsun, gerçektir bu...
Çünkü doğru bir insan olsaydım, karşımda duran suçlu belki de hiç olmayacaktı...
(...Dostoyevski)
Bugün yaşayacağım her şeyi ben seçeceğim;
Ya kızacağım yağmura etrafı ıslatıyor diye,
Ya da seveceğim onu çiçeklerimi suladığı için...
Ya sıkılacağım param yok diye,
Ya da harcamalarımı planlayıp, müsriflikten uzak kalmaya çalışacağım...
Ya sızlanacağım bozulan sağlığıma,
Ya da hayatta olmayı kutlayacağım...
Ya içli içli sitem edeceğim anne babama, beni büyütürken veremedikleri şeyler yüzünden,
Ya da onları yürekten seveceğim beni dünyaya getirdikleri için...
Ya sıkıntı basacak dikenli güllere katlanmak zorundayım diye,
Ya da dikenlerin gülleri var diyerek umut dolacağım...
Ya kaybettiğim dostlar için gözyaşı dökeceğim,
Ya da yeni insanlarla yeni dostluklar peşinde koşacağım...
Ya işe gitmek zorunda olduğum için mızırdanacağım,
Ya da gidecek bir işim olduğu için sevinç dolacağım...
Ya ev işleri yapmak eziyet olacak bana,
Ya da işlerini yaptığım o evde aklımı, ruhumu ve bedenimi barındırabildiğim için minnettar olacağım...
Belki yeni şeyler öğrenmek istemeyecek canım,
Ya kızgın olacağım -öğrenmek gereken ne çok şey var- diye,
Ya da ufak tefek de olsa faydalı ne varsa öğrenmeye çalışacağım...
(...Anonim)
“-Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır...”
Eğer karakter gelişmemişse tahsil işe yaramıyor...
Unutmayın ki; savaş çıkaranlar, banka hortumlayanlar, son dönemdeki komşu cinayetleri hep okumuş, tahsilli adamlardan çıkmıştır...
O yüzden Roosevelt diyor ki:
“-Bir insanı ahlaken yetiştirmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela kazandırmak demektir...”
(...Russel Gough)
İnan...
Ama yalnızca bilebildiğin gerçeklere...
...
Güven...
Ama yalnızca içten bağlandıklarına...
...
Sev...
Ama hiç ayırım yapmadan...
...
Paylaş...
Ama yalnızca değerini bilenlerle...
...
Çalış...
Ama yalnızca doğruluk yolunda...
...
Yaşa...
Ama sakın ölümü aklından çıkarma...
...
Unutma...
Hayatına bir cızık bile atanları... (...Hally Hansen)
Daha büyük mutlulukların hevesiyle ihmal edilen bir sürü küçük mutluluk var. Evet küçükler, sıradanlar ama anlık da olsa hayattan keyif almamıza imkan tanıyorlar...
Fırından yeni çıkmış ekmek alıp, koşar adımlar ile eve giderken üstündeki kıtır bölgeleri tırtıklamak.
Elektrik süpürgesinin kablosunu tek seferde, takılmadan toparlamak.
Saçma sapan şeyler alınan bir alışveriş sonrası eve gelip onları incelemek.
Aynı anda aynı şeyi düşünüp söylemeden sadece gülümsemek...
Kaldırım taşları arasından fırlamış minik bir çiçek görmek.
Anahtarlıktaki onca kalabalıkta ilk seçilenin doğru anahtar olması.
İlk çatal hamlenizin zeytinin ortasına saplanması.
Dolgunuzun düştüğünü zannedip, dille kontrol ettiğinizde onu yerinde bulmak.
Puding tenceresinin dibini sıyırmak.
İlaç prospektüsünü okuduktan sonra ilk haline katlayabilmek.
Kar yağarken ağzını açıp kar tanelerini yakalamak...
Yağmurun camları dövmesi ve öğlen olmasına rağmen yatakta olmak...
Kalabalık bankada gişe sırası alırken, yerde daha erken sıra fişi bulmak...
Yeni alınan dergi ve kitap sayfalarını koklamak.
Yazın arabayla yolculuk yaparken yol kenarında durup böğürtlen yemek.
Kışın evde sıcak tesisat borularının altından geçtiği parkelere basarak yürümek,
Veya üşüyen ayağı dizüstü bilgisayarın ısınmış adaptörüne basmak.
Otobüste boş yer bulmak ve ininceye kadar kalkmamak.
Çekirdek çitlerken, ayıklanmış çekirdeğin elinize gelmesi.
Önemsenen bir insandan duyulan önemsiz bir takdir cümlesi.
Seni bekleyen birilerinin olduğunu bilmek...
Babanın “Bakarız...” demesi.
İltifat edildiğinde kendiliğinden oluşan şımarıklık,
Mesaj sesi, ışığı, sinyali...
Bir çocuğun kocaman gülümsemesi insanı mutlu kılar. Küçük mutlulukları küçümsemezsek, kocaman olur hayatınızı doldururlar...
"MediumTurquoise"]Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çoğu zaman yeterli olmuyor...
Zaten meselelerimizi dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?...
Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır...
Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve cevap arasında geniş bir hareket alanı vardır...