Parmaklarımın Ucunda Daha Fazla Yıllandırmaya Saklı Zam(an)lardan Vazgeçip,İki Küçük Çocuğun ''Sabırsız'' Ve ''Şımarık''
Nidalarında Açtığımız,O Çok Sevdiğim Sözcüklerinle Seslendiğin ''Nar Rengi'' Şarab(ımız)dan,Sebepsiz Dokunuşlarımla Eskittiğim Kadehime Dökülen Bir Kaç ''Nar Tanesi Rengi''nde Damla Var...
Yitirilmişliğimize Feryad Figan İsyan Etmiş Dudaklarımın Ucunda Bir Senin Adını,Bir De ''Nar Rengi'' Şarabı Yudumluyorum...
Yakalayacakmışız Gibi Yakınımda,Ardımızda Bıraktığımız ''Sevda'' Silüetinin Yıpranmış Keskin Nef(es)i...
Apansız Bir Yokoluşa Sürgün Ettiğimiz Vazgeçilmiş Yazgılarımız...
O İsmini Bir Türlü Hatırlamaktan Kaçıp Gidemediğim ''An'' Ve Sana Sahip Çıkan
''Sen''sizlikten Başka Hiçbirşeyim Yok Arta Kalan... ''Arta Kalan''...
Ne Tuhaf,İki Kelimenin Bir Aşk'a Bu Kadar Uzakta Seslenen Sedasına Şahit Yaşamak...Ne Tuhaf,''Sen''sizlikten ''Arta Kalmak''...
Sokağımda Saatler ''Gece''yi Nöbet Tutuyor...
''Gece'',''Sen''sizliği Her Bir Adımda Takip Eden,''Ses''sizliğe Boylu Boyunca Uzanan Bir Gölge Gibi...
Yağmurlarda İdama Hüküm Giymiş,Her An Yokolup Gidecek Sırılsıklam Bir Yıldız Gibi...Öylesine Karanlık Ve Öylesine Yalnız Ki...
Penceremde Damlaları Sayıyor Sessizliği Bir Kurşun Renginde Delip Geçen ''Sensizlik''...
Sanki Hiç Dinmeyecek Bir Dua Gibi...Tüm Işıkları(m)ı,Hırçınca Ve Pervasızca Söndüren Bir Rüzgar Gibi...
''Zaman'' Kılığında Aşk'a Dair Tüm ''Kalıntılarımı'' Bile Öldürmenin Peşinde Olan Azılı Bir Katil Gibi...
Kimsesizliğin Ilık Yaşlarından İnşa Ettiğim Ve Her Bir Yaş'La ''Nar Rengi''ne Boyadığım,Terk-i Diyarlarda ''Sen''sizliği Varımdan Ve Yoğumdan Daha Çok Arşınladım Sevgili(m)...
Her Bir Köşe Başında Ve Binbir Parçada ''Sırılsıklam'' Varımdan Ve Yoğumdan Daha Çok Bekledim...
Bir Sokak Lambasından Süzülen Işık Huzmesinde Nef(es) Alan Her Heceyi ''Sen'' Bildim...Ama ''Hiçbiri'' Bir ''Sen'' Değildin...
Yitirilip Gitmişliğimize Dahi Göz Koyan ''Yapraklar'' Vardı Oradan Oraya ''Çekip Giderken'' Birer Birer Eksilen...
Ucundan Ve Bucağından...Yapraklar ''Sen''sizliği Sırtlamıştı Sevgili(m)...Ve Ağır Geliyordu Her Birine Bu Şehrin Hazan ''Son''Ları...Baharın Terkedilişi Yaşamakları...
''Sonbahar''...Yüreğime Her Bir Metre Karesini Kazıdığım ''Ayazlar''...
Tükeniyorum Sevdiğim...Sol Cepkenimin Altından Uçup Gidiyor...Bir Son'a El Veren Girdabın İçinde Teker Teker Dönüyor Ve Boğuluyor Seslerim...
Dalıp Gidiyor Gözlerim,Kulaklarımda Defalarca Demlenen Bir Şarkının O En Çok Sevdiğim Nakaratlarına :
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
Kelimeler, göze değer.
Ama içindeki manalar; en gizli, en ince, en ulaşılmaz yerine tesir eder insanın…
En dokunulmazına ulaşmış biri, işte bu yüzden sanki en yakının olur, onu hiç görmesen bile… Onu, bunun için seversin…
Yine bunun için, söyleyen de sever; sözünü verdiği, yani kendinden manalar akıttığı kişiyi… Sanki bir annenin, sütünü verdiği yavrusu gibi! Fakat diliyle değil, kalbinden söyleyen…
İşte sen, böyle bir özel’sin benim için…
Biliyorum senin için özel de olduğumu ve zaten sözüme bunun için kulağını açtığını biliyorum…
Sen de artık; yarının daha güzel olacağını, biliyorsun… Seni affedeceğim hiçbir şey olmadığını; çünkü bana karşı yapabileceğin her şeyi, henüz sen yapmadan affetmiş olduğumu biliyorsun! Öylesine, rahatsın…
Ve zaten rahat ol; çünkü dün nasılsam sana, yarın da aynı olurum… On sene evvel ne kadar yakınsam, on sene sonra da aynı mesafede dururum…
Geçecek bütün sıkıntılar, buna çok inan… Canımsın… Üzülmeni istemiyorum. Ama her şey tecrübe; demek ki lazımmış bu sıkıntılar: Dişler birleşip kederle kenetlenince; eller birleşip parmaklar kenetleniyor… Nihayeti güzel olsun inşallah…
Son söz, mü?
Her zaman, u-m-u-r-u-m-d-a-s-ı-n…
Çünkü sen, çok kıymetlisin!
Bir de şunu bil ki benim güzel bebeğim;
Bebekler ne verirsen onu alır, onu emer, onu yutar ve onunla doyar… Bedenleri senin seçtiğin gıdalarla beslenir ve ruhları, bedenlerinin beslendiği gıdaların seçimine göre inkişaf eder… Anne melek, bebek melek, erkek melek olmaz, öyle denmez; çünkü meleklerin cinsiyeti olmaz!..
Bebeklere, günah işlemedikleri için; iyilik yapanlara, işlerinde hayır olduğu için; söz dinleyenlere, itiraza tevessül etmedikleri için “meleğim” denir…
Bitkilerin öz suyu vardır;
Kurtlar, böcekler kökünü yer, arılar balını alır, ayılar ise basıp çiğner!
Sen tatlısın, ballısın;
Ağlasan şerbet sızar!
Onun için sakın başkasına ağlama; bana söyle, bana anlat, bana dinlet, bana ağla!
Çünkü benim canımsın…
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
Sen uykusuzluk nedir bilir misin Tırnaklarınla yastığını parçaladın mı Gözlerini tavana dikip Düşündüğün oldu mu bütün gece Ve bütün bir gün Belki gelir ümidiyle bekledin mi hiç Gelmeyince Seni aramayınca Ölesiye ağladın mı Sonra çekilip en koyusuna yalnızlıkların Ona ait ne varsa Bir bir hatırladın mı
Sen günden güne erimeyi bilir misin Dev bir ağacın vakarı içinde ölmeyi Bir teselli aramayı Issız parklarda, tenha sokaklarda Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda Deli divane yollara düşüp Yaşlanmış bir köpek gibi Eskimiş bir gömlek gibi Atılmışlığını hissettiğin oldu mu Sevmekten Günler geceler boyunca yürümekten Elin ayağın yoruldu mu
Sen yalnızlığın acısını bilir misin Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı Bütün gururunu çiğneyip Sevdiğinin geçtiği yollarda Bastığı toprakları eğilip öptün mü Sen çaresizlik nedir bilir misin Sen yokluk nedir gördün mü Yanan başını Duvarlara vurup parçalamak geldi mi içinden Sen her gün bin defa öldün mü
Böyleyim diye ayıplama beni Bir gün kendimi Sonsuzluğun koynuna bırakırsam Yaralı ve yenik bir asker gibi Darılma Unutma ki Her seven isimsiz bir kahramandır Unutma ki İnsan; sevebildiği kadar insandır.
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
Dizlerimin Bagini Çözen Sen Degilsin, Sakin Yanlis Anlama Beni Ask Seninle Vurdu. Sakin Acizligime Bakip da Kendine Pay Çikarma, Ask Acizligimi Seninle buldu. Beni Eli Kolu Bagli Sürünür Halde Sen degil, Ask Çaresiz koydu.”
Ne yasanilasi duyguymussun ki ask sen öyle, Bir anda ruhum felç oldu. Ve beni tek bir kisiye odakladin. Acaba gerçektende hak ediyor muydu ki ask, o bu kadar yogun sevgiyi. Acaba gerçekten de abarttigim kadar güzel miydi gözleri, Gözlerinin derinligindeki anlam, abarttigim kadar özel miydi? Elleri gerçekten de o kadar narin miydi? Ya saçlari, daha dokunamadigim, koklayamadigim saçlari Ruhumu felç edecek kadar yumusak oldugunu düsündügüm saçlari Söyle ask simdi, o beni, benim bu yüce sevgimi hak ediyor muydu? Ufkuma sigdiramadigim endami ask, yoksa tümü ile senin eserin miydi? Yoksa sen mi abarttin ey ask, onu bana takdim ederken, sunarken. Söyle sen mi istedin böyle olmasini, onu bana mâl ederken.
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
... Gunes altinda soylenmedik soz yokmus. Bu yuzden geceleri soyluyorum sevdigimi. Ne gece ne gunduz yokmus soylenmemis soz. Bende soylenmisleri soyluyorum yeni bicimde. Hic bir bicim kalmamis dunyada denenmedik. Bende susuyorum sevgimi saklayip icimde. Duyuyorsun degilmi suskunlugumu nasil haykiriyor. Susarak sevgisini ilan eden cok var sevgilim. Ama bir baska seven yok benim sustugum bicimde...
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
Küçük kız ve Sonsuzluk Birküçük kız vardı hayalimi süsleyen.Hergün gelirdi yanıma ve gülümserdi usulca.Bu gece yine geldi yine oturdu karşıma ve yine boynunu büktü bana.Ne kadar soru sorsamda cvp vermez susar ve öylece bakardı yorgun bedenime acırcasına.Artık sabrım kalmamıştı kimdi bu kız nerden geliyordu bilmiyordum.Hep sorular yanıtsız kalıyordu.yine geldi o küçük kız ama bu sefer sandalyeye oturmadı.Yanıma geldi ve çekiştirmeye başladı eskimiş kıyafetlerimi.nedense çok korkuyordum.Titremeye başlamıştım.Artık soru soracak gücüm bile kalmamıştı.Öylece bakıyor olanlardan anlam çıkarmaya çalışıyordum.En sonunda küçük kız seslendi "Gelll!!!"Korkmuştum birden.Yüzümde bir şaşkınlık ifadesi kalbimde korku vardı.Küçük kız ilk defa konuşuyordu.Yine sorular tırmalıyordu yorgun düşmüş beynimi.Kız tekrar seslendi"Gelll!!!"Gitmek istemiyordum.Ama gitmek zorunda olduğumu hissediyor ve ilerlemeye başlıyordum.Beni çeken bir kuvvet vardıı.Sanki sonsuzluğa doğru gidiyordu bedenim.Küçük kıza yaklaştım.Küçük kız ellerimden tutup kapıya götürdü.Kapıya geldiğimizde tekrar konuştu"Dur bekle!!"Korkum daha fazla artmıştı.Ardından yavaşça kapı açıldı.Bembeyaz bir ışık gözlerimi yakarcasına bana doğru tutuluyordu.Yavaş yavaş yürümeye başladık.Küçük kız elimi bırakmıştı.etrafı göremiyordum ışığın parlaklığından.Ardından ışık şiddeti biraz hafifledi.Arkama baktığımda ne küçük kız vardı nede kapı.Sadece bir ses beni ışığa çağırıyordu.yavaş yavaş ışığa doğru gittim.Işığa gelmiştim ve işte orda son buldu herşey.Yaşadıklarım,yaşattıklarım herşey gözümün önünden acı verircesine geçti.Bitmişti artık o çile dolu hayatım son bulmuştu herşey.Ardından ben ve yaşadıklarım uçup gitti sonsuzluğa...
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...
Kocaman bir sessizlikti yaşamlarımız, çoğu zaman kimse birbirinin sesini duymadı, aslında duyuyor dediklerimiz bile çok uzaktaydı...
Ben, bir tek sana sesleniyorum tüm gücümle ve şimdi duymanı istiyorum ne olur dur dinle..
Kaç mevsim sığar bir ömre yada bir ömür kaç mevsimliktir.?
Sen, yaşadığım en güzel dört mevsim, yüreğime ekip, göz yaşlarımla beslediğim en büyük sevdasın.
Bazen kilometrelerce uzak, bazen aldığım nefes kadar yakınsın...
Uzak diyarlardan gelen sesinin merhabasıyla gelir konar yüreğime yaz mevsimi...
Engin denizlerin ortasında, yunuslarla yarışır, deniz kızlarıyla dertleşir bulurum kendimi.
Korkutmaz suların rengi ve derinliği, tıpkı sana duyduğum sevgi gibi..
Nice bir zaman sonra, dans ettiğim beyaz köpüklü dalgalar, bilmediğim bir çölün kızgın kumlarına bırakır beni.. Kervanlarla yolculuk ederken bulurum kendimi..
Sen uçsuz bucaksız çöllerin ateş’ den prensesi ben gölgene ve sana muhtaç bir kum tanesi....
Bir an, bir çan sesi getirir kendime beni... Kurduğum hayal sona erer, gerçeğe dönüşür duygular, sen yoksun , yaşadığım hayal kırıklığıyla, hüzün yine kapımı çalar...
Gözlerimde dolu misali birikir yaşlar ve sen bilmezsin, Yüreğime yağmurlar yağar...
Yağan yağmurlarla gelen sonbaharda , daracık bir patika yolunda yürür bulurum kendimi..
Ağaçlar yapraksız kalmış yine, sensiz ben gibi.. Üzerine basmaya kıyamadığım sarı, kırmızı yaprakların sesleri, alır götürür geçmiş zamanlara beni...
Yeşile bürünmüş dallar, dudağına kondurduğum buseler, heyecanla eline tutuşturduğum gül goncaları gelir aklıma...
Düşen bir dal parçasıyla boğazımda düğümlenir tarifsiz duygular ve gözlerimde birikir yaşlar , Yüreğime yeniden yağmurlar yağar...
Eteklerine kardelenler serpilmiş beyaz gelinliğiyle, dört başı mağrur gelinlere benzeyen bir dağın zirvesindeyim şimdi.. Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyor yüreğim...
Dağ başı yalnızlığı ölümden beter. Yumruklarımı sıkıyor, avazım çıktığı kadar bağırıyorum.. "SENİ ÇOK SEVİYORUM"
Sesimin yankısıyla çığlar düşüyor eteklerime… Yollarımda karlar, yollarımda kara yazım var.
Gel desem, gelemezsin…. Gel desen ayaklarımda buzdan prangalar….
Gözlerime hapsettiğim yaşlar, Ve yüreğime yeniden yağmurlar yağar...
Tüm cömertliğiyle gelen bahar.. çağıldayan dereler, el ele dolaşan sevgililer, bir yanda uçurtma kuyruğuna asılı kalmış çocuk sesleri.
Taze bahar çiçekleri, çiğ taneleri, başımda eser kavak yelleri ve dilimde uzak diyarların sevda türküleri…
Mevsimler geliyor ve geçiyor hayatımdan… Bir yarım hep eksik..Bir yanım hep sensiz kalıyor… Görmüyorsun..! Duymuyorsun..! Yüreğime yağmurlar yağıyor… Yağmurlar yüreğime ağlıyor.....
SEN, BİLMİYORSUN..
ßæ
__________________ qüLün héP qüLDükLérime... sıkıySa öLün bakaLım... héR güN öLDükLérime...